Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for the ‘Müzik – Musiki’ Category

Hz Mevlana raks ettimi ? Mevlevî tarikatında raksetmek varmı?

Posted by Site - Yönetici Aralık 8, 2020


Günümüzde ney çalarak rakseden, Mevlevî tarikatında da raksetmek ve sesleri yükseltmek yoktur.

Mevlânâ hazretleri Zikr-i Hafî ” (gizli zikir).yapardı.

Mevlânâ Hazretleri, Ney, rebap, tanbur gibi çeşitli çalgı aletlerini çalmamış ve onlarla zikir etmemiştir.

Mevlevî tarihine baktığımız zaman, Ney,-rebap, tanbur gibi çalgı aletlerinin çalınarak yapılan tören ve sema meclisleri, ilk defa onbeşinci asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamana rastlar. Bu tarih Mevlânâ Hazretlerinin yaşadığı dönemden 3-4 asır sonradır. Çalgı aletleri, Mevlânâ tarafından değil”; ‘gerçek aşk, vecd ve cezbeden yoksun olan bazı cahil kişiler tarafından zamanla Mevlevî tarikatına sokulmuştur.

Mesnevî’nin birinci beytinde geçen “Ney” kelimesi bizim bildiğimiz çalgı aleti olan ney değil; mürşidi kâmil demektir. Mesnevî’nin “Dinle şu neyden nasıl şikâyet ediyor! O ayrılıklar hikâye ediyor..,!” diye başlayan birinci beytinde geçen “Ney” den maksad’m mürşidi kamil olduğunu, rahmetli Abidîn paşa dokuz türlü isbat etmiştir.

Mevlânâ Hazretleri, ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak, dans etmek, semâ dönmek şöyle dursun yüksek sesle zikir bile yapmazdı. O, zikri hafi yani gizli zikir ile meşguldü.


Bu konuda daha geniş bilgi için; Merhum Abidîn Paşa’nin ‘Terceme ve Şerh-i Mesnevi Şerif c. 1, s. 17’ye ve Türkiye Gazetesi, Evliyalar Ansiklopedisi c. 4, s.273’ bakınız.

Posted in Genel, H.z Mevlana, Müzik - Musiki | Leave a Comment »

İhtiyar Çalgıcı

Posted by Site - Yönetici Aralık 13, 2015

İhtiyar Çalgıcı

İhtiyar Çalgıcı

Hz. Ömer zamanında bir çalgıcı çok güzel çeng çalardı.
Bülbüller onu dinlerken kendinden geçerdi. Çalgısından çıkan nağmeler, dinleyenleri bazan neşelendirir, bazan da insanın aklını başından alır, ruhunu kanatlandırır, hayal âlemlerinde gezdirirdi.

Zaman geçti, yaş ilerledi, çalgıcı ihtiyarladı. Güzelim sesi çirkinleştiği için itibardan düştü. Artık bir şey kazanamaz duruma gelmiş, bir dilim ekmeğe muhtaç olmuştu.

Bir gün, içi yanarak Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulundu. Rabbine, ”Allahım, sen bana uzun bir ömür, birçok fırsat verdin. Benim gibi değersiz kulundan ihsanını eksik etmedin. Yetmiş yıl, çeşitli günahlar işleyerek sana isyan ettim. Bir gün olsun rızkımı kesmedin. Artık kazancım yok. Bugün senin misafirinim. Sana konuk oluyorum. Çalgımı da senin için çalacağım” dedi.

Çengini alarak mezarlığa gitti. Medine mezarlığında bir hayli ağlayarak çeng çaldı. Sonra da çengini yastık yapıp uyudu.
O sırada, Halife Ömer’e de bir uyku hali geldi. Kendini uykudan alamadı. Âdeti olmadığı halde, o saatte uykuya daldı.
Rüyasında bir ses ona, ‘‘Ey Ömer, kulumuzu ihtiyaçtan kurtar. Mezarlıkta has bir kulumuz var. Beytülmâlden 700 dinar al, götür o kulumuza ver. Ona de ki: Şimdilik ihtiyaçlarını bununla karşıla. Paran bittiğinde tekrar gel.

Hz. Ömer rüyasında duyduğu sesin heybetiyle uyandı. Hemen hazırlığını yapıp mezarlığın yolunu tuttu. Mezarlığın çevresinde döndü dolaştı. Birkaç tur attı. Çalgıcı ihtiyardan başka kimseyi göremedi. Rüyasında bildirilen has kulun, ihtiyar çalgıcı olabileceğine ihtimal vermiyordu. Mezarlığı yeniden dolaştı. Aradı, taradı, başka bir kimseye rastlayamadı. Kendi kendine, ”İhtiyar çalgıcı nasıl olur da bana bildirilen tertemiz, hizmete lâyık bir kul olur?” diye düşündü.
Çölde avını arayan aslan gibi mezarlığın içini, dışını etrafını bir daha dolaştı. İhtiyar çalgıcıdan başka etrafta kimse bulunmadığına kanaat getirdi.
Karanlık içinde nice nurlu gönüller vardır diyerek, ihtiyar çalgıcının yanına gitti. Saygıyla oturdu. Aksırarak geldiğini haber verdi.

İhtiyar çalgıcı sıçrayarak uyandı. Karşısında emîrü’l-müminîn Hz. Ömer’i görünce şaşırdı ve korkudan titremeye başladı. Beti benzi attı. Oradan uzaklaşmak istedi ama yapamadı. İçinden, ”Yâ rabbi! Sen yardım et” dedi. Hz. Ömer, ”Benden korkma.
Sana, Hak Teâlâ’dan müjde getirdim. Selâm edip, hatırını soruyor. İhtiyaçların için bu parayı gönderdi. Bunları harca, bittiğinde bana gel” dedi.

Çalgıcı ihtiyar bunları duyunca utancından titreyip ağlamaya başladı. Bir hayli ağladıktan sonra, ”Rabbimle arama perde oldun” diyerek çengisini parçaladı. Ağlayıp, sızlayarak rabbine şöyle yalvardı:
Ey Allahım! İsyanla geçen ömrüme acı. Bir günümün bile kıymetini bilemedim. Ömrümü boş yere harcadım. Nefesimi şarkılar söyleyerek tükettim. Dünyadan ayrılacağımı unuttum.
Yazıklar olsun bana. Gün bitti akşam oldu. Allahım!
Verdiklerine razı olmayan nefsimi, sana şikâyet ve bütün yaptıklarıma da tövbe ediyorum.

Kaynak : Mesnevide Geçen Hikayeler

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Müzik - Musiki, Mesnevi’de Geçen Hikayeler - Mevlana, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: | Leave a Comment »

Kilise Müziği Ve Tasavvuf Müziği….

Posted by Site - Yönetici Şubat 17, 2015

Kilise Müziği Ve Tasavvuf Müziği,Müzik dinlemek harammi,Müzik dinlemek gunahmi….

Kilise Müziği Ve Tasavvuf Müziği….

[ Dinimize göre, müzik ile ibadet, necasetin, idrarın zemzem ile karıştırılması gibidir ]

Sirkeci Hoca Paşa Camii avlusunda, Regaib Kandili kutlamaları çerçevesinde, kadın erkek karışık müzisyenler tarafından “tasavvuf müziği” konseri verilmesi rezaletinden sonra, biraz da tasavvuf müziğinin dinimizdeki yerinden bahsetmek istiyorum.

Asırlardır, kandil geceleri, Kur’an-ı kerim okunarak, namaz kılınarak, mevlid okunarak, fakir fukara sevindirilerek ihya edilirdi. Artık bunlar geride kalacakmış. Batı ile her konuda “diyalog” kuruyoruz ya, dinlerarası “hoşgörü” tesis ediyoruz ya, bunun için onlara dini açıdan da benzememiz, uyum içinde olmamız lazımmış. Madem ki onlar Kilisede, ibadet olarak “Kilise müziği” çalıyorlar, bizim de, aynı gaye ile “tasavvuf müziği” çalmamız gerekiyormuş. Bundan böyle, kandil geceleri böyle kutlanacakmış!

Daha önce de, ilahiyatçı bir profesör yazısında, “Camilerde, resim sergileri açılmalı, klasik müzik, tasavvuf müziği konserleri verilmelidir. Yirmi birinci yüz yılda yaşıyoruz, dinde de değişim şart. Bunun için Kur’an felsefeleşmeli, Kur’an tefsirleri yeniden gözden geçirilmeli, zamana göre yeniden yorumlanmalıdır. Ben Londra’da kilisede, felsefe konuşmaları, Beethoven ve Mozartan örnekler dinledim. Resim sergileri izledim. Kilisede olanlar, camide de olmalıdır.” diyordu.
Bütün bunlar, dinde reform yapılarak İslamiyetin porotestanlaştırıılması, Kiliseye benzetilmesi gayretleridir. Halbuki müziğin her çeşidi Hıristiyanlık da dahil bütün dinlerde yasaktı.

Hıristiyanlık gibi bozulmuş, aslından uzaklaşmış dinlerde, ruhlar beslenemediği için, müziğe yönelindi; nefse hoş gelmesi ruhanî tesir sanıldı. İncilin yasakladığı müziği, papazlar, Hıristiyanlığa soktu. Bu şekilde Kilise cazib hale getirilmeye çalışıldı.
Batıdaki müzik, Kilise müziğinden doğdu. Bugün yeryüzünü kaplıyan bozuk dinlerin hemen hepsinde, müzik ibadet hâlini almıştır. Müzikle, nefsler keyiflenmekte, şehvânî duygular rahat bulmakta, ruhun gıdası olan ibadetler unutulmakta, insanları, alkolikler ve morfinmanlar gibi gaflet içinde, uyuşuk yaşatmakta, böylece çok kimsenin ebedî saadetten mahrum kalmasına sebep olmaktadır. Dinimiz insanları bu felaketten korumuştur. Eğer müzik dine girerse, bu dinin gerçek İslamiyetle bir ilgisinin kalmadığını anlamalıdır.
Aletsiz, çalgısız nağmeli sese teganni denir. Alet ile, çalgı ile birlikte olan insan sesine gına yani müzik denir. Gına haramdır. Gına ve teganni hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “İlk teganni eden şeytandır.” (Taberânî) “Gına, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalbde nifak hasıl eder.” (Beyhekî)

Dinimizde tasavvuf müziği diye bir şey yoktur. Müzik, azgın nefsin gıdası, ruhun zehiridir. Kalbi karartır. İslâmiyetten ve tasavvuftan haberi olmayan kimseler, dini, dünya kazançlarına alet edip tasavvufa, hatta ibâdetlere, mistik bir hareket olarak müzik sokmuşlardır. Müzik ile, ney ile ilgileri olmamasına rağmen, Mevlana hazretleri gibi tasavvuf büyüklerini de kendilerine alet etmişlerdir.

Kitab-ül-kırare’deki hadis-i şerifte, kıyamet alametleri sayılırken, “Kur’an-ı kerim mizmardan, yani çalgı aletlerinden okunur. Tecvid ile, güzel okuyanları, dine uyan hafızları dinlemeyip, musiki ile şarkı gibi okuyanları dinlerler” buyuruluyor. (Tergib-üs-salât)

İbni Arabi hazretleri (Müsamere) adındaki kitabında diyor ki:
Hadis-i şerifte, “Bir zaman gelir ki, müslümanlar birbirlerinden ayrılır, parçalanırlar. Dinden uzaklaşıp, kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar. Kur’an-ı kerimi mizmarlardan şarkı gibi okurlar. Allah için değil, keyif için okurlar. Böyle okuyanlara ve dinleyenlere hiç sevab verilmez. Allahü teâlâ bunlara lânet eder. Azab verir” buyuruldu.

Derin âlim, şeyh-ul-islâm Ahmed ibni Kemal efendinin Kırk Hadisinin tercümesinde, 39. hadis-i şerifte, “Mizmarlları kırmak için ve hınzırları öldürmek için gönderildim” buyuruluyor. Mizmar, düdük ve bütün çalgı aletleridir. Bu hadis-i şerifin manası, her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeği yasak etmek için emrolundum demektir.
İlahileri, mevlidi,. Salevatı şerifleri, çalgı ile, ney çalarak okumak tehlikeli bid’attir. İnsanın dinden çıkmasına sebep olur. Resulullah efendimiz, geldiği bir evde, küçük kızlar def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı def çalarak övmeye başladılar. “Benden bu şekilde bahsetmeyin! Beni övmek (mevlid, ilahi) ibâdettir. Eğlence, oyun arasında ibâdet caiz değildir” buyurdu. (Kimya-i saadet)
Dinimize göre, müzik ile ibadet, necasetin, idrarın zemzem ile karıştırılması gibidir. Dolayısıyla, samimi bir Müslümanın yapacağı iş değildir. Bu tür teşebbüsler, dine Hıristiyanların ibadetlerini sokarak İslamiyeti bozmak isteyen sinsi düşmanların, art niyetli kimselerin işidir.

Kaynak : Dinler Arası Diyalog Tuzagı – Mehmet Oruç

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Dinler Arası Diyalog Tuzagı, Güncel, Gündem, Genel, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Raks ve Coşmak – Def İle Ney İle Çalgı İle Zikir Ve İlahi Caizmi ?

Posted by Site - Yönetici Temmuz 27, 2014

Raks ve Coşmak - Def İle Ney İle Çalgı İle Zikir Caizmi

Raks ve Coşmak – Def İle Ney İle Çalgı İle Zikir Caizmi ?

(Sevap adına) raksetmek ve kendinden geçmeyi (coşmayı), ilk ihdas eden (dünya tarihinde ilk uyduran) kişi kimdir ?

Alttaki yazıyı okumanızı Tavsiye ederim…..

Kurtubî hazretleri , Turtûşî (r.h.) [1] hazretlerinden naklettiler.

Kendisine soruldu:
-“Bir kavim (bir topluluk), bir yerde toplanıyorlar. Kur’ân-ı kerimden bir şeyler okuyorlar. Sonra da, onların söyleyeni kendilerine şiir (ilâhî, kasîde, na’t ve benzeri) şeyler söylüyor. Raksediyorlar. Coşuyorlar, Def [2] çalıyorlar ve (yollarının büyüklerini) medhediyorIar...(Ney ve kaval gibi aletleri üflüyorlar [3] Böyle bir toplulukla hazır olmak ve onlarla beraber olmak helal mi değil mi?

Tarsûsî (r.h.) hazretleri buyurdular:
-“(Böyle yapan sevap ve ibâdet niyetiyle def çalan, methiyeler okuyan ve coşan) sofiyyenin yolu,
1- Betâlet (boş şeylerle meşgul olmak),
2- Cehalet ve,
3- Dalâlettir. (Yani sapıklıktır…)

islâm dini, Allah’ın kitabı (Kur’ân-ı kerim) ve Resûlüllah (s.a.v.) hazretlerinin sünnetinden başka bir şey değildir.
(Sevap adına) raksetmek ve kendinden geçmeyi (coşmayı), ilk ihdas eden (dünya tarihinde ilk uyduran) kişi Sâmiri’nin arkadaşlarıdır. (Sâmirinin yapmış olduğu buzağıya tapan Yahudîlerdir…)
Onlar, buzağı sesi gibi böğürmesi olan buzağı heykelinden bir ceset edindikleri zaman; ayağa kalktılar ve onun çevresinde raksetmeye başladılar. Ve kendilerinden geçtiler. İşte bu (raksetmek ve kendinden geçip coşmak) kâfirlerin dinidir.
Buzağıya tapan müşrik Yahudilerin dinidir .

Raks ve Ashâb?

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ve ashabı ise (hâşâ raksetmek, kendinden geçmek ve coşmak şöyle dursun), onlar, başlarında uçacak kuş varmışçasına vakar ve sükûnetle otururlardı

Raksedenlerin Yerleri?

Sultan ve sultanın naibine (idarecilerine) gereken vazife, (def çalarak rakseden, oynayan, coşan ve kendisinden geçenlerin) mescidlerde hazır olmalarına ve başka yerlerde toplanmalarına mâni olmaktır .
Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kişiye, onların meclisinde hazır olmak helâl değildir. Onların bâtıl işlerinde onlara yardım etmesi kesinlikle helâl değildir

Bu gün inkıtâya uğrayan tarikatların câhil halkı kendisine çekmek ve cezb etmek için, def çalmak, kendi şeyhlerinin medhiyyelerini okumak, raksetmek, dönmek, coşmak ve benzeri islâm dışı, Kur’ân-ı kerim ve Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünnetiyle ilgisi olmayan sapık faaliyetler içinde oldukları bir vakıadır.
Ve işin kötüsü bu sahte şeyhler, “Çırağlık” adı altında halktan aynî ve nakdî yardımlar toplayarak bu İşlerini devam ettirmektedirler.
Halkın çoğu onlara zekat ve sadakalarını vermektedir.
Halkın bunlara yapmış olduğu yardım da haramdır.
Günümüzde inkıtâya uğrayan tarikatları takip ettiklerini söyleyen kişilerin tek sermâyeleri, def çalmak, medhiyye okumak, raksetmek, yılan tutmak, yalan-yanlış muska yazmaktır.
Bu tür İnsanların âkibeti de gerçekten çok kötüdür.

Siverek’te özellikle bizim çevrede Sofi ibrahim’in unutulmayan bir hikâyesi vardır. Bir çok kitaba da geçen Sofu İbrâhimin hikâyesi sapık tarikat ehlinin en güzel Misâlidir.

Anlatırlar: Sofu İbrahim diye birisi vardı. 1930ların başlarında bu adam köylerde dolaşır, el defi çalar, beyit ve kasideler söyleyerek insanları başına topladıktan sonra kendisine şiş vurup, milleti etkileyerek dilenirdi. Onun nazarında halk, din adamlarını ve evliyayı haşa def çalan, rakseden, oynayan, coşan, kendisine debbûs (şiş) vuran ve sonra da kendi nefsi için dilenen aşağılık ve rezil kişiler sanıyordu.
Hatta onun bu tutumu bir çok kişinin dinden soğumasına sebep oluyordu. Orada bulunan eski eşkiyâlardan Osmanlı hapishanelerinde yatmış hapiste Kur’ân-ı kerimi öğrenerek tevbe etmiş bir zat, Sofu İbrâhimin hareketlerinin Kur’ân-ı kerim ve Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünnetiyie bağdaşmadığım İslâm dininin bu tür şeylerle asla bir ilgisinin olmadığını halka anlattı. Ama kimse ona inanmadı. Sofu İbrahim yine Fırat nehrine yakın bir köye gitti. El defini çıkarttı. Def çaldı. Halkı, kadın-erkek, kız oğlan, çocuk büyük bütün köylüyü başına topladıktan sonra, coştu. Kendi şeyhlerinin üzerlerine medhiyeler okudu. Sonra da debbûs edilen özel şişler çıkarttı. Kendisini orada herkesin gözünün önünde şişledi. Şişleri çıkarıp demledi. Sonra da halktan yiyecek ve para dilenmeye başladı. Köylüden topladığı eşyasını merkebine yükledi. Köyden dışarıya çıktı. Orada bir ağaç vardı. Dut ağacının altına oturdu. Merkebini ağaca bağladı. El defi ve diğer malzemelerini de yanına koyarak istirahata çekildi. Uyudu, Sonrasını Sofu İbrahim şöyle anlatır:
“-Köylerde dilenmekten yorulmuş, dinlenmek ve istirahat etmek için köyün kenarında bir ağacın altında uzanmıştım. Uyku ile uyanıklık arasında idim. Çok geçmedi. Baktım ki 1800’lerin sonlarında o civarlarda yaşamış olan “Deli seyyid” adında bir zat rüyama girdi. Savaşa gider gibi kuşanmıştı. Elinde kılıcı vardı. Büyük bir haşmet ve azametle üzerime geldi ve bana;
-Ey Sofu İbrahim! Sofu ibrahim! Sofu ibrahim!” diye bağırdı.
Onun sesinin korkusundan dudaklarım uçukladı. Konuşmasına devam etti.
-“Ümmeti Muhammed (s.a.v.) Allah’tan, Resûlullah’tan kitabullah’tan ve Din-i Mübîni İslâm’dan habersiz ve câhil bir şekilde yaşarken ve bilgiye muhtaçlar iken, sen sofu olduğunu söylüyorsun, tasavvuf ehli olduğunu İddia ediyorsun, onlara islâm dinini öğreteceğine onların dini duygularını istismar ediyorsun? Neden Allah’ı, kitabı, Resûlüllah’t dini ve İslam büyüklerini alet ederek dileniyorsun?
Dilencilik haram değil mi?
Senin dini istismar ederek halktan bir şeyler alman haram değil mi?
Senin yaptığın bu hareketinle bir çok kişinin dinden soğumasına, evliya ve gerçek sofu ve tasavvuf ehline düşman olmasına yol açıyorsun?…” Ben de;
-“Efendim zorla almıyorum! Halk kendi istek ve arzusuyla seve seve bana veriyorlar!” dedim… Daha da kızdı:
-Halk seni evliyâullah sanarak, hâl sahibi ve ermiş bir kişi olduğunu zannediyor. Halbuki sen Allah’ın düşmanısın! Ümmeti Muhammed (s.a.v.)’e acıyacağına, onlar için göz yaşı dökeceğine ve onların hidâyeti için çalışacağına sen insanları kendi maddî çıkarlarına alet ediyorsun?” Bu halinle sen bir zındıksın!” diye bağırdı. Bana kızdı. Ve kılıcını çekti. Karnıma vurup sırtımdan çıkarttı.
“Kim ahiret amel (iş)i ile dünya (malı kazanmayı) dilerse yüzünün güzelliği değişir, zikir (ve vird)i iptal edilir. Ve ismi (cehennem) ateş (in)de sabit kılınır.” Hadisi şerifini okuyarak gitti. Giderken de Ziya Paşanın şu beyitlerini mırıldanıyordu. “Lanet ola ol male ki, tahsiline anın Ya din ola, ya ırz-u namus ola alet”

Uyandığım zaman büyük bir ağrı ve sancı hissettim. Karnımda sanki, bir kılıç yarası vardı. Kılıç – vurulan yer kıpkırmızı olmuştu. Dilenmiş olduğum bütün eşyaları, el defini ve şişlerimi orada bırakıp yollara düştüm. Derdime çare aradım. Gitmiş olduğum bütün kapılar yüzüme kapandı. Kime derdimi ve ağrımı anlatıysam çare bulunamadı. Çok geçmeden Sofu İbrahim bağıra bağıra can verdi. Ölürken,
İlmi’ manevivâti ve mukaddesatı dünyaya alet etmeyin!
El defi çalmak, debbûs vurmak! Medhıye söylemek, coşmak ve raksedip kendinden geçmek Keramet değildir. İslâm diniyle alâkası yoktur. Kur’ân-ı kerim ve sünnetle ilgisi yoktur. Ben hatâ ettim… Bana bu yolu öğretenler benden daha çok hatalıdırlar!” diye haykırıyordu. Çok feci bir şekilde can verdi. Allah taksiratını bağışlasın. Çünkü onun hayatı sebebiyle bazı gerçekler gün yüzüne çıktı.[ Mütercim – İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri ]

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 9/249.

Dipnotlar :

[1] – Turtûşî: İmam Ebû Bekir Turtûşîdir. Asıl ismi Muhammed bin El-Velid, bin Muhammed bin Halef bin Süleyman, Ebû Bekir et-Tartûşî (veya Turtûşî’dir…) 1059 (h.451) tarihinde doğdu. İyi bir eğitim gördü. Hadis, tefsir fıkıh ilimlerinde büyük bir âlim idi. İskenderiyyede zengin bir hanım ile evli olduğu için hanımının parasıyla bir medrese inşa etti. O medresede yıllarca ilim okuttu. Zâhid, verâ sahibi evliya bir kişiydi. Bir çok kitap yazdı.
1- Muhtasarü’t-Tefsirü’s-Salebî Tartûşî tefsiri” diye meşhurdur.
2- Ed-Dua,
3- Siracü’l-Mülûk,
4- El-Havâdisü vel-bed’u,
5- Et-Tahrîmu’s-Simâ,
Özellikle sirâcü’l-Mulûk isimli kitabı her idarecinin mutlaka okuması gereken bir kitaptır. Tartûşî 1126 (h. 520) yılında Iskenderiyye’de vefat etti.

[2] – Def: Madenî küçük ziller takılmış deri gergili kasnaklı bir vurmalı çalgı âletidir.. Batı Müziğinde karşılığı
Tamburin”dir… Günümüz defleri dâire şeklinde yuvarlıktırlar. Eski deflerin 4 veya 8 köşeli olanları vardı.
Bu gün inkıtaa uğrayan bir çok tarikat erbabı bu çalgı aletiyle zikir yapmaktadırlar. Ve çalgı aleti olan defe kutsiyet vermektedirler. Def çalmakla sevap kazandıklarını zannetmektedirler. Mütercim.

[3] – “Ney ve kaval gibi çalgı aletlerini üflemek ibaresi, Ruhu’l-Beyanm kaynağı olan Hayâtü’l-Hayevânü’l-
Kubrâ kitabında bulunduğu için burada parantez içinde aldım. Bakınız: Hayâtü’l-Hayevânü’l-Kübrâ: c.
1,8.458, Demirî.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Müzik - Musiki, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: , | Leave a Comment »

Kötü arkadaş

Posted by Site - Yönetici Mart 19, 2013

muzik,Kötü arkadaş,Müziği Dine Sokmak...Müzik Harammı.tasavvuf Müziği haram,Müzikli ilahi haram..

Kötü arkadaş

Hâtem (ü’I-esam) ve Şakîk(İ Belhî) beraber sefere çıktılar. Fasık bir şeyh kendileriyle arkadaşlık etti.

Yolda çalgı aletlerini çalıyor, oynuyor ve teğanni edip söyle­yerek (onların manevî halvetlerini bozarak onları) rahatsız ediyor­du.

Hâtemü’l-esam (r.h.) hazretleri, Şakîk-i Belhî (r.h.)ın onu uyarmasını ve bu işi yapmasına mâni olmasını bekliyordu.

Şakîk-i Belhî (r.h.) bunu yapmadı. Ona hiçbir şey söylemedi. Yolun sonuna varıp; ayrılmak istediklerinde; bu fâsik şeyh, onlara:

-“Sizden daha ağır hiç kimse görmedim! Önünüzde her tür­lü makam ve alet çaldım, söyledim (hiç heyecana gelip) hiç bana bakıp aldırmadınız ve oyunlarıma katılmadınız,” dedi. (Şakîk-i Belhî yine ses çıkartmadı.)

Hâtem ü’I-esam:

-“Ey şeyhî Bizi mazur gör! Bu zât Şakîk-i Belhî’dir. Ben de Hâtem’im!” dedi.

Bunun üzerine fasık şeyh, tevbe etti. Çalgı âletlerini kırdı. Onlara talebe oldu. Onlara hizmet etmeye başladı. Bu (güzel sonuç üzerine) Şakîk-i Belhî, Hâteme:

-“Ricâlüllah’ın (Allah adamlarının) sabrı nasılmış gördün?” diye sordu.

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/392.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Hikayeler, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Müzik - Musiki, Ruhu`l Beyan Tefsirinden Kıssalar, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Etiketler: | Leave a Comment »

RUHUN DEĞİL NEFSİN GIDASI MÜZİK!

Posted by Site - Yönetici Ocak 16, 2011

tasavvuf  Müzigi, haramdırMüzik haramdır,Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır.,çan, zil, çıngırak,RUHUN DEĞİL NEFSİN GIDASI MÜZİK!

RUHUN DEĞİL NEFSİN GIDASI MÜZİK!

Simanın caiz olduğu ve caiz olmadığı yerler vardır. Bazıları, kitaplardaki sima kelimesini çalgı olarak tercüme ettikleri için mubah çalgılar da var zannedilmektedir. Aşağıdaki yazıların tamamı İslam âlimlerinin kitaplarından alınmıştır. Nereden alındığı da sonunda yazılıdır. Kendimize ait tek cümle yoktur.
Aletsiz, çalgısız nağmeli sese sima denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. Gına haramdır. (Dürr-ül mearif)
Lokman suresinin 6. âyetindeki lehv-el hadis ifadesini âlimler musiki, çalgı aleti olarak bildirmiştir. İbni Mesud hazretleri yemin ederek lehv-el hadis’ten kasıt, çalgı aleti ve musiki olduğunu söylemiştir. (Tefsir-i ibni kesir, Tefsir-i medarik) [İbni Mesud gibi büyük bir zata inanmayan cahillere ne denir ki?]
(Mevahib-i aliyye) ismindeki tefsirde, lehv-el hadis âyeti şöyle tefsir ediliyor:
Yalan hikayeler yazarak veya şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’an dinlemelerine engel olmaya çalışanlara Cehennem ateşini müjdele! (Mevâkib tefsiri)
Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Üçü hariç, her lehv bâtıldır.) [Deylemi]
Demek ki lehv, bir oyun, bir eğlence, bir çalgı olduğu için böyle buyuruluyor.
Müfessirler, İsra suresinin 64. âyetinde şeytana, (Vestefziz… bi savtike [Sesinle oynat]) demenin çalgı ile oynat demek olduğunu, bu âyetin, her çeşit çalgıyı haram ettiğini bildirmişlerdir. (Şeyhzade)
Müfessirler Enam suresinin 70. âyetini, (Dinlerini [şarkı ile, musiki ile] oyun ve eğlence haline sokanlardan uzak dur) şeklinde tefsir etmişlerdir.
(Şimdi siz bu söze [Kur’âna] mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz gafletle oynuyorsunuz.) [Necm 59-61]
Medarik tefsirinde entüm samidün ifadesi, (Kur’an okunduğunu işittikleri zaman onu dinletmemek için teganniye [şarkı türkü söyleyerek şamataya] başlarlar, oynarlardı) diye açıklanıyor. İbni Abbas ve Mücahid hazretleri de bu ifadenin şarkı olduğunu söylemiştir. (İgaset-ül-Lehfan)
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Peygamberin emrine uyun, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]
(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 3, 4]
(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]
(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]
(Kur’anı sana insanlara açıklayasın diye indirdik.) [Nahl 44]
Şimdi Resulullah efendimiz, yukarıdaki âyet-i kerimeleri nasıl açıklamışsa ona bakalım:
(İlk teganni eden şeytandır.) [Taberani]
(Sesini gına ile yükseltene şeytan musallat olur.) [Deylemi]
(Rahmet melekleri, ceres, [çan, zil, çıngırak] bulunan yere girmez.) [Nesai]
(Rahmet melekleri, köpek ve çan bulunan kafileye yaklaşmaz.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
(Ceres, şeytanın mizmarıdır.) [Müslim, Ebu Davud, Nesai] [Mizmar çalgıdır]
(Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır. Parası da haramdır. Kimin eti haramdan beslendi ise, ona Cehennem ateşi layıktır.) [Taberani]
(Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde tapınılan putları kaldırmamı emretti.) [İ.Ahmed]
(Bir zaman gelecek, ümmetimden bazısı, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi, mizmarı [çalgıyı] helal addedecektir.) [Buhari]
(Musiki, kalbde nifak hasıl eder.) [Beyheki]
(Suyun otu büyüttüğü gibi, şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Allah’a yemin ederim ki, suyun otu büyüttüğü gibi, Kur’an ve zikir de, kalbde imanı büyütür.) [Deylemi]
(Rabbim bana içkiyi, kumarı, darbukayı ve şarkı söyleyen kadınları haram kıldı.) [İ. Ahmed]
(Resulullah çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.) [Begavi]
(Ümmetimden bazıları, içkilere başka isim vererek içerler. Şarkıcı kadın ve çalgı aletleriyle eğlenirler. Allahü teâlâ, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar.) [İbni Mace]
(Şu beş şey zuhur ederse, ümmetimin helaki hak olur: Birbiriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesi.) [Deylemi, Hâkim]
(Ben, mizmarları [çalgıları], putları yok etmek için de gönderildim.) [İ.Ahmed, Ebu Nuaym, İbni Neccar]
(İblis, yer yüzüne indikten sonra, ya Rabbi bana ev ver dedi. Hamamlar senin evin. Yemek istedi. Besmelesiz yenen yemekler senin denildi. Müezzin istedi. Mizmarlar [çalgılar] müezzinin denildi. Yazıların dövme, hadislerin yalandır. [elçin] kâhinler, falcılar, tuzağın da kadınlardır.) [İbni Ebiddünya, İbni Cerir]

MÜZİK RUHUN DEĞİL NEFSİN GIDASIDIR
Hamd; ancak Allah’a mahsustur. Salât-ü selâm; Rasûlullah’ın, O nun A’li ve Ashab’ının ve de Kıyamete kadar onların yoluna ittiba edenlerin üzerine olsun…
Allah’ın kullarını saptırmada ve O’nun yolundan kaydırmada Şeytanın kullandığı araçların başında müzik ve türevleri olan şarkılar, türküler vb. gelmektedir.
Müzik, İnsanın dili ve kalbinde meydana getirdiği kötü etkilerden dolayı Allah’ın Kitabının dinlenilmesine bir set olmaktadır. Böylece Kuran- kerimde bildirilen şeylere karşı bir gaflet meydana gelir ve şeytanın yolu açılmış, Rahmanın yoluna engel konulmuş olur.
Müzik, İnsanı gaflete sevk ederek, namazla kaim olan ve erişilen tüm güzelliklerin aksi etkiler doğurur. Namazın kötülük ve aşırılıktan menetmesine karşın, müzik bunlara yol açar. Müziği kendinden bir parça haline getiren bir kimse, bu haliyle Allah Azze ve Celle nin hoşnut olacağı yola asla ulaşamaz.
İnsanların beyinlerini kontrol altına almada müziğin büyük bir etkisi vardır. Yahudi, Hıristiyan ve diğer işbirlikçilerinden müteşekkil Şeytan orduları, uluslararası iletişim ağını ellerine geçirerek korkunç bir şekilde nefisleri tahrik edici unsurları kullanmaya başladılar. Bunun için kadın erkek şarkıcılardan bir ordu tesis ettiler.
Allah Azze celle’nin, hakkında hiçbir hüküm indirmediği bu fiillerini içki ve maddeyle pekiştirdiler. Ancak bundan sonra halkları İslama karşı birtakım hedeflere hizmet eder bir hale getirebildiler. Genç kızlarımızı insan görünüşlü kurtların pençesine düşüren nice şarkıların varlığı bir vakıadır. İslam vahdetinden uzaklaştıran, İslam’ı karalayan ırkçı yada yöresel gazellerin, ilhâdi (ateist) düşüncenin yayılmasında çok etkisi olmuştur…
Şarkı nedir: Birtakım duyguları tahrik kastıyla, seslice bir ritim takip edilmek suretiyle okunan şiir ya da nesire şarkı denir. Çalgı aletleri eşliğinde olabileceği gibi, alet yardımı olmaksızın da söylenebilir.
Müzik nedir: Yunan asıllı (fr. musique; lat. musica; yun. musikeden) bir kelime olan müzik, Ud, keman, davul, ney, darbuka vb. âletlerle yapılan sanat dallarının tümüne verilen addır.
Alimler müzik, şarkı ve türküleri sevk ettiği unsurlardan dolayı çeşitli terimlerle adlandırmışlar, boş söz (lehv); hevâ, batıl, yalan söz (zûr); ıslık (mükâ); alkış (tasdiye); zinâ davetçisi (rukiyyetüzzinâ); şeytan sesi (savtuş-şeytân); nifak yeşerten (münbitun-nifak) gibi isimleri onu tarif etmek için kullanmışlardır.

Müziğin özellikleri ve zararları kısaca şunlardır:

* Haramlara teşvik eder ve onları güzel gösterir.
* Fıskı, fücuru ve azgınlığı emreder.
* Nefsi şehevi fiillere iter.
* İnsanın adalet ve mürüvvetini giderir
* Kalbi meşgul ederek Allah’ın zikrinden alı kor.
* Kalbi karartarak iyilik ve kötülüğü ayırt edemez bir hale getirir.
* Şeytani hal ve fiillere güç vererek kötü işlerin yolunu açar.
* İnsanın sözlü ifade yeteneğini azaltır, zihni boş ve faydasız şeylerle meşgul eder.

Hüküm açısından, teganni çeşitleri Şarkı ve türküler, mübah ya da haram olmak üzere hüküm açısından ikiye ayrılır:
Mübah teganniler: Çalgı aletleriyle eşlik edilmeksizin sadece bir nâmeyle ve seslice ardı ardına söylenen sözlerdir brda şiirdir . Ancak, bunun mübah olması için bazı şartlar vardır:

1. Muhtevasında: İçkiye, kadına teşvik, İslam ve Müslümanlarla alay etmek, kafirleri övmek gibi Islama aykırı sözler bulunmamalı.
2. Erkeklerin görmemesi için yeterli önlemler alınmış olsa da, erkeklerin duyma ihtimali varsa eğer, bülûğ çağına ermiş bir kadın tarafından söylenmemeli.
3. Farzların edasını engellememeli, sonuçta buna sevk etmemeli.
4. Aşırılığa gidilmemelidir.

Mübah Olan Teganni Çeşitleri:

1- İş ve çalışma sırasında: İş esnasında sıkıntıyı azaltmak, bıkkınlığı gidermek ve azmi artırmak için söylenen ilahiler, marşlar ve güzel nağmeler.
2- Savaş kasidesi ve nağmeler. Mücahidleri teşvik etmek için söylenir.
3- Beşikteki çocuğu sakinleştirmek için annenin söylediği ezgi ve ninniler.
4- Kadınların düğün, sünnet merasimleri ve bayramlarda alet kullanmadan ya da yalnız zilsiz tef kullanarak söyledikleri ezgi ve dizeler. Ancak bu durumda, tefden başka çalgı aletinin olmamasına, erkeklerin değil kadınların çalmasına, tefin kenarlarında zil bulunmamasına, ayrıca aşırılığa giderek bu ruhsatın aşılmamasına dikkat edilme zorunluluğu vardır.

Haram teganniler:
Yukarıdaki şartları taşımayan her tür melodi, ezgi, şarkı ve türkü çeşidi bu gruba dâhildir.
Çalgı aleti eşliğinde söylenen her nevi ezgi, şarkı ve türkü haram olan gruba girer. Dolayısıyla bunlar, farzın edasını engelleyen; İslama aykırı sözler ihtiva eden; kadının erkeğe hitaben söylediği, içkiye, fuhşa çağıran; harama götüren; ehl-i fücûrun besteleyip söylediği haram sınıftan olup kesinlikle caiz değildir.
Bunların tümü Allah’ı anmaktan alı koyar ve insanın yaratılış gayesi oları Allah’a kulluktan tamamen uzaklaştırır.

KUR’AN-DAN DELİLLER

Birinci ayet: “İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş sözü (lehvel-hadîsi) satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.”(Lokman, 6)
Abdulah b. Mesud Radıyallahu Anha, lehvel hadisin ne olduğu sorulduğunda, Allah’a andolsun ki, bu çalgıdır diye cevap verdi ve bunu üç kere tekrarladı. Sahabenin önde gelenlerinden İbni Abbas, İbni Ömer ve Cabir b. Abdullah Radıyallahu Anhum da lehvel-hadîsin şarkı olduğunu söylemişlerdir. (İbn Kesir, Taberi)
Tefsir usulünde, Sahabe sözü ve icma ettikleri takdirde Tâbiin sözünün de delil kabul edildiği bilinen bir kuraldır. Bu ayetle ilgili olarak da Sahâbe ve Tâbiin’in tamamı, aksi hiçbir görüş olmaksızın lehvel-hadîs’i müzik olarak tefsir etmiştir.
İkinci ayet: “Allah, (Şeytana defol) git dedi. Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki, Cehennem hepinizin cezasıdır. Mükemmel ve tam bir cezai Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (davetinle) yerinden oynat (şaşırt): Süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına ve evlatlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. (Onları oyala dur.) Şeytan insanları aldatmadan başka bir vaadde bulunmaz. Şurası muhakkak ki, benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın (hakimiyetin) olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabb’in yeter.” (isra-63/65)
Tabiinden olan müfessirlerin imamı Mücahid Rahmetullahi Aleyh, bu ayetteki sesinle (bi-savtike) ifadesiyle ilgili olarak; bu; şarkı, müzik, çalgı aletleri, boş ve batıl sözlerdir demiştir. Dahhâk b. Mezâhim de, çalgı aletlerinin sesidir demiştir. (Tefsir Kurtubi 10/288)
Üçüncü ayet: “Şimdi siz bu söze -Kur-âna- mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz habersizce eğleniyorsunuz?” (Necm- 59/61)
İbni Abbâs Radıyallahu Anhüm ayetteki eğleniyorsunuz ifadesinin şarkı olduğunu söylemiştir. Zira Yemen lehçesinde, bizi eğlendir (Esmid lenâ) denildiğinde, bize şarkı söyle (ğanni lena) anlamı kastedilir. Mücâhid Rahmetullahi Aleyh de buradaki ifadenin anlamının, şarkı olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Yemenliler, falan eğlendi (semede fülân) dedikleri zaman, (ğanne fülân) falanın şarkı söylediğini anlatmak isterler. (İğasetül-Lehfan.1/258)
Dördüncü ayet: “Onların (müşriklerin), Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve alkıştan başka bir şey değildir.” (Enfal, 35)
Islık çalmak (mükâ), alkış (tasdiye); nağme ve tempo tutmak gibi davranışlardır.

MÜZİK RUHUN GIDASIMI!
Bazı kimselerin diline doladığı ve çok garip olan bu söz, Kur’ândan ve Sünnetten kopanları insanların, eksikliğini yüreklerinin derinliğinde hissettiği bir boşluğu doldurmak, ne olursa olsun kendisiyle her zaman güçlü oldukları kaynaklara dönmesini engellemek amacıyla üretilmiş basit felsefeden öte bir şey değildir.
Böylece Allah düşmanları kendilerince alternatif(!) bir din oluşturma eğilimi göstermiş insan maneviyatına, ihtiyaç duyduğu desteği müzikle verebilecekleri vehmine kapılmışlardır. Bununla da kalmayıp, bu yolla halkları ve en önemlisi gençleri etki altına almayı başarmışlardır. Hatta bu doğrultuda sözde İslami olan “yeşil pop”(!) tartışmaları bile yapılmaya başlanmıştır. Müslümanları dağın öte yanındaki büyük felaketi görmeye ve yükümlü olduğumuz sorumlulukları eda etmeye davet ediyoruz… Ruh, ancak böyle gıdalanır!
Son olarak…
İslam’da müziğin hükmü açıklandıktan ve müslümanın bundan uzak durması, kaçınması gereken haramlardan biri olduğu belli olduktan sonra, bu günaha düşen kimse artık, Allah Teala ve Rasûlü (S.A.V.) in emrine boyun eğmeli ve teslimiyet içinde olmalıdır ki, hayat bulsun:
“Ey İman edenler! Hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlüne (onların çağrılarına) uyun…” (Enfâl, 24)
Şayet kişi, böyle bir günahın içinde değilse, artık Allah’a hamdederek, hak üzere sabit kalmasını O’ndan dilesin ve kardeşlerine nasihatta bulunsun

Bu yazıyı gönderen degerli  ŞERİFE ŞEVVAL KARDELEN hocamizdan Allah razı olsun,Sizlerinde dualarını bekleriz.

.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şerife Şevval Kardelen | Etiketler: | 3 Comments »

ÇALGILI -MÜZİKLİ İLAHİLER MODASI

Posted by Site - Yönetici Aralık 19, 2010

tasavvuf muzigi,muzikli ilahiler,musiki,muzik,RUHUN DEĞİL NEFSİN GIDASI MÜZİK!

ÇALGILI – MÜZİKLİ – İLAHİLER MODASI

Zamanımızda dans edecek derecede disko müzikleri gibi ilahi söyleme ve bunlara rağbet etme modası aldı başını gidiyor, din istismarcıları buluğ çağına girmiş kadın olma sıfatlarına malik genç kız çocuklarını bile para için ağlatarak sahnelere çıkarıyor ve bunlar vasıtası ile müslümanların inanç ve i’tikadlarını ifsad edip onları sömürüyorlar. Allah-ü teala kendisinin razı olduğu amelleri gerek kitabında gerek Resulleri vasıtası ile bildirmiştir, bildirdikleri emirler içersinde de; haşa “çalgılarla beni anın bana şükredin dememiştir..!” Hatta Resulullah “sallallahu aleyhi ve sellem” bu tür ilahilerin okunduğu mecliste en ön sırada oturmuş olsa hangi müslüman çalgılar ile kadınlı kızlı Allah’ı anabilir O’nu zikredebilir..? Allah insaf versin…

Dinimizislam.com tarafından İslam kitaplarından alıntı yapılan alt daki fetvaları elinizi vicdanınıza koyarak okuyun hangi alim neyi delil göstererek müziğe ruhsat veya izin vermiş bir tane bulamazsınız.Acizliğimiz ve kulluğumuz münasebeti ile bizlerden hatalar ve günahlar eksik olmaz fakat bu demek değildir ki işlediğimiz hata ve günahlardan müsterih olup onları beğenip taktir edelim böyle bir tutum bizlerin imanını zedeler hatta Allah korusun kati nasslardan birini inkarımız sebebi ile imanımızdan bile oluruz.

***

Nasslardan hüküm çıkaran ulemanın açıklamaları şöyledir:

İSLAM ALİMLERİ BUYURUYOR Kİ:

İbni Hibban’ın bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah, develerin boyunlarındaki ceresleri [çanları] çıkarmıştır. Halbuki çan şehveti tahrik etmez. Çan bulunan yere rahmet melekleri girmiyor. Artık çalgıyı, çalgı aletlerini siz düşünün. Şeyh-ul-İslâm Ahmed İbni Kemal efendi hazretleri Kırk Hadis kitabında buyuruyor ki:

(Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) hadis-i şerifindeki mizmar, bütün çalgı aletleridir. Bu hadis-i şerif, her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmektedir.

Hazret-i Ebu Bekir, iki küçük cariyenin def çalıp şarkı söylediklerini gördü ve onları azarlayarak “Şeytanın çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. (Buhari)

Hazret-i Ömer, ihramlı bir toplulukta şarkı söyleyen birine, “Allah senin ibadetini kabul etmesin” dedi. (İbni Ebid-dünya)

Eshabı kiramdan Enes bin Malik hazretleri “En pis kazanç, şarkı ve çalgı aletleriyle kazanılandır” dedi. (İbni Ebid-Dünya)

İbni Abbas hazretleri, “Çalgı aletleri haramdır” dedi. (Beyheki)

Âişe validemiz, bir evde şarkı söyleyen birini görünce ona, “Yazıklar olsun sana. Bu şeytandır, bunu çıkarın dışarı” dedi ve onu çıkardılar. (Buhari)

Fudayl b. İyad hazretleri, “Müzik ve şarkı, zinanın teşvikçisidir” dedi. (İbni Ebid-dünya)

Şeyhül İslam Ahmed İbn-i Kemal Paşazade,Risale-i Münire’debuyuruyor ki:

Cevâhir-i Fetâvâ kitabında (Raks [oyun], şarkı ve çalgı haramdır) diyor. İstihsân kitabında çalgı dinlemenin haram olduğu bildiriliyor. Hidâye kitabının sahibi, (Şarkı söyleyenin şahitliği kabul edilmez) diyor. Tefsir âlimlerinin büyüklerinden İmam-ı Kurtubi, “şarkı söylemek, ney çalmak ve raks etmek icma ile haramdır” diyor. Abdülkadir-i Geylani’nin (Raksa helal diyen kâfir olur) fetvası vardır. (Vesiletü’n Necat kitabı)

Şeyh Muhammed Rebhami hazretleri buyuruyor ki:

Saz, tanbur, def, ney ve diğer çalgı aletlerini çalmak, Allahü teâlânın emrini tutmamak olur.” (Riyad-ün-Nasıhin)

İmam-ı Şa’rani hazretleri buyuruyor ki:”Hakim-i Tirmizi’nin Nevadiru’l Usul adındaki kitapta rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem efendimiz, (Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez) buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, (Cennet ehlinin okuyucularıdır) buyurdu. (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi)

İmam-ı Birgivi hazretleri buyuruyor ki:

Saz dinlemekten kulaklarını korumalıdır.” (Risale-i Birgivi)

Şarkı, Kitap ve Sünnetle yasaklanmıştır.” (İmam-ı Kurtubi)

Şarkı ve müzik aletlerinin haram olduğu konusunda icma vardır.” (İbni Salâh)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

İmam-ı Şami, Mültekıt kitabında (Hiçbir âlim, teganniye mubah demedi) buyurdu. (mektubat-i rabbani 266. mektub)

Kur’an-ı kerimi musiki perdelerine uydurarak okumak haramdır.” (Fetava-i Bezzâziyye)

Çalgı çalmanın haram olduğu, icma ile bildirildi.” (Makamat-ı Mazheriyye)

Çalgı çalarak veya oyun arasında Kur’an okuyan kâfir olur.” (Tergib-üs-salât)

İmam-ı Münavi hazretleri (Nikahı herkese duyurun! Bunun için de, camide yapın ve def çalın) hadis-i şerifini açıklarken, (Mescitlerde def çalınmaz. Hadis-i şerif, mescid dışında çalınmasını, mescitte yalnız nikah yapılmasını emrediyor) diyor. (Hadika)

Dümbelek, ney, saz çalmak haramdır.” (Tahtavi şerhi)

(Mevlana hazretleri ney çalmamış ve dinlememiştir sonradan mevleviliğe sokulmuştur, kendisi zikrin bile gizlisini yapar idi.)

Teganni ile okuyan bir imamın arkasında kılınan namazın iadesi gerekir.” (Halebi)

Kur’an-ı kerimi, Arap şivesine uygun, tecvid ile ve güzel ses ile okumalıdır. Ebu Davud’daki hadis-i şerifte, (Kur’anı güzel sesle okuyun) buyuruldu. Yani “Allah’tan korkarak okuyun” demektir. Bu da, tecvid ilmine uyarak okumakla olur. Yoksa, harfleri, kelimeleri değiştirerek, manayı, nazmı bozarak teganni ile okumak haramdır. (Berika)

Teganni haramdır.” (Tıbb-ün-nebevi)

Kur’an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek haramdır. Burhâneddin-i Mergınânî hazretleri buyurdu ki:

Kur’an-ı kerimi teganni ile okuyan hafıza, ne güzel okudun diyen kimsenin imanı gider. Tecdîd-i iman gerekir. Kuhistânî de, böyle yazmaktadır. (Dürr-ül-müntekâ)

Teganni ile şarkı söylemek ve dinlemek haramdır. Tekkelerde ilahiler okuyarak raks etmek, oynamak, dönmek haramdır. Şimdi, dinden haberi olmayan fasıklar, böyle tarikatçılık yapıyorlar.” (Fetava-yı Hindiyye 5 Cild 352. sahife)

Allame Zahirüddin bin Cafer diyor ki:

(Mevlidde, salihlerle salevat okumak, her zaman sevaptır. Fakat, buna haram karıştırmak, mesela çalgı, şarkı, raks gibi şeyler yapmak büyük günah olur.)

Büyük âlim ibni Arabi hazretleri Fütuhat-ı Mekkiyye kitabında, raks ile ve dönerek olan simanın yasak olduğunu bildirmiştir. (Mektubat)

Sima esnasında raks (dans) günahtır.” (Merec-ül-bahreyn)

Kitab-ül-kırare’deki hadis-i şerifte, kıyamet alametleri sayılırken, (Kur’an-ı kerim mizmardan, [çalgılardan] okunur) buyuruluyor. (Tergib-üs-salât)

Ney de, diğer çalgılar gibi asla caiz değildir. Eğlence ve para kazanmak için şarkı söylemek haramdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek, raks etmek caiz değildir.” (Redd-ül Muhtar- İbni Abidin)

Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyanın büyüklerinden olan Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı. Musiki dinlemedi ve raks etmedi. Zikrin kalb ile, sessiz olacağını Mesnevi’de bildirmektedir.” (S. Ebediyye)

Raks ile, söz ile [şarkı, çalgı ile] başkalarını eğlendiren şahit olamaz.” (Mecelle m. 1705)

İlahi, hasta olmayan kalbi yumuşatır, haram olmaz. (ilahiler ile) Çalgı çalmak ise bütün âlimlerce haramdır. (Makamat-ı Mazheriyye)

Hak sevgisi ile sima dinleyen sıddık, nefse uyup dinleyen zındık olur.” (Siyerül-aktab)

Sıkıntı gidermek için, kendi kendine nağme okumak caizdir. Fakat, başkalarını eğlendirmek için okumak caiz değildir. Her çalgı haramdır.” (Ahlak-ı alaiyye)

Keyf ve eğlence için, her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır. Yalnız savaşta, askerin moralini kuvvetlendirmek için, bando, mızıka çalmak ve bunlara sulhta da hazırlanmak ve düğünlerde davul, def çalmak caizdir. Mescitlerde her çalgı haramdır.” (Ukud-üd-dürriyye)

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:

Eğlence veya para kazanmak için başkalarına şarkı söylemek, sözbirliği ile haramdır. Çalgı ile raks etmek büyük günahtır. Sıkıntısını gidermek için kendi kendine şarkı söylemek günah değildir. Çalgı olarak, yalnız kadınların düğünlerde def çalması caizdir.” (Redd-ül-Muhtar)

Fısk ve içki içilen yerlerde çalgı çalmak ve bunu dinlemek haramdır. Resulullah çobanın kavalını işitince, parmakları ile mübarek kulaklarını kapadı ise de, yanında bulunan Abdullah bin Ömer’e kulaklarını kapamasını emretmedi. Bu da, elde olmadan duymanın haram olmadığını göstermektedir. Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünlerde ve askerlikte davul çalmak da caizdir. [Okullarda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir.] (Hadika)

Def, tambur ve her çeşit çalgıyı evinde, dükkanında bulundurmak, kendisi kullanmasa bile, satmak, hediye etmek, kiraya vermek günahtır.” (Berika)

Müzik, nefsin gıdası, ruhun zehiridir, kalbi karartır.” (Dürr-ül mearif)

İlahileri çalgı ile, ney çalarak okumak bid’attir. Harama helal diyen ve haramı ibadete karıştıran kâfir olur.” (S.Ebediyye)

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

Resulullah efendimiz, geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [mevlid, ilahi] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

[Bazıları, bu hadis-i şerife istinaden kadınların şarkı söylemesinin ve çalgının caiz olduğunu söylüyorlar. Şarkı söyleyenler cariye idi. Cariyenin avret yeri erkeğinki gibidir. Sesi de avret değildir. Hür kadınların sesi de avrettir, saçları kolları da avrettir. (Hadika, Berika)]

Her çeşit çalgı dinlemek haramdır.” (Fetava-i Bezzaziyye, Hadika, Ahlak-ı alaiyye)

Müzik bütün dinlerde büyük günahtır.” (Dürr-ül-münteka)

İncilin yasakladığı müziği, sonradan papazlar Hıristiyanlığa soktu.” (Mevahib-i ledünniyye şerhi Zerkani)

Bu yazıyı gönderen degerli  ŞERİFE ŞEVVAL KARDELEN hocamizdan Allah razı olsun,Sizlerinde dualarını bekleriz.

.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, Şerife Şevval Kardelen | Etiketler: , , | 6 Comments »

MÜZİK – Teganni, Raks ve Semâ caizmi ?

Posted by Site - Yönetici Haziran 20, 2010

MÜZİK – Teganni, Raks ve Semâ caizmi,tasavvuf muzigi caizmi,muzik haram

MÜZİK – Teganni, Raks ve Semâ caizmi ?

İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmedel-Fârûkî es-Serhendî (k.s.) hazretlerinden:

Raks, (mûsıkî refâkatinde yapılan düzenli hareket) ve semâ (dönmek), hakîkatte oyun ve eğlenceden ibârettir. Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi tegannîden men için inzâl buyurmuştur:

İnsanlar arasında, (bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve bir eğlence için)boş lafa müşteri çıkan adam vardır. (S. Lokman, 6)

“İbn-İ Abbas (r.a.)’ın talebesi ve tabiînin büyüklerinden Mücâhid (r.a.) şöyle dedi:

Bu âyetİ- kerîmede geçen lehve’l-hadîs’ yani boş laf, tegannî(şarkı, türkü söylemek)dir. Medârikte ise, Lehve’l-hadis; kıssa, hikâye, yatsıdan sonraki konuşma ve şarkı-türkü söylemektir’ denilmektedir. İbn-İ Abbas ve İbn-i Mes’ûd (r.anhüm), bunun mânâsının tegannî olduğuna dâir yemin etmişlerdir.

O kimseler ki, yalancı şâhidlik etmezler.” (S.Furkân, 72)âyetİ- kerîmesini îzah ederken Mücâhid(r.a.) şöyle demiştir:Yani şarkı ve türkü söylenen yerlerde bulunmazlar.’

“İmam-ı Hüdâ Ebû Mansûr-i Mâtürîdî (r.a.)’den nakledildiğine göre, şöyle demiştir: Zamanımız kurrâlarından birine, tegannî ile Kur’an okurken, güzel okudun diyen kimse kâfir olur… Karısı kendisinden boş olur… Allah Teâlâ, onun hasenâtını iptal eder!

“Ebû Nariddebbûsî’nin bildirdiğine göre, Kaadı Zahîreddîn-i Harzemî (r.a.) şöyle buyurmuştur:“Bir şarkıcıdan veya başka bir yerden şarkı veya benzerî bir şey dinleyen, veya başka bir haram iş gören kimse; bunu inanarak veya inanmayarak güzel kabul etse, derhal mürted olur. Zira, dînin hükmünü bâtıl saymış olur. Dînin hükmünü bâtıl sayan bir kimsenin mü’min olmadığında bütün müctehidler ittifak etmişlerdir. Cenâb-ı Hakk, bu gibi şeylerden bizleri muhâfaza eylesin!

Tegannînin haram olduğuna dâir âyetler, hadîsler ve fıkhî rivâyetler o kadar çoktur ki, saymak zordur. Vaziyet anlatıldığı gibi olunca, bir şahsın, tegannînin mübah olduğuna dâir nakledeceği mensuh (hükmü kalkmış) bir hadîs veya şâz (hükümsüz)bir rivâyete îtibâr edilmez. Zira hiçbir fakîh, hiçbir vakit tegannînin mübah olduğu hakkında fetvâ vermemiştir. Raksedip ayakları vurmayı câiz görmemiştir. Nitekim bunlar, İmâm-ı Hümâm Ziyâeddîn-i Şâmî’nin, Mülkayıt isimli risâlesinde anlatılmıştır.

Sofiyyenin (tasavvuf erbâbının)amelleri, helâl ve haram mevzuunda senet değildir. Fakat onları ayıplayamayız da; mâzur görürüz. İşlerini Allah’a bırakınız.

Helâl ve haramı anlamakta, İmâm Ebû Hanîfe, İmâm Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed (rahimehullah)’in kavilleri mûteberdir. Şiblînin ve Ebû Hüseyin Nûrî(k.s.)’nin amellerine bakılmaz.

Bugün, şeyhlerinin amellerinden başka bir şeye bakmayan ve kulak asmayan sofiyye, raks ve semâ’ı dinleri ve şerîatleri hâline getirmişlerdir. Şeyhlerinin amellerine istinad edip, onu, tâatları ve ibâdetleri olarak kabûl etmişlerdir. Onlar öyle kimselerdir ki, dinlerini bir oyun bir eğlence haline getirmişlerdir…(S.A’râf, 51)

Yukarıdaki rivâyetlerden anlaşılmış oluyor ki; bir kimse, haram bir fiili güzel kabul ederse, İslâm zümresinden çıkar, mürted olur. Bunun üzerine, semâ ve raksmeclisine tâ’zim etmenin; hatta, onu ibâdet ve tâat hâline getirmenin şenâetini (fenalığını) düşünmek lâzımdır!..” (Mektûbât, 1, 266)


Kaynak : 17-18 Ekim 1997 Fazilet takvimi

..

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | 1 Comment »

Kur’an Ve Sünnet’te Müzik

Posted by Site - Yönetici Şubat 14, 2010

Raks ve Coşmak - Def İle Ney İle Çalgı İle Zikir Caizmi

Kur’an Ve Sünnet’te Müzik

Allah’ın kullarını saptırmada ve O’nun yolundan kaydırmada Şeytanın kullandığı araçların başında müzik ve türevleri olan şarkılar, türküler vb. gelmektedir. Müzik, İnsanın dili ve kalbinde meydana getirdiği kötü etkilerden dolayı Allah’ın Kitab’ının dinlenilmesine bir set olmaktadır. Böylece Kuran’da bildirilen şeylere karşı bir gaflet meydana gelir ve şeytanın yolu açılmış, Rahmanın yoluna engel konulmuş olur.

Müzik, İnsanı gaflete sevk ederek, namazla kâim olan ve erişilen tüm güzelliklerin aksi etkiler doğurur. Namazın kötülük ve aşırılıktan menetmesine karşın, müzik bunlara yol açar. Müziği kendinden bir parça haline getiren bir kimse, bu haliyle Allah Azze ve Celle’nin hoşnut olacağı yola asla ulaşamaz.

İnsanların beyinlerini kontrol altına almada müziğin büyük bir etkisi vardır. Yahudi, Hıristiyan ve diğer işbirlikçilerinden müteşekkil Şeytan orduları, uluslararası iletişim ağını ellerine geçirerek korkunç bir şekilde nefisleri tahrik edici unsurları kullanmaya başladılar. Bunun için kadın erkek şarkıcılardan bir ordu tesis ettiler. Allah Azze celle’nin, hakkında hiçbir hüküm indirmediği bu fiillerini içki ve maddeyle pekiştirdiler. Ancak bundan sonra halkları İslama karşı birtakım hedeflere hizmet eder bir hale getirebildiler. Genç kızlarımızı insan görünüşlü kurtların pençesine düşüren nice şarkıların varlığı bir vakıadır. İslam vahdetinden uzaklaştıran, İslam’ı karalayan ırkçı yada yöresel gazellerin, “ilhâdi’ (ateist) düşüncenin yayılmasında çok etkisi olmuştur…

Bu sebeplerden dolayı, sizlere faydalı olabilmek amacıyla genel olarak Kur-’ân ve Sünnete, hususan âlimlerin görüşlerine göre müziği ve hükmünü açıklayan bu risaleyi hazırladık. Yüce Allah’tan hatalarımızı düzeltip affetmesini, bizi rüşde erdirmesini, gönlümüz ve kalbimizdeki perdeleri hakkı görmemiz için kaldırmasını, duymayan kulaklarımızı açmasını ve bizi dosdoğru yoluna iletmesini istiyoruz. Şüphesiz, O buna Kâdirdir.

Şarkı nedir: Birtakım duyguları tahrik kastıyla, seslice bir ritim takip edilmek suretiyle okunan şiir ya da nesire şarkı denir. Çalgı aletleri eşliğinde olabileceği gibi, alet yardımı olmaksızın da söylenebilir.

Müzik nedir: Yunan asıllı (fr. musique; lat. musica; yun. musike’den) bir kelime olan müzik, Ud, keman, davul, ney, darbuka vb. âletlerle yapılan sanat dallarının tümüne verilen addır.

Alimler müzik, şarkı ve türküleri sevkettiği unsurlardan dolayı çeşitli terimlerle adlandırmışlar, “boş söz (lehv); hevâ, batıl, yalan söz (zûr); ıslık (mükâ); alkış (tasdiye); zinâ davetçisi (rukiyyetü’zzinâ); şeytan sesi (savtu’ş-şeytân); nifak yeşerten (münbitu’n-nifak)” gibi isimleri onu tarif etmek için kullanmışlardır.

Müziğin özellikleri ve zararları kısaca şunlardır:

*

Haramlara teşvik eder ve onları güzel gösterir.
*

Fıskı, fücuru ve azgınlığı emreder.
*

Nefsi şehevi fiillere iter.
*

İnsanın adalet ve mürüvvetini giderir.
*

Kalbi meşgul ederek Allah’ın zikrinden alıkor.
*

Kalbi karartarak iyilik ve kötülüğü ayırt edemez bir hale getirir.
*

Şeytani hal ve fiillere güç vererek kötü işlerin yolunu açar.
*

İnsanın sözlü ifade yeteneğini azaltır, zihni boş ve faydasız şeylerle meşgul eder.

Hüküm açısından, teğanni çeşitleri Şarkı ve türküler, mübah ya da haram olmak üzere hüküm açısından ikiye ayrılır:

Mübah teğanniler: Çalgı aletleriyle eşlik edilmeksizin sadece bir nâmeyle ve seslice ardarda söylenen sözlerdir. Ancak, bunun mübah olması için bazı şartlar vardır:

1. Muhtevasında: İçkiye, kadına teşvik, İslam ve Müslümanlarla alay etmek, kafirleri övmek gibi İslama aykırı sözler bulunmamalı.
2. Erkeklerin görmemesi için yeterli önlemler alınmış olsa da, erkeklerin duyma ihtimali varsa eğer, bülûğ çağına ermiş bir kadın tarafından söylenmemeli.
3. Farzların edasını engellememeli, sonuçta buna sevk etmemeli.
4. Aşırılığa gidilmemelidir.

Mübah Olan Teğanni Çeşitleri:

1- İş ve çalışma sırasında: İş esnasında sıkıntıyı azaltmak, bıkkınlığı gidermek ve azmi artırmak için söylenen ilahiler, marşlar ve güzel nağmeler.

2- Savaş kasidesi ve nağmeler. Mücahidleri teşvik etmek için söylenir.

3- Beşikteki çocuğu sakinleştirmek için annenin söylediği ezgi ve ninniler.

4- Kadınların düğün, sünnet merasimleri ve bayramlarda alet kullanmadan ya da yalnız zilsiz tef kullanarak söyledikleri ezgi ve dizeler. Ancak bu durumda, tefden başka çalgı aletinin olmamasına, erkeklerin değil kadınların çalmasına, tefin kenarlarında zil bulunmamasına, ayrıca aşırılığa giderek bu ruhsatın aşılmamasına dikkat edilme zorunluluğu vardır.

Haraın teğanniler:

Yukarıdaki şartları taşımayan her tür melodi, ezgi, şarkı ve türkü çeşidi bu gruba dahildir.

Çalgı aleti eşliğinde söylenen her nevi ezgi, şarkı ve türkü haram olan gruba girer. Dolayısıyla bunlar, farzın edasını engelleyen; İslam’a aykırı sözler ihtiva eden; kadının erkeğe hitaben söylediği, içkiye, fuhşa çağıran; harama götüren; ehl-i fücûrun besteleyip söylediği haram sınıftan olup kesinlikle caiz değildir. Bunların tümü Allah’ı anmaktan alı koyar ve insanın yaratılış gayesi oları Allah’a kulluktan tamamen uzaklaştırır.

KUR’AN’DAN DELİLLER

Birinci ayet: İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş sözü (“lehve’l-hadîs”i) satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.(Lokman, 6)

Abdulah b. Mesud Radıyallahu Anh’a, “lehve’l hadis”in ne olduğu sorulduğunda,Allah’a andolsun ki, bu çalgıdır’ diye cevap verdi ve bunu üç kere tekrarladı. Sahabenin önde gelenlerinden İbni Abbas, İbni Ömer ve Cabir b. Abdullah Radıyallahu Anhum da “lehve’1-hadîs”in şarkı olduğunu söylemişlerdir. (İbn Kesir, Taberi)

Tefsir usûlünde, Sahâbi sözü ve icma ettikleri takdirde Tâbiin sözünün de delil kabul edildiği bilinen bir kuraldır. Bu ayetle ilgili olarak da Sahâbe ve Tâbiin’in tamamı, aksi hiçbir görüş olmaksızın “lehve’l-hadîs”i müzik olarak tefsir etmiştir.

İkinci ayet: Allah, (Şeytana “defol) git” dedi. Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki, Cehennem hepinizin cezasıdır. Mükemmel ve tam bir cezai Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (davetinle) yerinden oynat (şaşırt): Süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ, mallarına ve evlatlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. (Onları oyala dur.) Şeytan insanları aldatmadan başka bir vaadde bulunmaz. Şurası muhakkak ki, benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın (hakimiyetin) olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabb’in yeter. (isra-63/65)

Tabiin’den olan müfessirlerin imamı Mücahid Rahmetullahi Aleyh, bu ayetteki “sesinle’ (“bi-savtike’) ifadesiyle ilgili olarak; “bu; şarkı, müzik, çalgı aletleri, boş ve batıl sözlerdir” demiştir. Dahhâk b. Mezâhim de, “çalgı aletlerinin sesidir” demiştir. (Kurtubi 10/288)

Üçüncü ayet: Şimdi siz bu söze -Kur-’ân’ a- mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz habersizce eğleniyorsunuz? (Necm- 59/61)

İbni Abbâs Radıyallahu Anhüms ayetteki “eğleniyorsunuz” ifadesinin şarkı olduğunu söylemiştir. Zira Yemen lehçesinde, bizi eğlendir (Esmid lenâ) denildiğinde, bize şarkı söyle (“ğanni lena) anlamı kastedilir. Mücâhid Rahmetullahi Aleyh de buradaki ifadenin anlamının, şarkı olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Yemenliler, falan eğlendi (“semede fülân) dedikleri zaman, (“ğanne fülân) falanın şarkı söylediğini anlatmak isterler. (İğasetü’l-Lehfan.1/258)

Dördüncü ayet: Onların (müşriklerin), Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve alkıştan başka bir şey değildir. (Enfal, 35)

Islık çalmak (mükâ), alkış (tasdiye); nağme ve tempo tutmak gibi davranışlardır.

SÜNNET’TEN DELİLLER

*

Yemin ederim ki, ümmetimden bir topluluk gelecek; zinayı, içkiyi, ipek elbiseyi ve çalgı aletlerini helal sayacaktır.” (Buhari)

Hadisin metninde yer alan “el-meâzif”, bütün çalgı aletlerini ve onlarla eğlenceyi de kapsayan, bu anlamda geniş bir ifade alanı olan bir kelimedir. Siyer kitaplarında hakkında genişçe yer verildiği üzere bu, Rasûlullah (S.A.V.)’in az sözle çok şey ifâde etme (“cevâmiu’l-kelim”) vasfındandır.

*

Rabbim Azze ve celle bana içkiyi, kumarı, “kûbe”yi ve şarkı söyleyen kadınları haram kıldı.” (Sahih, İmam Ahmed, 1/274)
*

Kûbe”: –Maalesef onsuz neredeyse hiçbir teğanninin olmadığı- darbukadır.
*

Bu ümmet içerisinde zillet, zulüm ve çöküntü olacak”. Müslümanlardan biri, “bunlar ne zaman olacak” diye sordu. Rasûlullah (S.A.V.) “içki içilip, kadın oynatıldığı, çalgı aletleriyle şarkı söylenip eğlenildiği zaman diye cevap verdi.” (Tirmizi)
*

Ümmetimden bazı insanlar, içkiye başka isimler vererek içerler. Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleriyle başlan iner kalkar. Allah, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar.” (İbni Mace)
*

İki ses mel’undur. Bunlar- nimet anında çalgı sesi, musibet anında vahlama sesidir.-” (Silsületü ehâdisi’s-sahiha”, 427)
*

Ümmetimden bir kısım insanlar aşağılanacak, zillete düşüp zulme uğrayacaklardır”. Sahabeler sordu: “Yâ Rasulallah! Bunlar, Lâ ilâhe İllallah şehâdetinde bulunacaklar mı?” Efendimiz (S.A.V.) şöyle cevap verdi, “Evet, ama, o zaman içki içilecek, çalgı aletleri çalınacak, ipek elbiseler giyilecek”. (Hasen, İbni Ebi Şeybe, 5/164)
*

“Rasûlullah (S.A.V.) çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.” (sahih, El-Beğavi;”şeru’s-sünne”8/22)
*

İbni Ömer Radıyallahu Anh’ın kölesi Nâfi anlatıyor: İbni Ömer’in peşinden gidiyordum. Kaval çalmakta olan bir çobana rastladık. İbni Ömer hemen ellerini kulaklarına tıkayarak yürümesini hızlandırdı ve bana “Ey Nâfi! Bir şey duyuyor musun?” dedi. Ben de, hayır dedim. Bunun üzerine ellerini kulaklarından çekerek şöyle dedi: “Bir gün Rasulullah (S.A.V.) ile beraberdim. O da bunun gibi bir şey işitince böyle yapmıştı.” (Ebu Davud) Müfessir Kurtubi Rahmetullahi Aleyh, İbni Ömer’den bu rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor: “Böyle bir ses karşısında bile onlar bu tür bir tavır takınıyorlarsa, çağımız şarkı ve çalgı aletleri karşısında durum ne olur?! ..”
*

Rasûlullah (S.A.V.) “Zil Şeytanın çalgısıdır” demiştir.(Müslim). Bir başka rivayet de, “Köpek ve zilin bulunduğu yere melekler girmez” şeklindedir. (Müslim)


Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | 2 Comments »

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

Posted by Site - Yönetici Mart 27, 2009

Mevlana muzesi konya

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

Mevlana Celaleddin-i Rumi, asıl adı Muhammed, lakabı Celaleddin,ünvanı Hüdavendigar olup ‘’ Mevlana ‘’ diye meşhur olan bu zat devrin büyük alimlerindendir.1207 ( H.604 ) tarihinde Belh şehrinde dogdu ve 1273 ( H.672 ) senesinde Konya’da vefat etti.

Mevlana zahiri ve Batıni ilimlerde allame olup aşk,vecd ve cezbe ehli idi. Şunun kesinlikle iyi bilinmesi gerekir:Mevlana, Ney,rebap,tanbur gibi çeşitli çalgı aletlerini çalmamış ve onlarla zikir etmemiştir.Mevlevi tarihine baktıgımız zaman, Ney,rebap tanbur gibi çalgı aletlerinin çalınarak yapılan tören ve sema meclisleri, ilk defa onbeşinci asırda ortaya çıkmıştır. İlk Mevlevi bestelerinin bestelenmesi de aynı zamana rastlar. Bu tarih Mevlana Hazretlerinin yaşadıgı dönemden 3-4 asır sonradır. Çalgı aletleri,Mevlana tarafından degil : gerçek aşk, vecd ve cezbeden yoksun olan bazı cahil kişiler tarafından zamanla Mevlevi tarikatına sokulmuştur. Ruhu’l Beyan tefsirinin kaynaklarından biri olan Mesnevi’nin birinci beytinde geçen ‘’ Ney ‘’ kelimesi bizim bildigimiz çalgı aleti olan ney degil : Mürşidi kamil demektir. ‘’ Ney ‘’den maksad’ın mürşidi kamil oldugunu, rahmetli Abidin paşa dokuz türlü isbat etmiştir. Mevlana Hazretleri, ney çalmak, ilahi okumak, oynamak,zıplamak, dans etmek, sema dönmek şöyle dursun yüksek sesle zikir bile yapmazdı. O, zikri hafi yani gizli zikir ile meşguldü.

Bu konuda daha geniş bigi için bakınız : Merhum Abidin Paşa ‘’ Terceme-i ve Şerh-i Mesnevi Şerif  c.1 – sahife 17
Ruhu’l Beyan Tercümesi  cilt 1 sahife 25 – 26

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Mevlana, Kim Kimdir ?, Müzik - Musiki, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »