Archive for the ‘İslam’ Category
İSLAMA İHANET ALLHA (C.C.) İHANETTİR
Posted by Site - Yönetici Mayıs 28, 2015
İslâm dinine yapılan ihânet, Allah-u Teâlâ’ya yapılan ihânettir.
“Ey İman Edenler!
İslâm Dini’ne İhânetin Kaynağı
İman İle Küfür Arasındaki Hududu
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şerife Şevval Kardelen, İslam | Etiketler: Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler buluşması, Medeniyetler ittifakı | Leave a Comment »
En fazla Müslüman hangi ülkede yaşıyor?
Posted by Site - Yönetici Nisan 23, 2010
En fazla Müslüman hangi ülkede yaşıyor?
Amerika’dan Avustralya’ya, Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar 1,5 milyarın üzerindeki Müslüman nüfusun büyük bir coşkuyla kutladığı Ramazan Bayramı etkinlikleri sona ererken, kutlamaların gerçekleştiği ülkelerden biri olan Endonezya en fazla Müslüman nüfusu (207 milyon-yüzde 88) barındıran ülke oldu. Son verilere göre, dünya Müslümanlarının en fazla yaşadığı ülkeler sıralamasında Endonezya birinci, Pakistan ikinci, Hindistan üçüncü, Bangladeş dördüncü, Mısır beşinci ve Türkiye altın sırada yer aldı.
Dünya nüfusunun üçte birine yakınını oluşturan Müslümanlar Ramazan Bayramı’nı büyük bir coşku ve heyecanla kutluyor. Amerika’dan Avustralya’ya, Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar dünyanın her tarafına dağılan 1,5 milyarın üzerindeki Müslümanların en fazla olduğu ülke Endonezya olarak biliniyor. Asya Pasifik bölgesinde bulunan son verilere göre nüfusunun yüzde 88’den fazlası (207 milyon) Müslüman olan Endonezya’yı ikinci sırada nüfusunun yüzde 97’si (160 milyon) Müslüman olan Pakistan takip ediyor. Müslüman nüfusun en fazla olduğu ülkeler sıralamasında ise Türkiye yüzde 99’la (69 milyon) altıncı sırada bulunuyor.
EN FAZLA MÜSLÜMAN NÜFUS ASYA KITASINDA
ABD’nin en son yayınladığı dini özgürlük raporuna göre, dünya Müslümanlarının en fazla yaşadığı kıta Asya kıtası olarak yerini korudu. Rapora göre 6,5 milyara yaklaşan dünya nüfusunun 1,5 milyardan fazlasını Müslümanlar oluşturuyor. Müslümanların kıtalara göre dağılımı sırasıyla Asya, Afrika, Avrupa, Amerika ve Avustralya (Okyanusya) olarak belirlendi. Buna göre, 1 milyar 30 milyonun üzerindeki Müslüman nüfus Asya’da (kıtanın toplam nüfusu 3,9 milyar) yaşarken, 415 milyonu Afrika’da (kıtanı toplam nüfusu 900 milyon), 45 milyona yakını Avrupa’da (kıtanın toplam nüfusu 730 milyon), 10 milyonu Kuzey ve Güney Amerika’da (kıtanın toplam nüfusu 885 milyon), 500 bine yakını da Avustralya’da (kıtanın toplam nüfusu 30 milyon) yaşıyor.
HİNDİSTAN ÜÇÜNCÜ, TÜRKİYE ALTINCI
Raporun ülkelere göre dağılımında ise Endonezya en fazla Müslüman nüfusu barındıran ülke olarak birinci geldi. Nüfusunun yüzde 88’inin (2007 milyon) Müslüman olduğu Endonezya’yı ikinci sırada nüfusunun yüzde 97’si Müslüman (160 milyon) olan Pakistan takip ederken, Müslümanların azınlık olarak kaldığı ve 1 milyardan fazla nüfusu olan Hindistan üçüncü sırada geldi. Hindistan, yüzde 15’e yakın Müslüman nüfusuyla (151 milyon) Müslümanların en çok yaşadığı üçüncü ülke oldu. Yüzdelik sıralamasında ise nüfusunun yüzde 100’ü Müslüman olan Suudi Arabistan birinci geldi. Türkiye’nin yüzde 99’luk Müslüman (69 milyon) nüfusuyla hem sayı hem de oran bakımından altıncı sırada geldiği sıralamadaki diğer ülkeler Müslüman nüfus sayısı ve oranları şu şekilde oluştu:
İŞTE SIRALAMA (NÜFUS-ORAN)
1-Endonezya 207,000,105 88.20%
2-Pakistan 159,799,666 97%
3-Hindistan 151,402,065 13.4%
4-Bangladeş 132,446,365 88%
5-Mısır 70,530,237 85%
6-Türkiye 68,963,953 99%
7-Nijerya 64,385,994 45%
8-İran 64,089,571 98%
9-Cezayir 32,999,883 99%
10-Fas 32,300,410 99%
11-Afganistan 31,571,023 99%
12-Suudi Arabistan 26,417,599 100%
13-Sudan 26,121,865 65%
14-Irak 25,292,658 97%
15-Özbekistan 23,897,563 89%
16-Etiyopya 22,533,500 31.2%
17-Rusya 21,513,046 15%
18-Yemen 20,519,792 99%
19-Çin 19,594,707 1.5%
20-Suriye 16,234,901 88%
21-Malezya 14,467,694 60.4%
22-Tanzanya 12,868,224 35%
23-Mali 11,062,376 90%
24-Nijer 10,499,343 90%
25-Senegal 10,459,222 94%
26-Tunus 9,974,201 99%
27-Somali 8,548,670 99%
28-Gine 8,047,686 85%
29-Azerbaycan 7,584,311 93.4%
30-Burkina Faso 7,449,626 52%
31-Kazakistan 7,137,346 47%
32-Tajikistan 6,805,330 95%
33-Fildişi Sahili 6,677,043 38.6%
34-Demokratik Kongo Cumhuriyeti 6,008,500 10%
35-Libya 5,592,596 97%
36-Ürdün 5,471,745 95%
37-Çad 5,306,266 54%
38-Amerika Birleşik Devletleri 4,558,068 1.5%
39-Türkmenistan 4,407,352 89%
40-Filipinler 4,392,873 5%
41-Fransa 4,214,790 6.9%
42-Kırgızistan 4,117,024 80%
43-Uganda 4,090,422 15%
44-Mozambik 3,881,340 20%
45-Sierra Leone 3,610,585 60%
46-Gana 3,364,776 16%
47-Kamerun 3,276,001 20%
48-Tayland 3,272,218 5%
50-Moritanya 3,083,772 99.9%
51-Almanya 3,049,961 3.7%
52-Umman 2,971,567 99%
53-Arnavutluk 2,508,277 70%
54-Malawi 2,431,784 20%
55-Kenya 2,368,071 7%
56-Eritre 2,280,799 50%
57-Sırbistan-Karadağ 2,274,126 21%
58-Lübnan 2,142,570 55%
59-Kuveyt 1,985,300 85%
60-Birleşik Arap Emirlikleri 1,948,041 76%
Bu yazıyı gönderen M.Emin Özler bey’e teşekkür ederiz
..
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Türkiye, Yorumlar, İslam | 1 Comment »
Abdestin Fazileti
Posted by Site - Yönetici Mart 28, 2009
Abdestin Fazileti
Abdestin bozulmasından sonra hemen abdest almak İslamın edeblerindendir.Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) ‘’ Ancak mü’min devamlı abdestli bulunur .‘’
‘’ Bir kimse abdestli bulunmaya devam ederse şehid olarak vefat eder.’’ Buyurmuşlardır.
Tabiinden Kürz bin Vebre (r.a.) vefat ettigi gece karnından rahatsızdı. Abdestli olarak ölüp şehit olmayı arzu ettigi için rahatsızlıgı sebebiyle seksen defa abdest aldı.
İmam-ı Buhari (rh.)’nin rivayet ettigi bir hadis-i şerifte ‘’ Ümmetim kıyamet gününde abdest eserlerinden,alınları ve ayakları parlak olarak davet edilecektir.’’ Buyurulmuştur.
Bir başka hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘’ Müslüman bir kul, abdest alıp yüzünü yıkadıgı vakit, gözü ile işledigi her günah yüzünden su ile yahut suyun son damlası ile cıkar.Ellerini yıkarken, elleri ile işledigi her günah su ile yahut suyun son damlası ile ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkarken, yürüyerek işledigi her günah su ile yahut suyun son damlası ile ayaklarından çıkar. Kul günahlarından tertemiz çıkıncaya kadar bu böyle devam eder.’’
Büyük Hanefi fakihlerinden Şemsü’l-Eimme Serahsi (r.h.) ‘’ Muhakkak ben bu ilme, tazimim (dinin edeblerine hürmetim ) sebebi ile nail oldum: zira ben abdestsiz elime kagıt almadım.’’ Buyurmuştur. İmam Serahsi (r.h.), kendi yazdıgı Mebsut kitabını okuttugu bir derste rahatsız oldugundan: on yedi defa abdest almışlardır.
Devamlı abdestli bulunan kimseye Allahü Teala yedi şeyi ikram eder :
1- Melekler onunla beraber olmayı arzu ederler
2- Amel defterine devamlı sevab yazılır
3- Azaları tesbih eder.
4- Cemaatle kılacagı namazlarında ilk tekbiri geçirmez
5- Uykuya daldıgı vakit Allahü Teala onu insanların ve cinlerin şerrinden muhafaza edecek melek gönderir.
6- Abdestli bulundukça Allahü Tealanın emanında ( Himayesinde ) olur.
7- Allahü Teala ölüm sekeratını ( ızdıraplarını ) ona kolaylaştırır. (Nihayetü’l – murad )
Bir Hadis
‘’ Bir kimse abdest alır ve abdestini güzel eylerse günahları bedeninden hatta tırnaklarından bile çıkar.’’ ( Hadis-i Şerif, Sahih-i Müslim )
Alıntı : Fazilet Takvimi 02.02.2009
Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, İbadet, İslam | Etiketler: Abdestin Fazileti | 1 Comment »
Ehl-i sünnet itikadı
Posted by Site - Yönetici Şubat 27, 2008
Ehl-i sünnet İtikadı.
Sual: Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları nelerdir?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadından, önemli olanlardan bazıları şunlardır:
1- Amentü`deki altı esasa inanmak. [Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah`tan olduğuna inanmak. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür.]
2- Amel, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya günah işleyen mümine kâfir denmez. [Vehhabiler, (amel imanın parçasıdır, namaz kılmayan ve haram işleyen kâfirdir) derler.]
3- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı artıp eksilir.]
4- Kur`an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir.
5- Allah mekândan münezzehtir. [Vehhabiler, (Allah gökte veya Arşta) derler. Bu küfürdür.]
6- Ehl-i kıble tekfir edilmez. [Vehhabiler, kendilerinden başka herkese kâfir derler.]
7- Kabir suali ve kabir azabı haktır.
8- Gaybı yalnız Allah bilir, dilerse enbiya ve evliyasına da bildirir.
9- Evliyanın kerameti haktır.
10- Eshab-ı kiramın hepsi cennetliktir. [Rafiziler, (Beşi hariç sahabenin tamamı kâfirdir) derler. Halbuki Kur`anda, tamamı cennetlik deniyor.] (Hadid 10)
11- Ebu Bekr-i Sıddık, eshab-ı kiramın en üstünüdür.
12- Mirac, ruh ve bedenle birlikte olmuştur.
13- Öldürülen, intihar eden eceli ile ölmüştür.
14- Peygamberler günah işlemez.
15- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak.(Hanefi,Safii,Maliki ve Hanbeli)
16- Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. [Vehhabiler, Hazret-i Âdem`in, Hazret-i Şit`in, Hazret-i İdris`in peygamber olduğunu inkâr ederler. İlk peygamber Hazret-i Nuh derler. Liderlerine resul [Peygamber] diyen bazı gruplar da, (Nebi gelmez, ama resul gelir) derler. Bunun için de Resulüm diyen zındıklar türemiştir.]
17- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.
18- Ruh ölmez. Kâfir ve Müslüman ölülerin ruhları işitir.
19- Kabir ziyareti caizdir. İstigase, yani Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek caizdir. [Vehhabiler ise buna şirk derler. Bu yüzden Sünnilere ve Şiilere müşrik, yani kâfir derler.]
20- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi`nin geleceğine, Hazret-i İsa`nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak.
İmam-ı a`zam hazretleri (Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor. (Fıkhı ekber)
Bir hadis-i şerif meali:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama iman artık fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Güneşin batıdan doğmasını, (Avrupa Müslüman olacak) diye tevil etmek, imam-ı a`zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi tevil etmemiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, (elma dersem çık, armut dersem çıkma) demeye benzer. Nitekim (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Bir de Avrupa Müslüman olunca, iman niye fayda vermesin? Güneşin batıdan doğması, ilmen de mümkündür. Dinsizler itiraz eder diye zoraki tevile gitmek gerekmez. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır, başka yörüngeye koyar. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olur.
21- Ahirette Allahü teâlâ görülecektir.
22- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalır ve azapları hafiflemez, hatta gittikçe artar.
23- Mest üzerine mesh etmek caizdir.
24- Sultana isyan caiz değildir.
(Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid`den alınmıştır.)
Cehennemden kurtulan tek fırka
Sual: Ben dini bilgilerden mahrum olarak yetiştim. Dinimi doğru olarak öğrenmek istiyorum. Birçok kitap aldım. Kitaplarda oldukça çok farklılık var. Kur’an mealleri de farklı. Kendi başıma doğruyu bulmam mümkün değildir. Aynı konuları hocalara sordum. Onlar da farklı şeyler söylediler. Dinimi doğru olarak öğrenmeden ölürsem, mazur sayılır mıyım? Yoksa yanlış bildiğimden sorumlu olur muyum?
CEVAP
Aynı ve benzer sualleri çok kimse soruyor. Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan herbiri, İslamiyet`e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32]
Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamber efendimiz bildirmiştir:
(Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır. (C.1, m.80)
Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Bu bakımdan Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz.
Şirki affetmez ne demek?
Sual: Allah`ın her günahı affedebileceği söyleniyor. Halbuki en büyük günah olan şirki affetmeyeceği Kur’anda yazılı imiş. Bu hususu açıklar mısınız?
CEVAP
İtikadımızı düzeltmeliyiz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İtikad edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyamette Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İtikad doğru olup da işlerde [ibadetleri yapmakta, haramlardan kaçmakta] gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de af olabilir. Eğer af olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. İşin aslı, temeli itikadı düzeltmektir. (1/193)
Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Her müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre düzeltmelidir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikada uymayan fena, bozuk itikadlar, imanlar, yani bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı sonsuz azaba götürür. Amelde, ibadetlerde tembellik, gevşeklik olursa, affolunabilir. Amma itikadda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Allah [ahirette] şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa-48]
O halde ölmeden önce itikadı düzeltmelidir. (2/67)
Görüldüğü gibi, şirk yani küfür üzere ölen kimse, ebedi olarak Cehennemde kalır. Dünyada iken, yani ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse affolur.
Bir kâfir, kâfirliğine tevbe ederse, tertemiz, günahsız müslüman olur. Bir müslüman da şirke [küfre] düşerek kâfir olur, sonra pişman olup tevbe ederse, yine müslüman olur. (Allah şirki affetmez) sözü yanlış anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölen affolunmaz. Fakat, hayatta iken, defalarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolunur.
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Din, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Soru Ve Cevaplar, Tavsiyeler, Türkiye, İslam | Leave a Comment »
İslamiyet insanlardan iki şey ister
Posted by Site - Yönetici Ekim 27, 2007
İslamiyet insanlardan iki şey ister
Sual: Aklını dinde ölçü kabul eden bir genç, (Şu neden farz, şu neden günah? Bunların hikmetini, sebebini bilmeden kabul etmem, körü körüne inanmam) diyor. Böyle söylemek caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Dinin emir ve yasaklarının hikmeti anlaşılmasa da Allah`ın emri olduğu için, hiç tereddütsüz kabul etmek, beğenmek şarttır. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan Hüccet-ül-İslam unvanına sahip İmam-ı Gazali hazretlerinin İhya`da ve İmam-ı Süyuti hazretlerinin Cami-us-sagîr`de bildirdiği hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Ahir zamanda değişik inançlar çıkınca, koca karı gibi inanın.) [Nesai, Deylemi]
Bu hadis-i şerif kocakarı gibi bâtıl şeylere körü körüne inanın demek değildir. Allah ve resulünün bildirdiklerine aklın almasa da, ispat edemesen de, inanın demektir. Cennet, Cehennem, Sırat köprüsü ve ahiret hayatı akıl ile mantık ile ispat edilemez. Mutezile aklı almadığı için sırat köprüsünü, miracı ve benzeri olayları inkâr etmiştir. Şimdi bile bir çok Müslüman inanamayıp mürted olurken, o zaman müşrikler, bu bir çılgınlık derken, Hazret-i Ebu Bekir, (O söylediyse doğrudur) diyerek imanın zirvesine çıkmıştır. Görmeden, aklını Peygambere tâbi kılarak, bir anda Miraca gidip geldiğine inanarak Resulullahı tasdik etmesi imanını yükseltmiştir.
Din nakle dayanır. Aklı dinde ölçü almamalıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur.) [Taberani]
Sual: Zor bir durumdan kurtulunca (Allah bizi kurtardı) manasına (Allah yüzümüze baktı) ifadesi kullanmanın mahzuru var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur.
Sual: Hasbelkader bu işin başına geldim dedim, böyle söylemek küfür olur mu?
CEVAP
Böyle söylemekte mahzur yoktur. Kelime olarak hasbel kader, kader icabı demektir. Yani Allah böyle takdir etmiş, biz de buraya geldik demektir. Türkçe`de bir başka anlamı da, (Biz bu işe layık falan değiliz, ama, Allahü teâlâ böyle takdir buyurduğu [ihsan ettiği] için geldik) demektir.
Sual: Allah`ın sıfatlarını teker teker saymasını bilmeyene kâfir denir mi?
CEVAP
Sıfatları sayamayıp ama anlamlarını bilirse kâfir olmaz. Mesela Allahü teâlânın her şeyi yarattığını, her şeyi bildiğini, işittiğini, gördüğünü v.s. bilen kimse Allah`ın sıfatlarını biliyor demektir.
Sual: Müslüman olmayan bir insana, yaptığı iyilik karşısında “Allah hidayet versin” diye dua edilir mi?
CEVAP
İyilik yapmadan da o şekilde dua etmekte mahzur yoktur.
Sual: Haramlarda sebep aranır mı?
CEVAP
Haramlarda sebep aranmaz. Besmelesiz kesilen kuzu etini de yemek haramdır. Besmele ile de kesilse domuz eti haramdır. Sebebi şu veya bu değildir. Allahü teâlâ haram ettiği için haramdır.
Sual: (Görmediğim şeye iman etmeyi aklım almıyor, dindeki şeylerden ruhum sıkılıyor) diyen arkadaşıma ne cevap vereyim?
CEVAP
Almayan aklını ve sıkılan ruhunu göstermesini isteyin, niye almadığına, niye sıkıldığına bakalım.
Sual: Tevbe kapısı ne zamana kadar açıktır?
CEVAP
Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek şarttır. Kıyametin büyük alametlerinden birisi de, güneş batıdan doğacaktır. Bunu gören bütün insanlar, iman edecekler. Fakat bu imanları kabul olmayacaktır. Çünkü artık tevbe kapısı kapanmış olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Tevbe kapısı açıktır. Güneş garbdan doğuncaya kadar kapanmaz.) [Taberani]
Bugünkü insanlar için ise, tevbe kapısı her zaman açıktır. Son nefese kadar tevbeler kabul edilir. Can boğaza gelmeden iman etmek şarttır. Ölürken, ahiret hallerini gördükten sonra kâfirin imanı muteber olmaz. Fakat o anda da, müslümanın günahlardan tevbesi kabul olur.
Sual: Bir ingiliz arkadaşım var. Müslüman olmuş, namaz kılıyormuş ama, hiç kimseye söylememiş. İngilizler müslüman olduğunu duyarsa, iyi gözle bakmayacaklarını söylüyor. Kitaplarda okumuş, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek gerekiyor, şimdi ben kaç kişinin yanında müslümanlığımı ikrar etmem gerekir diyor. İkrar etmeden veya edemeden ölsem müslüman sayılmaz mıyım diyor.
CEVAP
Evet iman etmek için kalb ile tasdik dil ile de ikrar gerekir. Ancak, onun dil ile başkalarına ikrar etmesi gerekmez. İslam ülkesinde ikrar etmesi gerekir ki, müslüman olarak bilinsin ve müslümanlara yapılan muamele ona yapılsın ve müslüman mezarlığına defnedilsin.
Yazının devamını oku »
Posted in Diger Konular, Dini Konular, Fetvalar, Fıkıh, Güncel, Gündem, Genel, Soru Ve Cevaplar, Türkiye, İslam | Leave a Comment »
ULUBATLI HASAN
Posted by Site - Yönetici Haziran 23, 2007
ULUBATLI HASAN
29 Mayıs 1453 günü Konstantiniyye önlerindeki İslam ordusunda büyük bir hazırlık göze çarpıyordu. İslam askerleri sabah namazından önce en temiz elbiselerini giymişler, birbirleriyle helalleşmişler, cemaatle namazı kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. Kainatın Efendisinin müjdelediği “Mesud askerler”den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek için yanıp tutuşuyorlardı. Hele içlerinden birisi vardı ki, heyecandan yerinde duramıyordu. Bir gün önceden komutanlarına yalvarmış en ön saflarda vuruşan birlikte yer almak için çok dil dökmüştü.
Ulubatlı Hasan adlı bu yiğit Bursa Karacabey’deki Ulubat gölünün kuzeybatı kıyısının yakınında bulunan Ulubat köyünde dünyaya gelmişti. Yiğitler yiğidiydi. At yarışlarında, ok atmada, güreşte birinciydi. Daha sırtını yere getiren çıkmamıştı. Öyle ki çoğu defa iki kişiyle birden güreşir, ikisini de yenerdi. Ulubatlı Hasan’ın gönlü Allah için cihad etme aşkıyla yanıp kavrulmaktaydı “İla’yi kelimetullah” uğruna can vermek en büyük emeliydi.
Büyük hücum’un yapılacağı gün en ön safta vuruşacağı için çocuklar gibi seviniyordu. Otuz tane gözüpek yeniçeri seçmişti. Hep birlikte aynı noktaya hücum edeceklerdi.
Nihayet beklenilen an gelip çatmıştı. Mehter “hücum” havası çalınca Ulubatlı Hasan ve arkadaşları “Allah Allah” sesteriyle ileri atılmışlardı. Ulubatlı’nın bir elinde sancak, diğer elinde kalkan vardı. Sura dayanan merdivenlerden süratle tırmanıyordu. Atılan oklara, taşlara, üzerlerine dökülen kızgın yağlara kalkanını siper ediyordu. Nihayet surların üzerine varmayı başarmıştı. O anda kalkanını fırlatıp atmış, uzun palasını çekmiş, arslanlar gibi vuruşmaya başlamıştı. Önüne çıkan düşman askerlerine vuruyor, vuruyordu. Yahya Kemal’in tasvir ettiği gibiydi manzara.
Şöyle demektedir şair:
Vurpençe-i Alî’deki şemşîr aşkına
Gülbangi asmanı tutan pîr aşkına
Ey leşker-î müfettihü’l-ebvab vur bugün
Feth-î mübîni zamin o tebşir aşkına
Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-î hilal içün
Gelmiş bu şehsüvar-ı cihangir aşkına
Düşsün çelengi Rum’un eğilsün ser-i Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdir aşkına
Son savletinle vur ki açılsın bu surlar
Fecr-i hücum içindeki Tekbîr aşkına
Ulubatlı’nın şimşek gibi çakan kılıcından ürken düşman askerleri uzaktan ok yağdırmaya başlamışlardı. Oklar peş peşe Hasan’ın vücuduna saplanıyordu. Ayakta duramayacağını anlayan Ulubatlı, sancağı Topkapı’daki surların üzerine dikivermişti. Sancağın surların üzerinde dalgalandığını gören askerler coşmuştu. Tekbir getirerek büyük bir gayretle surlara hücum ediyorlardı. Ulubatlı Hasan da vücudunun oklarla delik deşik olmasına rağmen yaralı arslan gibi sancağın yanına düşman askerlerini yaklaştırmıyordu. Nihayet diğer arkadaşları yanına gelmiş, Hasan’ın etrafına halka olmuşlardı. Sancağın artık emin ellerde olduğunu gören Hasan yüzünde mes’ud bir tebessümle ruhunu Rahman’a teslim etmişti. Kendisiyle birlikte surlara tırmanan arkadaşlarından 18’i de şehid olmuş, kalan 12’si sancağı düşürmemişti.
Çok genç yaşta şehitlik rütbesini kazanan Ulubatlı Hasan’ın vücuduna 27 ok saplanmıştı. Arkadaşları bu okları çıkardılar ve bu mübarek şehidi Fatih’in huzuruna götürdüler. Fatih, İslam’ın bu bahadır evladına dua ettikten sonra şöyle demiştir: “Ulubatlı Hasan’ım! Ne kadar şanlısın. Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!”
Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Kim Kimdir ?, Osmanlı Tarihi, Osmanlılar, Tarih, Türkiye, İbretlik, İslam, İslam Tarihi | 1 Comment »
Söyle Ey Nefis Başka Diyecegin Kaldı mı?
Posted by Site - Yönetici Haziran 23, 2007
Söyle Ey Nefis Başka Diyecegin Kaldı mı?
Şam yakınlarında Mute’de, hicretin sekizinci yılında, on bin kişilik İslam ordusu ile yüzbin kişilik haçlı ordusu karşı karşıya gelirler. Savaş başlamıştı ve şiddetli bir şekilde devam ediyordu.
Abdullah bin Revaha (R.A) yaralıydı, arkadaşı Cafer’in (R.A) şehid edildiğini öğrenince bulunduğu yerden ayağa kalktı, atına bindi ve tekrar çarpışmaya başladı. Dışarıdaki düşmanların yanı sıra içinde ki düşmanla da aynı anda savaş ediyordu. İçinde ki düşman bir ara ona;
“ Dön geri… Dünyayı sen mi düzelteceksin? Bak arkadaşlarının öldüğü gibi birazdan sende öleceksin. Oysa Medine’de seni ömür boyu mutlu edecek hurma bahçelerin var. Bununla birlikte seni bekleyen bir ailen var. Sana hizmet eden kölelerin var…”
Abdullah bin Revaha (R.A), içindeki düşmanı şöyle diyerek mağlup etti.
“ Eşini mi düşünüyonsun? O zaman bil ki; ben onu boşadım. Artık onu düşünemezsin. Köleler mi? Haberin olsun ben onların hepsini azat ettim. Medine’de bulunan bağ ve hurmalıklara gelince, onların hepsini Resul-ü Ekrem’e hediye ettim.
Söyle Ey Nefis Başka Diyecegin Bişey Kaldı mı?
Posted in Düşündüren Sözler, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Güzel Sözler, Genel, Nasihat, Sahabeler - Ashab-ı Kram, Tavsiyeler, Türkiye, Tevbe, Şeytan, İlginç, İslam | Leave a Comment »
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden…
Posted by Site - Yönetici Haziran 12, 2007
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki:
– Ehlin gönlü için (âilenin gönlünü almak için) günah işlemek ahmaklıktır.
– Farzı bırakıp, nâfile ibâdetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.
– İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
– Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.
– Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.
– Nefse, günahlardan kaçmak, ibâdet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.
– Sünnet ile bid’at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.
– Zekât niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.
– Annenin yavrusuna faydası olmadığı (annenin yavrusundan kaçacağı) kıyâmet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!
– Gençlik çağının kıymetini biliniz! Bu kıymetli günlerinizde, İslâmiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız! Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.
.
Posted in Din, Dini Konular, Güncel, Güzel Sözler, Genel, Tasavvuf, İmam-ı Rabbani, İslam | 1 Comment »
Online ansiklopediler – 52 adet ansiklopedi
Posted by Site - Yönetici Haziran 12, 2007
- İSLAMDA ÖRTÜNME (TESETTÜR)
- PEYGAMBERLER TARİHİ
- ANLAYARAK HIZLI OKUMA TEKNİKLERİ
- Avamil Müzakeresi
- Aynü’l-Hakîka fî Râbitati’t-Tarîka
- ÇİLE
- Büyük islam ilmihali
- Cuma Sohbetleri
- DELİLLİ ŞAFİ İLMİHALİ
- DEVLET-İ ALİYYE-İ OSMANİYE SULTANLARI
- Dini Hikayeler
- EMANET VE EHLİYET
- Evliyalar Ansiklopedisi
- Fethü´r Rabbani
- FIKRALAR
- Futuhu’l Gayb – Abdulkadir Geylani Hazretleri (k.s.)
- Hadiselerin ibret dili
- HAYAT’ÜS SAHABE
- HAYZ VE NİFAS RİSALESİ
- HAZIR CEVAPLAR
- II. Abdülhamid Han’in Hatıra Defteri
- Isimler Ve Anlamlari
- KADININ DEĞERİ VE HAKLARI
- Kalplerin Keşfi
- KELİLE VE DİMNE
- Kimyâ-i Saâdet – İmam Gazâli
- KISSALAR
- Kuranı Kerim Bilgileri
- Maksut Müzakereleri
- MARİFETNAME
- Masallar
- Müslümanca yasama sanati 3
- Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-i Adliye)
- MEKTÛBÂT-I RABBÂNÎ
- MEZHEPLER DOSYASI
- Musanniflar ve Eserleri
- Namazin terkinin hükmü
- NEFİS MUHÂSEBESİ
- Osmanlıca sözlük
- Pendname – Feridüddin-i Attar (k.s.)
- PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEK AHLAKI
- Riyazü-s Salihîn
- Sabredenler ve şükredenler
- Sanal Kütüphane Projesi
- TARİHİMİZE ŞAN VERENLER
- TASAVVUF BAHÇESİ
- TASAVVUF SORU VE CEVAPLAR
- VECİZ NÜKTELER
- Yeni Hutbe Kitabi
- ŞEYTANIN HİLELERİ
- İBRETLİ TARİHİMİZ
- İHYA – CİLT 1
Posted in Diger Konular, Din, Dini Konular, Fıkıh, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, İslam | 1 Comment »
İLK İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
Posted by Site - Yönetici Haziran 7, 2007
İLK İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
Hicretin 17. senesinde Halife Hazreti Ömer, ziyaretçi çokluğundan dolayı Resulüllah’ın mescidini genişletmek istemişti. Bunun için Türbe-i Saadet’in etrafındaki arsaları istimlak edip mescide katması gerekiyordu.
Çevredeki arsa ve ev sahiplerine tekliflerde bulundu:
– Evinizi, arsanızı Resulullah’ın mescidini genişletmek için satın almak istiyorum. Kimse malına değerinden aşağısını vereceğimi sanmasın. Herkes kıymetini söylesin, gönlünden geçirdiği fiyatı bildirsin. Resulullah’ın mescidine zorla alınmış arsa ilave etmeyi düşünmüyorum.
Herkes arsa ve evinin değerini söyler, binalar, arsalar satın alınır, Resulullah’ın mescidi genişletilmeye müsait duruma gelir. Ancak bir pürüz var. Onu da halletmek gerekiyor.
– Nedir o pürüz?
Hazreti Abbas. Abbas, arsasını satmak istemiyor. Mescide de olsa vermeyi düşünmüyor.
Halife bizzat meşgul olur, tekliflerini tekrar eder:
– Ya Abbas, arsanın değerinden aşağısını vermeyi düşünmüyoruz. Resulullah’ın mescidine böyle zorla alınmış bir arsa ilave etmeyi de uygun bulmuyoruz. Şayet verilen fiyat az geliyorsa emsallerinden de fazla fiyat vereyim, arsanı ver de bu iş bitsin. Mescid-i Nebi ziyaretçileri içine alacak genişliğe ulaşmış olsun, ihtiyacı karşılayacak hale gelsin.
Hayret! Abbas’tan beklenmeyen tavır:
– Hayır, mülk benimse fazla fiyat verseniz de satmak istemiyorum. Zorla alacaksanız o başka!
İçinden çıkılmaz bir durum söz konusu olunca Halife olayı mahkemeye intikal ettirir. Hakim meşhuk hukukçu Übeyd bin Kab.
Taraflar huzurdalar. Devletin iddiası:
– Biz yönetim olarak Abbas’a değerinden fazla fiyat verdik, artık diretmemeli, arsasını vermeli ki, Resulullah’ın mescidi ihtiyacı karşılayacak şekilde genişleme imkanı bulsun.
Abbas’ın cevabı:
– Arsa benimse, mülküme ben sahipsem, değerinden fazla da verseler vermek istemiyorum. Ne para zoruyla, ne de mescide ilave etmek iddiasıyla mülkümü elimden kimse alamaz.
Mahkemenin kararı:
– İslam hukukunun gereği kimse başkasının mülküne ve arazisini isterse para zoruyla olsun, alamaz. Mescid için de olsa mal sahibini zorlayamaz. Abbas’ın mülkü Abbas’ta kalacak, hükümet istimlak için zorlamayacaktır.
Mahkemenin tartışma götürmez bu kararı kesinleştikten sonra taraflar kalkıp gitmek üzere kapıya yönelmişken bir ses işitilir. Bu ses Abbas’tan başkasının sesi değildir.
Bakın ne diyor Abbas:
– Ya Übey, mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir değil mi?
– Evet mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir. Kimse senin arsanı fazla fiyat vererek de olsa zorla alamaz.
– Öyle ise der, şimdi beni dinleyin. Mahkemenize açıkça ifade ediyorum. Arsamı şu andan itibaren Resulullah’ın mescidine ilhak edilmek üzere hibe ediyorum. Hem de tek kuruş almadan, hiçbir maddi menfaat beklemeden. Hepiniz şahit olun, parayla alınamayan arsam, hiçbir karşılık verilmeden Resulullah’ın mescidine hibe edilmiştir ve mülk bu andan itibaren halifenin tasarrufuna girmiştir.
Übeyd bin Kab’ın sorusu:
– Ey Abbas, neden böyle bir tutumu tercih ettin? Önce aşırı fiyatla da olsa vermedin, şimdi ise parasız hibe ediyorsun?
Abbas’ın kitaplık çapta cevabı tek cümleden ibaret:
– İslam’ın insan haklarına gösterdiği saygıyı dünyaya duyurmak için!…
Posted in ADALET, Diger Konular, Din, Dini Hikayeler, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Ömer, Türkiye, Yorumlar, İbretlik, İlginç, İslam | Leave a Comment »