Archive for the ‘Cinler Hakkında’ Category
Posted by Site - Yönetici Kasım 1, 2016

Cinlerden Korunmak İçin
Cinlerden korunmak için kişiyi küfre götürecek islâm dışı hal ve hareketlerde bulunmak yerine Aşağıdaki âyet ve dualar okunup dua edilmelidir:
1- Fatiha süresi
2- Bakara süresinin ilk beş âyet-İ kerimesi, ayetleri
3- Ayetü’l-kürsi ve devamındaki iki âyet-i kerime,
4- Bakara süresinin son iki ayetleri,
5- İsrâ süresi 45 ve 46. ayetleri
6- Mü’min süresi ilk üç ayetleri,
7- Kaside-i bürdenin bu mübarek beyitleri

8-Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin Hazret-İ Ali’ye yazdırıp cinlere göndediği bu mektup:

9-Bu tehlil:

10- Ezân-ı şerif okunmalıdır… Ezân-ı şerifin okunduğu yerden cin ve şeytanlar kaçarlar…
Bu konuda daha geniş bilgi için; “Kur’ân-ı Kerim’den Dualar” isimli kitaba bakınız. Mütercim.
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi (k.s), Rûhu’l-Beyan Tefsîri :8/88-89.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: Cinlerden Korunmak İçin | Leave a Comment »
Posted by Site - Yönetici Ekim 26, 2016

Hikâye – Biz Efendimiz s.a.v. hazretlerini görüp, onunla görüşen ve ona iman eden Cinlerdeniz…
İbrahim Havas (k.s.) hazretlerinden hikâye olundu.
Buyurdular:
Senelerden birinde haccettim. Ben arkadaşlarımla yürürken arkadaşlarımdan ayrılmam, halvete çekilmem ve cadde (büyük) yoldan ayrılmamı gerektiren gizli bir hâl arız oldu. Bunun üzerine ben, insanların üzerinde bulunmuş oldukları yoldan sapıp başka bir yola girdim. Üç gün üç gece yürüdüm. Bu üç gün üç gece boyunca gizliden de olsa, herhangi bir yemek (yiyecek) içecek ve ihtiyaç hatırıma gelmedi…
Yeşil bir ova’ya ulaştım, içinde her türlü meyveler ve güzel kokulu reyhanlar vardı. Ovanın ortasında bir denizcik (büyükçe bir göl) vardı. Ben (kendi kendime);
Burası sanki cennet!” dedim.
Taaccub ettim,
Şaştım kaldım.
Ben bunu düşünürken, bir de bir nefer (dokuz- on kişi kadar bir topluluk) gördüm. Bana doğru yöneldiler.
Simaları, Adem oğlunun simâ’sıydı. Üzerlerinde güzel değerli elbiseler vardı. Etrafımı çevrelediler. Bana selam verdiler. Ben;
Allah’ın selâmı rahmeti ve bereketi sizin de üzerinize olsun!” dedim.
Hatırıma bunların cinlerden oldukları geldi. Onlardan bir tanesi;
Biz bir meselede ihtilâfa düştük! Bizler cinlerden bir neferiz! “Cin gecesi” nde, Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hazretlerinden Kur’ân-ı kerim dinleyip işittik (yani biz Efendimiz s.a.v. hazretlerini görüp, onunla görüşen ve ona iman eden ashâb-ı kirâmdanız)….
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin okumuş olduğu Kur’ân-ı kerimin nağmeleri bizi bütün dünyevî işlerimizden sıyırdı ve soyup aldı. Allâhü Teâlâ hazretleri, bu çölde (gördüğün bu gölün pınarlarını) bize yarattı….” dedi.
Ben ona;
Bizimle benim ashabımı (arkadaşlarımı) terk ettiğim yerin arası ne kadardır?” dedim.
Cinlerin bazıları tebessüm ettiler. Ve dedi:
Ey Ebû İshâk! Allâhü Teâlâ hazretlerinin bir çok acâib ve esrarı vardır. Senin bulunmuş olduğun yerde senden başka hiçbir Âdem oğlu asla gelip bulunmadı. Ancak ashablarından bir genç bulundu. Burada vefat etti. tşte bu da onun kabridir….”
Gölün kenarında bulunan bir mezar’a işaret etti. Mezarın çevresinde bahçe, güller ve güzel kokan reyhan çiçekleri vardır. Daha önce o mezar kadar güzel bir mezar görmemiştim.
Daha sonra cin konuşmaya devam etti:
Seninle kendilerinden ayrıldığın arkadaşların bulunmuş olduğu yer arasında şu şu kadar aylık mesafedir!… Veya seninle onların arasında şu şu kadar senelik uzaklıktır…” dedi.
Ben onlara;
O gençten bana haber verin?” dedim.
O cinlerden biri;
Biz gölün kenarında oturup muhabbeti müzâkere ederken, bir de baktık ki bir şahıs çıka geldi. Bize yöneldi. Yanımıza geldi. Bize selâm verdi. Biz onun selâmını aldık. Ve ona sorduk:
Nereden?” Genç bize döndü:
Nisâbûr şehrinden…” dedi. Biz ona sorduk:
Ne zaman şehirden çıktın?” O:
Yedi gün kadar bir zamandan beri…” dedi. Biz ona;
Seni vatanından ayrılmaya zorlayan şey nedir? Neden vatanından ayrıldın?” diye sorduk. O:
Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azap gelmeden evvel tevbe ile rabbinize dehalet edin ve O’na hâlis Müslümanlık yapın, sonra kurtulamazsınız..
Âyet-i kerimesini işittim….” dedi. Biz ona:
İnâbe” nedir?” “İslâm’ın manâsı nedir?” “Azabın manâsı nedir?” diye sorduk. O genç;
İnâbe, senin, senden senin sebebiyle tam varlığıyla O’na yönelmendir…
İslâm; senin nefsini O’na teslim etmen ve O’nun senden sana daha evlâ olduğunu kesin olarak bilmendir.
Azab, fikrat ve ayrılıktır,” dedi.
Sonra genç büyük bir sayha vurdu/ses çıkardı. Hemen düşüp vefat etti. Biz de onu göndük. İşte bu da onun kabridir. Allâhü Teâlâ hazretleri ondan râzî olsun.
İbrahim Havas (r.h.) buyurdular:
Onların vasfettiklerinden taaccub edip şaştım, kaldım. Sonra onun kabrine yaklaştım. Mezarının başında, bir Nergis çiçeği vardı. Sanki büyük bir şekilde kokuyordu. Ve mezarının başında şöyle bir yazı vardı:
Bu Allah’ın sevgili kuludur!”…
Reyhanın dallan değişmişti. Ve yapraklarının üzerinde de “inâbef’in sıfatı yazılıydı. Nergis’in üzerinde yazılı olanları okudum. Onlar bu yazıların tefsir edilmesini benden istediler. Ben de onları okuyup, kendilerine tefsir ettim. Onların içine heyecan ve depreşme girdi. (Cezbeye tutuldular.) Kendilerine geldiklerinde sükûnete kavuştular. Ve:
Biz meselelerimizin cevâbıyla iktifa ettik! (Senden yeterli cevaplar aldık)”
îbrâhim Havas (r.h.) buyurdular:
Bana bir uyku geldi. Ağırlık bastı. Uyudum. Uyandığımda kendimi “Hazret-i Aişe (r.a.) Mescidi”ne yakın bir yerde gördüm.
Baktım ki, kaplarımın (ve eşyamın) içinde reyhân’ın demetleri vardı. O reyhan çiçeği tam bir sene benimle kaldı. Hiç bozulmadı. Daha sonra onu kaybettim…
Allâhü Teâlâ hazretleri,kendisinden,onlardan ve bütün sâlihlerden râzî olsun….
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi (k.s), Rûhu’l-Beyan Tefsîri:8/36-39.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Hikayeler, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »
Posted by Site - Yönetici Şubat 12, 2013

Bakara Suresi Sihre Mânidir..
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin bir hadis-i şeriflerinde:
“İçinde Bakara’nın zikredildiği sûre, Kur’ân-i Kerîmin fustâtı dır. Yani Kur’ân-ı Kerîmin büyük şehridir. Onu öğnenin (öğretin).
Çünkü o sûreyi öğrenmek berekettir. Terki ise hasrettir. Bâtıl kişiler buna güç yetiremezler.” Efendimiz (s.a.v.)’e soruldu:
-“Bâtıl kişiler, kimlerdir?” Aleyhisselâm buyurdular:
-“Sihirbazlardır!”
Yâni bâtıl kişiler, bu âyetleri okuyanlara sihir yapmaya güç yetiremezler, demektir.
Şeytâna Mânidir
Başka bir hadis-i şerifte buyuruldu:
“Bir evde üç gece okunursa oraya şeytan yaklaşamaz. Muâz (r.a.) Bakara sûresini hatmettiği zaman: “Âmin” derdi.
Şeytanı Yakalama Kıssası
Ebû’l-Esiem ed-Deylemî buyurdular:-“Muaz bin Cebel (r.a.)’a, şeytanı tuttuğun an ile ilgili kıssanı bana haber ver! (anlat)” dedim. 0:-“Rasûlüllah (s.a.v.) hazretleri, beni Müslümanların sadakalarının üzerine (bekçi) tayin etmişti. Hurmaları bir odaya koymuştum. Fakat hurmalarda noksanlık gördüm. Gidip bunu Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine haber verdim. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri bana:-“Bu şeytândır, onlardan alıyor,” dedi.Hurmaların olduğu odaya girdim, kapıyı kilitledim, bekleyeme başladım. Büyük bîr karanlık geldi. Ortalığı kapladı. Sonra başka bir surete büründü. Kapının aralıklarından içeriye girdi. Ben gömleğimi üzerime şiddetli bir şekilde örttüm. 0 hurmaları yemeye başlayınca hemen üzerine sıçradım. Onu yakaladım. Ellerimi üzerine koydum. Ve:-“Ey Allah’ın düşmanı!” dedim. 0:-“Beni bırak! Ben yaşlı ve bir çok aile (külfet ve çocuk) sahi¬biyim! Fakirim! Nusaybin cinlerindenim! Sahibiniz gönderilmeden önce bu şehir bizimdi. Sahibiniz (Peygamberiniz) gönderildikten sonra biz bu şehirden çıkarıldık. Benim yakamı bırak! Bir daha asla gelmeyeceğimi” diye yalvardı. Ben de yakasını bıraktım.Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselâm gelip olup bitenleri. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine haber verdi.Efendimiz (s.a.v.) namazı kıldı. Beni çağırdılar. Huzuruna çıktım. Bana: esirine ne yaptın?” diye sordu.Ben de olup bitenleri ona haber verdim. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: “O mutlaka geri dönecektir!“(Muaz bin Cebel hazretleri) buyurdular:-“Hurmaların olduğu odaya girdim. Üzerime kapıyı kilitledim. Şeytan yine geldi. Kapının yarıklarından içeriye girdi. Hurmadan yemeye başladı. Birinci defa yaptığını yine yaptım (üzerine atlayıp hemen yakaladım). Şeytan:-“Beni serbest bırak, bir daha gelmeyeceğim!” dedi. Ben de:-“Ey Allah’ın düşmanı! Sen daha önce bana elbette gelmeyeceğim demedin mi?” dedim. O:-“Elbette geri dönmeyeceğimi Bunun alâmeti sizden ,birinizin Bakara sûresinin son iki âyetini okuduğu zaman, bizden (şeytanlardan) hiçbiri o gece onun evine giremez!” dedi.
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/286.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: Amenerrasulu | 1 Comment »
Posted by Site - Yönetici Aralık 7, 2012

Âyetü’l-Kürsî Cinlerden Korur
Muhammed bin Übey bin Ka’b O’da babasından rivayet etti. Babası kendisine haber verdi.
Kendisinin yeşil hurmaları kurutma harmanlığı vardı. Onları taahhüt ediyordu yani koruyordu. Hurmalarının eksilmekte olduğunu gördü. Bir gece hurmaların bekçiliğini yapıp beklerken, erginlik çağına eren bir genç gibi olan bir varlık gördü. Buyurdular:
-“0 bana selâm verdi. Selâmını aldım. Ve ona sordum:“
-“Sen kimsin? İnsan mısın yoksa cin mi?” 0:
-“Cinim!” dedi.
-“Elini bana uzat dedim.“
Elini uzattı. Eli köpek eli (ayağı) gibiydi. Kılları, köpek kılına benziyordu. Kendisine sordum:
-“Cinlerin yaratılışı böyle mi?“
-“Cinler bilirler, onların içinde benden daha şiddetlisi yoktur.“
Ona yine sordum:
-“Bu yaptığın işe seni hamleden (mecbur edip iten) sebep nedir?” 0:
-“Senin sadaka’yı seven bir kişi olduğun haberi bana ulaştı. Senin yiyeceklerinden bir nasîp alıp yemek istedim” dedi.
Babam ona sordu:
-“Bizi sizin (şer ve zararınızdan) ne korur? (Hangi âyet ve duayı okusak cinlerin şerrinden muhafaza ediliriz?) O:
-“Bakara sûresinde olan şu âyeti Kerîme: (âyetül-kürsîyi.) Kim bu âyeti akşamleyin okursa, sabaha’kadar bizden korunmuş olur. Ve kim bu âyeti sabahleyin okusa akşama kadar bizim zararımızdan korunmuş olur.” dedi.
Sabah olduğunda babam gelip bunu Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine haber verdi. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular:
Habîs (olan şeytan) doğru söylemiştir.“
Kaynak : Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 3/68-69.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: Âyetü'l-Kürsî Cinlerden Korur | Leave a Comment »
Posted by Site - Yönetici Aralık 14, 2009

Ayat-ı Hırz Nedir Nasıl Okunur?
Abdest alınıp, 7 istigfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı,
Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buharî, Ahmed Rifai ve İmam-ı Rabbanî hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.
Ayat-i hırz nedir?
Ayat-i hırz, şu sure ve ayetlerdir:
Fatiha, Bekara 1,2,3,4,5 ve 163,164 ve 255, 256,257 ve 285,286, Al-i İmran 18,19. ayetten sadece: “İnneddine indellah-il-islâm” kısmı, Al-i İmran 26,27, Al-i İmran 154, Enam 17, Araf 54, 55,56, Tevbe 51, Tevbe 128,129, Yunüs 107, Hud 56, İbrahim 12, İsra 43 ve 110,111, Müminun 116,117,118, Ankebut 60, Rum 17,18, Fatır 2, Yasin 83, Saffat 1,2,3,4, 5,6,7,8,9,10,11, Saffat 180,181,182, Feth 27, 28,29, Rahman 33,34,35,36, Hadid 1,2,3,4,5, Haşr 21,22,23,24, Cin 1,2,3,4,5,6, Buruc 20, 21,22, İhlas, Felak ve Nas sureleri.
Ruhu sıkıntılar için ayrıca fenni tedavi için doktora da gitmek gerekir. Organik bir rahatsızlık da olabilir. Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim veya duâ okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı.
..
Ayat-ı hırz.










Cin Mektubu:

Ayat-i Hırz Latin Harfleriyle
Abdest alınıp, 7 istigfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı,
Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buharî, Ahmed Rifai ve İmam-ı Rabbanî hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.
Saralı veya felçli hastalara üç veya yedi gün okunur. Hirz Ayetleri de yazılıp saralı veya felçli kimsenin üzerine takılırsa, Allah Teala hazretlerinin izniyle bu hastayı bir daha sara ılleti tutmaz, hiçbir sihir tesir etmez, cin, şeytan ve insanların şerrinden de emin olur.
Bu Hirz Ayetlerini misk ve zaferan ile bir kağıt üzerine yazıp yazıyı su ile sildikten sonra, bu suyu hasta içerse, Allah Teala nın izniyle şifa bulur.
Bu Hirz Ayetlerini duasıyla beraber oturduğun yerden saralı şahsa yönelerek oku ve belirliten yerlerde nefes et.
Eğer sara, felç veya kulunç bir sene içinde olmuş ise günde bir defa sabah veya ikindiden sonra üç gün okursun. Eğer hastalık bir seneden önce olmuş ise günde iki defa sabah ve akşam yedi gün okursun. Hirz Ayetlerinide yazıp hastanın üzerine takarsan, Allah c.c. ın izniyle saralı hasta şifa bulur.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Her kim bu Hirz Ayetlerini okursa, o gün ve gecede o kimseye ne cinni ne insan nede hayvan şerri dokunur. Cenabu Hak bu Ayeti kerimelerin hürmetine, o kişiye her hususta yardım eder. Kendisine olduğu gibi, malını ve çocuğunuda muhafaza eder.”
İstiğfar
Estağfirullah (7 defa)
Salavat ı şerife
“Allahumme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed ” (11 defa)
Fatiha
Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Errahmânir’rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Bakara
1. Elif lam mim
2. Zalikel kitabü la raybe fıh* hüdel lil müttekıyn
3. Ellezıne yü’minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun
4. Vellezine yü’minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun
5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
163. Ve ilahüküm ilahüv vahıd* la ilahe illa hüver rahmanür rahıym
164. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba’de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya’kılun
255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te’huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya’lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve la yühıytune bi şey’im min ılmihı illa bi ma şa’* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym
256. La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy* fe mey yekfür bit tağuti ve yü’mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha* vallahü semıun alım
257. Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur* vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat* ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun
285. Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü’minun* küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semı’na ve eta’na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr
286. La yükellifüllahü nefsen illa vüs’aha* leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* rabbena la tüahızna in nesına ev ahta’na* rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina* rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih* va’fü anna* vağfir lena* verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın
Al i İmran
18. Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım
19. İnned dıne indellahil İslam
26. Kulillahümme malikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa’* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa’* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey’in kadır
27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab
154. Sümme enzele aleyküm mim ba’dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey’* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey’üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur
Enam
17. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yemseske bi hayrin fe hüve ala külli şey’in kadır
Araf
54. İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın
55. Üd’u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühıbbül mu’tedın
56. Ve la tüfsidu fil erdı ba’de ıslahıha ved’uhü havfev ve tamea inne rahmetellahi karıbüm minel muhsinın
Tevbe
51. kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü’minun
128. le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü’minıne raufür rahıym
129. fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym
Yunus
107. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yüridke bi hayrin fe la radde li fadlih yüsıybü bihı mey yeşaü min ıbadih ve hüvel ğafurur rahıym
Hud
56. innı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
İbrahim
12. Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana sübülena ve lenasbiranne ala ma azeytümuna ve alellahi fel yetevekkelil müteveklkilun
İsra
43. Sübhanehu ve teala amma yekulune ulüvven kebıra
110. Kulid’ullahe evid’ur rahman eyyem ma ted’u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla
111. Ve kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra
Muminun
116. Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım
117. Ve mey yed’u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun
118. Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın
Ankebut
60. Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım
Rum
17. Fe sübhanellahi hıyne tübsune ve hıyne tusbihun
18. Ve lehül hamdü fis semavati vel erdı ve aşiyyev ve hıyne tuzhirun
Fatır
2. Ma yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba’dih ve hüvel azızül hakım
Yasin
83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey’iv ve ileyhi türceun
Saffat
1. Vessaffati saffa
2. Fezzacirati zecra
3. Fettaliyati zikra
4. İnne ilaheküm le vahıd
5. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve rabbül meşarık
6. İnna zeyyennes semaed dünya bi zınetinil kevakib
7. Ve hıfzam min külli şeytanim marid
8. La yessemmeune ilel meleil a’la ve yukzefune min külli canib
9. Dühurav ve lehüm azabüv vasıb
10. İlla men hatfel hatfete fe etbeahu şihabün sakıb
11. Festeftihim ehüm eşddü halkan em men halakna inna halaknahüm min tıynil lazib
180. Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesfun
181. Ve selamün alel murselın
182. Vel hamdü lillahi rabbil alemın
Fetih
27. Le kad sadekallahü rasulehür ru’ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta’lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
28. Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih Ve kefa billahi şehıda
29. Muhammedür rasulüllah vellezıne meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer’ın ahrace şat’ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu’cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
Rahman
33. Ya ma’şerelcinni vel’insi inisteta’tum en tenfusu min aktarissemavati vel’ardı fenfuzu la tenfizune illa bisultanin.
34. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
35. Yurselu ‘aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani.
36. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.
Hadid
1. Sebbeha lillahi ma fiyssemavati velardı ve huvel’aziyzulhakiymu.
2. Lehu mulkussemavati vel’ardı yuhyiy ve yumiytu ve huve ‘ala kulli şey’in kadiyrun.
3. Huvel’evvelu vel’ahıru vezzahiru velbatınu ve huve bikulli şey’in ‘aliymun.
4. Huvelleziy halekassemavati vel’arda fiy sitteti eyyamin summesteva ‘alel’arşi ya’lemu ma yelicu fiylardı ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minessemai ve ma ya’rucu fiyha ve huve me’akum eyne ma kuntum vallahu bima ta’melune besıyrun.
5. Lehu mulkussemavati vel’ardı ve ilellahi turce’ul’umuru.
Haşr
21. Lev enzelna hazelkur’ane ‘ala cebelin lereeytehu haşi’an mutesaddi ‘an min haşyetillahi ve tilkel’emsalu nadribuha linnasi le’allehum yetefekkerune.
22. Huvallahulleziy la ilahe illa huve ‘alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu.
23. Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu’minul muheyminul ‘aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi ‘amma yuşrikune.
24. Huvallahul halikul – bariy-ulmusavviru lehum’esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel’ardı. Ve huvel’aziyzulhakiymu.
Cin
1. kul uhıye ileyye ennehusteme’a neferun minelcinni fekalu inna semı’na kur’anen ‘aceben.
2. yehdiy ilerruşdi feamenna bihi ve len nuşrike birabbina ehaden.
3. ve ennehu te’ala ceddu rabbina mettehaze sahıbeten ve la veleden.
4. ve ennehu kane yekulu sefiyhuna ‘alellahi şetatatan.
5. ve enna zanenna en len tekulen’insu velcinnu ‘alellahi keziben.
6. ve ennehu kane ricalun minel’insi ye’uzune biricalin minelcinni fezaduhum rehekan.
Buruc
20. Vallahü min veraihim muhıytun.
21. Bel hüve kur’anün meciydün.
22. Fiy levhın mahfuzın.
İhlas
Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.
Felak
Kul e’ûzü birabbilfelak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğâsikin izâ vekab. Ve min şerrinneffâsâti fil’ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased.
Nas
Kul e’uzü birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Min serrilvesvâsilhannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs.
SONRA BU DUA OKUNUR ve hastaya üflenir
“Allahü tealaya hamd olsun ki, göğü yüksek, yeri alçak ve dağları dik yarattı. Rüzgârlar gönderdi. Geceyi karanlık ve gündüzü aydınlık yaptı. Görülen ve görülmeyen varlıkları yarattı. Bunları, yarattıklarından hiçbirinin yardımına muhtaç olmadan yaptı.
Ya Rabbi! Seni tesbih ederim (noksan sıfatlardan tenzih ederim). Kudretini düşünen için, senin şanın ne yücedir. Sen kendine mahsus yücelikle yücesin, kendine mahsus yakınlıkla yakınsın. Sen yarattıklarına kudretinle galipsin. Sana isyan eden, Cehennemde, sana itaat eden ise, Cennettedir.
Ya Rabbi! Dua etmeyi emrettin ve edilen duaları kabul edeceğini bildirdin. Yaptığımız dualar senin kazanı geri çevirdi. Dualarımızı kabul eyle! Sen, güç ve kuvvet sahibisin. Senden daha güçlü ve kudretli kimse yoktur. Sen, Rahimsin. Senden daha merhametlisi yoktur. Sen, Yakub aleyhisselama merhamet edip tekrar görmesini sağladın. Yusuf aleyhisselama da merhamet edip, onu kuyudan kurtardın. Eyyüb aleyhisselama da acıyıp bela ve musibetlerni kaldırdın.
Ya Rabbi, ben de senden istiyorum, sana yalvarıyorum. Çünkü kendisinden bir şey istenilenlerin en hayırlısı sensin. Ey zorbaları kahreden, kıyamet günü amellerin karşılığını veren, çürümüş kemikleri dirilten Rabbim, sen yarattıklarının geçmesi için, Cehennem üzerine kıldan ince ve kılıçtan keskin köprü kurdun! Sen, [filan oğlu filanı veya filan hanımın kızı filanı], bu acılara, şu sıkıntılara, bu hastalıklara müptela kıldın. Sen onları gidermeye kadirsin, Ya Erhamerrahimin (Ey merhametlilerin en merhametlisi)!”
(O inkârcıların durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere [işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara] haykıran çobanın durumuna benzer. O inkârcılar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü onlar düşünmezler.) [Bekara171]
Ahmed bin Salih hazretleri buyurdu ki:
Bu dua suya okunup, hasta ondan içer ve onunla abdest alırsa biiznillah iyileşir. Bu dua vasıtasıyla iki cariyeyi tedavi ettim. Bir hafta geçmeden, ikisi de sıhhatlerine kavuştu. Her hastaya bu duayı okuyorum, Allahü tealanın izniyle iyileşiyorlar. Elhamdülillahi Rabbil âlemin.
Cin mektubu ve âyât-ı hırz
Sual: Cin mektubu nedir?
CEVAP
Peygamber efendimizin, cinlerin zararlarından Müslümanları korumak için Hazret-i Ali’ye yazdırdığı bir mektuptur. Üzerinde taşıyana ve evinde bulundurana o mahluklar zarar veremez.
Eshab-ı kiramdan Ebu Dücane hazretleri anlatır:
Yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah bir şey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resulullaha gidip, anlattım. Buyurdu ki: (Ya Eba Dücane, Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!)
Kalem ve kağıt istedi. Hazret-i Ali’ye bir mektup yazdırdı. Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryat eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki: (Ya Eba Dücane, bu mektupla bizi yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz.)
Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescitte kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(O mektubu kaldır. Yoksa, mektubun acısını, kıyamete kadar çekerler.) [Delail-ün-nübüvve, Tezkire-i Kurtubi]
Sual: Cinlerin sebep olduğu hastalıklardan ve yapılan büyüden kurtulmak için, hangi duaları okumak gerekir?
CEVAP
Âyat-ı hırz denilen duayı okumalı. Arkasından da aşağıda tercümesi yazılan dua okunursa, biiznillah bir şey kalmaz.
Bu konudaki bir mektup
Muhammed Masumi Serhendi hazretlerinin üçüncü oğlu Muhammed Ubeydullah Serhendi’nin Hazinet-ül-me’arif isimli kitabındaki 148. mektup, Teshil-ül-menafi’ kitabına da eklenmiştir. Bu mektup şöyledir:
[Bu mektup, vilâyet penah pîrzâde-i irfan-ı destgah Hâce Muhammed Parisa’nın oğluna yazılmıştır. Mektup, tecrübe edilmiş bazı faydalı bilgileri açıklamaktadır.]
Mektubuma besmele ile başlıyorum. Allahü tealaya hamd eder, Resulüne salât ve selam ederiz. İmam-ı Serahsi şöyle buyurdu:
Ahmed bin Salih anlatır:
Hizmetçime cinler musallat olmuştu. Başka bir hizmetçi aldım. Ona da musallat oldular. Bir gün namaz kıldım, otururken birisi selam verdi, ben de selamını aldım. Kim olduğunu sordum. (Ben Cinlerden Zekeriya… Sana bir dua öğretmek için geldim. Senin cariyene olduğu gibi, bir kimsenin başına bir hal gelir de, bu duayı okursa, biiznillah o kimse sağlığına kavuşur) dedi. Bu duayı yazmak için kalem aradım; fakat bulamadım. Divanın altında olduğunu söyledi. Sonra bana şu duayı yazdırdı:
“Allahü tealaya hamd olsun ki, göğü yüksek, yeri alçak ve dağları dik yarattı. Rüzgârlar gönderdi. Geceyi karanlık ve gündüzü aydınlık yaptı. Görülen ve görülmeyen varlıkları yarattı. Bunları, yarattıklarından hiçbirinin yardımına muhtaç olmadan yaptı.
Ya Rabbi! Seni tesbih ederim (noksan sıfatlardan tenzih ederim). Kudretini düşünen için, senin şanın ne yücedir. Sen kendine mahsus yücelikle yücesin, kendine mahsus yakınlıkla yakınsın. Sen yarattıklarına kudretinle galipsin. Sana isyan eden, Cehennemde, sana itaat eden ise, Cennettedir.
Ya Rabbi! Dua etmeyi emrettin ve edilen duaları kabul edeceğini bildirdin. Yaptığımız dualar senin kazanı geri çevirdi. Dualarımızı kabul eyle! Sen, güç ve kuvvet sahibisin. Senden daha güçlü ve kudretli kimse yoktur. Sen, Rahimsin. Senden daha merhametlisi yoktur. Sen, Yakub aleyhisselama merhamet edip tekrar görmesini sağladın. Yusuf aleyhisselama da merhamet edip, onu kuyudan kurtardın. Eyyüb aleyhisselama da acıyıp bela ve musibetlerni kaldırdın.
Ya Rabbi, ben de senden istiyorum, sana yalvarıyorum. Çünkü kendisinden bir şey istenilenlerin en hayırlısı sensin. Ey zorbaları kahreden, kıyamet günü amellerin karşılığını veren, çürümüş kemikleri dirilten Rabbim, sen yarattıklarının geçmesi için, Cehennem üzerine kıldan ince ve kılıçtan keskin köprü kurdun! Sen, [filan oğlu filanı veya filan hanımın kızı filanı], bu acılara, şu sıkıntılara, bu hastalıklara müptela kıldın. Sen onları gidermeye kadirsin, Ya Erhamerrahimin (Ey merhametlilerin en merhametlisi)!”
(O inkârcıların durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere [işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara] haykıran çobanın durumuna benzer. O inkârcılar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü onlar düşünmezler.) [Bekara171]
Ahmed bin Salih hazretleri buyurdu ki:
Bu dua suya okunup, hasta ondan içer ve onunla abdest alırsa biiznillah iyileşir. Bu dua vasıtasıyla iki cariyeyi tedavi ettim. Bir hafta geçmeden, ikisi de sıhhatlerine kavuştu. Her hastaya bu duayı okuyorum, Allahü tealanın izniyle iyileşiyorlar. Elhamdülillahi Rabbil âlemin.
.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Din, Dini Konular, Dualar, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şeytan | 430 Comments »
Posted by Site - Yönetici Aralık 12, 2009

Cinlerin Babası Cânn’ın Yaratılışı Ve Kavmi
Allahü Teâlâ Hazretleri, gök ve yeri yarattı. Melekleri ve cinleri de yarattı. Melekleri semâ’da iskân etti (yerleştirdi), cinleri de yeryüzüne yerleştirdi. Cinler, “Cânn”ın evlâdıdır. Cânn, cinlerin babasıdır. Âdem Aleyhisselâm, beşerin (insanlığın) babası olduğu gibi… Allahü Teâlâ Hazretleri, Cânnı ateşin dumansız alevinden yarattı. Semâ ile gök arası onundur. Yıldırımlar oradan iner. Orada oturduklarında nesilleri çoğaldı. Cânnın yaratılması, yerle gök arasında yaşaması, Adem Aleyhisselâm’dan altmış bin sene önceydi. Cann ve kavmi, bu âlemde, yedibin sene kadar uzun bir ömür sürdüler.
Sonra onların arasında hased (kıskançlık), aşırılık ve zulümler başgösterdi. Fesat ve fitne çıkarttılar. Birbirlerini öldürdüler.
Allahü Teâlâ Hazretleri, onların başına dünya semâsının meleklerini gönderdi. İblis’i onların başına “âmir” tayin etti. İblisin (şeytanın) adı (o zaman) Azâzil idi. iblis, cinlerin en bilginiydi. Yeryüzüne indirildiler. Melekler, cinleri hezimete uğratıp, onları yerden çıkarıp, deniz adalarına ve dağların yüksek tepe ve oyuklarına sürdüler. Arzda sakin oldular. Üzerlerindeki ibâdet emri hafif idi. Çünkü meleklerden sınıfın her biri göklere yükselirdi. Korkulan şiddetli olurdu. Dünya semâsının meleklerinin işleri bir üsttekilerine nazaran kolay olurdu. Allahü Teâlâ Hazretleri İblise yeryüzünün mülkünü (saltanatını) ve cennetin hazinelerini verdi. İblisin yeşil zümrüdden iki kanadı vardı. Bazen yerde Allah’a ibâdet ederdi, bazen gökte ve bazen de cennette ibâdet ederdi…
Zamanla içine “ucub” girdi. Kendi kendini beğenme kaprisine kapıldı. Kendi kendine şöyle düşündü.
-“Allahü Teâlâ Hazretleri, bu maddî ve manevî saltanatları bana verdiğine göre, ben Allah’a karşı meleklerden daha müker-rem ve sevimliyim,” dedi. Yine böylece dünyaya yönelip onunla mutmain olan herkese işinin değiştirilmesi emredilmiştir. Allahü Teâlâ Hazretleri, İblis ve ordusuna: “ben kılacağım, yaratacağım,” yapacağım, “Yeryüzünde,” gökte değil, çünkü, azgınlıklar ve zulümler yeryüzünde olmaktadır.
“Halife“…
Halife, Âdem Aleyhisselâm’dir. Çünkü Âdem aleyhisselâm, cin’den sonra geldi. Âdem Aleyhisselâm, yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Yani, “yeryüzünde siz meleklerden bedel bir halife yaratacağım ve sizleri kendime yükselteceğim.” Dedi. Onlar bunu kerih (sevimsiz) gördüler, hoş karşılamadılar. Çünkü onlar, ibâdet cihetinden meleklerin en önde gelenleriydiler.
KAYNAK : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri Tercümesi cilt -1
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Yorumlar, İlginç | Etiketler: Cinlerin Babası Cânn'ın Yaratılışı Ve Kavmi | 3 Comments »
Posted by Site - Yönetici Nisan 24, 2009

Cinnin musallat olmaması için okunacaklar
Cinden kurtulmak için en iyi on şeyi yapmalıdır:
1- E’ûzü Besmele ile Fâtiha sûresi okumalıdır.
2- E’ûzü Besmele ile iki Kul-e’ûzüyü okumalıdır.
3- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresini okumalıdır.
4- E’ûzü Besmele ile Âyetelkürsî okumalıdır.
5- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresinin son âyetini okumalıdır.
6- E’ûzü Besmele ile Ha-Mîm Mü’mîn sûresinin başından (masîr)e kadar ve Âyetelkürsî okumalıdır.
7- “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü yühyi ve yümiyt ve hüve hayyün la yemüt biyedihilhayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okumalıdır.
8- Çok (Allah) demelidir.
9- Hep abdestli bulunmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemelidir.
10- Günah işlemekten, kadınlara bakmaktan, çok konuşmaktan, çok yimekten ve galabalıktan sakınmalıdır.
(Berekât) kitabında, imam-ı Rabbânî hazretlerinin Cinden korunmak için, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah-il-aliyyil’azîm” okuduğu yazılıdır.
İmam-ı Şaranî hazretleri, “Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz” buyurdu.
Eshâb-ı kiramdan Ebû Dücâne hazretleri anlatır:
Bir gece yatarken, değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resûlullaha gidip, anlattım. “Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!” buyurduktan sonra kalem ve kâğıd istedi. Hz. Aliye bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, “Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için, kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz”. Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resûlullah buyurdu ki, “O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!”.
Bir kimse, bu mektûbu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider.
Bu âyet-i kerimeleri okumakla ve bu mektûbu taşımakla ve şifâ âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle faydalanmak istiyenlerin Ehl-i sünnet îtikatına uygun olarak doğru îman sahibi olması lâzımdır. Bunları yazanın ve kullananın îtikadı doğru olmazsa ve küfür alâmetlerini kullanır, haram işlerse, faydaları görülmez.
Kaynak : Mehmet oruç . 365 gün dua
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in 365 Gün Dua, Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Dualar, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: Cinnin musallat olmaması için okunacaklar | Leave a Comment »
Posted by Site - Yönetici Nisan 3, 2009

Cin ve Şeytanların Hakikati !
Cin ve şeytanların hakikaten mücerred varlıklar oldugunu söylemeyenlere göre şeytanlar ‘’ havai cisimler ‘’ dir.
Bir rivayete göre ‘’ Nari cisim ‘’ oldukları söylenildi. Cinler, gerçekten ateşten yaratılmış varlıklardır. Muhtelif şekillere girebilme gücüne sahiptirler. Yılan,Akrep,köpek,deve,sıgır,koyun,at,katır,eşek,kuş ve insaoglu şekilleri gibi degişik şekillere girebilirler.Cin ve şeytanların akıl ve anlayışları vardır. Zor işlerde çalışabilirler. Süleyman Aleyhisselam için, kaleler,heykeller, havuzlar genişliginde,legenler ve sabit kazanlar yaparlardı.Bu ayet-i kerime ile sabittir:
‘’ Süleyman’a da rüzgar- sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay-, erimiş bakır menbaını da ona sel gibi akıttık. Hem rabbinin izniyle elinin altında cinnilerden de çalışan vardı – onlardan da her kim emrimizden inhiraf ederse, ona sair olan azabını tattırırız-: Onlar ona mıhrablar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışan ey Davud hanedanı, şükr için çalışın ! Mamafih kullarım içinde şekür olan azdır.’’ ( Sebe -34/12 , 13 )
Cinler mücerred ‘’ arzi ve süfli ‘’ varlıklar oldugunu söyleyenlerin görüşlerine göre, cinlerin bu mücerredligi kütlesi olmayan varlıklardır.Kütlevi olmak gibi bir halleri yoktur.
Gözle görülmeyen varlıklardan ‘’ Ali ve mukaddes ‘’ olanlar cisimlerin tedbirlerinde bulunurlar. Bunlar, mukarrabun ( Allaha yakın ) meleklerdir. ‘’ Meşşaiyyun ‘’ alimler bunları ‘’ akıl ‘’ diye isimlendirir.’’ İşrakiyyun ‘’ hükeması ise, onları güçleri yeten yüksek nurlar veya tedbirine baglı varlıklar olarak kabul ederler. Meşşaiyyun bunları, semavi varlıklar diye isimlendirirler. İşrakiyyun, onları müdebbir nurani varlıklar olarak isimlendirirler.
Onların en şereflileri, Hamele-i arş ( arşı yüklenen ) Meleklerdir.Onlar ( Hamele-i arş ) şu an dört melektir. Kıyamet günü sayıları sekiz olacaktır. Sonra Arşın etrafını ziyaret eden Meleklerdir. Sonra Kürsi Melekleridir. Sonra tabaka tabaka göklerin Melekleridir. Yer kürenin geride kalan güzide melekleri, temiz tabiattaki hava vazifeli, sonra zemherir’in melekleri, sonra denız melekleri, sonra dagların, sonra hayvan ve nabatatın cisimlerinde tasarruf eden süfli ruhlardır.
Bunlar, bazen hayırlı şlahi bir ışık olurlar. Bunların Salihlerine cinler denir. Bazen de kötü, bulanık ve şerli olurlar, bunlar da şeytanlardır. Fenari’nin Tefsirinde böyledir.
Meşşaiyyun :
Yürüyen hukema demektir. Aristo ve talebelerine denir. Bilgiyi ‘’ Mükaşefe ‘’ yolu ile talebelerine aktarırdı. Eflatun talebelerini ilmi seviyelerine göre etrafında üç daire şeklinde oturtturur. Kendisi de ortalarına otorur. Bütün talebeleri ona teveccüh eder, hiç konuşmadan mükaşefe yolu ile hocalarına sorularını yöneltir ve hocalarının kalbinden sorunun cevabı onların kalbine gelirdi. Aristo hocasının bu gelenegini terk etti. Aristo İskender-i Rumi’nin veziri oldugu için ilim okutacak zamanı yoktu. Devlet işlerinde Egitim ve ögretime zaman bulamadıgından sabahları işe giderken ve akşamleyin eve dönerken talebeleri at ( hayvan ) üzerinde onunla beraber hem yürür ve hem de ilim tahsil ederlerdi. Onlara da ‘’ Hükema-i Meşşaiyyun ‘’ yürüyen hükema denirdi. ( Teshilü’l – Efkar s.3 )
İşrakiyyun :
Nurlu hükema demektir. Eflatun ve talebelerine denir. Eflatun, talebelerine ilmi mükaşefe yoluyla aktarırdı. Eflatun derse otururdu,talebeleri de mertebelerine göre halka halka daire şeklinde otururlardı. Kalben hocalarına yönelirlerdi. Eflatun kalb yoluyla talebelerinin sordukları sorulara cevap verir ve her talebe derecesine göre ilimden nasibini alırdı. Aristo üçüncü halkada oturan bir talebeydi. Eflatun’un ilmi, Bokrat ve Sokrat yoluyla Lokman Aleyhisselam’a ve Davud Aleyhisselam’a dayanır. ( Teshilü’l – Efkar s.3 )
Kaynak : Ruhu’l – Beyan Tercümesi – cilt 1 – sahife 29-30 .
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şeytan, İlginç | 1 Comment »
Posted by Site - Yönetici Şubat 15, 2009

Ruh çağırma
Ruh çağırma
Asrimizda, bazı kimseler arasında, ruh çağırma ve ruhlarla temas kurma özentisi mevcuttur. Derinliğine İslami bilgisi bulunmayan hayal sahiplerinin saplanıp kaldığı bir özentidir…
Kimi bir masanın etrafına toplanıyor, alfabe harfleri yazılmış bir kağıdı masa camının altına yerleştirip camın üzerine bir fincan koyuyor, fincanın üzerinede parmaklarını temas ettiriyor. Böylece sözüm ona ruh çağrılmış olunuyor.
Kimi de medyum (uyur konuşur) aracılığıyla kah babasının kah dedesinin ruhunu çağırıp, geçmişten gelecekten sorular sorulup, sözüm ona keyifli epeyide heycanlı dakikalar geçirmkteymişler. Kim zaman bir şair kimi zaman da sözüm ona bir velinin ruhu çağırılır bu seanslarda.
Evet, çağın bir çok manevi hastalığından biride ruh çağırmadır. Çağrıya uyanın ruh olduğu sanılmakta, şeytan olduğunun hiç farkına varılmamaktadır. Bir kimsenin rüyada ihtilamına sebep olan hayal, hakikatte şeytanın ta kendisidir.
Nârı Nur sanma ateş yakar
Cini Cân sanma şeytan çarpar
Meselenin esası şudur: Insanğlu dünyaya geldiği zaman, onu itikad bakimindan saptırmak , küfre ve günaha sokmak icin Şeytanların piri ve reisı olan İblisi, o kimseye emrindeki şeytanlardan birini tayin eder. Bu habis ruh hayatinin sonuna kadar ondan ayrılmaz, her hal-ü karda onu zarara sokmak ister. Cenab-ı Hak da o kulunu, şeytanların zararından korumak için koruyucu melekler tahsis eder. Ölüm vaki olunca melekler âlam-i melekût’a, rûh Berzah âlemine döner. Şeytan ise burada kalır.
Berzah alemine göçeden ruh, bir kâfirin ruhu ise müebbed hapse mahkumdur.Berzah Cehennemindedir. Müminlerin avamının ruhları ise, muayyen gün ve zamanlarda, izne bağlı olarak çıkabilmektedirler. Peygamberlerin ve velilerin ruhları ise, serbesttirler, fakat onları getirmek medyumun haddi değildir.
Medyumun, bir gayri muslimin ruhunu getirebilmesi aklen ve naklen çok uzaktır. Berzah aleminden dışarı çıkması izne bağlı bulunan müminlerin ruhunu getirmesi ise zayıf bir ihtimaldir, bir peygamberin ve bir velinin ruhunun getirilmesi ise hayal ötesinde hayaldir.
Medyumun davetine bir velinin geldiğine ancak şeytanın ağına düşmüş olanlar inanabilir.
Medyum tarafından yapılan davet, hava dalgalarıyla şeytanın antenlerine ulaşır. Çağrılan kimseye hayatta iken musallat olan şeytan hemen oraya gelir. Ölen kimsenin kimsenin yaptığı iş ve konuşmalara ve hayatta olan kimse ile olan münasebetlerine vakıf olduğu için sorulanlara gerekli ve çok kere isabetli cevabı vermeye ve bu yoldan da oradakileri kendine bağlamaya çalışır ve ağına düşürür. sıra zehirini sunmaya gelmiştir.
Hatta Şüphe uyandırmamak için o seansa iştirak eden yakınına namaz kılmasını ve içki gibi haramlardan el çekmesini bile tembih eder. Kazın geleceği yerden tavuğun esirgenmiyeceği gibi imanını çalacağı insanlara bu gibi tavizler vermekten çekinmez. Onun hilesi çoktur. Yetersiz bilgisi olanı kolaylıkla saptırabilir.
Unutulmamlıdır ki, bu olayları meydana getirenler cin ve şeytan alemine mensupturlar. Hadis-i Şerif: “Hiç bir kimse yoktur ki onun bir şeytanı olmasın”
Âyet-i Celile:
“Onun dünyadaki arkadaşı olan şeytan şöyle der: “Ey Rabbimiz, onu ben azdırmadım, fakat kendisi uzak bir sapıklık içindeydi.” (Kaf Suresi 90)
Ruh çağırma iş ile uğraşanlar cin ve şeytanın maskarası olan insanlardır. Allah korusun.
Tenkidlerim , Tedkiklerim ve MakalelerimS. 332 , Mehmed Emre – http://www.bilgicagi.net
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Türkiye, Yorumlar, Şeytan | 1 Comment »
Posted by Site - Yönetici Şubat 6, 2009

Cinlerin ve Şeytanın yaşadığı yerler nerelerdir?
İslam’a göre cinler; akıl, idrak, irade ve şuur sahibi varlıklardır. Bu sebeple Allah’a iman etmekle, Onun emirlerine itaat ve ibadet etmekle mükellef oldukları da kaçınılmaz olacaktır. Bu gerek Kur’an-ı Kerim’de Cin Suresinde ve diğer ayetlerde, gerekse hadisi şeriflerde bildirilmektedir.(1) Nitekim hem Peygamberimize hem de Hz. Musa ve diğer peygamberlere muhatap olup tebliğlerini dinlemişler ve bir kısmı iman edip bir kısmı da inkar etmişlerdir.(2)
Evlenip Çoğalmaları ve Ömürleri
Cinler, erkeklik ve dişilikleri olan, ve Kur’an-ı Kerim’de, cinsel yönlerine işaret edildiğine göre de, insanlar gibi nikah yoluyla evlenen(3), insanlar gibi üreyip çoğalan, doğup büyüyen ve ölen varlıklardır.(4) Ancak ne var ki ömürleri insanlarınkinden çok daha fazla uzundur. Bu konuda cinlerin 1000 ila 1500 seneye kadar yaşayabilecekleri söylenmektedir.(5) Çünkü cinler farklı bir zaman boyutunda yaşamaktadırlar. Orada zamanın akışı da farklıdır. Buna bağlı olarak, cinler yoluyla alındığı iddia edilen haberlerin gaybi bilgiler değil, yaşa ve tecrübeye dayanan bilgiler olduğu ortadadır. Zira bize kapalı olan gayb alemi onlara da kapalıdır.
İman ve Küfür Bakımından Durumları
Mümin, münafık ve kafirleri bulunan cinlerin, kafirlerine şeytan denilmektedir.(6) Cinler de bu dünyada imtihan olmak ve ahirette hesaba çekilip, cennete ya da cehenneme gidebileceklerdir. İnsanlar da olduğu gibi, iman edip salih amel yapan, hayırlı işler işleyenler cennete, inkar edip kafir olanlar, iman ve tevbe etmeden ölenler de cehenneme gidecekler ve ceza göreceklerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Andolsun ki, Cehennem için de birçok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri vardır ama anlamazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta yol bakımından daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.”(7) Başka bir ayet de şöyledir: “Allah hepsini bir araya topladığı gün, Ey cin topluluğu! İnsanlardan birçoğunu yoldan çıkardınız’ der. İnsanlardan onlara uymuş olanlar, ‘Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan yararlandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık’ derler. Allah da buyurur ki: ‘Cehennem Allah’ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır’ der. Doğrusu Rabbin Hakim’dir, Bilendir.”(8)
Cinler Yeryüzünün Sakinleridir
Yukarıda mealini verdiğimiz ayet-i kerimeye ve diğer bazı ayetlere göre gerek kafir cinlerden olan şeytanlar, gerekse cinler, insanlara görünmeden onları gözleyebilir. Sağından solundan, ardından ve önünden sokularak onlara vesvese verip saptırabilir ve yanlış yollara sevk edebilirler.(9) Yine cinlerin de insanlar gibi yeryüzünün sakinlerinden olduğu, varlıkları Kur’an ve Sünnetle sabit bulunduğu için, varlıklarını inkar etmek küfür sayılmıştır.(10)
İnsanların onları görememesi yok olduklarına delil olmaz. Çünkü insan, sadece cinleri değil, daha pek çok şeyi de görememektedir. İnsanın görmesi, duyması, anlaması da sınırlıdır. Özellikle varlıkların milyonda beşini ancak görebildiğimiz ve ağrı, sızı, sevgi, nefret, korku, akıl, elektrik, rüzgar vs. gibi, görmediğimiz şeylerin pek çoğuna inandığımız da düşünülürse, konunun daha rahat anlaşılacaktır.
Cinler Yalancı mı?
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde Cinlerin yalancı oldukları ve Allah’a karşı yalan uydurdukları bildirilmektedir.(11) Ancak bunun yine iman ve takva ile alakası olmalıdır. Çünkü müminin yalan söylemesi yasak olduğu gibi, cinlerin müminlerinin de aynı durumda olmaları söz konusudur. Bu itibarla yalancılar, ya kafir, ya da münafık cinler olmalı ya da imanda kemale ermemiş cinlere mahsus olmalıdır.
Her Ülkede ve Her Şehirde Yaşarlar
Cinler, insanların meskûn olduğu yerlerde yaşadıkları gibi, yeryüzünün diğer yerlerinde de yaşayabilirler. Asya, Avrupa, Amerika, Arabistan, Türkistan, Rusya vs. gibi ülkelerde yaşadıkları ve buralara mensup oldukları gibi, bu ülkelerin şehirlerinde yaşayıp oralara da mensup olabilirler ve Ankaralı, İstanbullu, Konyalı, Antalyalı, Bursalı vs. diye adlandırılabilirler. Nitekim Rasülullah (s.a.v)’i dinlemeye gelen bir kısım cinlerin Diyarbakır civarında bulunan Nusaybin’den oldukları bildirilmiştir.(12) Ayrıca Hz. Peygambere gelen başka bir cin heyetinin, Cezireli(13) olduğu ve Hz. Peygamberin, Medine’de Müslüman olmuş bir gurup cin bulunduğunu(14) haber verdiği de yine hadislerle bildirilen hususlardandır. Buna ilaveten, Hz. Peygamberi dinlemeye gelen bazı cinlerin de Yemenli ve o civarda bulunan Nasibîn’li (veya Nusaybin) cinler oldukları da bildirilmektedir.(15)
Her İnsanın Bir Cini Vardır
Cinlerin insanlarla beraber yaşadıkları da öteden beri bilinen hususlardan biridir. Buna göre onların da insanlar gibi teşkilatlanması, askeri, polisi ve bunların rütbelerinin olması, her türlü İslami ve İslami olmayan sosyal, siyasi gurupların ve partilerin de bulunması, insanlarda galip olan zihniyet ve düşüncenin onlarda da galip veya mağlup olması, gelişmişliğin veya geri kalmışlığın bulunması mümkündür. Yani onlardaki hayat düzeni ve idare sisteminin de insanları bir çeşit taklit etmekten ibaret olabilir. Nitekim Müslim’in rivayet ettiği bir hadisi şerifte, “Her insanın meleklerden ve cinlerden bir yoldaşı bulunduğu” bildirilmiştir.(16) Cabir’den nakledilen bir hadisi şerifte Peygamberimiz (s.a.v); “Yanlarında kocaları bulunmayan kadınları ziyaret etmeyin. Çünkü şeytan, herhangi birinizin damarlarında, kan nasıl akıyorsa o şekilde dolaşmaktadır.” Buyurmuştur. Bunun üzerine ashab: “Seninde mi?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Benim de, fakat Allah, şeytana karşı bana yardım etti de, o bana teslim oldu (veya Müslüman oldu) buyurmuştur.(17) Hadiste parantez içinde verdiğimiz “Müslüman oldu” ifadesi tercih edilen bir başka anlamdır. Ancak hadisçiler, şeytanın Müslüman olmasının söz konusu olmadığını söyleyerek, “teslim oldu, boyun eğdi” anlamına kullanmanın daha doğru olacağını söylemişlerdir.(18) Burada kastedilenin kafir bir cin olduğunu düşünmek, problemi çözer. Nitekim cinlerin kafirlerine şeytan denildiğini söylemiştik.
Cinlerin Meskenleri
Cinlerin ev ve mesken edindikleri yerlerin genellikle çöplük gibi pis yerler oldukları, buraları yer edindikleri anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v); evlerde bırakılan çöplerin cinlerin toplantı yerleri olacağını bildirmiştir.(19) Ancak mümin hangi cinsten olursa olsun pislikten hoşlanmaz. Bunun insanların pislikten hoşlanan veya dinen pis sayılan şeyleri yapanlar gibi anlaşılmaları ve bundan cinlerin de pislerinin ve kötülerinin ancak böyle pis yerlerde yaşadıkları ve pislikten hoşlanıp lezzet aldıkları akla gelmelidir. Bununla Hz. Peygamberin İslam’daki temizliğe dikkat çektiği ve görünmeyen cinler gibi, görünmeyen mikropların da çabuk üreyip çeşitli hastalıklara sebep olabileceği hakkında da bazı alimler görüş beyan etmişlerdir. Çünkü bazı hadislerde cin kavramıyla mikropların kastedildiğini de söylemişlerdir.(20) Ayrıca, Sahabe ve Tabiin döneminde, cinlerin deliklerde yaşadığına dair bir inancın var olduğu da görülmektedir. Bununla ilgili bir hadisi şerif şöyledir:
Abdullah b. Sercis (r.a) anlatıyor: “Rasülullah (s.a.v), (Yeryüzündeki haşarat) deliklerine idrar yapmayı yasakladı.” Bunu sebebi müfessirlerden Katade’ye: “Bu deliklere akıtmak niye mekruh kılındı?” diye sorulmuştu. O da şu cevabı verdi: “Bunların cinlere ait meskenler olduğu söyleniyordu.”(21)
.
Share this - Lütfen : Paylaş
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
Posted in Cinler Hakkında, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: Cinlerin ve Şeytanın yaşadığı yerler nerelerdir? | 8 Comments »