BİR MEHMETÇİK VE BİR FRANSIZ…
GENERAL GURO
Çanakkale Savaşları’nda, Fransız kuvvetleri’nin zayiatı, 3 zırhlı savaş gemisi, 2 muhrip, 5 denizaltı, 3 mayın gemisidir. İnsan kaybı da 47.000 kişi olmuştur.
1921 yılında Çanakkale, İngiliz ve Fransızların işgalinde iken, o tarihte savaş ölülerini tespit etmeğe başlamışlar. 1926’da İngilizler, 1930’da ise Fransızlar anıt ve mezarlarının inşasını tamamlamışlardı.
Fransız, anıt ve mezarı, Morto Koyu’na bakan yamaç üzerine kurulmuş, burada 2236 harp ölüsünün adları yazılı plâkalar tanzim edilmiştir. Üzerlerinde “Fransa için öldüler” yazılıdır. Bu Fransızca cümleyi okuyanların aklına hemen niçin Fransa için burada öldüler sorusu gelir! Bunların arkasında her biri 3000 ölüyü temsil eden 4 mezar ve bunların ortasında Fransız Abidesi yükselir. Bu anıt ve mezarlık. İngilizlerden dört yıl sonra bitirilmiş ve Çanakkale’de ölen bütün Fransızlar adına yapılmıştır.
Bundan dolayı da üzerinde – Fransa’nın çocukları – yazılıdır. Bir saat kulesi şeklinde yapılmış olup üzerinde savaşa katılmış kara ve deniz birliklerinin adları ve Milli Şairleri Victor Hugo’nun şiirleri yer alır.
Şimdi biz, 1930 yılına uzanalım. Bir abidenin açılış töreni yapılıyor.. Fransa dan yüzlerce insan törene katılmak için gelmişler.. 3 vapur Morto Koyuna durmadan ziyaretçi boşaltıyor… Bu ziyaretçilerin içinde, 1915’te Çanakkale Savaşı’na katılmış, bu savaşlar sırasında kolundan bacağından çok ciddi yaralar almış, General Guro’da var.
Nihayet açılış töreni bitiyor ve emekli Fransız General Guro yanındakilere:
“Türk askerinin abidesini de ziyaret etmek isterim” diyor. Etrafındakiler o zaman mevcut olmayan muhteşem bir abidenin hasreti içinde kıvranıyorlar.. Ama Arıburnu tepesine “Mehmet Çavuş” ismi ile dikilmiş 3 metrelik bir taş yığını var.. Tutup General Guro’yu bu küçücük anıtın dibine götürüyorlar.. Guro kendileri ile çarpıştığı insanlar önünde – bacağını ve kolunun bir kısmını kaybetmiş olmasına rağmen – büyük bir ihtiram vakfesinde bulunuyor… Sonra etrafındakilere dönerek şunları söylüyor:
“Efendiler!.. Türk askeri ender bulunan bir insandır. Size bu konuda hala içinde taptaze, canlı duran bir hatırayı anlatmak isterim…
Bir sabah günün ilk ışıkları ile birlikte Türklerle süngü savaşına başlamıştık. Savaşta Türkler çok ama çok mahirdi. Kendileri ile başa çıkmak imkânsızdı.. Süngü çarpışmamız, fasılalı şekilde akşam geç vakte kadar devam etti. Ortalık kararınca Türklerle anlaşma yaptık. Harp sahasında gezecek ve yaralılarımızı toplayacaktık. Bizim askerler sedyelerle harp sahasına çıktıkları zaman bende aralarına katılmıştım. Bir ara kucağındaki yaralıyı, gömleğinden yırttığı bez parçaları ile tedaviye çalışan bir Türk askerine rastladım.. Akşamın karanlığında, değme ressamın fırçasından çıkmayacak bir tablo karşısında idim.. Uzun müddet seyrettiğim bu tablodaki Türk askeri, kendi yaralarına yerden avuçla aldığı toprakları bastırıyordu… Kucağındaki yaralı için ise durmadan gömleğinden yırtmakla meşgul idi..”
General Guro’yu, sahilden Mehmet Çavuş abidesinin önüne kadar sırtında taşıyarak çıkaran Türk gemisinin kaptanı Şefik Bey, bundan sonrasını bakın nasıl naklediyor…
“Bu sözlerden sonra Fransız Generali etrafındakilere döndü ve âdeta bağırarak dedi ki:” Efendiler kendi yarasına toprak bastırdığı hâlde kucağındaki yaralı için gömleğinin parçalarını koparan bu kahraman asil askerin kucağındaki yaralı kimdi biliyor musunuz? Herkes susmuş, yarı korku yarı endişe dolu nazarlarla emekli ve alil Fransız generaline bakıyordu. Guro, göz kenarlarında birikmiş olan yaşları buruşuk derili elleri ile silerken; fısıltı hâlinde seslendi… Türk askerinin kucağındaki yaralı bir Fransız askeri idi efendiler! Bir Fransız askeri!..”
General Guro yere çöktü; sağlâm elini yüzüne kapattı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bizde ağlıyorduk…”
Çanakkale savaş menkıbeleri 66-168