Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for the ‘H.z Salih’ Category

Salih Aleyhisselâm’ın Devesi ve Semûd Kavminin Helakı

Posted by Site - Yönetici Kasım 21, 2017

Salih Aleyhisselâm’ın Devesi ve Semûd Kavminin Helakı

Rivayet olundu:
Deve gün aşırı olarak sulanırdı. (Bir gün deve suya giderdi, diğer gün de Semûd kavmi…) Devenin günü olduğu zaman, başını kuyunun içine koyar; kuyunun bütün suyunu içmeden asla başını kuyudan çıkartmazdı. Kuyunun içindeki bütün suyu içerdi ve hatta kuyuda bir damla su bile bırakmazdı. Sonra deve ayaklarını açar, onu sağarlardı. Deveyi bütün kaplarını süt ile dolduruncaya kadar sağarlardi. O sütten içerler ve onu biriktirirlerdi.
Sonra deve gelmiş olduğu vadinin en yüksek tarafından geri döner giderdi. Çünkü darlığından dolayı suya gittiği yerden dönemezdi…

Devenin Yaz ve Kış Hayatı

Ebû’l-Hasan el-Eş’arî hazretleri buyurdular:
Semûd toprağına gittim. Devenin çıkış yerini ölçtüm. Onu tam altmış zira buldum.
Deve hava sıcak olduğu zaman, vadinin sırtında yazını geçirirdi. Orada bulunan bütün hayvanlar vadinin içlerine doğru giderlerdi. Soğuk olduğu zaman da deve, vadinin içlerine gelirdi. Buradaki hayvanlar da vadinin sırtlarına doğru giderlerdi.
Bu durum, Semûd kavmine çok ağır ve zor geldi. Deveyi tepelemek kendilerine süslü geldi. İki kadın, Anîze ümmü Ganem ve Sıdka binti Muhtar… Onların evcil hayvanları (koyun, keçi, deve sığırları) bu deveden zarar gördüklerinde o deveyi tepelediler. Çünkü bu iki kadının çok hayvanları vardı…

Deveyi Öldürme Planlan

Haddâdî (r.h.) buyurdular:
Semûd Kavminin içinde bir kadın vardı. Ona “Sadûk” deniliyordu. Yaratılışı güzel ve zengin bir kadındı. Bir çok deve, sığır ve koyunları vardı. Salih Aleyhisselâm’a düşmanlık besleyen insanların en şiddetlisiydi. Salih Aleyhisselâm’ın devesi, hayvanlarına zarar verdiği için, o deveyi tepelemek istiyordu. Onun amcasının oğlu istekte bulundu. Amcasının oğluna Misda1 bin Dehr deniliyordu. Kadın, eğer deveyi öldürürse, kendisini ona vereceğini, söyledi. Amcasının oğlu bu konuda ona icabet etti (şartını kabul etti.)

Sonra kadın, Kaddâr bin Sâlif i talep etti. Kırmızı, yeşil ve kısa bir adam idi. Halk, onun veled-i zina olduğunu zannediyorlardı. Lakin o Sâlif İn yatağı üzerinde doğmuştu. Kadına;
Ey Kaddâr! Deveyi öldürmek karşılığında, seninle evlenirim! Yani sen dilediğin zaman bana gelirsin!” dedi.
Kaddâr, kavminin içinde kuvvetli bir kişiydi.
Kaddâr, kadına icabet etti. (isteğini kabul etti.)
Kaddâr ve Misda’ ayrıldılar.
Semûd kavminin ayak takımı ve avenelerinden yardım istediler. Dokuz çete geldi. Deveyi öldürmek üzere birleştiler.
Allâhü Teâlâ hazretleri, Salih Aleyhisselâm’a vahyetti:
Senin kavmin yakında deveyi öldürecekler!” diye… (3/192) Salih Aleyhisselâm, kavmine bunu söyledi. Onlar:
Biz ne yapacağız?” dediler. Sonra da
Allah’a yeminleşerek kavlettiler/sözleştiler: -“Andolsun, ona ve ehline bir gece baskını yapalım…”
Dediler ki:
Biz sefere çıkarız, insanlar bizi görürler. Biz mağaraya gideriz. O mağarada kalırız. Ta ki gece olur. Salih mescide gitmek için çıkar. Biz onu öldürürüz. Sonra yine hemen mağaraya döneriz. Sanki oradaymışız gibi davranırız. Sonra döndüğümüzde de;
“Sonra da velîsine yemin edelim, “Biz onun ehlinin helakine şâhid olmadık!” diyelim! Şüphesiz sözümüz sözdür, sâdıkızdırT dediler.
Yani onlar bizim sefere çıktığımızı bilmiş olurlar…

Salih Aleyhisselâm şehrin içinde yatmazdı. Şehrin dışında onun bir mescidi vardı. Ona “Salih’in mescid”i denilirdi. Orada gecelerdi. Sabah olduğu zamanda kavmine gelir, onlara vaaz ederdi. Gece olduğunda da yine mescidine gitmek üzere şehirden çıkardı.
Bu dokuz çete şehirden ayrıldılar. Mağaraya girdiler. O gece mağara üzerlerine çöktü, hepsini öldürdü. Sabah olduğunda adamın biri onların hepsini ölmüş halde görünce, şehirde bağırdı. Ve; .
Salih onları öldürmedikçe râzî olmadı!” diye yaygara kopardı. Bunun üzerine bütün şehir ehli, deveyi öldürmek üzere toplandılar. {Söz birliği ettiler…)
İbni Ishâk buyurdu:
Deveyi öldüren o dokuz kişi toplandı. Onlar;
Gelin Salih’i öldürelim! Eğer Salih (peygamberliğinde) sâdık ise bizi onu öldürmekten men ederi Eğer Salih yalancı ise onu da devesine katarız (onu da öldürürüz)!” dediler.
Bir gece geldiler. Geceleyin ehliyle beraber ona baskın yapmaya gittiler. Melekler, onları taşladı.
Bazıları;
Kaddâr, Misda’ ve adamları gittiler. Deveyi gözetlediler. Deve sudan ayrıldığında, Misda’ başka bir kayanın altında ona kement attı. Deve, Misda’ın üzerine yürüdü, İkisi ona ok attılar. Dizlerinin kaslarını vurdular. Sonra Kaddâr çıktı onu kılıç ile öldürdü. Deve böğürüyordu. Sonra kılıcını onun gerdanlığına soktu. Ve deveyi kesti. Şehir ehli çıktılar. Devenin etini aralarında paylaştılar. Devenin yavrusu bunu görünce, dağa koştu. 0 dağa el-Kâre deniliyordu. Üç kere böğürdü. Göz yaşları, yaratıldığı kayanın üzerine döküldü. Kaya açıldı. O yavru kayanın içine girdi. İşte bu şu kavl-i şeriftir. “Derken, o nâkayı/deveyi tepelediler.”
“Ve rablarının emrinden tuğyan/azgınlık ettiler.”
Yani onlar Allah’ın emrine imtisal etmekten kibirlendiler. Allah’ın emri, Salih Aleyhisselâm’ın, kendilerine tebliğ ettiği emirdir. Şu kavl-i şerifi ile:
Bırakın onu, Allah’ın arzında otlasın. Emredilenlerdir.
Ve nehiy eden şu kavl-i şeriftir:
Sakının; ona bir fenalıkla dokunmayın ki, sonra elîm/gayet acı bir azaba uğrarsınız.
Veya Allah’ın emrine tabi olmaktan kibirlendiler, demektir. Allah’ın emri, şeriatı ve dinidir.

Azap İstemeleri

Salih Aleyhisselâm’a hitaben ta’cîz ve susturma yoluyla dediler
Hey Salih! bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir, görelim!”

Semûd Kavminin Hikayesi

Rivayet olundu:
Onlar deveyi öldürdüklerinde, yavrusu dağa kaçtı. Üç kez böğürdü. Salih Aleyhisselâm, kendisine, deveyi katlettikleri haberi ulaştıktan sonra onlara:
(Koşun) yavruya yetişin! Belki sizden azab kaldırılır!” dedi. (Yavrunun arkasından koştular) ama ona yetişemediler. Yavrunun böğürmesinden sonra kaya açıldı. Yavru kayanın içine girdi. Salih Aleyhisselâm kavmine;
Yavrunun her böğürmesi için, bir gün vardır. Bundan sonra sizler, vatanınızda yani memleketinizde ancak üç gün geçinip yaşayabilirsiniz. Gerçekten bu yalanlanamayacak bir vaadtir…” dedi.

Semûd kavmi Çarşamba günü deveyi öldürdüler.
Salih Aleyhisselâm, onlara;
Müjdelenin! Allah’ın azabı ve cezasını bekleyin!” buyurdu.
Kavmi kendisine sordu:
Bunun alâmeti nedir?” Salih Aleyhisselâm buyurdu:
Perşembe günü yüzleriniz sararacak, sonra;
Cuma günü yüzleriniz kıpkırmızı olmuş olarak sabahlarsınız. Sonra da, Cumartesi günü, yüzleriniz simsiyah (ve kararmış bir şekilde) uyanırsınız. Sonra;
Pazar gününün başında üzerinize azap gelir….”

Sonra hadise peygamberlerinin dediği gibi oldu… Semûd kavmi Perşembe günü yüzleri sanki za’ferân (boyası) ile boyanmış gibi uyandılar; küçükleri ve büyükleri, kadınları ve erkekleri hepsi renkleri sararmıştı.
Yakînen azabın geleceğine inandılar.
Salih Aleyhisselâm’in doğru söylediğini bildiler.
Öldürmek için; Salih Aleyhisselâm’ı aramaya başladılar. Salih Aleyhisselâm onlardan kaçtı. Bir yerde gizlendi. Salih Aleyhisselâm’ı saklandığı yerden göremeyince; onun ashabına {yani Salih Aleyhisselâm’a iman eden mü’minlere) işkence ve zulüm etmeye başladılar; kendilerini Salih Aleyhisselâm’a götürsün ve onun yerini söylesinler diye…
Cuma günü olduğunda, hepsi yüzleri kıpkırmızı olmuş bir halde sabahladılar.
Yüzleri sanki kan ile sıvanmıştı. Hepsi topluca bağırmaya başladılar. Feryat ettiler. Ağladılar.
Azabın gerçekten kendilerine yaklaştığını bildiler …
Onlardan her biri, diğerinin yüzünde görmüş olduğu kırmızılığı ona haber veriyordu.
Cumartesi günü yüzleri simsiyah bir şekilde kararmış olarak sabahladılar.
Yüzleri sanki zift, katran ve çivit ile boyanmıştı.
Hepsi birden bağırıp sayha vurdular:
Ey insanlar! Dikkat edin azab geldi!” dediler.
Pazar gecesi, Salih Aleyhisselâm ve kendisine iman edenler, Semûd kavminin içinden çıkıp Şam’a doğru yola koyuldular. Filistin Remle’sine indiler.
Pazar günü dördüncü gündü. Kuşluk vakti oldu.
Yırtıcı hayvanların kendilerini yememesi için, kendilerini sarısabır ile mumyaladılar. Meşin ve deri ile kefenlendiler. (Semud kavminin kefenleri meşin ve deri idi.)
Canlarını yere attılar. Bazen yüzlerini göğe çeviriyor ve bazen de yere çeviriyorlardı. Azabın hangi taraftan kendilerine geleceğini bilmiyorlardı.
Onlara (önce) bir sayha geldi.
0 sayhanın içinde her yıldırımın sesi ve her bir şeyin sesi vardı.
(Sayha’dan sonra da) yerden bir zelzele geldi.
Göğüslerindeki kalblerini kesti, parçaladı… Onlardan büyük ve küçük hiçbir kimse kalmadı. Cümlesi helak oldu.

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi (k.s), Rûhu’l-Beyan Tefsîri :8/ 696-704.

***************************************************************************

Bu ibareleri okuduğunuz zaman sizlerin de üzüldüğünüzü tahmin ediyorum. Semûd kavminin başına gelenleri ve onların göz göre göre azaba gitmeleri ve çaresiz bir şekilde kefenlerini giyip azabı beklemelerine ve iman etme fırsatını kaçırmalarını çok üzüldüm. Bir ara oturup tercümeye ara bile verdim. Ve iman sahibi olduğuma şükrettim. Allâhü Teâlâ hazretlerine beni Müslüman bir memlekette, Müslüman bir anne ve babanın evlâdı olarak dünyaya gönderdiği ve bana böyle doğru yolu buldurduğu için; Allâhü Teâlâ hazretlerine hamd ü senalar ettim. Ve iki rek’at şükür namazı kıldım. Size de tavsiye ederim. Mütercim

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Salih, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: | Leave a Comment »

H.z . S A L İ H

Posted by Site - Yönetici Ekim 4, 2007

15H.z . S A L İ H

H.z . S A L İ H

Cenâb-ı Hak Hud peygamberi[1] gönderdiği,isyanlarından dolayı helak ettiği Ad [2] kavminden sonra,Nuh peygamberin üç oğlundan biri olan Sâm’ın soyundan gelen Semud [3] kavmine de Salih peygamberi gönderdi.[4]

Bu kavim bir çok bağlar,bahçeler edindiler. Bu durum onları gurura sevk edip,çileden çıkardı. Yazın bu bağ,bahçe ve konaklarda zevk ve eğlence ile geçirip,kışında güçlü ve kuvvetli olduklarından dağlarda elleriyle oydukları mağaralarda,sağlam evlerde otururlardı.

Bunlar dokuz kabile olup bir araya gelerek anlaşıp çeteler halinde anarşi ve karışıklıklar çıkarırlardı. Putperest bir milletti. Salih peygamber uzun müddet bunlara tebliğde bulundu. Ancak pek de yanaşmadılar.

Allah’da bu kavme kendilerini gurura sevk eden o bağ ve bahçelerinin kurumasına sebeb olacak,bir kuyu hariç olmak üzere tüm kuyuların sularını kesti. Sırayla o suyu kullanırlardı.

Bunlar iman etmek için Salih peygamberden bir mu’cize istediler. Daha doğrusu inanmamak için suyu yokuşa sürerek,olması imkansız gibi görünen bir teklifte bulundular ki ta olmasın. Böylece inanmamalarına bir delil olmuş olsun. İstekleri;şu dağdaki sarp kayadan kızıl tüylü on aylık dişi bir devenin çıkmasını istediler. Salih peygamberin mu’cizesi olarak deve çıktı ve kendisi gibi bir de yavru doğurdu. Toplu halde bulunan o insanlardan bir kısmı buna inanırken,diğer bir kısımda inanmamakta diretti.

Dağdan çıkan bu develer bir tek suyu bulunan kuyunun tüm suyunu içtiler. Salih peygamber onları ikaz ederek deveye dokunmamalarını tenbihledi. Aksi takdirde belaya uğrayacaklarını onlara hatırlattı. Buna rağmen onlar deveyi ayağından keserek öldürdüler. Artık üzerlerine azab hak olmuştu.

Birinci günde,yüzleri sarardı. İkinci günde kızardı. Üçüncü günde de yüzleri simsiyah kesildi. Bayılıp,delirerek,kudurarak ölenler oldu. Dördüncü günde de Salih peygamberi ve ailesini öldürmeye teşebbüs ettiler. Ancak Cebrailin önceden haber vermesi ile,Salih peygamber kendisine inanan dört bin kişiyi alarak önceden şehri terk etti. Cenâb-ı Hak bunları bir Sayha ile,yüksek bir ses ile helak etti. O güzelim bağlarını,şehirleri ve kendileriyle birlikte helak etti.

Buradan gidip Şam’ın Remle şehrine yerleşen Salih peygamber 158 yaşında iken vefat etti.

Semud kavmi de diğer isyankar kavimler gibi akibetlerini acı bir şekilde tatmış,kendilerinden sonraki ders alacak milletlere bir ibret levhası olmuştu. Bunlar bu Semud adını dedelerine nisbetle söylemişlerdir.

12-5-1997 Mehmet ÖZÇELİK

[1] A’raf.65-72,Hud.50-60,Mü’minun.31-41,Şuara.123-140,Kamer.18-21,Ahkaf.21-23.Bak.K.K.Fihristi.age.sh.265.

[2] A’raf.65-72,Hud.57-60,Mü’minun.31,39-41,Furkan.38,Şuara.128-130,139-140,Ankebut.38,Fussilet.15-16,Ahkaf.24-26,Kaf.13-14,Zariyat.41-42,Necm.50,Kamer.18-22,Hakka.4,6-9,Fecr.6-8,11-13,

[3] Diğer adıyla Hicr kavmi:A’raf.73-78,Hud.64-68,Hıcr.80-84,Furkan.38,Şuara.146-149,154-159,Neml.49-53,Ankebut.38-40,Fussilet.17-18,Kaf.12,14,Zariyat.43-45,Necm.51,Kamer.23-31,Hakka.4-5,9,Fecr.9,11-13,Şems.11-15,

[4] A’raf.73-79,Hud.61-68,Hıcr.80-84,Şuara.141-159,Neml.45-53,Kamer.23-31.

Posted in H.z Salih | Leave a Comment »

H.z. Salih (a.s)

Posted by Site - Yönetici Eylül 24, 2007

H.z. Salih (a.s),Kadın ve Dua,gul,cicek,Peygamberimizin mucizeleri

H.z. Salih (a.s)

Kur’an-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerden biri. Semud kavmine gönderilmiştir. Allah Teâlâ onu, önceki peygamberlerin getirmiş olduğu tevhid dininden sapıp kendilerine ilâhlar edinen Semud kavmini uyarmak için bu kavme peygamber olarak göndermiştir. Ancak Semud kavmi, öteki azgın kavimlerde olduğu gibi onu dinlememişler ve eziyet ederek, yanlarından kovmuşlardır. Semud kavminin ileri gelenleri onunla alay ederek küçümsemeye çalışmış ve kendilerini tehdit ettiği azabın gelmesini istemişlerdir. Bunun üzerine Allah Teâlâ, onları şiddetli bir şekilde cezalandırarak yok etmiştir. Salih (a.s)’ın ve Semud kavminin kıssası sonraki nesillere ibret olsun diye Kur’an-ı Kerim’de yer almıştır.

Hz. Hud’un vefatından sonra, Semud’un torunları Kuzey Arabistan bölgesine yerleştiler. Kendilerine köşkler, saraylar inşa ettiler. Taşları oydular, onlara yeni şekiller verdiler. Köşklerini ve saraylarını bu şekillerle süslediler.

Semud kavmi, tevhit inancını unutup Allah’a ortak koştular ve yapmış oldukları putlardan kendilerine tanrılar edindiler.

Bu kâvmin ahlak ve fazilet bakımından en üstünü olan Salih’e kırk yaşına geldiği zaman peygamberlik görevi verildi.

Hz. Salih, kavmine gerçeği bildirdi. Onları doğru olan yola çağırdı. Tebliğde bulundu;

“Şüphesiz ben, size gönderilmiş emin bir peygamberim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden tebliğim için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbına aittir” dedi.

Salih aleyhisselam gerçekten saygı duyulacak bir insandı. Semud Kavmi de Hz. Salih’i sever, sayardı. Salih, davetini açıkladıktan sonra durum değişti. Kavmi, Salih’e karşı cephe almaya başladı. Babalarının yanlış inançlarını sürdürmeyi tercih ettiler. “Babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi yasaklıyor musun?” dediler.

Semud kavmi, kendi aralarından birisinin gerçeği haber vermesini kabullenemediler, “İçimizden bir insana mı uyalım?” dediler.

Kavmi, Hz. Salih’i suçlamaya başladı. Terbiyesizlik ettiler. Hz. Salih için “o, şımarık bir yalancıdır” dediler.

“Onlar yarın kıyamette şımarık ve yalancının kim olduğunu bilecekler. Ama iş isten geçmiş olacak. Onların yalvarıp yakarmaları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. “

Semud kavmi, Hz. Salih’e engel olamayacaklarını anlayınca, onunla uğraşmaktan vazgeçtiler. Salih peygambere inanan mü’minleri yollarından döndürmeye çalıştılar. Allah’ın elçisini yapayalnız bırakmak istediler. Mü’minlere; “Salih’in, Rabbı tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu gerçekten biliyor musunuz?” dediler.

O, gerçek iman mutluluğuna eren insanlar da “Biz, onunla gönderilen her şeye iman ederiz” dediler.

Hiç bir şüpheye yer vermeyen bu kayıtsız şartsız iman karşısında Semud kavmi’nin inkarcıları şaşkınlığa düştüler; “Sizin inandığınızı bir inkar ederiz” diyerek vicdanlarını bir kez daha sattılar.

Bu inkarcılar, Hz. Salih’i bozgunculukla suçlarken halkı da inkara zorladılar; “Yeryüzünü ıslah etmeyip bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin” dediler.

Hz. Salih sabretti. Ümitsizliğe kapılmadı. Gerçeğe yüz çeviren kavmini putlardan uzaklaştırmaya çalıştı. Onlara öğütlerde bulundu.

Semud kavmi’nin sapıkları Hz. Salih’e; “Eğer doğru söyleyenlerden isen bir mucize getir” dediler. Bu istekleri inanmaya yönelmelerinden değildi. Sapkınlıklarına yeni malzeme aramalarındandı.

İstedikleri mucize, dişi ve hamile bir deve idi. Allah, mucize olarak Semud kavmi’ne bu dişi deveyi verdi. Bu mucize karşısında bazıları iman ettiler, bazıları da inkarlarında direttiler. Allah elçisi hakkında “amma da sihirbazmış” demek alçaklığında bulundular.

Semud kavmi, bu kez de deveden rahatsız olmaya başladılar. Devenin fazla su içmesinden yakındılar. Yüce Allah suyu, deve ile Semud kavmi arasında paylaştırdı; “Suyu içme hakkı bir gün onun, bir gün de sizindir” buyurdu.

Deveyi her gördüklerinde mü’minlerin inancı yenileniyordu. Azgınların da kini artıyordu. Hz. Salih bu durumu biliyordu. Kavmini uyarıyordu;

“Sakın ona fenalık ile dokunmayın. Eğer dokunursanız sizi büyük bir günün azabı yakalar” diyordu.

Bu kavmin inkarcıları Salih’in sözlerini dinlemediler. Kendi aralarında Salih’i, mü’minleri ve dişi deveyi öldürmeyi kararlaştırdılar. Önce, mucize olarak gönderilen deveyi öldürdüler. Bu hareketleriyle Salih peygamberi ve müminleri yıldırmak, korkutmak istediler. isyanlarını ve kinlerini kustular. “Ey Salih!” dediler. “Eğer sen gönderilmiş peygamber isen va’dettiğin azabı getir!”

Allah Elçisi yılmadı. Bu azgınlar topluluğuna; Ey milletim! Ben size Rabbımın risaletini tebliğ ettim. İşe nasihat eyledim. Fakat siz, nasihat edenleri sevmezsiniz” dedi.

Hz. Salih, kavmine iyi muamelede bulundu. Yine kurtuluş yollarını gösterdi. Tevbe etmelerini öğütledi. “Ey kavmim” dedi. Niçin tevbeden evvel çabucak kötülüğü istiyorsunuz? Allah’tan mağfiretinizi istemeli değil miydiniz? Belki merhamet olunurdunuz. “

Semud Kavmi bu sözlere kulaklarını tıkadılar. Biz, seninle ve seninle bulunanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Bela ve musibetlere sebep olarak Salih’le mü’minleri gösterdiler.

“O şehirde dokuz kişi vardı ki bunlar yeryüzünde fesat çıkarıyor iyilikte bulunmuyorlardı”.

Deveyi öldürten bu adamlar, kötü arzularım devam ettirmek niyetindeydiler.

Bunların hepsi bir araya geldiler. “Gece baskını yapıp Salih’i ve ailesini öldürelim. Sonra velisine; biz o ailenin helakinde hazır değildik, gerçekten biz doğru söyleyenlerdeniz diyelim” dediler. Kendi aralarında bu karara vardılar.

anı Yüce Allah, bu olayı şöylece belirtiyor: “Onlar, bir hile düşündüler. Biz de onların haberleri olmadan hilelerini alt-üst ettik “.

Salih peygambere münkirlerin bu hilesi haber verildi. O da ailesini ve mü’minleri yanına alarak bu şehri terketti. Böylece hicret olayı da gerçekleşti.

Azgınlar, planlarını uygulamak için geceleyin Salih peygamberin evini kuşattılar. Evin içinde kimseyi bulamayınca şaşırıp kaldılar.

“Allah’ın azabı onları yakalayıverdi. Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı tuttu. Yurtlarında yüz üstü düşüp öyle kaldılar. “

Ne kadar inkarcı ve sapkın varsa hepsi de helak oldu. Şehir bir harabe haline dönüştü.

Müminler bir müddet sonra bu harabe haline dönüşen şehre geldiler. Azgınlığın ve inkarcılığın kötü sonucunu seyrettiler. Mü’min olduklarından dolayı Allah’a şükrettiler.

Salih peygamber mü’minlerle birlikte tekrar hicret ettikleri şehre döndüler. Allah Elçisi Salih (a.s), müminlere öğütlerde bulundu; onlara, Allah’a kul olmanın sevincini tattırdı.

Her peygamber gibi o da Rabbının rahmetine kavuştu. Ölümsüzlük diyarına ulaştı.

Ahmet ÖZGEN

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Salih, Peygamberler, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

 
%d blogcu bunu beğendi: