Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for the ‘H.z Yahya’ Category

ZEKERÎYA ve YAHYA ALEYHİSSELÂMLAR

Posted by Site - Yönetici Temmuz 18, 2016

zekeriya aleyhisselam, yahya a.s,Zekeriyyâ Aleyhisselâmın Soyu Ve Mesleki,zekeriya-ve-yahya-a-s-660x440 copy

ZEKERÎYA ve YAHYA ALEYHİSSELÂMLAR

 

Zekeriyyâ Aleyhisselâmın Soyu Ve Mesleki:

Zekeriyyâ b.Berahyâ[1] Aleyhisselâmın soyu, Süleyman b.Dâvûd Aleyhisse-lâmlara[2],

Süleyman b.Dâvûd Aleyhisselâmların soyu da, Yehûza b.Yâkub Aleyhisselâ-ma dayanır. [3]

Zekeriyyâ Aleyhisselâm, böyle Enbiyâ oğullarından olduğu için, Beytülmakdis’-te, vahiy yazardı.

Zâten, Enbiyâ oğullarından[4] veya İsrail oğullarıyla onların bilginlerinden[5] olup ta[6], kendisin[7] veya neslini Beytülmakdisin hizmetine vakf ve habs etmeyen bir kimse yoktu ki. [8]

Zekeriyyâ Aleyhisselâm; İsrail oğullarının hem Peygamberi, hem de, Din Bil­ginleri ve Danışmanları Başkanı idi.[9] Kendisi, marangozdu da.[10]

Zekeriyyâ Aleyhisselâmın Peygamberliği:

İsrail oğullarına en son gönderilen Peygamberler: Dâvûd Aleyhisselâm Hane­danından:

Zekeriyyâ,

Yahya b.Zekeriyyâ,

İsâ b.Meryem Aleyhisselâmlardı. [11]

Bu hususta Kur’ân-ı kerimde şöyle buyrulur:

“Biz, ona (İbrahim’e) İshak ile Yâkub’u ihsan ettik, ve her birini, Hidâyete (Nü­büvvete) erdirdik.

Daha önce de, Nuh’u ve onun neslinden Davud’u, Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yûsuf’u, Musa’yı ve Harun’u da, Hidayete (Nübüvvete) kavuşturduk.

Biz, iyi hareket edenleri, işte, böyle mükâfatlandırırız.

Zekeriyyâ’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da (böyle Hidayet, Nübüvvet) verdik.

Onların hepsi, Sâlihlerdendi. [12]”

Zekeriyyâ Aleyhisselâmın Allâh’dan Bir Oğul Dileyişi Ve Yahya Aleyhisselâmla Müjdelenişi:

Zekeriyyâ Aleyhisselâm; 92[13] veya 99[14], ya da, 120 yaşında, zevcesi de, 98 yaşında bulunduğu sırada[15] idi ki, ne zaman Hz.Meryem’in Mesciddeki odası­na uğrasa, onun yanında, kış mevsiminde yaz meyvası, yaz içinde de, kış mey-vası bulur[16], ona:

“Ey Meryem! [17] Bu, sana, nereden geliyor?” diye sorar, o da: “Bu, Allah tarafından!” diye cevap verirdi. [18]

Zekeriyyâ Aleyhisselâm, Hz. Meryem’e, böyle, kış mevsiminde yaz meyvası, yaz içinde de, kış meyvası ihsan edildiğini görünce:

“Meryem’e, bunu, yapan, benim zevcemi de, doğum yapmağa elverişli yap­mağa kadirdir!” diyerek kendisine bir oğul ihsan buyurması için Yüce Allah’a dua etti. [19]

Bu husus, Kur’ân-ı kerimde şöyle açıklanır:

“Zekeriyyâ’yı da (an!):

Hani, o, Rabb’ine:

Rabbim! Beni, yalnız başıma bırakma!

Sen, Vârislerin, en hayırlısısın! diye niyaz etmişti.

Biz, onu(n)da, (bu duasını) kabul ve kendisine, Yahya’yı, ihsan ettik.

Zevcesini, (doğurmaya) sâlih (elverişli) kıldık.

Hakikat, (bütün) bunlar (bu Peygamberler) hayr işlerinde yarışırlar, umarak ve korkarak bize düa ederlerdi.

Onlar, bizim için, derin saygı gösterenlerdendi[20]”

“(Bu) Kulu Zekeriyyâ’ya, Rabbinin rahmetini anışıdır:

O, Rabbine, gizlice niyaz ettiği zaman:

Ey Rabb’im! Hakîkatan. ben… Benim, kemiğim yıpradı.

Başımın saçı, tutuştu (saçlarım ağardı, ihtiyarladım)

Rabb’im! Ben, Sana, ne düa etmişsem, bedbaht (ve mahrum) olmadım.

Hakikatan, ben, kendimden sonra, yerime gelecek akrabamdan endişeye düştüm. Zevcem de, kısırdır.

Binâen aleyh, bana, tarafından (ve kendi sulbümden) bir oğul ihsan et! ki, bana da, mirasçı olsun, Yâkub Hanedanına da, mirasçı olsun.

Rabbim! Sen, onu rızana kavuştur! demiştir. [21]

Orada, Zekeriyyâ, Rabb’ına:

Rabb’im! Bana, Senin tarafından, çok temiz bir zürriyet ihsan et!

Muhakkak, Sen, duayı hakkıyle işitensin! diye dua etti.

O, Mihrabda durup namaz kılarken, Melekler, ona (şöyle) seslendi:

“Gerçekten, Allah, sana, Kendisinden bir Kelime’yi (Kün emrile yaratılan İsa’yı) tasdik edici bir Efendi, nefsine hâkim ve Şilinlerden bir Peygamber olmak üzre Yahya’yı, müjdeler!'[22]

“(Allah):

Ey Zekeriyyâ! Hakikatan, sana, Yahya adında bir oğul müjdeleriz ki, bundan önce, biz, ona, hiç bir (kimseyi) adaş yapmamıştık!” buyurdu. [23] (Zekeriyyâ):

Rabb’im! Benim nasıl bir oğlum olabilir ki? Zevcem, bir kısırdır. Ben ise, ihtiyarlığın son haddine varmışım! dedi. [24] “…(Allah):

Öyledir. (Fakat), Allah, ne dilerse, yapar!” buyurdu. [25] (Zekeriyyâ):

Ey Rabb’im! Bana (bu hususta) bir nişan ver! dedi. (Allah): senin nişan ‘ır[26]: sapa sağlam olduğun hald[27], sâde bir işaretten başka[28], üç gece, insanlarla konuşamaman[29], insanlara, üç gün söz söyleme-mendir.

Bununla beraber, Rabb’ini, çok an ve akşam, sabah, onu, Teşbih et!” buyurdu. [30]

Derken (Zekeriyyâ), Mescidinden, kavminin karşısına çıkıp onlara:

“Sabah, akşam Tesbihde bulununuz!” diye işaret verdi. [31]

Yahya Aleyhisselâmın Doğuşu:

Yahya Aleyhisselâm, İsâ Aleyhisselâmdan altı ay önce doğdu. [32]

İsâ Aleyhisselâmdan altı ay büyüktü. [33]

Yahya Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:

Yahya Aleyhisselâm:

Güzel yüzlü, Çatık kaşlı, Seyrek saçlı[34], Uzunca burunlu[35], İnce sesli, Kısa parmaklı idi. [36]

Yahya Aleyhisselâmın Peygamber Oluşu Ve Bazı Faziletleri:

Yüce Allah; Yahya Aleyhisselâm hakkında Kur’ân-ı kerimde şöyle buyurur:

“(Ona, çocukluğunda):

Ey Yahya! Kitabı, kuvvetle tut! (dedik)

Henüz sabi iken, ona, Hikmet verdik (Tevratı, öğrettik)

Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik (verdik)

O, çok Müttakî idi.

Anasına, Babasına da, itaatli idi, bir serkeş ve âsî değildi.

Dünyaya getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de, ona, Selâm olsun!” [37]

Yahya Aleyhisselâma[38] yaşıtı olan çocuklar:

“Ey Yahyâ! [39] Bizimle gel de, oynayalım?” dedikleri zaman[40]

“Biz, oyun için, yaratılmadık![41] Ben, oyun için, yaratılmadım! derdi. [42]

Sekiz yaşında Beytülmakdis’in hizmetine girip on beş yaşına kadar orada, gün­düzleri hizmet, geceleri de feryad ederek ağlardı. [43]

Yahya Aleyhisselam, çocukluğundan beri[44], Yüce Allah’a tâatta[45] çok gay-retli[46], güçlü[47], Allah’a’ibâdet ve tâatta insanların ulusu idi[48]

Kıldan dokunmuş elbise giyer, arpa ekmeği yerdi.

Yahya Aleyhisselâmın; ne bir dinarı, ne bir dirhemi, ne de barınacak bir mes­keni vardı[49].

Gece, kendisini, nerede bürürse, orada kalırdı. Ne bir kölesi, ne de bir cariyesi vardı.

Allah’a, çok ibâdet eder, Cehennem korkusuyla, ağlar dururdu. Zekeriyyâ Aleyhisselam; halk’a va’z edeceği zaman cemâat arasında Yahya Aleyhisselam, bulunursa, ne cennetten, ne de, cehennemden bahsederdi. [50]

İsâ Aleyhisselam; Yahya Aleyhisselâmla karşılaştıkça,o nu, hep hüzünlü ve ta­salı bulurdu. Bir gün ona:

“Ey Yahya! Ben, seni hep, hüzünlü ve tasalı görüyorum? Yoksa, sen, Yüce Allah’ın Rahmetinden ümid mi kestin?” dedi. Yahya Aleyhisselam: “Ben de, seni, hep sevinçli görüyorum!?

Yoksa, sen Yüce Allah’ın Mekrinden (ibtilâ ve imtihanından) emin mi oldun?” dedi.

Bu hususta inen Vahy ile İsâ Aleyhisselâmın sözü doğrulandı[51].

Yahya Aleyhisselam; İsrail oğullarının Bayramlarında ve toplantı yerlerinde du­rup va’z eder, onları Yüce Allah’a ibâdete davet ederdi. [52]

Hârisül’eş’arî’nin, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâmdan rivayetine göre:

Yüce Allah; Yahya b. Zekeriyyâ Aleyhisselâma, hem kendisi amel etmek, hem de amel etmelerini İsrail oğullarına emretmek üzre, beş kelime emretmişti.

Kendisi, bu hususta, biraz ağır ve yavaş davranmca, İsâ Aleyhisselâm, ona:

“Sen, hem kendin amel etmek, hem de amel etmelerini İsrail oğullarına emretmek üzere, beş kelime ile emrolunmuştun.

Bunu, İsrail oğullarına, ya sen tebliğ edersin, ya da, ben tebliğ ederim!” deyince Yahya Aleyhisselâm:

“Ey Kardeşim, Sen, bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen, ben azaba uğra­mamdan veya yere batırılmamdan korkarım!” dedi ve hemen İsrail oğullarını, Beytül-maktis’de topladı.

Beytülmakdis, İsrail oğullan ile doldu.

Yahya Aleyhisselâm, yüksek bir yere oturup Allah’a hamd’ü sena ettikten sonra şöyle dedi:

“Yüce Allah, bana, hem kendim amel edeyim, hem de amel etmenizi size emrede­yim diye beş Kelime emretti.

Onların ilki:

Kendisine, hiç bir şeyi şerik koşmaksızın, Allah’a ibâdet etmenizdir.

Bunun misâli:

Öz malı olan altun veya gümüşle bir köle satın alıp çalıştıran bir adama benzer ki köle, çalışmasının kazancını, Efendisinden başkasına ödeyordur.

Hanginiz, kölesinin böyle davranmasına sevinir, razı olur? Hiç kuşkusuz, sizi Yüce Allah, yarattı ve rızkınızı vermektedir. Öyle ise Allah’a, hiç bir şeyi şerik koşmaksızın, ibâdet ediniz! Allah, namaz kılmanızı, size emretti. Namaza durduğunuzda, yüzünüzü, sağa sola çevirmeyiniz.

Şüphe yok ki, Yüce Allah, kulu, yüzünü başka tarafa çevirmedikçe, hep ona yöne­liktir.

Allah, size, orucu, emretti. Bunun misâli:

Yanında misk kesesi olduğu halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer.

Hiç şüphesiz, oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha gü­zeldir.

Allah, size Sadakayı, emretti.

Bunun misâli:

Düşmanın esir edip ellerini, boynuna bağladıkları ve boynunu vurmak üzere yaklaştırdıkları bir kimseye benzer ki, o

“Canımı, elinizden kurtarmak için, size bir fidye, kurtulmalık versem olmaz mı?” diyerek kendisini, onlardan kurtarıncaya kadar, az çok kurtulmalık akçesi öder durur.

Allah, size Allah’ı, çok zikretmenizi, anmanızı da, emretti. Bunun misâli:

Düşmanın, kendisini, sür’atle tâkıb ettiği bir kimseye benzer ki, sağlam bir kaleye gelip onun içine sığınmıştır.

İşte, kul da, Allah’ı zikir ile meşgul oldukça, şeytandan böyle korunur.” [53]

İsrail Oğullarının Yahya Aleyhisselâma Kimliğini Ve Görevini Sormaları:

Yuhanna’ya göre:

İsrail oğulları; üç Peygamberin gelmesini beklemekte idiler.

İlki: tekrar geleceğini sandıkları İlya,

İkincisi: Mesîh İsâ Aleyhisselâm,

Üçüncüsü de, herkesin bildiği ve kendisinden, sâdece (O Peygamber) diye bahs ettiği Peygamberdi.

Bunun için, İsrail oğulları, Yahya Aleyhisselâma: “Sen kim’sin ?” diye sordular.

Yahya Aleyhisselâm:

“Ben, Mesîh değil’im!” dedi.

İsrail oğulları:

“Öyle ise, nesin?

Sen, İlya mısın?” diye sordular.

Yahya Aleyhisselâm:

“Değil’im!” dedi.

İsrail oğulları:

“Yoksa sen, O Peygamber’misin?” diye sordular.

Yahya Aleyhisselâm:

“Hayır! Değil’im!” dedi.

İsrail oğulları:

“O halde, sen kim’sin?” diye sordular.

Yahya Aleyhisselâm:

“Ben, İşa’yâ Peygamber’in dediği gibi: (Rabb’ın yolunu, düzeltiniz! diye çölde çağıran’ın sesiyim!”

“Aranızda, biri duruyor da, siz onu bilmiyorsunuz.

Benden sonra gelen, O’dur.

Ben, O’nun çarığının bağını çözmeye lâyık değilim!” dedi.[54]

Rivayete göre: Yahya Aleyhisselâm, otuz yaşında iken, Ürdün ırmağında İsâ Aleyhisselâmla buluştu. [55]

Şam’a gidip İsâ Aleyhisselâmla orada buluştuğu zaman da halkı, Allah’a iba­dete davetten geri durmadı.[56]

İsâ Aleyhisselâmın, Yahya Aleyhisselâmı, on iki Havarisinin başında, halka, Al­lah’ın emir ve nehiylerini bildirmek üzere, gönderdiği de, rivayet edilir. [57]

İsrail Oğullarının Yahya Ve Zekeriyyâ Aleyhisselâmları Şehid Etmeleri: Başa Dön

İsrail oğulları; Bâbil esaretinden, Beytülmakdis’e döndükten sonra, [58] Beytül-makdis’i, imar ettiler. [59]

İşlerini, düzelttiler. [60]

Oldukça da, çoğaldılar. [61]

Fakat, bir takım kötülükler ihdas etmekten de, geri durmadılar.

Bununla beraber, Yüce Allah, onlara[62], onların üzerlerine, fazlu rahmetini[63], tekrarlıyor, Peygamberler gönderiyordu.

İsrail oğulları ise, gönderilen Peygamberlerden bir kısmını, yalanlıyor, bir kıs­mını da, öldürüyorlardı.

İsrail oğullarına, en son gönderilen Peygamberler de, Dâvûd Aleyhisselâm Ha­nedanından Zekeriyyâ, Yahya ve İsâ Aleyhisselâmlardı. [64]

İsrail oğulları, en sonunda, Yahya ve Zekeriyyâ Aleyhisselâmları da şehid ettiler. [65]

Rivayete göre: Yahya Aleyhisselâm Şehid edilişi, İsâ Aleyhisselâmın otuz üç yaşında semâya kaldırılışından[66] bir buçuk bir yıl önce olduğuna[67], o zaman, İsâ Aleyhisselâm, otuz bir bucuk yaşında olup Yahya Aleyhisselâm da, ondan, altı ay büyük olduğuna göre [68] otuz iki yaşında şehid edilmişti.

Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!

İsrail oğulları, Zekeriyyâ Aleyhisselâm hakkında da:

“Onu (Hz.Meryem’i), Zekeriyyâ’dan başka, kimse hâmile bırakmış olamaz!

Onun yanına, hep o, girer[69], onun yanından da, o, çıkar dururdu!” dediler.

Zekeriyyâ Aleyhisselâmı öldürmek için[70], aramağa başladılar.

Zekeriyyâ Aleyhisselâm, onlardan kaçtı, [71] ise de, sonunda, kendisini yaka­ladılar [72] ve şehid ettiler. [73]

Gerek Yahya Aleyhisselâmın, dînen yasak olan bir evliliğe ve ilişkiye rıza gös­termemesi [74];

Gerek Yahya Aleyhisselâmın doğumuyla müjdelenen ve ihtiyarlığın son had­dine varmış bulunan ve:

“Benim nasıl bir oğlum olabilir?” diye hayretini ve aczini dile getiren ve kendisi­nin, böyle olduğu, Allah tarafından da, doğrulanıp kendisine bir Mucize olarak ih­san edileceği açıklanan[75] Zekeriyyâ Aleyhisselâma zina isnad edilmesi, kendi­lerinin şehid edilmeleri için, birer bahane idi.[76]

Kaynak : Peygamberler Tarihi – ASIM KÖKSAL
——————————————————————————– Yazının devamını oku »

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Yahya, H.z Zekeriyya, Peygamberler Tarihi - Asım Köksal, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Hazret-i Yahya’ya Vahyedilen Nasihat….

Posted by Site - Yönetici Eylül 1, 2014

Hazret-i Yahya

Hazret-i Yahya’ya Vahyedilen Nasihat….

EI-Hâris el-Eş’ârî (r.a.) hazretlerinden rivayet olundu:
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-“Allahü Teâla hazretleri, Yahya bin Zekeriya Aleyhisseiam’a, beş kelime vahyetti. Bunlarla amel etmesini ve onlarla amel etmeleri için Beni israil’e emir etmesini, buyurdu. Sanki Yahya Aleyhisselâm, bu hususta ağırdan alır gibi oldu.
Isa aleyhisselâm kendisine geldi ve buyurdu:
-“Allah sana beş kelime emretti, onlarla amel etmeni ve Beni İsrail’e de onlarla amel etmelerini emretmeni söyledi. Ya sen bunları onlara haber verirsin veya bunları onlara ben haber vereceğim” dedi. Yahya aleyhisselâm:
-“Ey kardeşimi Yapma! Onları emretmede benden önce davranacak olursan yere batırılmam veya azap görmemden korkarım!” dedi
Ve halkı Beytü’l-Makdis’te topladı. Mescit, ağzına kadar doldu. Mahfillere de oturdular.

Yahya Aleyhisselâm onlara hitap etmeye başladı:
“Allah bana beş kelime vahyetti ve onlarla amel etmemi ve onları amel etmeleri için İsrail oğullarına emretmemi bana emretti:
Bunlardan birincisi: Allah’a hiçbir ortak koşmamanızdır. Allah’a ortak koşanın misali şudur: Bir adam, kendi öz malından altın veya gümüş mukabilinde bir köle satın alır ve sonra onu evine yerleştirir. Ve ona:
-“Çalış kazandığını bana öde!” der. Köle çalışır, fakat kazancını efendisinden başkasına öder. Kölenin böyle yapmasına hanginiz razı olur? Aynen bunun gibi, Allah da sizi yarattı, size rızk verdi öyleyse Allah’a hiçbir şey şirk koşmayın. Siz namaza kıyam ettiğinizde (sağa-sola) bakınmayın (ve namazı riyakarlık için değil; sadece Allah rızâsı için kılın) Zira Allah (rahmet) yüzünü, namazda bulunan kulunun yüzüne karşı diker, o sağa sola bakmadığı müddetçe….
-“Allah size orucu emretti. Bunun misali şu insanın misaline benzer; Beraberinde bir çıkın içinde misk bulunan bir grubun içerisindedir. Herkes onun kokusunu bulmak (ve burnuna çekmekten) hoşlanmaktadır. Oruç, (ve oruçlunun ağzında hasıl olan koku), Allah indinde miskin kokusundan daha hoştur.
-“Allah size sadakayı emretti. Bunun misali de şu adamın misaline benzer: Düşmanlar onu esir edip elini boynuna bağlamışlar ve boynunu vurmaları için onu (cellatlara teslim edip ölüme) yaklaştırmışlar. Adam şöyle demeye başladı:
-“Ben sizden nefsimi fidye mukabilinde kurtarmak için size (mal gerekmez) mi?” Ve nefsini kurtarmak, az veya çok (onları istediği kadar) fidye ödeyerek kurtarmaya çalışır.
-Allah size, Allah’ı zikretmenizi de emretti. Bunun da misali, peşinden hızla düşmanın geldiği bir adamdır. Bu adam muhkem bir kaleye gelip, düşmandan kendini korur. Kul da böyledir. Kul en büyük düşmanı olan şeytana karşı kendisini ancak zikrullahla koruyabilir….”

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 6/383-385.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Yahya, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Şeytanın En Sevdiği ve …?

Posted by Site - Yönetici Şubat 26, 2014

Şeytanın Hileleri,Şeytanı Susturmanın Yolu

Şeytanın En Sevdiği ve …?

Yahya bin Zekeriyya Aleyhisselâm, husûsî suretinde İblis (şeytan) ile karşılaştı. Ona;
-“Ey İblis! İnsanların hangisi sana daha sevimlidir ve insanlardan kimden çok buğzedip nefret edersin?” Şeytan:
-“En çok sevdiğim kişi, cimri mü’mindir.
En çok buğzettiğim ve nefret ettiğim kişi ise, cömert olan fâsıktır.”
Yahya Aleyhisselâm sordu:
-“Bu nasıl olur?” Şeytan:
-” Cimri adamın cimriliği bana kâfidir.
Cömert olan fâsık ise korkarım ki, Allâhü Teâlâ hazretleri, muttali olduğu cömertüğiyle ona muamele eder ve onu kabul eder...”
Sonra şeytan yüz çevirip gitti. Giderken de:
-“Eğer sen (Allah’ın peygamberi) Yahya olmasaydın elbette bu bilgilerden sana haber vermezdim!” dedi.

Kaynak : Laktu’l-Mercân fî Ahkâmı’l-Cân isimli kitab’da böyledir

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Yahya, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şeytan | Leave a Comment »

Peygamberî Mesaj ve Örnekler

Posted by Site - Yönetici Aralık 2, 2007

Peygamberî Mesaj ve Örnekler

Kur’an’da kıssaları anlatılan peygamberler, hayatımızın çeşitli safhalarında karşılaşacağımız problemlere nasıl çözümler bulacağımız konusunda pratik örnek kabul edilmeleri için zikredilmiştir. Özellikle ilmî ve imanî noktadan zaafları olan halk kesimi, teoriden ziyade pratik örneklere ihtiyaç duyar. Nice insan, kendilerine Kur’ânî hakikatler anlatan ve İslâmî tebliğ yapan kimselere “doğru, kabul ediyorum ama, hocalar da şöyle şöyle yapmıyor mu?”; “Kimi örnek alacağız, birçok cemaat var, hocalar bile birleşemiyor, kime inanacağız, kime benzeyeceğiz?” veya “sen haklısın, doğru Kur’an bunları emrediyor ama, bunları kim uyguluyor ki?!” diyerek ille somut örnekler istemektedir. İslâmî usûller yerine, nice haramlara yol açan Batıdan ithal edilmiş metotlarla çalışma ve faâliyetler eleştirilince, çoğu müslüman, “başka alternatif yok ki!” diyebilmekte. Şeytan da müslümanların yaşayış ve faâliyetlerini bu tür mantık yürütmelerle saptırabilmektedir. Bütün bunlara Kur’an’ın verdiği cevap, peygamberlerin hayatı, tebliği ve tevhid mücâdeleleridir. Yukarıdaki soru ve sorunlara sanki Kur’an şöyle cevap vermektedir: “Somut örnek mi istiyorsunuz? Alın size peygamberler. Alternatif mi istiyorsunuz? İşte peygamberlerin faâliyetleri.”

Cin ve ins şeytanlarının gayr-i İslâmî yöntemlerle güya İslâmî çalışma yapanlara sunduğu gerekçe ve savunma mantığı daha çok şöyledir: “Başta Hz. Muhammed (s.a.s.) olmak üzere, tüm peygamberlerin hayatı ve mücâdelesine bir sözümüz yok, onlar elbette bizim örneğimizdir; ama bizim şartlarımız farklı. Birincisi, onlar peygamberdi, biz ise zayıf birer beşeriz. İkincisi, onlar apaçık müşriklerle mücâdele ettiler, biz ise müslüman olduğunu iddia edenlerle, münâfık tipli kişilerle karşı karşıyayız…”

Bu insanların en büyük eksiği, Kur’an talebesi olmamalarıdır. Kendi problemlerini çözmek için peygamberlerin Kur’an’da anlatılan hayat ve faâliyetlerine yönelmemeleri, peygamberleri örnek almaları gerekirken, çokça hata yapma ihtimali ve riski olan devirlerindeki başka kişileri örnek edinmeleridir. Peygamberler, vahiy almanın dışında her yönleriyle aynen bizim gibi beşerdirler. “Onlar peygamberdi, biz onlar gibi olamayız!” diyen mantık, eğer “bir mûcize göster, Allah’tan vahiy getir” diyen biri varsa, ancak o zaman haklı olabilir. Kimse onlardan sadece peygamberlere âit bu özellikleri istemiyor ki… Bu özelliklerin dışında aynen bizim gibi beşer olan peygamberlerin örnek alınması gereken davranışlarına çağrılıyorlar. Öyleyse onlar demagojiden başka bir şey yapmıyorlar. Yazının devamını oku »

Posted in H.z Yahya, Peygamberler | Leave a Comment »

Peygamber Katili Yahûdiler

Posted by Site - Yönetici Aralık 1, 2007

Peygamber Katili Yahûdiler

Yahûdilerin Hz. İsa’yı öldürmek istemeleri, Meryem Anamıza çok çirkin şekilde iftira etmeleri yanında, peygamberlerini öldürmelerini Kur’ân-ı Kerim çeşitli âyetlerinde açıklar. Bunlardan biri şöyledir: “Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve ‘kalplerimiz kılıflanmıştır’ demeleri sebebiyle (onları lânetledik, türlü belâlar verdik. Onların kalpleri kılıflı değildir;) tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek azı müstesnâ, artık iman etmezler. Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem’in üzerine büyük bir iftirâ atmalarından ve: ‘Allah elçisi, Meryem oğlu İsa’yı öldürdük’ demeleri yüzünden…” (4/Nisâ, 155-157).

Bu konuda başka bir âyette şöyle buyrulur: “Kendilerine; ‘Allah’ın indirdiği Kur’an’a iman edin’ denilince, ‘Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız’ derler. Ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur’an, kendi ellerinde bulunan (Tevrat)ı doğrulayıcı olarak gelmiş Hak bir kitaptır. Onlara: ‘Şâyet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?’ deyiver.” (2/Bakara, 91)

Konuyla ilgili diğer âyetlerde şöyle denir: “Onlar (yahûdiler), nerede bulunurlarsa bulunsunlar, kendilerine zillet (damgası) vurulmuş, Allah’ın gazabına/hışmına uğramışlar, miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Bunun sebebi, onların, Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmaları, ayrıca isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarıdır.” (3/Âl-i İmrân, 112). “Gerçekten ‘Allah fakir, biz ise zenginiz’ diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların bu sözünü, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: ‘Tadın o azâbı!” (3/Âl-i İmrân, 181)

Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şerifler, yahûdiler tarafından öldürülen peygamberlerin isimlerini belirtmez. Ama bu durum, o kadar açıktır ki, yahûdilerden bu konudaki âyetlere itiraz eden kimse çıkmamış, dolaylı yoldan hepsi bu tarihsel suçu kabul etmiştir.

Bazı tarih ve araştırma kitaplarında yahûdiler tarafından öldürülen peygamberler olarak Zekeriyyâ ve Yahyâ (a.s.) ile birlikte başka peygamber isimleri de verilir. Yahûdiler, Dâvud (a.s.)’un soyundan gelen İsrâiloğulları peygamberi Amos’u öldürdüler (M. İslâmoğlu, Yahûdileşme Temâyülü, s. 96). Yahûdi kralı Minşa putçu idi. İşaya Peygamber’in başını testere ile kestirerek şehid etti (a.g.e. s. 97). İsrâiloğullarının akîdede gösterdiği zikzaklar, temelde asabiyetten kaynaklanıyordu. Bir boy/sülâle, yönetimi ele geçirince, diğer boylar ona itaat etmek yerine düşmanlarıyla ilişki kuruyor, hatta onların dinini benimsiyordu. Bir peygamber gönderilse, bu peygamberin hangi boydan olduğuna bakılıyor, eğer karşı boydansa diğerleri onu inkâr ediyor, yok eğer gönderilen peygamberi inkâr eden boy siyasal gücü elinde tutuyorsa, bu inkâr peygamberleri öldürmeye kadar varıyordu.

Yahûdiler, peygamberlerini, onların elçiliklerini inkâr ettikleri için öldürüyorlardı. Geçmişte yaşayıp da sadece kendi ırklarından olmadığı için inkâr ettikleri peygamberler vardı: Sâlih, Hûd, Şuayb, İsmâil gibi peygamberler bunlardan bazılarıdır. Bir yandan Allah’ın elçilerinin peygamberliğini reddederken, bir yandan da aralarından yalancı peygamberler çıkarıyorlardı. Bel’am tipli yahûdi bilginleri, peygamberlik ve ermişlik rolüne yatarak halkı aldatmaya kalkıyordu. Bu konuda Kitab-ı Mukaddes’te şöyle uyarıldılar: “Benim adımla yalancı elçilik yapıyorlar. Onları göndermedim, onlara emretmedim, onlara söylemedim. Size ettikleri peygamberlik yalan bir görüntü, falcılık, bir hiç ve kendi kalplerinin dizdiği hiledir.” (Kitab-ı Mukaddes, Yeremya, 14/14)

Yahûdiler, nice peygamber şehid etmekle yetinmemişler, son peygamber Muhammed (s.a.s.)’i de öldürmek için sûikast teşebbüsünde bulunmuşlardır. Rasûlullah (s.a.s.), aralarındaki antlaşma gereğince, Bi’r-i Mâûne katliâmından paçayı kurtaran Amr İbn Ümeyye ed-Damrî’nin yanlışlıkla öldürdüğü Benî Kilâb’tan iki kişinin diyetine ortak olmalarını teklif için onların yurduna uğramıştı. Bunlar Rasûlullah’ın birkaç sahâbesiyle yurtlarına gelmiş olmasını, bir sûikast tertibi için iyi bir fırsat bildiler. “İstediğini verir, meseleyi hallederiz” dedikten sonra, sohbete tutup Rasûlullah’la konuşurken, damdan üzerine bir değirmen taşı atmak üzere harekete geçtiler. Cenâb-ı Hak vahyen, hazırlıklarını bildirince, Rasûlullah, bir işi varmış gibi sür’atle kalkıp Medine’ye gider. Beraberindekiler de bir müddet sonra Rasûlullah’a yetişirler. Onlara yahûdilerin hazırlıklarını haber veren Peygamberimiz, ânî kalkışının sebebini açıklar.

Posted in H.z Yahya, Peygamberler | 2 Comments »

Tefsirlerden İktibaslar

Posted by Site - Yönetici Aralık 1, 2007

Tefsirlerden İktibaslar

Meryem’e Kefil Olan Zekeriyya: Meryem’in koruyuculuğunu üstlenen Hz. Zekeriyyâ (a.s.) büyük bir ihtimalle Hz. Meryem’in teyzesinin kocası idi ve Mâbed’in koruyucularından biri idi. O, Eski Ahid’e göre öldürülen Zekeriyyâ Peygamber’le (a.s.) aynı kişi değildir. (Mevdûdi, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları: 1/223)

Zekeriyya işte orada Rabbine dua etti. Dedi ki: “Rabbim, bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla! Muhakkak ki sen duâyı hakkıyla işitensin.” (3/Âl-i İmrân, 38)

Hz. Zekeriyyâ (a.s.) o döneme kadar çocuksuzdu. Bu temiz genç kızı görünce bir çocuğu olsun istedi. O’nun Allah’ın özel koruması altında ve O’nun tükenmez kaynaklarından verilen nimetlerle nasıl büyüdüğünü görünce, bu ileri yaşında bile Allah’ın kendisine, eğer dilerse, bir çocuk verebileceğini ümit etmeye başladı. Zekeriyya Meryem’in yanında, mihrapta şöyle duâ etti: “Rabbim, bana katından Meryem gibi tertemiz, sâlih bir nesil bağışla! Muhakkak ki Sen ihlâslı kullarının duâlarını hakkıyla işiten ve duâya icâbet edensin.”

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır diyor ki: “Allah’tan bir kelimeyi (yani İsa’yı) tasdik edici”. Burada Hz. Yahya’nın, Hz. İsa’yı ilk tasdik eden kimse olduğu zikrediliyor. Bu tasdik, Yahyâ’nın ana karnına düşmesiyle başlamıştır. Çünkü “âkır”, hayız ve nifastan kesilmiş çok ihtiyar bir kadının hâmile kalması da âdete aykırı bir şeydir. Şu halde Yahya, Cenab-ı Allah’ın âdete aykırı şeyler yaratabileceğine fiilen bir şâhittir. Ve onun vücuduyla esas tasdik ettiği de “Allah dilediğini yapar.” kelâmıdır. Bu ise Meryem’in de, âdet dışı olarak, hâmile olabileceğini tasdiktir. Bu mânâ iledir ki, Yahya’nın anasının Hz. Meryem’e: “Benim karnımdaki, senin karnındakini tasdik ediyor.” dediği rivâyet ediliyor.

“Bir efendi”: Kerim (cömert), halîm (yumuşak), bâtıla tenezzül etmeden güzel şekilde insanların rızâsını (hoşnutluğunu) alır, yaşıtlarına üstün, başkanlığa layık, gücü, kudreti varken, gerek kadın ve gerek diğer dünya şehvetlerinden nefsini son derece koruyan ve zapteden, mücerred (soyut), namuslu, zâhid, dünyayı terkeden. Bir nebevî hadiste varid olduğu üzere bir hata yapmamış, kelime (Hz. İsa)yi tasdik edici olan Yahya böyle bir efendi, böyle bir zâhid, böyle bir sâlih peygamber idi. Hz. Yahya’nın İsa’dan yaşça altı ay büyük olduğu çoğunlukla rivâyet edilmiştir. Bununla beraber üç yaş da denilmiştir. İşaret edilen (Yahya), İsa’nın göğe kaldırılmasından önce şehit edilmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle rivâyet edilmiştir: “Dünyanın Allah’a karşı değersizliğindendir ki, Zekeriyya’nın oğlu Yahya’yı bir kadın öldürmüştür.” Meryem’in kefili, Yahya’nın babası olan, kin ve iftiralarla şehit edilen Hz. Zekeriyya da böyle nezih ve fevkalâde (olağanüstü) bir Rabbanî (ilâhî) mazhariyette bulunuyordu. Yazının devamını oku »

Posted in H.z Yahya, Peygamberler | Leave a Comment »

Muharref İncillere Göre Hz. Yahyâ ve Şehâdeti

Posted by Site - Yönetici Aralık 1, 2007

Muharref İncillere Göre Hz. Yahyâ ve Şehâdeti

Muharref İncillerin Hz. Yahya ile ilgili olarak verdikleri haberler çoğunlukla birbirleriyle çelişkilidir. Bu çelişkilerin başında, Yahya’nın, İlya olup olmadığı hususunda verilen bilgilerdeki farklılıklar gelir. Matta İncilinde Yahya’nın İlya olduğu belirtilirken, Yuhanna İncilinde ise tam tersi söylenerek Yahya’nın İlya olmadığı ifâde edilmektedir. “İsa, ‘İlya gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak’ diye cevap verdi. ‘Size şunu söyleyeyim. İlya zaten gelmişti, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar… O zaman öğrenciler İsa’nın kendilerine vaftizci Yahya’dan söz ettiğini anladılar (Matta, 17/11-13; 11/12-15). Matta İncilindeki bu ifadeden, Yahya’nın İlya olduğu açıkça anlaşılıyor. Bir de Yuhanna’nın yazdıklarına bakalım: “Yahudiler Yahya’ya, ‘sen kimsin?’ diye sormak üzere Kudüs’ten kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman, Yahya’nın tanıklığı şöyle oldu: ‘Ben peygamber değilim’ diye açıkça konuştu. Onlar kendisine, ‘Öyleyse sen kimsin? İlya mısın?’ diye sordular. O da: ‘Değilim’ dedi. ‘Sen peygamber misin?’ sorusuna da: ‘hayır’ cevabını verdi.” (Yuhanna, 1/19-21). Görüldüğü gibi, Yuhanna’da bizzat Yahya’nın kendisi, kendisinin İlya olmadığını söylüyor. Yahya İlya mı, değil mi? Hangi İncile inanalım ve nasıl karar verelim?

İncillerde Yahya ile ilgili olarak geçen çelişkili haberlerden bir diğeri de, onun Hz. İsa’yı baştan beri tanıyıp tanımadığı konusunda verilen haberlerdir. Yuhanna’ya göre Hz. Yahya, Hz. İsa’yı vaftiz ettiği günden itibaren tanımakta ve onun mesih olduğunu bilmektedir. Çünkü o, ruhun gökten Hz. İsa’nın üzerine bir güvercin biçiminde indiğini görmüş ve onun “Tanrı’nın oğlu” olduğuna o andan itibaren tanıklık etmiştir. Yuhanna İnciline göre Hz. Yahya şöyle söylemiştir: “Ben su ile vaftiz ediyorum, ama aranızda biri duruyor. Benden sonra gelen odur. Ben onun çarığının bağını bile çözmeye lâyık değilim… Yahya ertesi gün İsa’nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: İşte dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı’nın kuzusu… Benden sonra biri geliyor, o benden üstündür, çünkü o, benden önce vardı, dediğim kişi işte budur” (Yuhanna, 1/26-34). Yuhanna’da geçen bu ifadelere göre Yahya (a.s.), ilk gördüğü andan itibaren Hz. İsa’nın “Tanrı’nın oğlu” olduğunu bilmektedir. Diğer İncillerde ise bunun tersine, Hz. Yahya’nın, Hz. İsa’yı iyice tanımadığı, onun Mesih olup olmadığı konusunda tereddütlerinin bulunduğu, hatta bu tereddüdü gidermek için öğrencilerini Hz. İsa’nın bulunduğu yere gönderip işi tahkik ettirdiği haber verilmektedir. Luka ve Matta bu konuda şu bilgiyi veriyorlar: “Yahya’nın öğrencileri bütün bu olup bitenleri kendisine bildirdiler. Öğrencilerden ikisini yanına çağıran Hz. Yahya, ‘Gelecek olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?’ diye sormaları için onları rabbe gönderdi” (Luka, 7/18-19; Matta, 11/2-3). Luka ve Matta’da verilen bu bilgiye göre Hz. Yahya, Hz. İsa’nın kim olduğunu tam bilmemektedir ve onun gelecek olan Mesih olduğundan emin değildir. Bu yüzden kendisine “Sen Mesih misin, değil misin?” diye sordurmaktadır. Halbuki Yuhanna İncilinde, Yahya’nın, Hz. İsa’yı daha vaftiz etmeden önce tanıdığı ve onun “Tanrı’nın oğlu” olduğunu bildiği haber verilmektedir. Yazının devamını oku »

Posted in H.z Yahya, Peygamberler | 1 Comment »

Hz. Yahyâ (a.s.); Hayatı ve Şahsiyeti

Posted by Site - Yönetici Kasım 17, 2007

Hz. Yahyâ (a.s.); Hayatı ve Şahsiyeti

Hz. Yahyâ (a.s.); Hayatı ve Şahsiyeti

Yahyâ (a.s.), Kur’an’da adı geçen peygamberlerden biridir. Yüce Allah tarafından, Kur’an’da: “Ey Zekeriyyâ! Sana Yahyâ isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik” (19/Meryem, 7) âyeti ile haber verildiğine göre; Yahyâ (a.s.), Zekeriyyâ (a.s.)’nın oğlu idi. Kendisine Yahyâ adı da, Allah tarafından verilmişti.

Yahyâ (a.s.)’nın yüzü güzel, kaşları çatık, saçları seyrek, burnu uzun, sesi ince ve parmakları kısa idi. O, İsâ (a.s.)’dan altı ay önce dünyaya gelmişti. Yani Isâ (a.s.)’dan altı ay büyüktü. Dolayısıyla, Mûsâ (a.s.)’nın şeraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusuydu. Daha küçük yaşta iken, kendisine hikmet verilmişti. Yaşıtı olan çocuklar kendisine: “Ey Yahya! Bizimle gel, oynayalım” dedikleri zaman: “Ben, oyun için yaratılmadım” derdi (es-Sa’lebî, el-Arais, Mısır 1951, 375 vd.).

Onun küçüklüğünden itibaren böyle temiz, saygılı ve ibâdet ehli olduğu, Kur’an’da şöyle haber verilmiştir: “(Ona çocukluğunda): Ey Yahyâ! Kitabı, kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocuk iken, ona, hikmet’i verdik (Tevrat’ı öğrettik). Tarafımızdan (ona) bir kalp yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik (verdik). O, çok muttakî idi. Anasına ve babasına itaatli idi, bir serkeş ve âsî değildi. Dünyaya getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de, ona selâm olsun!” (19/Meryem, 12-15).

Bu âyetlerde görüldüğü gibi Yüce Allah, Yahyâ (a.s.)’nın çeşitli güzel vasıflarını haber vermiş ve onu selâmla anmıştır. Bu, onun doğduğunda, vefat ettiğinde ve âhiret gününde Allah’ın himâyesinde bulunduğunu ifâde etmektedir. Her insanın başına geleceği kesin olan bu üç yalnızlık ve korku günlerinde Allah’ın selâm ve esenliği içinde olmak, ne büyük bir bahtiyarlıktır. Bu üç durumda Allah’ın himâyesinde bulunmak, bir nevi devamlı bir şekilde Allah’ın himâyesinde bulunmak demektir (Muhammed Ali es-Sabûnî, Safvetu’t-Tefâsîr, İstanbul 1987, II, 213).

Yahyâ (a.s.) Allah’ın emrettiği gibi kitabı kuvvetle tuttu. Önce Tevrat’a ve daha sonra İncil’e uygun hareket etti. Bu mukaddes kitapların hükümlerinin milleti tarafından yaşanması için çalıştı. Hz. Muhammed (s.a.s.) onun bu mücâdelesi hakkında şöyle buyurdu:

“Yüce Allah, Zekeriyyâ (a.s.)’nın oğlu Yahyâ (a.s.)’ya, hem kendisi amel etmek, hem de amel etmeleri için İsrail oğullarına emretmek üzere, beş kelime emretmişti. Kendisi bu hususta biraz ağır ve yavaş davranınca, İsâ (a.s.) ona:

-Sen, hem kendin amel etmek hem de amel etmelerini İsrâil oğullarına emretmek üzere, beş kelime ile emrolunmuştun. Bunu İsrail oğullarına ya sen tebliğ edersin, ya da ben tebliğ ederim, deyince, Yahyâ (a.s.):

-Ey kardeşim! Sen bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen, ben azâba uğramamdan veya yere batırılmamdan korkarım, dedi ve hemen İsrâil oğullarını Beytü’l-Makdis’te topladı. Beytü’l-Makdis, İsrail oğulları ile doldu. Yahyâ (a.s.) yüksek bir yere oturarak Allah’a hamd ve senâda bulunduktan sonra şöyle dedi:

-Yüce Allah, bana, hem kendim amel edeyim, hem de amel etmenizi size emredeyim diye beş kelime emretti. Onların ilki, Allah’a hiç bir şeyi şerik/ortak koşmaksızın O’na ibâdet etmenizdir. Bunun misâli, öz malı olan altın veya gümüşle bir köle satın alıp çalıştıran bir adama benzer ki, köle çalışmasının kazancını, efendisinden başkasına ödüyor. Hanginiz, kölesinin böyle davranmasına sevinir, râzı olur? Hiç kuşkusuz, sizi Yüce Allah yarattı ve rızkınızı vermektedir. Öyle ise Allah’a, hiç bir şeyi şirk koşmaksızın ibâdet ediniz. Yazının devamını oku »

Posted in H.z Yahya, Peygamberler | Etiketler: | 6 Comments »