Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for the ‘H.z Fatıma’ Category

Fatımatu’z-Zehra (r.a.) Kimdir. Cenazesine Kaç Kişi Katıldı ? Nasıl Vefat Etti ?

Posted by Site - Yönetici Ağustos 11, 2015

Fatımatu'z-Zehra (r.a.) Kimdir. Cenazesine Kaç Kişi Katıldı  Nasıl Vefat Etti

Fatımatu’z-Zehra (r.a.) Kimdir.
Cenazesine Kaç Kişi Katıldı ?
H.z Fatıma ( r.a.)`ın Lakabı Nedir ?
Nasıl Vefat Etmiştir ?
Kabri Nerdedir ?

Fatımatu’z-Zehra (r.a.) hazretleri. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin kerimesidir.
Doğum tarihi ihtilaflı olup (605, 609, 615) yıllarında dünyaya geldiğine dair çeşitli rivayetler ve görüşler vardır.
İmam Ali (r.a.) hazretlerinin eşi, Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in anneleridir.
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin soyu kendisi yoluyla gelmektedir. Takva sahibi ve Efendimiz (s.a.v.) hazretlerini çok İyi temsil ettiler.

Takva ve ihlâs timsâliydi. Haya ve marifet sahibi idi.
Hazret-i Fatma çok nurânî yüzlü olduğu için kendisine Zehra denilmiştir.

Hazreti Aişe (r.a.) hazretleri,
-“Ben karanlık gecede, Hazret-i Fatma’nın yüzünün aydınlığı ile iğneye iplik geçirirdim” buyurdular.

Bir rivayete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehra adı verilmiştir. Lakaplarından biri de “Betül`dür. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin vefatından altı ay sonra vefat ettiler.

Hazret-i Fatma’nın ölümü diğer insanların Ölümlerine pek benzemiyordu. Bir rivayete göre vefatı yaklaştığında ve ölüm hastalığına tutulduğunda, gusletti. Kendisine kefen olacak yeni şeyler giyindi. Sonra sağ elini yanağı altına koydu, yanı üzerine yattı. Sonra kıbleye döndü ve sonra şöyle vasiyette bulundu:
-“Ben şimdi ruhumu teslim edeceğim. Beni hiçbir kimse açmasın, beni gusletmesinler. Ve beni sesiz bir şekilde geceleyin defnedin…” buyurdular. Meşâhiru’n-Nisâ: c. 2, s. 107, Mehmed Zihni Efendi.

Hazret-i Fatma (r.h.), Hicrî II. (Milâdî 633.) yılında Medine’de Mescid-i Nebevî’ye bitişik odasında vefat etti.

Hazret-i Fatma (r.a.) hazretlerinin bu güzel şekilde kendisine has ve meleklerin vasıtası olmadan ölümünden dolayı, ölümünden sonra yıkanılmadı.
Onu geceleyin Hazret-i Ali ve en yakın akrabalarından birkaç kişi götürüp defnettiler.

Sabahleyin Hazret-i Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) ve diğer sahabeler, Hazret-i Fatma’ya hastalığından dolayı hâlini sormaya geldiler, ölümünü ve defnedildiğini duyunca hüzünlendiler, Hazret-i Ali de bunun Hazret-i Fatma’nın vasiyeti olduğunu ve kendisinin erkekleri görmesini istemediğini söyledi, diye beyanda bulundu.

Bir rivayete göre de Hazret-i Fatma (r.a.)’ın vasiyet üzerine ölümünden sonra onu Esma binti Umeyr (r.a.) yıkamışlardır….

Hz. Fatma’nın kabri konusunda da üç değişik rivayet vardır:
1- Cennetü’l-Baki,
2- Akil’in evinin avlusu,
3- Hz. Abbas’ın daha sonra yaptırılan türbesi. Ancak bugün Kabul edilen yer Cennetü’l Bakîde olmasıdır,

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi (k. S.) Ruhu’l –Beyan Tefsiri :7/471

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Fatıma, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Hazret-i Aişe (r.a.) annemizin evinin döşemesi ve bütün malzemesi

Posted by Site - Yönetici Ocak 7, 2014

Hazret-i Aişe ve Hazret-i Fatıma

Hazret-i Aişe (r.a.) annemizin evinin döşemesi ve bütün malzemesi.

Hazret-i Aişe (r.a.) annemizin evinin döşemesi ve bütün malzemesi şöyle İdi:
1- Bir adet sedir,
2- Bir adet hasır,
3- Bir adet yatak,
4- Bir adet yastık
5-iki adet çanak {un ve hurma koymak için.)
6-Bir adet su kabı,
7-Bir adet su tası, (daha geniş bilgi için bakınız: Asr-ı Saadet 5/543.)

Hazret-i Fatıma (r.a.) da ev eşyası da şunlardan ibaretti:
1- 3 adet minder,
2- i adet seccade,
3- 1 adet içi hurma lifiyle doldurulmuş yüz yastığı,
4-2 adet el değirmeni,
5-1 adet su tulumu,
6-1 adet su testisi.
7-1 adet meşin su bardağı,
8- 1 adet elek,
9- 1 adet havlu,
10- i adet koç postu,
11- 1 adet alaca kilim,
12-1 adet sedir (divân),
13- 2 adet Yemen işi alaca elbise,
14- 1 adet kadife yorgan…
Hazret-i Muhammed ve İslâmiyet Medine Devri. 2/216,

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 4/652-653.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Aişe ( r.a ), H.z Fatıma, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

H.z Fatıma’ ( r.a. ) da Zuhur Eden Hal.

Posted by Site - Yönetici Kasım 7, 2013

Fatımatu'z-Zehra (r.a.) Kimdir. Cenazesine Kaç Kişi Katıldı Nasıl Vefat Etti

H.z Fatıma’ ( r.a. ) da Zuhur Eden Hal.

Nübüvvetin sekizinci yılı idi. Sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz, sırtını dayamış oturmakta idi.

Arap kadınlarından süslü elbiseler giyinmiş bir kadın ve kız topluluğu yanlarına gelerek :

— Ya Muhammed! Her ne kadar kabilelerimiz ayrı ise de aynı şehirde oturuyoruz, aynı yerdeyiz… Bugün bir toplantı tertip ettik… Arap kadın ve kızları bir araya gelecekler. Sizden ricamız, Kızınız Fâtıma’ya müsaade ediniz de, toplantımızı şereflendirsin. Böylece kopmak üzere olan ülfet bağlarımız da yenilenmiş olur, dediler.

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz Arap kadınlarının bu isteklerini reddetmeyi uygun bulmadı :

— Siz gidin, ben Fâtıma’yı gönderirim, buyurdu.

Bir müddet sonra, Hazreti Fâtıma Validemiz gelmişti.

Hazreti Peygamberimiz :

— Ya Kızım Fâtıma! Cefa gördükçe vefalı davranmamız, yabancılık gördükçe aşinalık etmemiz, kötülük görünce iyilik etmemiz için bize emir vardır. Ey gözümün nuru! Arap kadınları tertipledikleri bir topluluğa şeref vermenizi benden istediler. Ben de onların isteklerini reddetmedim. Şimdi ahde vefayı yerine getirmek senin rızana kaldı. Ne dersin? buyurunca, Ummül Mü’minin Fâtımat’üz – Zehra (r.a.)

— Ey sevgili babacığım, senin verdiğin sözün yerine getirilmesini, ben de isterim. Lâkin ben onların yanına hangi kıyafetle gideceğim. Şimdi oraya, Utbe’nin, Şeybe’nin, Ebû Leheb’in ve Ebu Cehl’in kızları da gelecek. Onlar rengâ – renk elbiselerle gelmişler, en yüksek yerlere oturmuşlardır. Ben böyle dört peşli elbise ile onların yanına varırsam, bana aşağılayıcı sözler söyleyeceklerdir, dedi.

Hazreti Peygamberimizin gözleri yaşardı:

— Ey kıymetli kızım, onların basiretleri kısadır. Sadece dış âlemi görürler, mânâ âlemini görmezler… Onların zahiri libasları varsa senin de mânevi zinetlerin vardır, îlim ve takva libasımız olduğu müddetçe f.uii libasa itibar nedir, buyurdular.

Tam bu konuşma cereyan ederken, Cebrail aleyhisselâm nazil olup, şu hükmü tebliğ etti :

— Ya Resûlallah!.. Fâtıma o topluluğa gidecek ve onun toplantıya iştiraki anında bazı gizli sırlar açığa çıkacaktır. Bunun üzerine Hazreti Peygamberimiz :

— Ey iki gözümün nuru kızım!.. Şu anda Cebrail geldi, senin gitmekliğini bildirdi, buyurunca, Fâtımâ’t-üz Zehra validemiz:

— Canım sana feda olsun ey Allah’ın Resulü, Ben sana muhalefet etmedim, oraya gitmeyeceğim de demedim… Ancak düşünüyorum ki, dünya ahiretin matem sarayıdır. Bu matem sarayında düğün ve derneklerde hazır bulunmak münasip düşmez demek istedim. Madem ki ferman nazil olmuştur gideceğim, dedi ve örtüsünü başına alıp, o toplantıya gitmek üzere, evden ayrıldı.

Bu arada, arap kadınları, toplantı yerine erkenden gelmiş ve süslü, allı yeşilli elbiselerinden ne varsa giyinmişler, hazreti Fâtıma’nın, nasıl bir eski elbise ile toplantı yerine geleceğini konuşuyorlar ve:

— Şimdi o bizim aramıza nasıl girecek… Çünkü mutlaka eski ve yamalı bir libas giymiş olacaktır. Mutlaka üzülecek, belki de bizim debdebeli halimizi görünce ağlayacaktır, diyerek birbirlerine takılırlardı.

Bir de ne görsünler… Cenabı Allah, Fâtıma’ya öyle cariyeler, cennet elbiseleri ve öyle hizmetçiler göndermişti ki görenlerin hayran kalmaması imkânsızdı. Hazreti Fâtıma’nın mübarek başında öyle mücevherler, zarif vücuduna öyle güzellik veriyordu ki; sanki hazreti Fatıma, gök yüzündeki ay, onun yanındakiler ise birer yıldız gibi parlıyorlar, bu manzarayı görenlerin gözleri kamaşıyordu… Cariyelerin kimi eteğini tutmuş, kimi üzerinde bir şey dokunmasın diye önünü temizliyor, kimisi de önüne geçmiş, ışık saçıyordu.

Bu hali gören Kureyş kadınları, hayrette kalmışlar:

— Bu gelen kimin kızı!.. Hangi şahsın kızıdır, bu kız… Biz dünyada böyle güzellik ve böyle ihtişam görmedik, dediler ve en yüksek sedirleri hazreti Fâtıma’ya’ bırakıp buyur ettiler.

Sonradan öğrendiler ki; O, Hazreti Muhammed’in, (s.a.v.) kızı Fâtıma’dır. îmana istidadı olanlar, yanına sokulup nasiplendi, nasibi olmayan muannitler ise, kin ve hasetlerinden orada durmayıp toplantı yerini terkedip gittiler.

Hazreti Fâtıma validemiz, şöyle diyordu :

— Ey Kureyş’in sevgilileri!.. Bizim manevî gıdamız, tesbih ve cehlildir. Babamın getirdikleri, dünya ve ahiret saadetini sağlar… Eğer siz de bize yakın olmak isterseniz, kalbinizde îman ışığını yakın!.. Şehadet kelimesi getirip İslâmiyeti kabul edin!., buyurdu.

Ve orada bulunan kadınların tamamı îslâmiyeti kabul edip, îmana geldiler. Böylece de Hazreti Fâtıma’nın oraya gitmesindeki hikmet zuhur etmiş oldu.

* * *

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Hikayeler, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Fatıma, Tavsiyeler, Türkiye | Leave a Comment »

RESÛLULLÂH’IN CİĞERPÂRESİ: HAZRET-İ FÂTIMA

Posted by Site - Yönetici Mayıs 31, 2013

cennet,cennet,jannah

RESÛLULLÂH’IN CİĞERPÂRESİ: HAZRET-İ FÂTIMA

“(Kızım) Fâtıma, iffet ve namusunu muhafaza etmiştir. Allâhü Teâlâ iffet ve namusunu muhafaza etmesi sebebiyle kendisini ve zürriyetini cennete koyar.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr)

Peygamber Efendimiz’in  (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve en sevgilileri olup annesi Hz. Hadîce (r.anhâ) validemizdir.

Hz. Fâtıma, nûrânî yüzlü olup mübarek yüzü ay gibi parladığından kendisine “Zehrâ”  denilmiştir.

Hz. Âişe (r.anhâ), “Ben karanlık gecede Hz. Fâtımanın yüzünün aydınlığı ile iğneye iplik geçirirdim.” demişlerdir.

Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Bir vakit namazını bile geçirmemiştir.

Lakaplarından biri de Betül’dür. Kesilmek manâsında olan bu kelime, onun dünyadan kesilip daima hakka yöneldiğine işarettir.

Hazret-i Fâtıma’ya, torunu ve Hazret-i Hüseyin’in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Ali (k.v.) ile hicretin ikinci senesinde Zilhicce ayında evlendiler.

Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlardan üçü erkek, ikisi kızdır.

Kızları Ümmü Gülsüm ve Zeyneb’tir.

Erkek olanlar ise Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Muhsin’dir. Muhsin henüz çocuk yaşta vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) nesli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Fâtıma’nın güldüğü görülmemiştir.

Hz. Ümmü Seleme anlattı: Hz. Fâtıma ölüm hastalığına tutulduğu bir gün gusledip yeni elbiselerini giyindi, sağ elini yanağı altına koyup kıbleye dönerek sağ yanı üzerine yattı. Sonra Hakk’ın rahmetine kavuştular. Radıyallâhu Teâlâ anhâ.

.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Gündem, Genel, H.z Fatıma, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

HANIMLARIN EFENDİSİ HZ. FÂTIMA

Posted by Site - Yönetici Aralık 22, 2012

Hz. Fatıma

HANIMLARIN EFENDİSİ HZ. FÂTIMA

Hazret-i Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Bir gün Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Hazret-i Fâtıma geldi. Yürüyüşü tıpkı Resûlullâh’ın (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Resûlüllâh (s.a.v.) onu “Merhaba ey kızım!” diye taltif ettikten sonra yanına oturtup kulağına gizlice bir şeyler söylediler. Hazret-i Fâtıma ağladı. Tekrar bir şeyler söyledi Hz. Fâtıma güldü.

Ben, ‘Resûlüllâh’ın (s.a.v.) söylediği ne idi ki önce ağladınız, sonra güldünüz?’ diye sordumsa da cevap olarak “Resûlüllâh’ın sırrını kimseye ifşa etmem” dedi.

Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal ettikten sonra tekrar sordum. Şöyle dedi:

Birinci fısıldadığında “Cebrâîl, Kur’ân-ı Kerîm’i talim için senede bir defa bana gelirdi. Bu sene iki defa geldi. Öyle zannediyorum ki ecelim yakındır. Ehl-i beytim içinde de bana ilk önce sen kavuşacaksın ve ben sana güzel selef olacağım” buyurdular. Ben de ağladım. İkinci defasında;

Ey Fâtıma! Sen bütün âlemlerin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?” buyurunca mesrur olup güldüm.

Hz. Fâtıma, Resûlullâh’ın  (s.a.v.) âhirete irtihalinden 6 ay sonra, hicretin on birinci senesi, Ramazan ayının 3. günü; salı gecesi vefat ettiler. (Radıyallahu anhâ)

.

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, H.z Fatıma, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Hz.Fatıma: Peygamberin Kızı Olmak

Posted by Site - Yönetici Kasım 2, 2009

Hz.Fatıma Peygamberin Kızı Olmak

Hz.Fatıma: Peygamberin Kızı Olmak

Güneş, yakın yıldızlarını biraz daha yaklaşmaya çağırdı kendine. Sonra abasının kanatlarını açıp şefkatle sardı onları. Olacak gibi değil ama oldu, güneş sisteminin en parlak yıldızları bir örtünün altında toplandılar. Dudakları kilitlendi heyecandan. Nefesleri kalp çekicinin altında şekilden şekle girdi. Işıklarını aldıkları kaynağa bu kadar yakın olmamışlardı hiç. Aynı abanın altında olmak, evrendeki değerlerini yeniden belirlemişti. Yalnız onlar değil, bütün kâinat nefesini tutmuş güneşin dudaklarının kımıldamasını bekliyordu. Ve güneşin dudakları kıpırdadı : ” Allahım! Bunlar benim Ehl-i beytimdir; onları kötülüklerden koru ve kendilerini tertemiz kıl!” Bu duayı işiten yıldızlar sevinçle sokuldular güneşlerine. Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Peygamberin abasının altında gülümsediler. Bu âile fotoğrafı, albümlerinin ilk sayfasını süsledi inananların. Zira bu sayfaya bakmadan öteki sayfaları anlamak imkânsızdı. Bu fotoğrafta Son Peygamber; hem baba, hem dede, hem kayınpederdi. Bu fotoğrafta Ali; hem eş, hem baba, hem damattı. Bu fotoğrafta Hasan ve Hüseyin; hem oğul, hem torundular. Bu fotoğrafta Fâtıma; hem anne, hem eş, hem çocuktu.

Çocuktu ve yapılanları anlayamıyordu. Koşuyor ve küçük elleriyle babasının sırtına atılan pislikleri temizlemeye çalışıyordu. Nasıl yaparlardı bunu! Hem de Kâbe’nin karşısında secdedeyken! Ondan daha temizi yokken nasıl yaparlardı! Fâtıma, babasının mübarek sırtına konulan deve işkembesini tuttuğu gibi fırlattı müşriklere. Son Peygamber namazını bitirip ellerini göğe kaldırdı. “Allah’ım Kureyş’i sana havale ediyorum!”dedi üç kez. Sonra sarıldı Fâtıma’ya. ” Babasının Anası” diye sevdiği cana. Öptü yanaklarından, başını okşadı. Fâtıma ne kadar başkaydı! Peygamberlik gelmeden bir sene önce vermişti Yaradan onu. En küçük kızıydı Nebî’nin. Aydınlık yüzlü bir kız! Bu yüzden “Zehrâ” dendi ona. Sonra büyüdü, genç kız oldu. İffetli bir kız! Bu yüzden “Betül” dendi ona.

Betül’ü eş olarak istediler Son Peygamber’den. O Ali’ye layık gördü. Hz. Ali, Bedir Savaşı’nda ganimetten payına düşen zırhı satarak mehrini verebildi Hz. Fâtıma’nın. Çeyize gelince, hiçbir gelin onun kadar kanaatkâr olmadı; içi hurma lifi doldurulmuş deri bir yastık, iki el değirmeni, deriden yapılma iki su kabı… Bu kaplarla su verecekti birer yıl arayla dünyaya gelen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e, bu kaplarla Uhud’ta gazilere su taşıyacaktı. Ne müthiş bir gündü o! Yalnız beraberindeki on hanımla beraber su ve yiyecek taşımıyor, hemşirelik de yapıyordu o büyük sınavda. Bir zamanlar babasının sırtını temizlemeye çalışan küçük eller büyümüş, bu kez babasının kanını dindirmeye çalışıyordu külle.

Rasûlullah’ın göz bebeğiydi o. Kendisini her bakımdan örnek alan, konuşmasıyla, hayasıyla, yürüyüşüyle bir peygamber kızı olduğunu gösteren Fâtıma’nın üzerine titrerdi Allah’ın elçisi. Yolculuğa çıkarken biraz daha fazla görebilmek için en son onunla vedalaşır, yolculuktan döndüğünde ise özlemle ilk olarak ona koşardı. Fâtıma’yı görmek “sevinç” demekti Son Peygamber için. Evine geldiğinde ayakta karşılardı onu. Can parçasının yanaklarından öper, sonra elinden tutup kendi yerine oturturdu. Fâtıma’nın evini ziyaret etmek ise ayrı bir sevinçti O’nun için. Çünkü o evde damadı Ali, torunları Hasan ve Hüseyin de vardı. Hepsi yarışırdı Muhammed (sav) muhabbetinde. Her seferinde damadıyla kızının arasına oturur, yalnız kaldıklarında “Beni daha çok seviyor!” diye tatlı tatlı çekiştiklerinden haberdar dengeyi sağlardı aralarında.

Hz. Peygamber her işte bir orta yol, bir denge gözetirdi. Sevgisi hiçbir zaman adaletine gölge düşürmemişti. “Kızım Fâtıma bile yapmış olsa uygularım,” diyerek sosyal statüsü ne olursa olsun insanlar arasında ayrım yapılmasına karşı çıkar, hukukun üstünlüğünü savunurdu. Sevgili kızı ve damadının bir hizmetçiye ihtiyaç duyduklarını söylemeleri üzerine, bu isteklerinden kendilerinden daha yoksul olan “Ehl-i Suffe” adına feragat etmelerini talep etmiş, bunun yerine yatmadan önce her gece otuz üçer defa “Sübhanallah“, “Elhamdulillah” ve ” Allahuekber” demelerini salık vererek, bunun bir hizmetçiden daha çok kendilerine yardım edeceğini hatırlatmıştı.

Ah ayrılık vaktinin geldiğini can parçasına nasıl da hatırlatmıştı! Kur’ân-ı Kerîm’i Cebrâil (a.s.)’la yılda bir kez karşılıklı okuyorlardı ama son sene iki kere bir araya gelmişlerdi. Ayrılığa bir işaret sayılabilirdi bu. Hz. Fâtıma bu sözleri duyar duymaz gözyaşlarına boğulmuş, bunun üzerine Hz. Peygamber, kendisine ailesinden ilk olarak onun kavuşacağını söyleyerek teselli etmişti onu. Ölümle teselli olur mu! Kavuşulacak olan Son Peygamberse olur elbette. Ah nasıl üzülmüştü ayrılık vaktine Fâtıma! Ah nasıl sevinmişti adı “ölüm” olsa bile buluşma vaktine…

Fâtıma benim parçamdır,” demişti Hz. Peygamber. Hastalığı ağırlaşıp parçasından ayrılma vakti yaklaştığında Fâtıma “Ah babacığım! Vay babamın başına gelenler!”diyerek gözyaşı dökmeye başlamış, Kâinatın Efendisi, “Bugünden sonra baban hiç dert çekmeyecek güzel yavrum!” diye son kez teselli etmişti onu. Sonunda vakit gelmiş, gözler yeniden yaşlarıyla birleşmiş can parçasının dilinden şu sözler dökülmüştü: “Babacığım Rab Teâlâ çağırdı ve hemen koştun! Firdevs cenneti senin yurdundur şimdi! Cebrâil’e teslim ettik seni!”

Ah sevgi! Neler söyletiyor Fâtıma anamıza definden sonra: ” Rasûlullah’ın üzerine çarçabuk toprak atmaya eliniz nasıl vardı! Nasıl razı oldu gönlünüz!” Hz. Fâtıma’nın gönlü uzun bir ayrılığa razı olmadı. Babasının müjdesi bu sözleri söyledikten beş buçuk ay sonra gerçekleşti. “Fâtıma benim bir parçamdır. Onu sevindiren beni sevindirmiş, onu üzen beni üzmüş olur,” demişti Nebî. Aylar binek olup taşımıştı Fâtıma’yı Ramazan’a. Ve Ramazan’da parça aslıyla bütünleşmişti.

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, H.z Fatıma, Yorumlar | Etiketler: , | 1 Comment »

PEYGAMBERİMİZİN BABA NASİHATİ

Posted by Site - Yönetici Ekim 6, 2009

Hac Yolcusunda Bulunması Geren Üç Hususiyet,betu-lkirkangc3bclistc3a2n-c4b1-risc3a2letde-gc3bcl-i-handc3a2n-muhammed_dir-o-bostc3a2n-c4b1-hidc3a2yetde-gc3bcl-c3bc-reyhc3a2n-muhammed_dir

PEYGAMBERİMİZİN BABA NASİHATİ

Peygamber Efendimiz kızı Fatıma’yı gelin edip Hazreti Ali Efendimizin evine götürülürken şu nasihatlerde bulunmuştur:

’Kızım,vücudunu temiz tut.Rabbini zikret… Vücudunu su ile temizle.Kocan sana baktıgı zaman ferahlık duysun.Gözlerine sürme sür.Sürme kadınlerın süsüdür.Başına zeytinyagı süren kadına şeytan zarar veremez.

Ey Fatıma! Kocan sana baktıgında gözlerini yumma ki sevgin artsın.Kocan başka tarafa baktıgı zaman sen onun yüzüne bak ki, bir ay oruç tutmuş gibi sevap kazanasın.

Ey Fatıma! Kocan seni yatagına çagırdıgı zaman gitmemezlik etme ki, Allah’ın la’netini kazanmayasın.

Ey Fatıma! Cinsi yakınlıkta kocanla şakalaş ki sana muhabbet etsin de başkasına muhabbet etmesin.

Ey Fatıma! Kocanın kusurunu ayıbını başkalarına eçma. Yoksa Allah’ın,Peygamberin,Meleklerin ve kocanın gadabını kazanmış olursun.

Ey Fatıma! Bu ögütleri bana Cebrail söyledi.’’

’Sen evdeki iç işleri gör,kocan da evin dışındaki işleri görsün.’’

Kaynak:

Erkeklerin vazifeleri-(Bir babanın olguna nasihatleri-Osmanlı yayınevi)-sahife15-16

Cima‘nın itidalini bildirir.

Cima‘nın itidalini bildirir.

Ey aziz, malum olsun ki,

Faydalı cimaın alâmetleri odur ki: Onun akabinde vücuda hafiflik, tam neşe, yemek isteği ve uyku gele. Ta ki fazla maddenin boşalımı hâsıl olmuş ola. zira ki mutedil cima, tabii harareti def ile bedeni ferahlandırır. Yeme ve beslenmeye bedeni hazırlar. Gazabı zayıflatıp, kötü vesveseyi ve sevda düşüncelerini giderir. Balgam hastalıklarının  çoğu onunla gider. Çok olur ki, cimayı terk edenin menisinden kötü buharlar dimağına çıkıp, baş dönmesi ve göz kararması gibi belalar başına gelir. Meni buharı, bedenin içinde hapsolup, kaplarına dolduğunda husyeleri şişer, kasık acısı ve beden ağırlığı hâsıl olur. Cima yapıldığında sürakte hafiflik ve şifa bulur. çok cima, endamı boşaltır, kuvveti düşürür ve gözü zayıflatır. Mübtelasını titretip, sinirlerini boşaltır. Acuzeye, çirkine, hastaya, küçük bâkireye ve uzun süredir cima olunmayan dula cimadan kaçınılmak elzemdir. Zira ki bunlar, elbette kuvveti çeker, âleti yumuşatır, rutubeti kurutur ve üzüntü verir. Pişmanlığa sebep olur. Livata, tabiata aykırı ve zararlıdır. zira ki ihanet ve eziyeti toplar, inzal zevkini önler. Genç ve güzel kadınla cima, vücuda sıhhat, hislere kuvvet verip, tabiatı mesrur ve kalbi huzur dolu eder. Zira ki tabiat ona eğilimli olduğundan, meni boşalması çok olup, o fazla madde bedenden gider.

Cima şekillerinin en iyisi odur ki:

Kadını sırtı üzerine yatırıp, açılmış baldırları arasında dize gele. önce oyun, konuşma ve iltifat ile göğüs, dudak ve yanağını öpmeli. Göğüs ve kasığını ovmalı. Sonra âletiyle bız’a sürmeli ve kadının gözüne bakmalı. ta ki şehvetin şiddetinde ikisi de eşit ola. Vakta ki kadının gözü değişip, göğsünden menisi ayrılmakla ister ki erkeği göğsüne ala.  O zaman üzerine düşüp, sokma ve çekme ile inzali vaktine hazır ola. İnzalden sonra kadının karnı üzerinde bir miktar kala. Ta ki iki meni karışıp, rahme girmeye yol bula. Evlat arzu eden bu âdab üzere hareket kıla. Ta ki inzalı kolay olup, kadın dahi ondan lezzet ala. Tam bir çocuk vücuda gelip, hepsi âfiyet bula. Boşalma tamam ola.

Zinhar kendi yatıp kadını üzerine almasın. Ta ki artan meni mesane yolunda  kalmasın ve onda kokuşup, hastılak olmasın. Bız’ın rutubeti ona damlayıp, ondan, ondan, mesane iltihabı kalmasın. Cimaı tahrik eden şeylerin biri, insanların cima ettiğine muttali olmaktır. Biri kadın seslerinin nağmesini duymaktır. Biri dahi hayvanların cima ettiğini görmektir. biri de cima ile ilgili hikayelerdir. Kasık kıllarını kesmek te şehveti uyandırır. Bu durumda başka şeyler düşünerek, bu arzuyu yenmek gerekir.

 

Kaynak : Erzurumlu İbrahım Hakkı hazretlerı – ’’Marifetname’’ isimli kitabından.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, H.z Fatıma, Nasihat, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, İslama Göre Cinsel Hayat | 2 Comments »

CENNETE İLK GİRECEK KADIN !

Posted by Site - Yönetici Nisan 6, 2009

CENNETE İLK GİRECEK KADIN !

CENNETE İLK GİRECEK KADIN !

Hazreti Fatıma çok merak etmişti:

-Benden de mi evvel girecek babacığım? diye sordu.
Hazreti Peygamberimiz:

-Senden de evvel girecek. İstersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin, buyurdular.
Hazreti Fatıma’nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu:

-Kim o?
Hazreti Fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın:

-Canım sana feda ey Allah Resulünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkmadığım için ziyaretinize gelemedim. Kocamdan izin almadan size kapıyı açamayacağım. Sizden çok özür dilerim. Yarın gelirseniz içeri girmeniz için izin alır kapıyı açarım, görüşürüz, dedi.

Hazreti Fatıma geri gitti, kadın da meseleyi anlatıp kocasından izin aldı. İkinci gün kadınla görüşeceğine emin olarak gelen Hazreti Fatıma yanına Hazreti

Hasan’ı da alarak geldi. Kadının kapısını çalarak geldiğini bildirdi. Fakat kadın Hazreti Fatıma’nın yanınada bir çocuk bulunduğunun farkına varmıştı. Hazreti Fatıma’ya:

-Yanınızda bir de çocuk var. Ben yalnız sizin için izin almıştım. İçeri siz girebilirsiniz, fakat çocuk dışarıda kalır. İsterseniz yarın gelin onun için de izin alayım, beraber içeri girersiniz, dedi.

Hazreti Fatıma ikinci defa içeri giremeden geri döndü. üçüncü gün yanına Hazreti Hüseyin’i de alarak gitmişti. Kapıda yine aynı durumla karşılaşarak

Hüseyin’i içeri alamayınca geri dönmek zorunda kaldı. dördüncü gün hep birden gittiklerinde kadın kocasından hepsi için izin almıştı. İçeri girdiler. Hazreti

Fatıma bir de baktı ki, içerden kendisini karşılayan dışarda sesinden tanıdığı kadın değil. Genç ve güzel bir kadın… Hayretle sordu:

-Sizinle dışardan konuşurken sesiniz başka idi, şimdi başka, bu nasıl oluyor? dedi.

Kadın:

-Sizinle konuşurken sesim dışarı çıkmakta idi. Ben de sesimi yabancı erkek duyar da günaha girerim diye ağzıma taş parçası alarak konuşuyordum. Şimdi ise o taşı çıkardım, dedi.

Hazreti Fatıma’nın gözleri yaşarmıştı. Babasının neden cennete evvela bu kadının gireceğini söylediğini anladı.

Kadın Hazreti Fatıma (r.a.)’ya:

-Ey Allah Resulünün kızı! Acaba ben kocama karşı vazifemi ifa etmiş oluyormuyum? Allah beni kocama itaatsizlikten dolayı hesaba çeker diye korkuyorum, dedi.

Hazreti Fatıma babasının müjdesini bildirdi:

-Hayır! Sen bilakis babamın cennete ilk girecek kadın diye müjdelediği birisin. Hiçbir kadın sizin yaptığınızın onda birini bile yapamaz, dedi.
Ve cennete ilk girecek olan kadınla bir hayli sohbet ettikten sonra müsade isteyerek oradan ayrıldı.

 

….

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, H.z Fatıma, Yorumlar | Leave a Comment »

Nübüvvet Ağacının Meyveleri

Posted by Site - Yönetici Şubat 10, 2009

h.z.Ali r.a

Nübüvvet Ağacının Meyveleri 

Birgün Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), Hz. Aliye (r.a.) sorar:

“- Yâ Ali! Allah Teâlâ’yı seviyor musun?”

“- Evet yâ Rasûlallah.”

“- O’nun Rasûl’ünü de seviyor musun?”

“- Evet yâ Rasûlallah!”

“- Kızım Fâtıma’yı da seviyor musun?”

“- Evet yâ Rasûlallah!”

“- Peki ya Hasan ve Hüseyin’i seviyor musun?”

“- Evet yâ Rasûlallah!”

Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.):

“- Yâ Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört… Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor?” buyuruyor.

Hz. Ali (radıyallâhu anh) bu suâle bir türlü cevap veremez. 

Düşünceli bir halde evine döner.

Hz. Fâtıma (radıyallâhu anha), Hz. Ali’yi durgun ve düşünceli görünce meraklanır. Ne olduğunu öğrenebilmek için şefkatle:

“- Sizi durgun görüyorum; üzücü bir şey mi oldu? diye söze girer ve; Eğer üzüldüğünüz şey, dünya ile ilgili ise kederlenmeye değmez. Âhiret ile ilgili bir husus ise, nedir sizi üzen?” der.

Hz. Ali (radıyallâhu anh) başından geçenleri anlatır. Hz. Fâtıma (radıyallâhu anha), durumu öğrenince gülümser ve;

“- Haydi babamın yanına var ve bu suâli şöyle cevaplandır.” diyerek bâzı açıklamalarda bulunur. Hz. Ali’nin gönlü bu izahlardan hoşnut ve tatmin olur ve hemen Efendimizin (s.a.v.) huzuruna varır:

“- Yâ Rasûlallah! der, insanın sağı-solu, önü-arkası, üstü-altı (cihat-ı sitte: altı yön) diye yönleri vardır. Kalbin de böyle (farklı cihetleri vardır) Ben Allah’ı aklım ve imânımla, Siz’i ruhum ve imânımla, Fatıma’yı insânî nefsimle, Hasan ve Hüseyin’i de babalığın tabiî îcâbı ile seviyorum.” der.

İki Cihan Güneşi Efendimiz (s.a.v.) bu cevap karşısında tebessüm eder ve:

“- Yâ Ali! Bu sözler ancak nübüvvet ağacının dalından alınmış meyvelerdir.” buyurur. 

***

Görüldüğü üzere temelinde Allah rızâsı bulunan bütün muhabbetler makbul, O’nun râzı olmadığı sevgiler ise, kalbin/bâtının mânevî illetleridir.

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Ali, H.z Fatıma, Tavsiyeler, Yorumlar | 1 Comment »

H,z. FÂTIMA: Peygamberin Kızı Olmak

Posted by Site - Yönetici Eylül 21, 2008

h.z fatima

H,z. FÂTIMA: Peygamberin Kızı Olmak

Güneş, yakın yıldızlarını biraz daha yaklaşmaya çağırdı kendine. Sonra abasının kanatlarını açıp şefkatle sardı onları. Olacak gibi değil ama oldu, güneş sisteminin en parlak yıldızları bir örtünün altında toplandılar. Dudakları kilitlendi heyecandan. Nefesleri kalp çekicinin altında şekilden şekle girdi. Işıklarını aldıkları kaynağa bu kadar yakın olmamışlardı hiç. Aynı abanın altında olmak, evrendeki değerlerini yeniden belirlemişti. Yalnız onlar değil, bütün kâinat nefesini tutmuş güneşin dudaklarının kımıldamasını bekliyordu. Ve güneşin dudakları kıpırdadı : ” Allahım! Bunlar benim Ehl-i beytimdir; onları kötülüklerden koru ve kendilerini tertemiz kıl!” Bu duayı işiten yıldızlar sevinçle sokuldular güneşlerine. Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Peygamberin abasının altında gülümsediler. Bu âile fotoğrafı, albümlerinin ilk sayfasını süsledi inananların. Zira bu sayfaya bakmadan öteki sayfaları anlamak imkânsızdı. Bu fotoğrafta Son Peygamber; hem baba, hem dede, hem kayınpederdi. Bu fotoğrafta Ali; hem eş, hem baba, hem damattı. Bu fotoğrafta Hasan ve Hüseyin; hem oğul, hem torundular. Bu fotoğrafta Fâtıma; hem anne, hem eş, hem çocuktu.

Çocuktu ve yapılanları anlayamıyordu. Koşuyor ve küçük elleriyle babasının sırtına atılan pislikleri temizlemeye çalışıyordu. Nasıl yaparlardı bunu! Hem de Kâbe’nin karşısında secdedeyken! Ondan daha temizi yokken nasıl yaparlardı! Fâtıma, babasının mübarek sırtına konulan deve işkembesini tuttuğu gibi fırlattı müşriklere. Son Peygamber namazını bitirip ellerini göğe kaldırdı. “Allah’ım Kureyş’i sana havale ediyorum!“dedi üç kez. Sonra sarıldı Fâtıma’ya. ” Babasının Anası” diye sevdiği cana. Öptü yanaklarından, başını okşadı. Fâtıma ne kadar başkaydı! Peygamberlik gelmeden bir sene önce vermişti Yaradan onu. En küçük kızıydı Nebî’nin. Aydınlık yüzlü bir kız! Bu yüzden “Zehrâ” dendi ona. Sonra büyüdü, genç kız oldu. İffetli bir kız! Bu yüzden “Betül” dendi ona.

Betül’ü eş olarak istediler Son Peygamber’den. O Ali’ye layık gördü. Hz. Ali, Bedir Savaşı’nda ganimetten payına düşen zırhı satarak mehrini verebildi Hz. Fâtıma’nın. Çeyize gelince, hiçbir gelin onun kadar kanaatkâr olmadı; içi hurma lifi doldurulmuş deri bir yastık, iki el değirmeni, deriden yapılma iki su kabı… Bu kaplarla su verecekti birer yıl arayla dünyaya gelen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e, bu kaplarla Uhud’ta gazilere su taşıyacaktı. Ne müthiş bir gündü o! Yalnız beraberindeki on hanımla beraber su ve yiyecek taşımıyor, hemşirelik de yapıyordu o büyük sınavda. Bir zamanlar babasının sırtını temizlemeye çalışan küçük eller büyümüş, bu kez babasının kanını dindirmeye çalışıyordu külle.

Rasûlullah’ın göz bebeğiydi o. Kendisini her bakımdan örnek alan, konuşmasıyla, hayasıyla, yürüyüşüyle bir peygamber kızı olduğunu gösteren Fâtıma’nın üzerine titrerdi Allah’ın elçisi. Yolculuğa çıkarken biraz daha fazla görebilmek için en son onunla vedalaşır, yolculuktan döndüğünde ise özlemle ilk olarak ona koşardı. Fâtıma’yı görmek “sevinç” demekti Son Peygamber için. Evine geldiğinde ayakta karşılardı onu. Can parçasının yanaklarından öper, sonra elinden tutup kendi yerine oturturdu. Fâtıma’nın evini ziyaret etmek ise ayrı bir sevinçti O’nun için. Çünkü o evde damadı Ali, torunları Hasan ve Hüseyin de vardı. Hepsi yarışırdı Muhammed (sav) muhabbetinde. Her seferinde damadıyla kızının arasına oturur, yalnız kaldıklarında “Beni daha çok seviyor!” diye tatlı tatlı çekiştiklerinden haberdar dengeyi sağlardı aralarında.

Hz. Peygamber her işte bir orta yol, bir denge gözetirdi. Sevgisi hiçbir zaman adaletine gölge düşürmemişti. “Kızım Fâtıma bile yapmış olsa uygularım,” diyerek sosyal statüsü ne olursa olsun insanlar arasında ayrım yapılmasına karşı çıkar, hukukun üstünlüğünü savunurdu. Sevgili kızı ve damadının bir hizmetçiye ihtiyaç duyduklarını söylemeleri üzerine, bu isteklerinden kendilerinden daha yoksul olan “Ehl-i Suffe” adına feragat etmelerini talep etmiş, bunun yerine yatmadan önce her gece otuz üçer defa “Sübhanallah“, “Elhamdulillah” ve ” Allahuekber” demelerini salık vererek, bunun bir hizmetçiden daha çok kendilerine yardım edeceğini hatırlatmıştı.

Ah ayrılık vaktinin geldiğini can parçasına nasıl da hatırlatmıştı! Kur’ân-ı Kerîm’i Cebrâil (a.s.)’la yılda bir kez karşılıklı okuyorlardı ama son sene iki kere bir araya gelmişlerdi. Ayrılığa bir işaret sayılabilirdi bu. Hz. Fâtıma bu sözleri duyar duymaz gözyaşlarına boğulmuş, bunun üzerine Hz. Peygamber, kendisine ailesinden ilk olarak onun kavuşacağını söyleyerek teselli etmişti onu. Ölümle teselli olur mu! Kavuşulacak olan Son Peygamberse olur elbette. Ah nasıl üzülmüştü ayrılık vaktine Fâtıma! Ah nasıl sevinmişti adı “ölüm” olsa bile buluşma vaktine…

“Fâtıma benim parçamdır,” demişti Hz. Peygamber. Hastalığı ağırlaşıp parçasından ayrılma vakti yaklaştığında Fâtıma “Ah babacığım! Vay babamın başına gelenler!”diyerek gözyaşı dökmeye başlamış, Kâinatın Efendisi, “Bugünden sonra baban hiç dert çekmeyecek güzel yavrum!” diye son kez teselli etmişti onu. Sonunda vakit gelmiş, gözler yeniden yaşlarıyla birleşmiş can parçasının dilinden şu sözler dökülmüştü: “Babacığım Rab Teâlâ çağırdı ve hemen koştun! Firdevs cenneti senin yurdundur şimdi! Cebrâil’e teslim ettik seni!”

Ah sevgi! Neler söyletiyor Fâtıma anamıza definden sonra: ” Rasûlullah’ın üzerine çarçabuk toprak atmaya eliniz nasıl vardı! Nasıl razı oldu gönlünüz!” Hz. Fâtıma’nın gönlü uzun bir ayrılığa razı olmadı. Babasının müjdesi bu sözleri söyledikten beş buçuk ay sonra gerçekleşti. “Fâtıma benim bir parçamdır. Onu sevindiren beni sevindirmiş, onu üzen beni üzmüş olur,” demişti Nebî. Aylar binek olup taşımıştı Fâtıma’yı Ramazan’a. Ve Ramazan’da parça aslıyla bütünleşmişti.

A.Ali Ural

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, H.z Fatıma, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

 
%d blogcu bunu beğendi: