Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Hızır (a.s.) kimdir?

Posted by Site - Yönetici Mayıs 9, 2007

11Hızır (a.s.) kimdir

Hızır (a.s.) kimdir?

Soru: Hızır (A.S.) kimdir? Peygamber midir, veli midir? Hâlâ hayatta mıdır?
Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.
Ulemanın ekseriyetine göre; Kehf sûresi, 60-82 ayeti kerimelerindeki Hz. Musa (A.S.) kıssasında bahsedilen salih kul: Hızır (A.S.)’dır.
Abdullah b. Abbas (R.A.)’dan rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:
Hz. Musa (A.S.) İsrail oğulları içinde hutbeye kalkmıştı. Kendisine:
İnsanların en alimi kimdir? diye soruldu.
En alim benim, diye cevab verdi.
Bu husustaki ilmi ALLAH en bilendir diyerek ALLAH’a döndürmediğinden dolayı ALLAH onu azarladı da:
Evet, iki denizin birleştiği yerde benim bir kulum var, işte o senden daha âlimdir, buyurdu.
Hz. Mûsâ (A.S.):
Ey Rabb’im, onu görmeyi bana kim tekeffül eder? Ey Rabb’im ona nasıl yol bulayım? dedi. O’na:
Bir balık alır ve onu bir zenbil içinde taşırsın. Onu nerede kaybedersen o kulum işte oradadır, buyurdu.
Hz. Mûsâ (A.S.) bir balık aldı ve onu bir zenbil içine koydu. Bundan sonra Hz. Mûsâ (A.S.) hizmetçi genci Yûşâ İbni Nûn ile birlikte gitti. Nihayet o kayanın yanına varınca başlarını yere koydular. Akabinde Hz. Mûsâ (A.S.) uyudu. Bu arada balık debelendi ve zenbîlden çıkıp denize düştü. Ve deniz içinde kendine, şaşılacak bir surette su künkü gibi (bir boşluk bırakarak) yolunu açıp gitti. ALLAH balıktan suyun akışını tuttu da, su, tâk gibi oldu. Şöyle kemer takı gibi oldu, demiştir. Uyandıktan sonra o gecenin kalanı ile bütün gün yürüdüler. Nihayet sabah olunca Hz. Mûsâ (A.S.) hizmetçisine:
Kuşluk yemeğimizi getir, yemîn olsun, biz bu seferimizden garib bir yorgunluk duyduk, dedi. Halbuki Hz. Mûsâ (A.S.) ALLAH’ın emrettiği o yerin ötesine geçmedikçe yorgunluk duymamıştı. Hizmetçi delikanlısı, Hz. Mûsâ (A.S.)’ya:
Gördün mü, taşın yanında barındığımız zaman balığı (yânî balığın gittiğini haber vermeyi) unutmuşum. Bunu söylemeyi bana unutturan da şeytandan başkası değil. Balık deniz içinde şaşılacak bir surette yolunu tutup gitti. Balığın girmesi için suda bir oyuk meydana geldi.
Deniz içinde böyle bir yolun açılması Hz. Mûsâ (A.S.) ile hizmetçisince hayret edilecek birşey olmuştu. Hz. Mûsâ (A.S.), gence:
Zaten aramakta olduğumuz bu idi, dedi.
Bunun üzerine kendi izleri üzerinde, izlerine baka baka geriye döndüler. Taşın yanına varınca bir de baktılar ki, elbiseye bürünmüş bir adam duruyor. Hz. Mûsâ (A.S.) ona selâm verdi. O da selâmı aldı ve:
Senin bulunduğun yerde selâm nereden (yânî nasıl olur?) dedi.
Ben Musa’yım, dedi. O:
İsrâîl oğullarının Musa’sı mı? diye sordu.
Evet, dedi. Hz. Mûsâ (A.S.) sonra yine söze başlayıp:
Sana öğretilen rüşd ve hidayetten bana birşey öğretmen için senin yanına geldim, dedi. Hızır;
Doğrusu sen benim beraberimde asla sabredemezsin. Yâ Mûsâ! Ben, ALLAH’ın bana öğrettiği öyle bir ilim üzerindeyim ki, sen onu bilemezsin. Sen de ALLAH’ın öğrettiği, ALLAH ilminden öyle bir ilim üzerindesin ki, onu da ben bilemem, cevabını verdi.” “Mûsâ (a.s) ona:
Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tâbi’ olayım mı? dedi. O da:
Doğrusu sen benim berâberimde asla sabredemezsin. İçyüzünü kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? dedi. O da:
ALLAH dilerse beni sabredici bulacaksın, sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim, dedi. O:
Eğer bu suretle bana tâbi’ olacaksan ben sana anıp söyleyinceye kadar sen bana hiçbirşey sorma, dedi.”
“Bundan sonra deniz kıyısında yürüyerek gittiler. Yanlarına bir gemi uğradı. Kendilerine gemiye almaları için gemicilerle konuştular. Gemiciler Hızır’ı tanıdılar ve onları ücretsiz olarak gemiye aldılar. Onlar gemiye bindikleri zaman bir serçe kuşu geldi, geminin kenarına kondu ve denizden bir iki gaga su aldı. Hızır, Musa’ya:
Yâ Mûsâ! Benim ilmimle senin ilmin, ALLAH’ın ilminden bu serçenin gagasıyla denizden aldığı su kadar bile eksiltmez, dedi. Derken Hızır, eline bir balta aldı da gemi tahtalarından birini söktü.” “Mûsâ (a. s) ona:
Sen ne yaptın? Adamlar bizi ücretsiz olarak gemilerine almışlarken, sen gemilerine kasdedip içindekileri batırmak için mi deliyorsun? And olsun, sen büyük bir iş yaptın, dedi. Hızır:
Sen beraberimde asla sabredemezsin demedim mi? dedi. Mûsâ:
Unuttuğum şeyden dolayı beni muâhaze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük yükleme, dedi. Hakîkaten Musa’nın bu ilk muhalefeti Musa’dan bir unutma eseri olmuştu, denizden karaya çıktıkları zaman, diğer çocukların beraberinde oynamakta olan bir oğlana uğradılar. Hızır hemen o çocuğun başından tuttu ve onu eliyle şöyle kopardı.” “Mûsâ (a.s) ona:
Tertemiz, mâsûm bir canı diğer bir can karşılığı olmaksızın öldürdün hâ? And olsun ki sen çok kötü bir şey yaptın, dedi. O zât:
Ben sana beraberimde asla sabredemezsin demedim mi? dedi. Mûsâ:
Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam benimle arkadaşlık etme; o takdirde tarafımdan muhakkak özre ulaşmışsındır, dedi. Yine gittiler. Nihayet bir memleket halkına vardılar ki, ora ahâlîsinden yemek istedikleri halde kendilerini konuk etmekten çekinmişlerdi. Derken yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. O, bunu eliyle şöyle doğrultuverdi.” Mûsâ:
Bunlar, kendilerine geldiğimiz, bizlere yemek yedirmeyen ve bizleri konuklatmayan bir kavimdir. Sen onların yıkılmaya yüz tutmuş olan duvarına geldin de onu doğrulttun. İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. O zât”:
İşte bu, benimle senin ayrılışımızdır. Sana üzerinde sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim, dedi.”
“Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.”
(Şu halde Hızır, fakir denizcilerin gemisini yaralamakla, kralın bu gemiyi gasbetme ihtimalini ortadan kaldırmış, böylece bu fakirlere iyilik etmişti. Hızır (A.S.) sözlerine devam etti):
“Erkek çocuğa gelince, onun anababası, mü’min kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”
(Zira Hızır (A.S.), bu çocuğun ileride zalim biri olacağını, temiz birer mü’min olan ebeveynine karşı azgınlık ve nankörlük göstereceğini, yahut çocuk sevgisi yüzünden anababasının manevi hayatlarının tehlikeye düşeceğini biliyordu; ALLAH bunu Hızır’a bildirmişti.)
(Devam etti): “Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.”
“Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”
Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz kıssayı buraya kadar hikâye ettikten sonra:
“Ne olurdu sabredeydi de, aralarında geçecek haberlerini ALLAH bize kıssa yapaydı” buyurmuştur. (Buhari, Enbiya: 27, İlim: 44. Müslim, Fezail: 170, A.b. Hanbel. 5/118.)

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.