Archive for the ‘Üç Aylar’ Category
RAMAZA-I ŞERiF
Posted by Site - Yönetici Ağustos 31, 2008
Dua ve ibadetler, Fazilet Nesriyat
Posted in Üç Aylar, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Ramazan-ı Şerif, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »
Şa’ban Ayında Günahlara Tevbe ve İstiğfar Etmeli..
Posted by Site - Yönetici Ağustos 17, 2008
Şa’ban Ayında Günahlara Tevbe ve İstiğfar Etmeli..
Aklı olan her mü’min’in Şa’ban ayında gafil bulunmayıp geçmişte işlemiş olduğu günahlara tevbe ve istiğfar etmelidir. Böylece Ramazan ayını karşılamya müsait ve hazır olmalıdır.
Bu ayda Müslümanlar Allah Teala’ya yalvarıp yakarmalı, günahlarından temizlenmeli ve bu ayın sahibi olan Resulullah (s.a.v.)’in yoluna samimi olarak girmelidir.
Sünnet-i Resulullah’a sarılmak kalbdeki fesadı temizler ve kalp hastalığını tedavi eder.
Tevbe ve ibadetleri yarına bırakmamalı, bunları ihmal ve gaflet etmekten ısrarla sakınmalıdır. Çünkü günler üçtür; birisi dünkü gündür, geçip gitmiştir. Birisi bugünkü gündür çalışmak gerekir. Birisi de yarınki gündür, o da emelden ibarettir. Yarına erişip erişmeyeceğin belli değildir. Geçen gün ibret, bugün ganimet, yarın ise tehlikelidir.
Bunun gibi aylar da üçtür; biri Recebdir ki geçti, geri dönmesi düşünülemez. Birisi Ramazandır, beklenmektedir. Ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Şa’ban bu iki ayın arasında köprü gibidir. Bunun için içinde bulunduğun Şa’ban ayında taat ve ibadeti ganimet ve büyük kazanç bilmen gerekir.
Resulullah (s.a.v.) nasihat ettiği birine – ki bunun Abdullah bin Ömer (r.a.) olduğu rivayet edilir – hitaben:
“Ey Abdullah! Beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil:
– İhtiyar, aciz ve kuvvetsiz olmadan gençliğin,
– Hasta ve sakat olmadan sıhhatin,
– Fakir ve yoksul olmadan zenginliğin,
– Meşguliyetten önce boş vaktin,
– Ölümden önce hayatın kıymetini bil” buyurdu.
– Gunyetü’t-Talibin Tercümesi – Abdulkadir Geylani – sayfa: 281 – 282 –
Posted in Üç Aylar, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel | Leave a Comment »
Şaban Ayi’nin Faziletleri…
Posted by Site - Yönetici Ağustos 5, 2008
Şaban Ayi’nin Faziletleri…
Bu aya «Saban» adinin verilmesi, kendisinden bir çok iyiliklerin dogmasi yüzündendir. «Saban» kelime olarak «patika» mânâsina gelen ve «faydali bir yol» demek olan «sî´b» mastarindan türemistir. Peygamber`imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
“Saban Ayi girince, nefsinizi temizleyin ve bu ay boyunca niyetlerinizi iyi ediniz.”
Hz. Ayse buyurur ki; «Peygamber’imiz bize hiç bozmayacak» dedirtecek kadar oruç tutar ve «Artik oruç tutmaz» detirtecek kadar yerdi. En çok Saban Ayi içinde oruç tutardi.»
Usame Ibni Zeyd buyurur ki:
«Peygamber ‘imize « Yâ Rasülellah , seni Saban Ayi kadar hiç bir ayda oruçlu görmüyorum» dedim.
Bana söyle cevap buyurdu; «Saban, Receb Ayi ile Ramazan Ayi arasinda ihmal edilen bir aydir. Bu ay içinde amellerin Allah katina çikarildigi bir aydir. Bende amelim Allah Katina çikarken, oruçlu olmak istiyorum.
Buhâri ile Müslim’e göre. Hz. Ayse buyurur ki;
«Peygamber ‘imizin Ramazandan baska hiç bir ayi sonuna kadar oruçlu geçirdigini görmüs degilim. Saban ayindan fazla içinde oruç tuttugu bir ay da görmedim.»
Baska bir rivayete göre. Hz. Ayse «Saban Ayi’nin hepsini oruçlu olarak geçirirdi» seklinde iken Müslim’in bir rivayetine göre de «Cok azi müstesna Saban Ayi’ni oruçlu geçirdigi» bildirilmektedir. Ikinci rivayet, ilkini açiklamaktadir. Buna göre «Tamâmin tutardi» demek. «Büyük bir çogunlugunu oruçlu olarak geçirirdi» demektir. Söylendigine göre, yer yüzünde Müslümanlarin nasil iki bayrami varsa gökte meleklerin de iki bayram gecesi vardir. Meleklerin bayram geceleri. Saban Ayi’nin onbesinci gecesine rastlayan « Berat » gecssi ile « Kadir » gecesidir. Mü’minlerin bayramlari ise Ramazan Bayrami ile Kurban Bayramidir. Bu yüzden Saban Ayi’nin onbesinci gecesi «Melekler Bayrami» adi verilmistir.
Sübkî Tefsir Kitabinda buyurdu ki;
«Saban Ayi’nin onbesind Gecesi (Berat Gecesi) bir yilin günahlarini. Cuma Gecesi bir haftanin günahlarini. Kadir Gecesi de bütün ömrün günâhlarini giderir» Yani bu geceleri ibadet üe geçirmek, günâhlarin giderilmesine sebeb olur. Bu yüzden Berat Gecesi’nin bir adi da «Keffaret Gecesi»´dir. Peygamber ‘imizin «Iki bayram gecesi ile Saban Ayi’nin onbesinci gecesini ibâdetle geçirenlerin kalbieri, diger kalblerin öldügü gün ölmez» seklindeki hadisine dayanarak bu gecenin bir baska adi da «Hayat Gecesidir. Ayrica Peygamber ‘imizin Saban’in onüçüncü gecesi yaptigi duâ üzerine ulu Allâh’in kendisine Ümmetinin üçte biri üzerinde sefaat yetkisi verdigini, ondordüncü gecesi yaptigi dua üzerine kendisine ümmetinin üçte ikisi üzerinde sefaat yetkisi verdigini ve onbesinci gecesi duâ etmesi üzerine israrla Allah’in emrinden kaçanlar disinda kalan bütün ümmeti üzerine sefaat yetkisi verildigini bildiren bir rivayete dayanarak. Sabanin onbesinci gecesine «Sefaat Gecesi» adi verilmistir.
Yine Peygamber ‘imizin «Ulu Allah Saban ayinin onbesinci gecesi kullara nazar eder ve Allah’a ortak kosanlar ile bozguncular disinda kalan bütün herkesi afveder» seklindeki bir hedisine göre de bu gece «Magfiret Gecesi» adini almistir.Asagida nakledecegimiz hâdiseye dayanarak, bu geceye «Azâd Gecesi» adi da verilir.
Sahâbilerden Hz. Enes Ibni Mâlik buyurur ki; «Peygamber ‘imiz bir gün beni bir is için Hz. Ayse ‘nin evine gönderdi. Eve varinca Ayse’ye «Çabuk ol, cünki ben Peygamber ‘imizin yanindan, etrafindakilere Saban Ayi’nin onbesinci gecesini anlatirken ayrildim» dedim. Bunun üzerine Hz. Ayse bana buyurdu ki: «Yâ Enes otur da sana Saban Ayi’nin onbesinci gecesi hakkinda bîr hâdise anlatayim. O gece sira bende idi. Peygamber eve geldi, yanimda yataga girdi. Fakat geceleyin uyaninca onu yanimda bulamadim. Içimden «Her halde Kibdi Cariyesinin evine gitti» dedim. Evden Mescid’e vardim, karanlikta ayagim O’na takildi. O söyle diyordu:
«— Sana cismim ve duygularimin kemâli secde etti. Kalbim sena inandi. Iste elim. Ey ulu Allah, onunla isledigim bütün kusurlara gelince, her uludan istenir, sen de büyük günâhlarimi bagisla. Yüzüm yaraticisina, biçimlendirenine ve üzerine göz ve kulak acana secde etti.»Arkasindan basini kaldirip söyle dedi:
«— Allah’im! Bana içimde senin korkunu tasiyan, sirkten ari ve uzak, kâfir ve günahkâr olmayan bir kalb nasib eyle.» Arkasindan yine secdeye kapanarak söyle dedi:
«— Öfkesinden kaçinip rizana, cezandan çekinip afvina, senden uzak kalmaktan sakinip Sana siginirim. Ben seni övecek sifatlari sayamam. Sen kendini övdügün gibisin. Ben kardesim Davud gibi (A.S.) « Efendim için yüzümü topraga sürdüm, efendimin sanina yarasan, afvetmektir» diyorum.»Arkasindan basini kaldirinca O’na « Ana-babam yoluna feda olsun. Sen bîr vadidesin, ben baska bir vadide (Sen de yapiyorsun, benim oklima geten ne idi)» mânâsina gelen bir sey» dedim. Bunun üzerine bana söyle buyurdu.
«— Ey Hümeyra! Bu gecenin Saban Ayi’nin onbesinci gecesi oldugunu bilmiyor musun? Ulu Allah, bu gece kalb kabilesinin sürüsünün koyunlarinin killari sayisi kadar kisiyi cehennemden âzâd eder. Yalniz su alti kisi müstesna: Devamli icki içenler, ana-babanin kalbini kiranlar, zinaya düskün olanlar, almayacagi bir malin fiyatini yükseltmek için alis – verise karisanlar, suret (resim) yapanlar ve kogucular.» Peygamber ‘imizin: «Saban Ayi’nin onbesinci gecesi Azrail (A.S)‘e bir sonraki Saban Ayina kadar ölecek olanlarin isimleri bildirilir. Insan, bir yardan agac diker, evlenir ve evler yaparken öbür yandan adi ölecekler arasina geçmistir. Azrail (A.S) kendisine son emir verilerek onun canini almayi beklemektedir» seklindeki bir hadisine dayanarak, bu geceye verilen bir isim de «Kismet ve Takdir Gecesi» dir.
.
Posted in Üç Aylar, Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »
Üç Aylar Sonrası ve Şevval Orucu
Posted by Site - Yönetici Ekim 11, 2007
Üç Aylar Sonrası ve Şevval Orucu
Üç aylar manevî ticaret bakımından çok bereketli, kazançlı ve sevaplı bir mevsimdir. Bu mevsimde yapacağımız mânevi” çalışmalar, iç âlemimizde bambaşka ufuklar açar. Ancak, bu aylarda kazanılan ruh disiplinini daha sonra da devam ettirmek gerekir. Çünkü bir sonraki üç aylara erişebileceğimiz hususunda elimizde bir senet yoktur.
Her yıl uğrayıp manevî hayatımızı nurlarla ışıklandıran üç ayları gerilerde bırakırken, Onun bizlere yaşattığı sonsuz hazları hiçbir zaman unutamayız. Kadir Gecesinde ışıl ışıl yanan caddelerde akan nur selini nasıl hatırlarımızdan çıkarabiliriz?
İftar sofralarının feyzi yıl boyunca burnumuzda tütmez mi? Sahurların bereketini unutabilir miyiz? O kudsî hatıraları elbette unutamayız. Özler, arar ve bekleriz.
Ama tabiî ki kuru bekleyiş ve özleyişle yetinmeyiz. Üç aylarda ve bilhassa Ramazan’da kazandığımız manevî disiplini yıl boyunca da devam ettirmeye çalışırız.
Yine namaz kılarız, zaman zaman oruç tutarız, başkalarına yardım ederiz. Malımızla, canımızla ve dilimizle Allah yolunda cihada koşarız. Nefsani his ve arzularımıza kulak vermeyiz. Huzur verici hatıralarını içimizde yaşattığımız mübarek üç aylarda kazandığımız manevî havayı devam ettirmeye çalışırız.
Hayat sermayesinin durmaksızın elden çıktığını unutmayıp bir daha gelecek nur ve huzur mevsimine ulaşıp ulaşamayacağımız ümit ve endişesini her zaman canlı tutarak âhiret hazırlığına aynı şekilde devam ederiz.
Böylece, gelecek yılın o mübarek mevsimlerine yine aynı ruhla ve temiz vicdanla erişmeyi umarız. Bu ruh içinde hayatımız devamlı bir gelişmeye ve ilerlemeye sahne olur. Allah’ın rızasına erişme yolunda dâima ileri gideriz ve bu ilerleme, inşallah son nefese kadar devam eder.
Şevval Orucu
Ramazan-ı Şerif’ten sonraki Şevval ayında oruç tutmak öteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir.
Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi göstermiş, hatta teravih gibi sıcak bir ilgiyle şevval ayı orucunu sürdüre gelmişlerdir… Elbette bu sıcak ilgi sebepsiz değildir. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisi ve yorumunu şöyle ifade edebiliriz:
“Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!.“(Riyazü’s-Salihin, C.2,S.510,2.)
Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra Şevvâl’de de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır.
Âlimlerimiz, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şöyle yapmaktalar:
Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir sene.. Dolayısıyla hadîsin işaret ettiği sırra nâil olur. Bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir.
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmak mühimdir. Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 senelik nâfile oruç sevabını alabilir.. İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.
Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak güç bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.
Biri düşünmüş ki:
– Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.
Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:
– Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun.
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul…
Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O’ na da şâmil kılamaz.
Bu orucun arka arkaya olması şart değildir. şevvâl ayı içinde olması yeterlidir.
Bir de Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da makul ve meşru olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir.. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.
Bir diğer husus da, Şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir. Çünkü Aişe validemizin nikahı Şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak söz konusu olmuştur. Bu yanlış yorum şuradan da beslenmiş olabilir. şayet bayram cuma gününe rastlarsa, bayram namazı ile cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır. Böylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, böyle bir yanlış anlamaya sebep olmuşlardır, diye de düşünülebilir.
Bir Menkîbe
Süfyanı Sevri anlatıyor:
– Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:
-Ben öldüğüm vakitde kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Mükireyn suali anında bana Tevhid’i telkin et!, dedi.
Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken :
-Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim.
O zaman:
-Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum
Bana cevap olarak:- Ramazan-ı şerifin orucunu tutup şevval’den altı gün daha eklemem sebebiyle, dedi.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve “Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve şevval’den altı gün orucuna muvaffak kıl” diye dua ettim. Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.
Posted in Üç Aylar, Güncel, Gündem, Oruç, Ramazan-ı Şerif | Etiketler: Üç Aylar Sonrası ve Şevval Orucu | 2 Comments »