Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for 22 Şub 2008

Hayvanlar Kendi Aralarında Ne Konuşuyor – Dilini Merak Edenlere..

Posted by Site - Yönetici Şubat 22, 2008

Hayvanlar Kendi Aralarında Ne Konuşuyor - Dilini Merak Edenlere.,bremen-mizikacilari-masali-turkce-masal-dinle_8193460-56660_1920x1080

Hayvanların Dilini Merak Edenlere..

Süleyman Aleyhisselâm, rüzgârlara, cinlere emreder, kurtların, kuşların bütün hayvanâtın dilinden anlardı. Adamın biri buna çok özendi ve Süleyman Aleyhisselâm’ın huzuruna çıkıp:

“Ne olur ey Allah’ın Nebisi, bana da hayvanların dilini öğret de ben de onların aralarında neler konuştuklarını anlayayım, bunu çok istiyorum.” diye yalvardı, ısrar etti.

Süleyman Aleyhisselâm onun bu isteğini kabul etmedi ve ona:

“Her şeyi bilmek, iyi olmaz. Hele hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir.

Zira sen onların konuştuklarını anlarsan, bunun arkasındaki hikmeti idrak edemez, buna da sabredemezsin. Sen bu sevdadan vazgeç!” dediyse de adam bu konudaki ısrarını sürdürüyor, Süleyman Aleyhisselâm’dan, hayvanların dilini kendisine öğretmesini istiyordu.

Bunun üzerine Hz. Süleyman, Mevlâ’dan almış olduğu izinle bu adama gerekli nasihatleri yapıp, hayvanların dilini öğretti. Kendisine hayvanların dilini anlama hususunda salahiyet verilen adam, hakikaten de hayvanların tüm konuşmalarını anlıyor ve bundan çok büyük haz alıyordu.

Her gün ahıra hayvanlarına yem vermek için giden adam, “Hele şunlar neler konuşuyorlar bir dinleyeyim.” diye o gün biraz daha erken gitti. Baktı ki, ahırdaki eşekle öküz aralarında konuşuyorlar. Hemen kulak kabartıp dinlemeye başladı. Belli ki, öküz sabana sürülmekten, yaptığı işten şikayet ediyordu:

“Eşek kardeş, doğrusunu istersen senin işine imreniyorum. Bana yazın da rahat yok, kışın da rahat yok. Sabah olunca beni yine çifte koşacaklar. Oysa sen öyle mi? Akşama kadar rahat rahat geziyor, yeşil çimlerden yiyor ve keyifle anırıyorsun.”

Eşek kurnaz kurnaz gülümseyip, ona kaytarmanın yollarını öğretti.

“Yahu bunlar hep senin ahmaklığından. Sen biraz gözü açık olsan bu kadar yükün altına girmezsin. Şimdi beni çok iyi dinle! Bak sahibimiz bize yem vermeye gelmiş. Sen bu gece yemlere hiç dokunma ve öylece bırak. Sabah olunca da hasta numarası yap ve yerinden dahi kalkma. O da senin bu durumunu görünce sana acır ve çift koşmaktan vazgeçer. Böylece hiç olmazsa birkaç gün istirahat etmiş olursun.” diye akıl verdi.

Bu anlatılanlar öküzün çok hoşuna gitmişti. “Hele bir deneyelim bakalım, durum ne gösterir?” diyerek, önüne koyulan yemi, o kadar aç olmasına ve canı çekmesine rağmen yemedi. Öylece sabaha kadar aç olarak yattı. Tabi-î kurnaz geçinen eşek, öküzün yemediği yemleri kendisi afiyetle yedi. O da her zamankinden daha tok ve daha mutlu şekilde uyudu.

Tabi-î bunların aralarında geçen bu konuşmayı sahipleri duymuş ve hayret etmişti. “Bu hayvanların konuşmalarını anlamak ne güzel bir şeymiş!” diyerek ahırdan çıktı.

Sabah olunca, adam tekrar ahıra geldi. Baktı ki, öküz aç bir hâlde yatıyor. Şöyle birkaç kere onu dürtükledi; ama öküzün hiç kalkmaya niyeti yoktu. Akşam eşeğin ona öğrettiği planı çok iyi uyguluyordu. Kaytarma konusunda akıl veren eşeğe iyi bir ders vermek isteyen adam bunun üzerine:

“Madem evimizin öküzü hastalanmış, o ahırda istirahat etsin de, iyileşinceye kadar yerine eşeği çifte koşalım.” dedi. Ve eşeği aldı tarlaya götürüp sabana koştu ve akşama kadar onunla çift sürdü. O gün neredeyse eşeğin canı çıkacaktı. Akşam yediği fazladan ot burnundan fitil fitil geliyordu. Nasıl oldu da öküze böyle bir akıl vermişti, keşke bir şey demez olaydı. Akşam yorgun argın vaziyette, bitkin bir hâlde ahıra geldiği zaman öküz gayet mutluydu. Keyifle geviş getiriyor, kendisine böyle bir taktik öğreten eşeğe teşekkür ediyordu. Fakat eşeğin aklı başına gelmişti. Bu durum böyle birkaç gün daha devam ederse, dayanamaz nalları dikerdi. Çekilecek bir durum değildi gerçekten. Onun için öküze başka bir akıl verip, bu durumdan kurtulmak istiyordu. Ve dedi ki:

“Öküz kardeş! Bu gün tarlada neler oldu, neler konuşuldu bir bilsen?” diye söze başlayıp, onun merakını celbettikten sonra anlatmaya devam etti. “Efendim bu gün sabana senin değil de benim koşulduğumu gören diğer çiftçiler sahibimize ‘Senin öküze ne oldu da bunu çifte koşuyorsun?’ diye sordular. O da:

‘O zaten tembel öküzün biriydi. Şimdi de durup dururken hasta olmuş, ben böyle işime yaramayan bir hayvanla uğraşamam. Onun için yarın onu kasaba götürüp kestireceğim.’ dedi. Yani senin anlayacağın şayet yarın da hasta numarası yaparak yatarsan, kendini kasabın bıçağının altında bil.” diyerek onu işe gitmesi için ikna etmeye çalıştı.

Adam ahırda bunların konuşmalarını dinledikçe zevkten dört köşe oluyor, katıla katıla gülüyordu. “Bu hayvanların dilinden anlamak ne güzel bir şeymiş!” diyordu.

Ertesi sabah olunca, henüz ahıra gitmeden şöyle bir çiftliği dolaştı. Bir tarafta çiftliğin köpeğiyle horozu arasındaki konuşmaya kulak misafiri oldu. Köpek, horoza iyi beslenemediğinden yakınıyordu.

“Horoz kardeş, sen arpayla buğdayla da karnını doyurabilirsin. Hiçbir şey bulamazsan, sağa sola saçılmış taneleri yesen, gene karnın doyar. Ama ben ağzıma göre uygun bir yiyecek bulmakta zorlanıyorum. Ne zamandır şöyle yağlı bir kemik yemiş değilim.” deyince horoz onu teselli etti ve müjde verdi:

“Sen hiç merak etme köpek kardeş! Yarın bizim ağanın öküzü ölecek. İşte o zaman hayatında yapmadığın şekilde bir ziyafet seni bekliyor. Hele sen bir yarına kadar sabret bakalım.” dedi.

Bu konuşmaları duyan adam telaşlandı. Demek yarın öküz ölecekti öyle mi? Bu zarardan mutlaka kurtulmalıydı. Onun için derhal ahıra gitti, hemen öküzü kaldırdı ve doğru hayvan pazarına götürdü. Orada kelepir fiyatına hayvanı elden çıkardı ve:

“İyi ki, hayvanların dilini öğrendim, yoksa öküz elimde ölecekti ve zarar edecektim.” dedi.

Tabi-î bizim köylü hayvanlardan aldığı bu haberlere çok alışmıştı, onlara kulak kabartmadan, hayvanlar ne konuşuyor ne söylüyor dinlemeden artık rahat edemiyordu. Ertesi gün yine köpekle horoz arasında cereyan eden konuşmayı merak edip oraya gitti. Köpek, horoza sitem ediyordu.

“Sen bana yalan söyledin. Öküz ölecek, sen de ziyafet çekeceksin, demiştin. Hani ne oldu? Ne ziyafet, ne de bir şey. Yine aç, yine açıktayız.” Horoz cevap verdi:

“Aslında ağanın öküzü öldü ölmesine de, ağa açık gözlük edip öküzü pazarda sattı.” Tabi-î öküz onu satın alan adamın elinde öldü. Dolayısıyla biz avucumuzu yaldık. Ama sen hiç merak etme! Yarın onun eşeği ölecek. Mecburen onu buraya getirip bırakacaklar. Sen de bol bol et yer karnını doyurursun.

Adam bunu duyunca yine aynı hızla kalkıp ahıra koştu. Hemen oradaki eşeği alıp pazara götürdü ve onu da sattı. Parasını cebine indirirken keyifle mırıldanıyordu.

“İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek de elimde ölecekti.”

Ertesi sabah ahıra gitmeden yine köpekle horozun bulunduğu yere gitti. Ne konuşacaklar diye çok merak ediyordu. Bu sefer köpek gerçekten çok kızmıştı. Çünkü şu bahsedilen ziyafeti bir türlü yapamamıştı. Horozla âdeta hırlayarak konuşuyordu.

“Horoz kardeş, beni ne kandırıp duruyorsun? Hani ağanın eşeği ölecekti? Bana bak sabrımı taşırmaya başladın ona göre!” Horoz kendini savundu:

“Hayır! Ben kesinlikle seni kandırmıyorum. Ağanın eşeği gerçekten de öldü. Ama aynı şekilde götürdü, onu da sattı. Eşek sattığı zavallı adamın elinde öldü. Fakat üzülme bu sefer bu ziyafet mutlaka olacak. Hem de hepimiz bundan istifade edeceğiz.”

Tabi-î köpek inanmadı:

“Haydi oradan! Yine beni aldatıyorsun. Hem bu sefer ne olacak ki, ziyafet olsun?” Horoz cevap verdi:

“Ne mi olacak? Bu sefer ziyafetin büyüğü olacak inan bana. Ağa birincide, öküzü sattı, zarardan kurtuldu. İkincide eşeği sattı, zarardan kurtuldu; ama bu sefer ağanın kendisi ölecek. Malına gelen, bu defa kendi canına gelecek. Onun hayrına mutlaka sofralar kurulur. Kazanlar kaynar. Gelene gidene yemekler yedirilir. Onların artıklarından da, biz hayatımızın ziyafetini çeker, yiyebildiğimiz kadar yeriz.”

Adam bu haberi duyunca, etekleri tutuştu. Ne yapacağını şaşırdı. Ölüm korkusu her yanını sardı. Ve şuursuzca bir sağa sola koşuşturmaya başladı. Son çare olarak Hz. Süleyman’ın huzuruna çıkıp durumu başından sonuna anlattı. Ve “Bunun çaresi yok mu?” diye yalvarmaya başladı. Süleyman Aleyhisselâm:

“Ben sana vazgeç bu sevdadan dememiş miydim? Sen onların konuştuklarını anlarsan, bunun arkasındaki hikmeti idrak edemez, buna da sabredemezsin, dememiş miydim? Şayet sen öküzü satmasaydın, o ölecek ve gelecek olan belâ atlatılmış olacaktı. Fakat onu satıp güya zarardan kurtuldun. Ardından bu belâ eşeğine isabet edecekti. Ama sen eşeği de satıp yine sana gelecek zararı güya savuşturdun. Yapacak bir sey kalmadi , kaderine razi ol der.

Posted in Diger Konular, Dini Hikayeler, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, H.z Süleyman, Tavsiyeler, Türkiye, İbretlik, İlginç | 1 Comment »

Sadakanın faydaları

Posted by Site - Yönetici Şubat 22, 2008

Sadakanın faydaları

Sadakanın faydaları

Sual: Sadaka nedir, sadece para vermek midir? Sadakanın faydası nedir? En iyi sadaka nedir?

CEVAP

Sadaka sadece para vermek değildir. Dinimiz verme dinidir, sevgi, merhamet, paylaşma, iyilik ve yardım etme dinidir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizi]

(“Sübhanallah“, “Elhamdülillah“, “La ilahe illallah” veya “Allahü ekber” demek birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe mani olmaya çalışmak birer sadakadır. İki rekat kuşluk namazı kılmak ise bütün bunları karşılar.) [Müslim]

(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!) [Hakim]

Sadakanın faydaları çoktur:

1- Malı temizler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Malınızdaki günah kirlerini sadaka ile temizleyin!) [T.Gafilin]

2- Günahları temizler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]

(Sadaka, kibri ve övünmeyi yok eder.) [Tirmizi]

3- Hastalıktan ve beladan korur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin! Sadaka her hastalığı ve belayı önler.) [Beyheki]

(Sadaka vermekte acele edin; çünkü bela sadakayı geçemez.) [Beyheki]

(Sadaka yetmiş kötülük kapısını kapatır.) [Taberani]

(Sadaka Allahü teâlânın gazabını söndürür ve kötü ölümden korur.) [Tirmizi]

(Gam ve sıkıntıları giderir, hastalıkları ve belayı önler. Düşmanlarınıza karşı size yardım eder ve şiddetli anlarda sizi sabırlı kılar.) [Deylemi]

4- Muhtaçları sevindirir. Muhtaçları sevindirmek çok sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(En faziletli amel, muhtaçlara yiyecek-giyecek vermek ve müminleri sevindirmektir.) [Taberani]

5- Rızkı artırır, malı bereketlendirir. Şeytan, malı ya israf ettirir veya cimrilik ettirir, hayra harcamaktan alıkoyar, “Yoksul olursun, elin daralır” diye korkutur. Allah yolunda harcamaktan korkmamalıdır!

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Şeytan, malınızı hayra sarf ettirmemek için sizi yoksullukla korkutup cimri olmanızı emreder. Allah ise, [sadaka ve zekat verirseniz] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder.) [Bekara 268]

(Gece gündüz, gizli açık, Allah yolunda mallarını infak edenlerin mükafatları Rableri katındadır. Bunlar için korku ve üzüntü yoktur.) [Bekara 274]

(Allah için ne verirseniz, Allah onun yerine [daha iyisini, daha fazlasını] verir.) [Sebe 39]

(Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, 7 başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohuma benzer. Allah, [bire 700, hatta] dilediğine daha fazla da verir.) [Bekara 261]

Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağlar kadar sevap verir. Mülk Onundur. Dilediğine dilediği kadar ihsan eder. Sadaka vermekle mal eksilmediği gibi bereketi de artar. Bereket, az bir şeyin çok şeye yetmesi demektir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Sadaka vermeye devam edenin rızkı artar ve duası kabul olur!) [İbni Mace]

(Sadaka vermekle mal eksilmez) [Tirmizi]

Peygamber efendimiz, Mirac gecesi, ekin ekip bir günde biçen bir topluluğu gördü. Biçtiği mahsul yeniden eski haline dönüyordu. Bunların kim olduğunu sorunca, Cebrail aleyhisselam, (Bunlar Allah yolunda cihad edenlerdir. Bunların bir iyiliğine yedi yüz misli sevap verilir. Harcadıklarının yerine yenisi verilir) dedi. (Bezzar)

6- Kıyametin dehşetinden korur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Sadaka, kabir azabından korur, Kıyamette sahibini himayesine alır.) [Beyheki]

7- Cehennemden kurtarır, Cennete kor ve derecesini yükseltir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allah rızası için verilen sadaka, Cehennem ateşinden korur.) [Taberani]

(Yarım hurma da olsa, sadaka vererek Cehennemden korunun!) [T.Gafilin]

8- Sevabı artırır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Malını Allah yolunda harcayanın sevabı 700 misline kadar artar.) [Beyheki]

En iyi sadaka

En iyi sadaka, öldükten sonra da amel defterimize sevap yazdıran sadakadır. Buna cari sadaka [gelir getirmeye devam eden sadaka] veya sadaka-i cariye denir. Sadaka-i cariye, cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, faydalı ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işlerdir. Bir hadis-i şerif meali:

(İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmi eser bırakmak veya ona dua ve istiğfar edecek salih evlat.) [Müslim]

Herkes cari sadaka olarak cami yaptıramaz, ilmi eser yazamaz. Ama kolayı var. Faydalı bir eserin dağılmasına sebep olmak da, o kitabı yazmak gibi sevap getirir. Bir hadis-i şerif meali:

(Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]

Faydalı eserden maksat, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, CD`ler, filmler faydalı olmak şartı ile hepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı olmak şartı ile bir radyo, bir televizyon, bir gazete, bir dergi, bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehid sevabı vardır.) [Hakim] (Ya bir farzı veya vacibi meydana çıkarmanın sevabının ne kadar çok olduğu buradan anlaşılmalıdır.)

Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları, hakiki din kitaplarına uyanlara yüzlerce şehid sevabı verilir. Sünnete yapışmak, sünneti ortaya çıkarmak Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını öğrenmekle olur.

Bayramlarda, özel günlerde hediye olarak bir kimse, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap, hediye verse, yüz şehid sevabı alır. Çünkü unutulmuş sünnetlerin yanında, farzlar ve vacipler de yayılmış oluyor. Bozuk din kitabı vermek de bunun aksi olup, çok veballi bir iştir, bu sefer işlenen günaha da ortak olmuş olur.

Sevabı hediye etmeli

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:

Sadaka [ve Kur’an-ı kerim okumanın] sevabını önce Peygamberimizin mübarek ruhuna hediye etmeli, sonra ölülerin ruhlarına göndermelidir. Böylece kabul olma ümidi fazla olur. Sevabını bütün müminlerin ruhlarına da hediye etmek iyi olur. Her birine sevabın hepsi ulaşır. Kendi sevabından bir eksilme olmaz.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Fetvalar, Fıkıh, Güncel, Gündem, Genel, Hadis-i Şerifler, Soru Ve Cevaplar, Tavsiyeler, Türkiye | 2 Comments »

TOPRAĞIN 10 NASİHATİ

Posted by Site - Yönetici Şubat 22, 2008

TOPRAĞIN 10 NASİHATİ

TOPRAĞIN 10 NASİHATİ

1-Üzerimde gezinip durursun, halbuki dönüşün banadır.

2-Üzerimde türlü günah işlersin, halbuki içimde azap göreceksin.

3-Üzerimde gülüp eğlenirsin, halbuki içimde ağlayacaksın.

4-Üzerimde sevinirsin, halbuki içimde üzüleceksin.

5-Üzerimde mal toplayıp durursun, halbuki içimde pişman olacaksın.

6-Üzerimde haram yersin, halbuki içimde kurtlar seni yiyecek.

7-Üzerimde böbürlenirsin, halbuki içimde hor ve hakir olacaksın.

8-Üzerimde neşe ile yürüyorsun, halbuki içimde hüzne boğulacaksın.

9-Üzerimde aydınlıkta gezinirsin, halbuki içimde karanlıkta kalacaksın.

10-Üzerimde topluluklar içinde dolaşırsın, halbuki içime tek başına gireceksin

Posted in Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Nasihat, Tavsiyeler, Türkiye, Yorumlar | Leave a Comment »