Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for the ‘Evlilik’ Category

Evlilikler Kolaylaştırılmalı. Zorlaştırılmamalı….

Posted by Site - Yönetici Kasım 7, 2017

 

Evlilikler Kolaylaştırılmalı. Zorlaştırılmamalı….

Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen) “Sizden bekâr ve dul kadın ve erkekleri evlendirin. Kölelerinizden ve cariyelerinizden salihleri evlendirin. Eğer fakir iseler Allahü Teâlâ onları fazlından zengin kılar...” (Nur sûresi, âyet 32)

Osmanlı tarih kaynaklarından olan şer’iye sicillerinde evlilik merasimi ile alakalı âdetlere dair örnekler vardır. 9 Kasım 1866 tarihli 107 numaralı Çeşme Şer’iyye Sicili’ndeki ilanda, düğünlerde yapılması yasak şeyleri ve tarafların mal varlıklarına göre düğün ve çeyiz harcamalarına getirilen sınırlamalar yazılmıştır.

Îlannâmede evliliğin dînî ciheti, evlilikte ve mehirde denklik hususlarına dikkat edilmesi; israf ve kötü âdetlerin yapılmaması tenbih edilmiştir. Îlannâmenin giriş kısmından:

“İnsanlığın en önemli ihtiyaçlarından olan evliliğin kolaylaştırılması hakkında dînin hükümleri açıktır. Buna göre birbirine denk olan iki taraf arasında bir mehir tespit edilerek evlilik akdi yapılır.
Bu mehrin bir kısmı sonradan verilen mehir (mehr-i müeccel) olup bir kısmı da peşin verilen mehir (mehr-i muaccel) ismiyle anılır.

Peşin mehirin miktarının 10 dirhem gümüşe denk olması uygundur.

Ancak son zamanlarda evlilik konusunda yeni âdetler icat olunup evlilik zorlaştırılmakta, israf artmakta, fakirlerin bir kısmı evlenememekte, evlenenler de birçok borcun altında ezilmektedir.

Bu yüzden, evleneceklerin dört sınıfa taksim edilmesi ve bu sınıfların kudretine göre yapılacak masraf ve alınacak eşyanın tespit edilmesi, ayrıca bazı kötü âdetlerin de yasaklanması gerekli görülmüş, bu hususlara uymayanların cezalandırılacağı beyan olunmuştur.”

îlannâmede evlenen ve evlendirenlerin maddî sıkıntıya düşmesini engellemek için düğünlerde israfı önleyen yasaklara, nişan yüzüklerinin kıymetinden bohçalara, düğünün kaç gün süreceğinden pişirilecek yemeklere ve gelinin süslenmesine kadar birçok madde yazılmıştır.

Îlannâmenin sonunda da bu hükümlere uymayanlara verilecek cezalar yazılmış, evliliğin teşvik edilip nüfusun çoğalması, fakirlere evlilik konusunda köy ve mahalle halkının yardım etmesi istenmiştir. Böylelikle herkesin imkânı ölçüsünde harcama yapması sağlanmaya çalışılmıştır.

Kaynak : Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Genel, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »

Peygamberimizin Hz. Aliye Evlilik öğüdü !

Posted by Site - Yönetici Ağustos 25, 2010

h-z-alipeygamberimizin-hz-aliye-evlilik-ogudumuhammedpeygamberh-z-hasan-hz-huseyin-ehli-beyt

Peygamberimizin Hz. Aliye Evlilik öğüdü !

Özellikle yeni evlenen ve evli olanların bu hadisi şerifleri hıfz (ezber) etmeleri kendilerini birçok sıkıntıdan kurtarıp dünya ve ahıret saadetine nail olmalarına vesile olacaktır.

Hazret-i Fâtıma-tüz-zehrâyı “radıyallahü teâlâ anhâ” hazret-i Alîye “radıyallahü teâlâ anh” tezvîc (nikah) etdiklerinde buyurdukları vasıyyetleri beyânındadır.

Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder.
Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki:

* Yâ Alî! Gelini kendi evine götürdüğün zemân çorabını ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. Böyle yapınca Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri senin evinden yetmiş dürlü fakîrliği dışarı çıkarır. Yetmiş dürlü bereketi evine dâhil eder. Yetmiş rahmeti sana nâzil kılar. O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O gelin delilikden ve diğer hastalıklardan emîn olur.

* Yâ Alî! Gelini ilk hafta yoğurt yimekden ayran yimekden sirke ve ekşi yimekden men’ et! Hazret-i Alîkerremallahü vecheh” “Yâ Resûlallah! neden ötürü bu şeyleri vermemem gerekdirdiye sordu. Buyurdu ki: (Ondan dolayı ki turşu ve yoğurt ve ayran rahmde evlâd olmasına mâni’ olur. Evde bir hasır olması doğurmayan kadından iyidir.) Hazret-i Alî dedi ki: Yâ Resûlallah! Sirkenin illeti nedir. Buyurdu ki: (Sirke yiyen kadının hayzı zahmetli olur ve temizliği uzar. Keşenç yimek hayzı karında habs eder. Eğer Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir evlâd verirse doğumu zor olur. Ammâ ekşi elmâ yimek hayz kanını keser. Onun ardından başka hastalık zuhûr eder.)
Sonra Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki:

* Yâ Alî ayın evvelinde ortasında ve sonunda ehline yakın olma ki o hanımda ve o evlâdda cüzzam ve dîvânelik (delilik) ve pislik olmasından korkulur.

* Yâ Alî! Ehline asr (ikindi) nemâzından sonra yakın olma. Eğer Allahü tebâreke ve teâlâ bir evlâd nasîb ederse ahvel (şaşı) olur ve şeytân şaşı evlâda sevinir.

* Yâ Alî! Ehline yakınlık (cima) etdiğin vakit çok konuşma ki eğer bir evlâd olursa yiyici olur. Avret yerine bakma. Sohbet (cima) esnâsında gözünü yumma. Evlâda körlük getirir.

* Yâ Alî! Kendi ehline bir başka kadının şehveti ile yakın olma ki eğer bir evlâd olur ise muhannes (kadına benzeyen erkek) olur. Kadınlara benzemeye çalışır.

* Yâ Alî! Cünüb olduğun zemân kat’i olarak Kur’ân-ı azîm-üş-şânı okumayasın ki korkulur ki gökden bir ateş inip seni yakar. Cünüb hâlde sohbet (cima) etme. Senin bir su kabın ehlinin bir su kabı olsun. Ayrı ayrı su kapları ile temizleniniz. Eğer bir su kabından ikiniz yıkansanız şehvet şehvet üzerine düşer (tekrar cima ederseniz). Aranıza düşmanlık düşer. Korkulur ki talâk ve iftirâka müncer olur.

* Yâ Alî! ikiniz de ayakda iken sohbet (cima) etmeyiniz eşekler böyle yapar. Eğer çocuk olur ise döşeğe bevl (idrar) eder.

* Yâ Alî! Ehlinle bayram geceleri buluşma! Eğer çocuk olur ise altı parmağı veyâ dört parmağı olur.

* Yâ Alî! Ehlinle meyve ağacı altında buluşma ki eğer çocuk olur ise kâtil olur kan dökücü olur. Halka zulm eder.

* Yâ Alî! Ay ışığında (Açık havada ay ışığının altında) ehline yakın olma. Meğer bir yerde örtünülmüş olasın. Eğer bir çocuk olursa fakîrlikden ömür boyu kurtulamaz.

* Yâ Alî! Ezân ile ikâmet arasında ehline yakın olma ki eğer bir çocuğunuz olur ise kan dökmeğe hevesli olur.

* Yâ Alî! Hanımın hâmile olduğu zemân abdestsiz ona yakın olma. Eğer çocuk olursa kör gönüllü ve bahîl (cimri) elli olur.

* Yâ Alî! Şa’bânın ortasında Berât gecesi ehline yakın olma eğer aranızda bir çocuk olursa derisinde tüylerinde ve yüzünde kötü nişânlar olur.

* Yâ Alî! Hanımına bacısının (baldızının) şehvetiyle yakınlık etme ki eğer bir çocuk olursa hırsız olur ve halkın felâketi onun eli ile olur.

* Yâ Alî! Ehline etrâfında dıvâr olmıyan damda yakın olma ki eğer aranızda bir çocuk olursa münâfık ve mürâi mübtedî’ (bid’at sâhibi) ve kumarbâz olur.

* Yâ Alî! Sefere çıkacağın gece ehline yakın olma ki eğer bir çocuk olursa malını harâm yerlere harc edici olur. Sonra meâl-i şerîfi “Malını saçıp dağıtanlar şeytânın kardeşleridir” âyet-i kerîmesini okudular.
(İsrâ sûresi 27.ci âyet-i kerîmesi.)

* Yâ Alî! Üç günlük seferden geldiğin gecesi ehline yakınlık etme. Bir çocuk olursa zâlim olur.

* Yâ Alî! Pazartesi gecesi ehline yakınlık edersen aranızda bir çocuk olursa hâfız-ı Kur’ân olur. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kısmetine râzı olur.

* Yâ Alî! Salı gecesi ehline yakınlık edersen çocuk hâsıl olursa mü’min olur ve iyi huylu olur. Rahîm gönüllü (yumuşak kalbli) cömert elli yalandan bühtândan ve gıybetden temizlenmiş dilli olur.

* Yâ Alî! Perşembe gecesi ehline yakınlık et ki eğer çocuk olur ise hikmeti çok hakîm olur. Ve ilmi çok âlim olur ki ilmi ile âmil olur. Perşembe günü öğleden evvel ehline yaklaşsan eğer aranızda bir çocuk olursa aslâ şeytân ona ölene kadar yaklaşamaz. Dünyâda ve âhıretde selâmetde olur. Eğer Cum’a gecesi ehline yakınlık edersen bir çocuk olur ise Kâri-i Kur’ân olur. Veyâ hatib olur. Veyâ Vâiz olur. Eğer Cum’a günü hanımına yakınlık edersen bir çocuk olursa âlim olur. Dindârlığı ile ma’rûf ve meşhûr olur. Eğer Cum’a gecesi îşâ (yatsı) nemâzından bir sâat sonra ehline yakınlık edersen eğer bir çocuk olursa ebdallar (velîler) cümlesinden olur.

* Yâ Alî! Ehline gecenin evvel sâatinde (başında) yakınlık etme ki eğer bir çocuk olursa câdı ve kâhin olur. Dünyâyı âhıret üzerine tercîh eder.

* Yâ Alî! Benim vasıyyetlerimi ezberle ki Allahü teâlânın izni ile sana fâide versin.

Kaynak :  (Menakıb-ı Çihar-ı Yari Güzin)

..

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Genel, H.z Ali, Kadın - Bayanlar İçin, Nasihat, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, İlginç, İslama Göre Cinsel Hayat | 11 Comments »

Dünyada Bir Kaç Koca Değiştirmiş Olan Kadın !

Posted by Site - Yönetici Ocak 18, 2010

12111 (2)

Dünyada Bir Kaç Koca Değiştirmiş Olan Kadın, Cennette Onların En Güzel Ahlaklısının Eşi Olacaktır:

Tezkire adlı eserinde Kurtubî’nin… Malik’ten rivayet ettiğine göre Hz. Ebubekir’in kızı Esma, kocası Zübeyr’i babasına şikâyet etmiş; babası Ebu-bekir de ona şöyle demiş: “Ey kızcağızım, sabret. Zübeyr iyi bir adamdır. Belki o, cennette de senin kocan olacaktır.

Bana ulaşan bir’rivayette anlatıldığına göre bakire bir kadınla evlenen bir adam, cennette de o kadınla evlenecektir. Ebubekir b. Arabi, bunun garip bir hadis olduğunu söylemiştir.

Ebü’d-Derdâ ile Huzeyfe b. Yeman’dan rivayet olunduğuna göre dün­yaya (birkaç koca değiştirmiş olan) kadm, ahirette son kocasıyla beraber ola­caktır En güzel ahlaklısıyla beraber olacağına dâir bir haber de rivayet edil­miştir.

Ebubekir en-Necc^d… Humeyd b. Enes’ten rivayet etti ki; Ummü Habibe, Hz. Peygambere şöyle sormuş:

Ya Rasûlallah! Dünyada eş değiştirmiş olan bir kadm, ahirette hangi kocasıyla beraber olacaktır?

— Dünya da kendisiyle beraberken en güzel ahlaklısı hangisi ise ahiret­te ona eş olacaktır. Ey Ümmü Habibe! Güzel ahlak, dünyanın da ahiretin de altınıdır.”

Ümmü Seleme’den de buna benzer bir rivayette bulunulmuştur.

Doğrusunu noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Allah daha iyi bilir. Dönüş O’nadir.

Kaynak – Ölüm ve Ötesi – İbni Kesir

..

Posted in Ölüm Ve Ötesi - İbni Kesir, Bunları Biliyormuydunuz, Cennet, Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Genel, Kadın - Bayanlar İçin, Tavsiyeler, Yorumlar | Leave a Comment »

Evliliği Sarsan Yanlışlar !

Posted by Site - Yönetici Şubat 29, 2008

fft99_mf5967032

Evliliği Sarsan Yanlışlar !

Sevginin belli bir süresi yoktur, aksine sevgi yıllar geçtikçe daha da çoğalmakta, sağlamlaşmakta ve derinleşmektedir.

Yeter ki karşımızdakinin sevgisini kazanmanın yollarını bilelim ve sevgiyi yok edecek hatta nefrete dönüştürecek yanlışlardan kaçınalım. Bunlar da çok küçük şeylerde gizli, bize önemsiz gözüken tavır ve sözler aslında en büyük sevgilerin yahut nefretlerin nedenidir. Öyleyse bir bakın, eşinize karşı yaptığınız şu yanlışlar nasılda evliliğinizi sarsmaktadır:

1. Eşinin kişiliğine karsı ağır eleştiri de bulunma: Eşinin kişiliğini küçük düşürücü, onur kırıcı sözler sarf etmek sevgiyi zedeler. “Sen hep böylesin, hep beceriksizsin” suçlamalarına sitemkâr ve biraz da hakaret içeren “Hep kendi bildiğini okudun. Beni dinlemedin.” sözleri suçlayıcı eleştirilerdir.

2. Eşlerden birinin kendisini terapist yerine koyması: ‘Senin hasta olduğunu biliyorum, nedenlerini de biliyorum. Senin ne zayıflıkların var hepsini keşfettim, ne yapman gerektiğini söylüyorum, beni dinlesen doktora filan da ihtiyacın olmaz’ gibi sözler doğru değildir. Eş ne kadar bilgili, tecrübeli olursa olsun kendini doktor yerine koymamalıdır.

3. İşi yokuşa sürme: Günün birinde eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir. Diğeri ise “On yıldır sana söyledim; ama beni dinlemedin, başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?” biçimindeki konuşmalar eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır.

4. Genellemede bulunma: Eşinize bir kalıp biçerek o kalıba sokan ifadeler kullanmak, onu kötü bir fiille damgalamak da büyük hatalardan biridir. “Ben senin için değiştim, sen benim için hiçbir şeyden vazgeçmedin. Çok bencilsin…” sözleri evliliği yıpratır.

5. Eşinin aklını okuma: Çiftler arasında diyalog tek taraflı olmaya başladığında eşler birbirlerine mesafe koymaya başlarlar. Sürekli iğnelemeler, kavgalar, atışmalar artık kadın ve erkeği kendi dünyasına itmiştir. Erkek de kadın da kendi dünyasında eşiyle konuşmaya baslar. Kafalarında kurdukları şeyler zaman zaman birbirlerinin hareketlerine yorumlar çıkarmaya neden olur. “Senin ne demek istediğini biliyorum. Ben senin bakışından anlarım.” gibi sözlerle esinin mimik ve hareketlerinden anlamlar çıkarılmaya başlanılır.

6. Kendini hep haklı görme: Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde kim daha haklı, adeta “mahkeme” kuruluyor.

7. Konuşurken sözlerin kesilmesi ve ses tonunu yükseltilmesi: İletişimde en önemli husus konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralara girmektir. Dinlemek, anlamak ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek, ses tonunu yükseltmemektir.

8. Geçmişi hatırlatma: Evlilik hayati boyunca insanların olumsuz hatıraları olmuştur. Kavgalar, tartışmalar, atışmalar ya da unutulan anlar, yapılan yanlış davranışlar olagelmiştir. Evlilik hayati boyunca bu kötü hatıraların eşler tarafından tekrar tekrar ısıtılarak ortaya konulması ilişkileri zedeler.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Genel, Nasihat, Tavsiyeler, Türkiye | Leave a Comment »

Eşine kızınca!..

Posted by Site - Yönetici Ocak 7, 2008

Skjermbildrre 2017-04-28 kl. 00.58.17

Eşine kızınca!..

Peygamberimiz bir gün eşi Hz. Aişe’ye şöyle dedi:
Ya Aişe, ben senin benden memnun veya kızgın oldugun zamanları bilirim.”
Hz. Aişe hayret etmişti:
“Ey Allah!ın Resulü bunu nasıl bilirsin?

Benden razı ve memnun oldugunda ‘Muhammed’in Rabbi hakkı için’ dersin. Bana kırgın oldugun zamanda ‘İbrahim’in Rabbi hakkı için’ dersin. Adımı anmazsın.
Peygamberimiz eşinin kendisiyle muhattap oluşunda bile onun kendisiyle bir probleminin olup oladıgını anlayacak incelikteydi.
Peygamberimizin bu sözleri karşısında Hz. Aişe dedi ki:
Evet ya Resulallah öyledir. Ama ben hiçbir zaman sevginizi gönlümden çıkarmam!

..

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Genel, H.z Aişe ( r.a ), H.z Muhammed ( s.a.v ), Türkiye | Leave a Comment »

Avrupada isci olmak icin Hristiyan bir kadin ile evlenmek !

Posted by Site - Yönetici Aralık 18, 2007

 

Ehli kitap bir kadınla evlenmek


Sorulan bir soru uzerine bu yazi kaleme alinmistir.

Ehli kitap kadınlarla evlenmek hususunda hayat rehberimiz Kuran’ı Kerîm’de yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:”Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.” (Mâide-5)
Âyette de görüldüğü gibi,ehli kitap bir kadınla evlenebilmek için bazı şartlar vardır.Şimdi bu şartlara bir göz atalım:

1) Bir müslümanın ehli kitap bir kadınla evlenebilmesinin birinci şartı onun ehli kitap olması gerekliliğidir.Ehli kitap ne demek öyle ise:Ehli kitap muharref (değiştirilmiş)bile olsa incile veya tevrata mutlak anlamda inanması lazım.Yani ben incile inanıyorum,demesi lazım.Allaha mutlak anlamda inancı olması lazım ve hıristiyansa hz.İsa’ya, Yahûdî ise hz. Mûsâ’ya inanıyor olması lazım.Bugünkü hristiyanların belki yüzde 95’i ise inanmamaktadır.Birçok almana sorun,ya allah inancı yok,veya incile inanmıyor veya Hz.İsa ile alay edici konuşmalar yapıyor.Böyle bir insan ehli kitap olamaz.Bu bizde nufus kağıdında müslüman yazmasına rağmen Allah’a inanmayan bir kimseye benzer.Zaten bunlar ehli kitap olsa idi bunların kestiklerini de yememiz helal olurdu.Çünkü ehli kitabın kestiğini yemek kitap,sünnet ve icmaya göre helaldır.Bunların ehli kitap olup olmadıklşarı şüpheli olduğu için bunların kestiklerini yemiyoruz.

2) Ehli kitab bir kadınla evlenebilmek için o kadının,” namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde ” olması gerekir.Halbuki Avrupa’da işçi olmak için avrupalı kadınlarla evlenenler ya sokak kadınlarıyla veya pavyon kadınlarıyla evlenmekteler.Bu ise Kur’an’ın emrine aykırıdır.

3) Ehli kitap bir kadınla evlenebilmek için o evliliğin normal bir evlilik olması gerekir.Yâni menfaata dayalı veya süreli olmaması gerekir.Halbuki Avrupada işçi olmak için kadınlarla evlenenler adından da belli olduğu gibi “işçi” olmak için evleniyorlar ve bu evlilik geçici bir evliliktir.Yâni üç,dört sene bekleme süresinden sonra sonu ayrılık olan bir evliliktir.Geçici nikah ise dinimizde câiz değildir.Bu muta nikahıdır.

4) Genellikle böyle bir evlilik yapanlar para karşılığında evleniyorlar.Yâni on,onbeş bin euro veriliyor ve anlaşmalı bir evlilik yapılıyor.Bunun adına evlilik denilemez ve böyle bir evlilik gayri sahihdir.

Yukardaki nedenlerden dolayı Avrupada işçi olmak için evlenmelerin dinde hiç bir geçerliliği yoktur. ALINTI : Mazlumi

Posted in Evlilik, Fetvalar, Güncel, Gündem, Genel, Soru Ve Cevaplar, Türkiye | 3 Comments »

Evlilik Kurtaran Reçeteler

Posted by Site - Yönetici Ekim 20, 2007

Evlilik Kurtaran Reçeteler

Evlilik Kurtaran Reçeteler

2. Yıl Krizi

Psikologlar evlilikte artık ilk 7 değil ilk 2 yılın tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Yapılan bir araştırma, evliliğin ilk 2 yılında duygusallıktan, uyum ve sevgiden ödün vermeyen çiftlerin bir ömür boyu birlikte olma ihtimallerinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.

1981 yılında evlenen 156 çifti inceleyen bu kişilerin eşlerine karşı hissettiklerini, tavırlarını mercek altına alan ekip, “Çiftin boşanıp boşanmayacağı, ilk 24 ayda belli oluyor” diyor.

Uzmanlar, birlikteliğin ilk günlerindeki heyecanı, tutkuyu yakalamak için şu önerilerde de bulunuyor:

***Sizin için yaptıklarını bir hatırlayın

***Eşinize nasıl davranıyorsunuz? Ona, herhangi bir tanıdığa gösterdiğiniz ilgi ve sevecenliği gösteriyor musunuz?

***Eğer takdir ve teşekkürün yerini ilgisizlik ve talepler aldıysa, tehlikeli bir noktadasınız demektir. Bu durumda yapılacak şey, eşinizin sizin için yaptığı şeyleri yapmaya mecbur olmadığını düşünmek.

***Eşinizin sizin için her gün yaptığı şeylerin bir listesini çıkarın ve sonra kendi kendinize, bunların kaçı için ona teşekkür ettiğinizi bir sorun.

***Basit bir teşekkürün birçok şeyi değiştirebileceğini unutmayın.

***Tahmincilik Yapmayın

***Eşinizin düşündüğü ve duyduğu şeyleri tahmin etmekten vazgeçin çünkü hata yapabilir ve gereksiz yere kavgaya sebebiyet vermiş olursunuz.

*** Kaç kere karşımızdakinin hareketlerinden yanlış sonuçlar çıkardığımızı, gerçeği tevafuken veya çok zaman sonra anladığınızı bir düşünün.

***Çoğu kez eşimize, doğru olmayan istekler yükleriz. Mesafeli duran bir eş sorunlu veya üzgün olabilir, unutmayın.

***Suçlamayın

***”Senin suçun” demek ne kadar da kolay! Yolunda gitmeyen bir olayda kendi suçunu aramaktan çok daha kolay kuşkusuz.

***Suçlamak sorunları çözmez, çözmediği gibi birbiri ardına yeni suçlamalar getirir. Suçlamalar gerçeği görmeyi engeller ve istemeden de olsa incitici hakaretler doğurabilir.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Kadın - Bayanlar İçin, Tavsiyeler, Türkiye | Leave a Comment »

ONLAR EŞLERİNE NASIL HİTAP EDİYORDU?

Posted by Site - Yönetici Ekim 16, 2007

ONLAR EŞLERİNE NASIL HİTAP EDİYORDU

ONLAR EŞLERİNE NASIL HİTAP EDİYORDU?

İşte İslam büyükleri ve Kanuni`nin eşlerine sevgi sözcükleri:
Sevginin, insan psikolijisine olumlu katkı yaptığını vurgulayan Mevlânâ Hazretleri aşk ve sevginin benliği hor ve hakir kılıp, insanı yükselttiğine dikkat çekiyor. ”Onsuz bütün beden tamahtan ibarettir. Tamah ise alçaltandır. Sevgi ve şefkat insanın, öfke ve şefkat ise hayvanın temel hasletleridir. Sevgi güneştir; ama kusurları örtmede gece gibi olun!” şeklinde özetler aşk ve sevgiyi.

Osmanlı İmporatorluğu`nun en şaşaalı döneminde yaşamış ve koca imparatorluğun bir anlamda kaderine hükmeden kararlara etki eden birisi olarak Hürrem Sultan`ın bu anlamda Kanuni Sultan Süleyman`a yazdığı mektup ve ona hitapta kullandığı ifadeler çok önemli;
”Ayağınızın bastığı toprağı yüzlerce defa öptükten sonra, benim güneşim ve saadetimin sermayesi sultanım.”

”Eğer siz, bu ayrılık ateşi ile yanmış, ciğeri kebap, sinesi harap olmuş, gözleri yaşla dolmuş, gecesini gündüzünden ayıramayacak kadar hasret denizinde boğulmuş biçareyi; aşkınızla, Ferhat ve Mecnun`dan beter olmuş âşık kölenizi sorarsanız, sultanımdan ayrı olduğumdan beri bülbül misâli âhım ve feryatlarım dinmemiştir. Öyle bir hale düştüm ki, bu hasretin verdiği kahrı ve acıyı, Rabbim düşmanlarıma vermesin.”

Saraya bir esir olarak getirilen Hürrem Sultan`ı görür görmez Kanuni Sultan Süleyman Han`ın da bir anda âşık olduğunu haber verir kaynaklar. İnsan bir kere de âşık olunca artık onu anlatmayla geçer bütün vakti. Hürrem Sultan`ın Kanuni`ye yazdığı o sözlerden sonra şimdi gelin hep birlikte Kanuni Sultan Süleyman`ın onun için neler yazdığına bakalım:

”Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ay`ım, can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım. Hayatımın, yaşamımın sebebi cennetim, kevser şarabım. Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm. Sevinç kaynağım, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meşalem. Turuncum, narım, narencim, hayatımın aydınlığı. Gönlümdeki Mısır`ın sultanı, varlığımın anlamı, İstanbul`um, Karaman`ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevdiğim.

İbrahim Hakkı Hazretleri`nin eşlerine yazdığı mektuptan şefkat, sevgi ve aşk dolu ifadeler de şöyle:
”İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asilli, usullu, akıllı, izanlı, hünerli, marifetli, üsluplu, yakışıklı, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu ince belli, ayıpsız hatunum, helalim Firdevs Hatun huzuruna, derun-i dilden ve can u gönülden selamlar ve dualar edip ol mübarek nazik hatırın sual ederiz, Huda`nın birliğine emanet veririz. Benim nazlı yar-ı gamgusârım. Benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canım Firdevsim! Neylersin n`işlersin, ne keyftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahval imiş bilmezdim.”

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Osmanlılar, Türkiye, İlginç | 5 Comments »

Eşinizin Mutlu Olması İçin Bazen Kaybedin…

Posted by Site - Yönetici Ağustos 31, 2007

Eşinizin Mutlu Olması İçin Bazen Kaybedin

Eşinizin Mutlu Olması İçin Bazen Kaybedin…

Efendimiz bir gün Hz. Aişe Validemiz ile çölde yürüyorlar. Aişe Validemiz genç ve son derece heyecanlı. Peygamberimiz bunu fark ediyor ve “Haydi Aişe seninle bir yarış yapalım” diyor. Aişe Validemiz çoktan hazır, “Hemen” diyor ve efendimizi yarışta geçiyor. Beyi tarafından takdir edilmek de Aişe Validemiz’i ayrıca mutlu ediyor.

Bir sene sonra, aynı çölden yine geçerlerken Efendimiz, “Ya Aişe geçen yıl burada sen beni geçmiştin. Yine yarışalım mı?” diye sorar. Hz. Aişe kabul eder. Bu sefer Efendimiz Hz. Aişe’yi geçiyor. Ama Efendimiz, Hz Aişe mahzun olunca bu durumu kullanmak yerine, “Üzülme üzülme geçen sefer sen geçmiştin şimdi de ben geçtim. Eşit olduk ödeştik” diye eşini taltif ediyor. Ne önceki durumunu kullanarak geri kaldığını üzüntü vesilesi yapıyor ne de ileri geçtiğini şımarma vesilesi yaparak eşini incitiyor.

Duygusallık zayıflık değil

Çölde hanımını geçemeyen Efendimiz Miraç’ta yaptığı yolculukta bir noktadan öteye gidemeyen Cebrail’i geçiyor. Gökte Cebrail’i geçen Efendimiz yerde hanımını geçemiyor. Burada şöyle bir mesaj veriyor Efendimiz: “Hanımınızı ezmeyiniz, üzmeyiniz. Onun duygu dünyasına şefkat dünyasına girin hatta bazen onun mutlu olması için kaybedin. Bazen de siz kazanırsanız onu teselli edin ki onun duygu dünyasına hitap edin.”

Biz beyler Efendimiz’in bu mesajını alıyor muyuz? En ufak bir meselede hanımınızla tartışmaya giriyor musunuz?

Hanımlar şefkat yüklü yaratılmıştır. Eğer bu duygu olmasaydı, içinde çocuklarının bütün sıkıntısını çekemez, katlanamazdı. Beyefendiler hanımın bu yüklerinden dolayı Rabbi tarafından verilen duygusallıktan ötürü onu eleştirmemeli tam tersine anlayışla hürmet etmelidir. Bir atasözünde “Erkekte akıl kadında his hâkimdir” denilir. Bazı erkekler bunu üstünlük olarak görürler. Hâlbuki bu üstünlük değil bir yükümlülük getirir. Bu yüklendikleri görevin neticesidir. Eğer erkekte akıl hâkimse akıllı davranıp muhatabını rencide etmemelidir. Duygusallığına hürmet gösterip “Yüklendiği görevi icabıdır” demelidir.

Her zaman eşitlik

Peygamberimizle ilgili bir başka hatıraya geçmek istiyorum. Efendimiz Bedir Savaşı’na gidiyor. Ama yolda deve sayısı yüz ise insan sayısı üç yüz. Peygamberimiz devesi olanlar devesi olmayanlardan adam alsın diyor ve hesap ediliyor ki deve başına üç adam düşüyor. Peygamberimizin devsine de üç adam düşüyor ve sırası gelince adamları çağırıp kendisi yaya yürüyor. Sırası gelen diğer iki kişi binmek istemiyor ve “Ya Rasulallah biz senin yanında yürüyelim” diyorlar. Efendimiz de, “Eğer yürümek insanı yorarsa siz de insansınız siz de yorulursunuz. Yok, eğer yürümede bir sevap varsa ben de insanım benim de sevaba ihtiyacım var.” Her iki halde de kendisine ayrı bir muamele yapılamasını istemiyor.

Burada çok önemli bir mesaj var: “Ey ümmetim çevrenizle olan münasebetinizde eşitlik ölçüsünü kaybetmeyin.” O her zaman halkı ile eşitlik örneği vermiştir. Bu örnekte de kendimize ne kadar hak tanıyorsak başkalarına da aynı hakkı kullandırmamızın gereğine dikkat çekiyor.

“Vahiy mi, sizin emriniz mi?”

Bedir’e vardıklarında bir dağın dibinde konaklamak üzere yükler indirilirken Bedir’de çobanlık yapan Habbab isimli bir adam geliyor. Çoban, “Ya Resulallah burayı seçmeniz vahyin emri ile mi yoksa sizin emriniz midir” diyor? Resulullah, “Bu benim fikrimdir” deyince, “Ya Resulallah ben burada çobanlık yaptım. İleride su var. Biz oraya gitmezsek oraya düşman gider ve su ile de kuvvet bulur. Biz gidelim orada konaklayalım hem bizim için faydalı olur hem de düşmanı kuvvetsiz bırakmış oluruz.”

Peygamberimiz çobanın dediği yere gidiyor ve suyun yanına konaklıyorlar. Düşman orayı işgal niyeti ile geldiği için sudan da mahrum kalıp kuvvetsiz kalıyor. Burada dikkat çeken husus, Peygamberimiz’in herhangi bir önyargıya sahip olmaksızın çobanın fikrini dinlemesi ve hatta makul görerek uygulamasıdır. Çevresindeki insanları dinlemek ve makul olan fikirleri uygulamak da sünnettir. İnsan hep enaniyetini desteklememeli. Sünnet sadece namazların önünde kıldığımız sünnetler değil peygamberimizin hayatındaki uygulamaları da sünnettir.

.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Evlilik, Güncel, Gündem, Genel, H.z Aişe ( r.a ), H.z Muhammed ( s.a.v ), Türkiye, İbretlik | 1 Comment »

Cinsel ilişkide haramlar ve helaller

Posted by Site - Yönetici Ağustos 14, 2007

Cinsel ilişkide haramlar ve helaller

Cinsel ilişkide haramlar ve helaller

İslam Fıkıh Ansiklopedisi

Selamlar arkadaslar, islam fikih ansiklopedi`sinden gøzume carpan ve gercekten merak edilen bircok sorunun cevabini iceren yaziyi sizlerle paylasmak istedim, ( Biliyorsunuz bøyle konulari herkes øgrenmek ister ,ama utandigimizdan soramayiz , onun icin arada bir bøyle konulari sizlere sunmayi dusunuyorum, ne dersiniz?)

Bu konu başlıbaşına bir kitap ve araştırma konusu olduğundan, biz bu mevzuda söylenmesi gerekenlerin tümünü söylemeye çalışmayacak, bazı tereddütlü ya da önemli noktalara deginmekle yetinecegiz.

Bu konuda hiç unutulmaması gereken en önemli nokta, insanın yaradılış gayesidir. Insan Allah’ın yüceligi karşısında kendi güçsüzlügünü kabullenmesi ve her hareketini Allah’a kulluk olarak yapması için yaratılmış bir varlıktır. Öyleyse yemesi, giymesi yatması ve kalkması gibi, cinsel ilişkisi de ibâdet olarak yapılmalıdır. Haramdan sakınmak, Allah’ın nimetinden helâl olarak yararlanmak, yapacağı hayırlı işler için fikrini meşgul eden cinsel arzuyu, sağlam düşünebilmek için gidermek, koca karının, karı da kocanın hakkını ödemek ve en önemlisi müslüman nesli yetiştirmek amacıyla yapılan meşru bir cinsel ilişki ibâdettir ve insana aldığı zevkler yanında sevap da kazandırır. “Kişinin zevkini yaşamasında hiç sevap olur mu ?” diye soran sahabiye Allah Rasûlü Efendimiz; “O suyu haram bir yere akıtsaydı, günah olmayacak mı idi? Öyleyse helâlından akıtması da sevaptır” buyurmuştur.(Müslim, zekât 52; Ebû Dâvûd, tatavvu’ 12; edep 160; Müsned V/167,168.)

Öbür yönüyle insan, arzu ve şehvetinin esiri olup, sırf zevki için yaşar hale gelmemelidir. Bu, ondaki hayvanî güçleri geliştirir, melekî güçleri zayıflatır ve insanı alçaltır. Halbuki, bütün zevkler gibi cinsel ilişki zevki de bir gaye değildir, bir gaye için yaratılmış insana Allah’ın bir hediyesidir. Insandan, neslini sürdürmesini istemiş ve bunu Allah’ın istediği doğrultuda yapması halinde kendisine cennet vadedilmiştir. Ise cinsel ilişki zevki gibi peşin bir avans da verilmiş ve sanki öbür âlemde alabildiğine tadacağı zevklerden, daha dünyada iken ona parmak ucuyla hafifçe tattırılmıştır. Ya da yorucu çabalarla yüce bir gayeye ulaşması istenen insana, gönül eglendirme türünden çerez takdim edilmiş ve asıl ziyafetin sonda olduğu bildirilmiştir. Tıpkı zor birise kosulan çocuklara, işi sonuna kadar götürmeleri için verilen oyuncaklar gibi. O çocuğun verilen işi bırakıp bu oyuncakla eglenmesi, oyuncağın veriliş amacına ne derece zitsa, insanın cinsel zevklerini gaye olarak görüp, sırf onlarla meşgul olması da yaratılış gayesine o derece zittir.

Şimdi vereceğimiz bilgilerde bu açınin gözönünde bulunduiulması gerekir.

Tutma ve bakma konusunda karrkoca arasında avret olan bölge yoktur.(Ibn >bidin VI/367) Hz. Ömer’in oğlunun; “bana göre birbirinin organlarına bakmaları daha iyidir, çünkü bu cinsel ilişkinin tadıni artırır,” dediği nakledilir. Fakat Aynî; “bu sözün, onun sözü olduğu kesin değildir” der. Tutma konusunda câiz değildir diyen yoktur. Ebû Yûsuf; “Ebû Hanife’ye sordum ki, erkek karısının organını tutsa, kadın da kendisine karşı tahrik etmek için kocasının organını ellese, bunda bir sakınca var mıdır2 O da bana; hayır, yoktur. Hattâ bu sevaptır ve ecrin büyük olmasını sağlar dedi”.

Hanımı ile ilişkide bulunurken, onu tanıdığı güzel bir kadın diye hayâl edip, onunla sevişiyor gibi cima yapmasının haram olmadığını söyleyenler vardır. Ancak Ibn Âbidîn; bizim kurallarımıza göre bunun helâl olmaması gerekir, çünkü bu, suyu şarap olarak düşünüp içmeye benzer. Onun haram olduğu açıktır. Öyleyse öbürü de helâl olmamalıdır” der. ( Ibn ilbidin VI/372.) Doğru olan da bu olsa gerektir.

Cinsel ilişkide kullanılan kremler, ya da yağlandırıcıların, domuz yağı gibi haram madde içermedikten sonra, helâl olmadığını gösteren bir delil yoktur. Ancak bu normal eşlere tavsiye edilmeyecek bir durumdur. Allah bu iş için tabi nemlendirici yaratmayı ihmal etmemiştir.

Cinsel ilişkinin yasaklanan, ya da tavsiye edilen bir şekli yoktur. Ne var ki, tabiîlik dinî olan İslam’ın, bu konuda da tabiî olanı tercih edeceği açıktır. Üreme organından olmak üzere, karı ile koca hangi tür ilişkiden zevk alıyorlarsa onu uygularlar. Ayakta, otururken, yatarken, arkadan, önden, altta, üstte; hangisini isterlerse öyle yaparlar. Ancak üzerlerinin örtülü olması Islâmî bir edep ve emirdir.” Allah ise utanmaya en lâyık olandır”(Fetâvây-i Hindiyye’de: “Oda küçük olursa (5-10) zira’ yani yaklaşık(3 x 6 m2) koca böyle bir odada cima maksadıyla karısını soyabilir. Bir kısım ulema karı kocanın bir odada tek başlarına soyunmalarında mahzur olmadığını söylemişlerdir.” (Ibn Âbidîn, Kunye’den, V/288). Ama bu, elbette cima ederken açık olabilecekleri anlamına gelmez. Hadîs için bk. Buhârî, ilm 15, edep 68.)

Karısına dübüründen yaklaşmak çok çirkin bir hareket ve haramdır. Insanın tabiatina, şeref ve onuruna aykırıdır.

Erkeğin, şehvetini uyandırmak ve zevk duymak için, eliyle ya da butlarıyla kendi kendini tatmin etmesi helâl görülmemiştir. (Bu konuda Mü’minûn (23) 7 ve Me’âric (70) 31 âyetleri ve tefsirlerine bakılabilir.) Haramlığını bazıları hafif, bazıları da kaba olarak nitelemişlerdir. Ancak erkeğin yanında karısı yoksa, ya da evli değilse, kalbi bununla meşgul oluyorsa ve harama düşme endişesi varsa, kendisini boşaltmanın, bunu âdet haline getirmemek şartıyla câiz olduğunu söyleyenler vardır. Hattâ, ciddî olarak harama düşme endişesi varsa ve bu yolla buna engel olunacaksa, bunun vâcip olduğunu söyleyenler de vardır. (Geniş bilgi için bk. Mahlûf, Fetâvâ I/117,118.) Ancak Peygamberimizin bu konudaki tavsiyesinin, şehveti oruç tutmakla yatıştırmak olduğu unutulmamalıdır. (Söz konusu hadîslerinde Rasûlüllah Efendimiz: “Gençler! Evlilik külfetine hanginizin gücü yetiyorsa evlensin.” Yapamayan oruç tutmalıdır. Çünkü onun (nefsi dizginleyici) kamçısı vardır” Buhârî, savm 10, nikâh 2, 3; Müslim, nikâh 1, 3; Ebû Dâvûd, nikâh 1) Bu yolla hem haramdan kurtulacak hem de sevap kazanacaktır.

Erkeğin eli vb. şeylerle kendini tatmin etmesi caiz olmadığı gibi, kadının da bu yolla tatmin araması câiz değildir. Ancak koca, karısının eli ile ya da vücudunun diğer yerleri ile tatmin olabileceği gibi, karısını da bu yolla tatmin edebilir. (Serahsî, Mebsût X/159.)

Hastalık, zayıflık ve güçsüzlük gibi sebeple cinsel ilişkiye dayanamayan ve bu yüzden istemeyen kadınla cima etmek haramdır. (Ibn Âbidîn, el-Ukûdü’d-dürriyye I/26.)

Evlendiğinde karısıyla ilişkiye güç yetiremeyen erkek bir yıl beklenir. Bir yıl boyunca da, bir defa olsun, güç yetiremezse, karısı, istemesi halinde ayrılır, erkeği beklemeye zorlanamaz. (Ibn Âbidîn, el-Ukûdü’d-dürriyye I/30.)

Mushaf bulunan odada cima etmenin sakıncası yoktur. Çünkü müslümanlann evlerinde ve odalarında genellikle Mushaf bulunur. Ancak Allah’ın kelâmına karşı saygı duyulduğunu göstermek için Mushafin örtülmesi gerekir. (Ibn Âbidîn, I/266, el-Hediyyetü’l-Alâiyye 268.)

Mescidlerin üzerinde cinsel ilişkide bulunmak mekruhtur. Çünkü mescidler semâya kadar mesciddirler. (Alâuddîn Âbidîn, el-Hediyyetü’l-Alâ’iyye 283.)

Cimaya başlarken “besmele” çekerek,hadîste geçen “Bismillâh, Allahümme cennibnâ’ş-Şeytâne ve cennibi’ş-Şeytâne mâ-razektenâ” duasını okuması müstehaptır ve cimanın edeplerindendir. (Örnek olarak bk. Buhârî, bed’ul-halk 11; Müslim, talak 6, nikâh18)

Kocası kendisini cimaya çağırdığında, karısının bunu özürsüz olarak reddetmesi, câiz değildir. Hattâ âdetli olması da bir özür değildir. Çünkü kocası onun, âdetli iken haram olan bölgesi dışında bir yerinden yararlanabilir. (Fetâvây-i Hindiyye (yazma) 611/45 Müslim, hayz 16, Nesâî, taharet 180; Ibn Mâce, taharet 124) Bu konuda özellikle kadının sözkonusu edilmesi, cimada erkeğin, kadından daha sabırsız olduğundandır. Yoksa kadının, kocasından cima isteme hakkıyok demek değildir.

Karıkocanın, zaruret olmadıkça cinsel ilişki biçimlerini başkalarına anlatmaları haramdır. Peygamberimiz (s.a.s.) : “Şüphesiz ki, Kıyâmet Gününde, Allah’ın katında, emanete hiyanetin en büyüklerinden biri, karıkoca beraber düşüp-kalktıktan sonra, kocasının kadının sırrını yaymasıdır” buyurmuştur. (Müslim, nikâh 21; Davûdoğlu age VN/327 vd.)

Emzikli kadınla cimada bulunmak câizdir. (bk. Müslim, nikâh 24; Davûdoğlu age VN/342 vd.) Bir kadını görerek şehveti harekete gelen kimsenin, derhal karısı ile cima etmesi ve nefsini yatıştırması müstehaptır. (bk. Müslim, nikâh, 2; Davûdoğlu age VN/221.)

Cimada özellikle dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de, temizliğe olabildiğince dikkat etmektir. Mümkünse ilişkiden önce eşlerin dış organlarını sabunla yıkamaları müslümanca bir davranış olur. Çünkü temizlik müslümanlığın ana temellerindendir. Kasıklarda yuvalanıp üreyen mikropların, ilişki yoluyla kadının rahmine ulaşıp, çeşitli rahim hastalıklarına sebep olabileceği, ya da mevcut hastalıkları artırabileceği hiç unutulmamalıdır. Peygamberimizin (s.a.s.) cima edeceklere abdest almayı tavsiye etmesi (bk. Ibn Kudâme, el-Mugni VN/26) bundan olsa gerektir.

Cima gücünü artıracak besinler yemek sakıncalı değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kına sürünmeyi tavsiye ederken; çünkü o, cildi güzelleştirir, cima gücünü artırır(Zehebî, et-Tibbu’n-Nebevî 25), buyurmuştur. “Tıbbı Nebevî” kitaplarında buna benzer hadisler nakledilir ve cima gücünü artıracak gıda rejimi verilir. (agk)

Ilişkinin ne olduğunu bilecek kadar büyük çocukların bulunduğu odada, onlar uyurken bile cima etmek câiz değildir. (Nemenkânî, el-Fethu’r-Rahmanî N/2l3)

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Cinsel İlişkide Haram Ve Helaller, Diger Konular, Dini Konular, Evlilik, Fetvalar, Fıkıh, Güncel, Gündem, Genel, Haramlar - Helaller, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar, İslama Göre Cinsel Hayat | 32 Comments »