Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Archive for 03 Ara 2007

Hangi Hallerde Eve Rahmet Melekleri Girmez.

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

Hangi Hallerde Eve Rahmet Melekleri Girmez.

Hangi Hallerde Eve Rahmet Melekleri Girmez.

Sual: Hangi hallerde eve rahmet melekleri girmez?
CEVAP
Günah işlenen yerlere, mesela kumar oynanan, içki içilen, herhangi bir çalgı aleti, mesela tv bulunan yerlere rahmet melekleri girmez. Böyle yerlerde namaz kılmak mekruh olur ve edilen dua da kabul olmaz. (Nisabül-ahbâr)

Mekruh olarak kılınan namaz sahih olur. Yani o kimse, namaz borcundan kurtulursa da, namaz kılmakla hasıl olacak büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Canlı resmi, köpek ve cünüp bulunan yere rahmet melekleri girmez.) [Nesai]
(Sarhoş olan kimseye rahmet melekleri yaklaşmaz.) [Bezzar]

(Akraba ziyareti yapmayan kimselerin bulunduğu yere rahmet melekleri gelmez.) [Taberani]
(Heykel [ve her çeşit insan ve hayvan biblosu] bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Müslim]

(Cers [çan, çıngırak] bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Nesai]
(Cers, şeytanın mizmarıdır.) [Müslim]
[Mizmar her türlü çalgı aletidir. (Müncid)]

Bir ihtiyaç olmadan oyun, eğlence için cers takılı hayvana binmek mekruhtur. Cers bulunan kervana rahmet melekleri gelmez. (Tergib-üs-salât)

Şeyh-ül-İslam Ahmet ibni Kemal efendi hazretleri buyuruyor ki:
(Mizmarları kırmak için gönderildim) hadis-i şerifi, (Her çeşit çalgıyı yasak etmekle emrolundum) demektir. (Kırk hadis)

Allahü teâlâ, şeytana (Senin müezzinin mizmardır) buyurdu. (Ebu Nuaym)
Müezzin, ezan okuyan, insanları ibadete çağıran kimsedir. Şeytanın müezzini ise, insanları günah işlemeye çağırır. Bu da mizmarların her çeşididir.

Melek girmeyen eve şeytan girer. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir, sofrada iken, melekler ev sahibine dua eder.) [Taberani]
(Sirke yiyen kimselere, iki melek, yemek bitinceye kadar dua eder.) [İbni Asakir]
(Melekler, sahura kalkan kimselere dua eder.) [İmam-ı Ahmed]
Eğer sofrada içki veya meleklerin girmesine mani olan bir şey varsa, o kişi meleklerin yapacağı bu duadan mahrum kalır.

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bana salevat getirenin, günahlarının affolması için melekler dua eder.) [Ey oğul ilmihali]
(Allahü teâlânın zikredildiği yerlere, melekler rahmet saçar.) [Ebuşşeyh]
(Kur`an-ı kerimi hatmedene 60 bin melek dua eder.) [Hazinet-ül-esrar, Deylemi]
(Bir kimse, uygunsuzluk yapmadıkça, namaz kıldığı yerden ayrılıncaya kadar, melekler, “Ya Rabbi, buna rahmet et” diye dua ederler.) [Nesai]

Eğer salevat getirilen, zikredilen, Kur`an okunan ve namaz kılınan yerde, çalgı aleti veya meleklerin girmesine engel olan başka bir şey varsa, meleklerin yapacağı duadan mahrum kalınır.

Ölüm hastasının bulunduğu odada, hayzlı, cünüp, canlı resmi, kumar aleti, köpek, çalgı aleti ve rahmet meleklerinin girmesine engel olan başka şey bulunmamalıdır.

Mümin, ruhunu teslim edeceği vakit, rahmet meleklerini görüp, can verme acısını duymaz. O odaya rahmet melekleri girmezse, o kimse ölürken sıkıntılara maruz kalabilir.

Bir namaz vaktini cünüp geçirmek büyük günahtır. Sarhoş olmak, kumar oynamak ve çalgı çalmak haramdır. (Berika)

Kendisi kullanmasa bile, herhangi bir çalgı aletini evinde bulundurmak günah olur. (Hadika)

Kendi yapmasa bile, kötü şeyleri evinde bulundurmak kötü, kendi yapmasa bile, iyi şeyleri bulundurmak iyidir. Mesela, Kur`an-ı kerimi, okumasını bilmese de, bereketlenmek için evinde bulundurmak sevaptır. (Hindiyye)

Kendi oynamasa bile evde iskambil kağıdı, tavla gibi kumar aletlerini bulundurmamalıdır. Haramlardan, mekruhlardan kaçılırsa, rahmet meleklerinin yapacakları dualardan istifade ederiz. Melekler masumdur, duaları red edilmez.

Posted in Bunları Biliyormuydunuz, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Haramlar - Helaller, Müzik - Musiki, Soru Ve Cevaplar, Türkiye | Etiketler: , | 13 Comments »

Peygamber efendimiz için kurban kesmek

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

Moufflon

Moufflon

Peygamber efendimiz için kurban kesmek

Sual: Resulullah için kurban keserken nasıl niyet etmeli, nelere dikkat etmelidir?

CEVAP

Resulullah efendimiz için de kurban kesmek müstehaptır ve çok sevaptır.

Peygamber efendimiz iki kurban keserdi. Biri kendisi için, biri de ümmeti için idi. Kestiği iki kurban için, (Biri kendim ve evlatlarım için, biri de kurban kesemeyen ümmetim için) buyurdu. (İbni Âbidin)

Resulullah efendimiz, Veda haccına giderken yüz kurbanlık deve götürdü. Altmışüçünü kendi kesti. Sonra bıçağı Hazret-i Ali`ye verdi. Geri kalanı o kesti. Böylece 63 yıl yaşayacağına işaret etmiş oldu. (Cevhere, Rûh-ul-beyân)

Peygamber efendimiz için kurban keserken, (Allah rızası için kurban kesmeye ve sevabını Resulullah efendimize hediye etmeye) diye niyet edilir. (Bedâyî)

Her ibadetin sevabı, Resulullah efendimizin mübarek ruhuna da gönderilebilir. İbni Ömer hazretleri, Peygamber efendimiz için umre yapmıştır. İbn-is Serrac, Resulullah efendimiz için onbin hatim okumuş, mübarek ruhu için kurban kesmişti.

Şu halde, her mümin yaptığı ibadetlerin sevaplarını, başta Resulullah efendimiz olmak üzere, ana-babasına ve bütün Müslümanlara hediye etmelidir! Sevabı hepsine de gider. Kendi sevabından da bir şey eksilmez. Bu Allahü teâlânın bizlere bir lütfudur.

.

Posted in Kurban | Leave a Comment »

İLK MÜSLÜMANLAR

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

İLK MÜSLÜMANLAR

“İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.” (Vâkıa Sûresi, 10)
Hz. Peygamber (s.a.s.)’e ilk imân eden ve O’nunla birlikte ilk defa namaz kılan kişi, eşi Hz. Hatice oldu. Daha sonra evlâtlığı Hârise oğlu Zeyd.(59) ve amcasının oğlu Hz. Ali Müslüman oldular.

a ) Hz. Ali’nin İslâm’ı Kabûl Etmesi
Ebû Tâlib, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i, 8 yaşından 25 yaşına kadar evinde barındırmış O’nu öz çocuklarından daha çok sevmişti. Evliliğinden sonra Hz. Muhammed (s.a.s.), eşi Hz. Hatice’nin evine geçmiş ve maddî bakımdan refâha kavuşmuştu. (60) Ebû Tâlib’in âilesi ise pek kalabalıktı. Peygamberimiz (s.a.s.) amcasının sıkıntısının biraz azalması için 5 yaşından itibâren Ali’yi yanına almıştı. Bu yüzden Ali, Hz. Peygamber (s.a.s)’in yanında kalıyordu.

Hz. Ali, Peygamberimiz (s.a.s.) ile Hz. Hatice’yi namaz kılarken görünce, bunun ne olduğunu sordu. Peygamber Efendimiz, O’na Müslümanlığı anlattı. O da Müslümanlığı kabûl etti. Bu esnâda Hz. Ali henüz on yaşlarında bir çocuktu.

b) Hz. Ebû Bekir’in Müslüman Olması
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yakın ve en samîmi dostu olan Ebû Kuhâfe oğlu Ebû Bekir, Kureyş kabîlesi’nin Teymoğulları kolundandır. Baba ve anne tarafından soyu, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in soyu ile Mürre’de birleşir.

Hz. Ebû Bekir’in Mekke’de Kureyş arasında büyük bir itibârı vardı. Zengin ve dürüst bir tüccârdı. Aralarındaki güven ve samîmiyet sebebiyle, Peygamberimiz (s.a.s.) âilesi dışındakilerden ilk olarak Hz. Ebû Bekir’i İslâm’a dâvet etti. Hz. Ebû Bekir bu dâveti tereddütsüz kabûl etti. Esâsen, câhiliyet devrinde bile putlara hiç tapmamış, ağzına bir yudum içki koymamıştı. Hz. Ebû Bekir’in Müslüman olmasıyla, Peygamberimiz (s.a.s.) büyük bir desteğe kavuştu. Onun gayret ve delâletiyle, Mekke’nin önemli şahsiyetlerinden Affân oğlu Osmân, Avf oğlu Abdurrahman, Ebû Vakkas oğlu Sa’d, Avvâm oğlu Zübeyr, Ubeydullah oğlu Talha da Müslümanlığı kabûl ettiler. Hz. Hatice’den sonra Müslüman olan bu 8 zata “İlk Müslümanlar” (Sabıkûn-i İslâm) denilir.

İlk vahiy ile ikinci vahiy arasında geçen “fetret-i vahy” süresinin ne kadar devâm ettiğine dâir rivâyetler 15 gün ile 3 yıl arasında değişmektedir. (Bkz. Tecrid Tercemesi, 1/11. Hadis No: 4’ün açıklaması) Olayların seyrine göre, 1-2 aydan daha çok olmaması gerekir. 2-3 yıl gibi uzun süre olduğunu söyleyenler, “gizli dâvet” süresi ile “fetret-i vahy”i ayıramamış olmalıdırlar.
İbn Hişâm, 1/260-261; Tecrid Tercemesi, 2/231, (Hadis No: 227’nin açıklaması); Tâhir Olgun, İbâdet Târihi, 28, İstanbul, 1946

Zeyd, Kudâa kabilesindendi. Küçük yaşta esir edilmiş, köle olarak satılmıştı. Hz. Hatice, evliliklerinden sonra O’nu Hz. Muhammed (s.a.s.)’e hediye etti. Babası Hârise, oğlunu araya araya nihâyet Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yanında buldu. Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisini âzâd ederek babası ile gitmesine izin verdi. Fakat Zeyd, babası ile gitmedi; “babam da sensin, annem de…” diyerek, Hz. Muhammed (s.a.s.)’den ayrılmadı. Hz. Muhammed (s.a.s.)’de onu evlâd edindi. (İbn Hişâm, 1/265), Kur’an-ı Kerîm’de açık olarak adı geçen sahâbî, yalnızca Zeyd’dir. (el-Ahzâb Sûresi, 37) Peygamberimiz (s.a.s.) onu Ümmü Eymen ile evlendirmiş, bu evlilikten meşhûr komutan “Üsâme” doğmuştur. Zeyd, Hicretin 8’inci yılında Mûte Savaşında şehid olmuştur. (Geniş bilgi için bkz. Tecrid Ter. 4/538 – 540, Hadis No: 644) (60) Bkz. ed-Duhâ Sûresi, 8
Abbas da aynı maksatla Câfer’i yanına almıştı. (Bkz. İbn Hişâm, 1/263)

Posted in H.z Muhammed ( s.a.v ), Peygamberler | Leave a Comment »

Allah`ın halifeleri vardır

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

Allah,mucize resimler,yumurtada Allah yazisi

Allah`ın halifeleri vardır

Sual: Hizbürrahmanım diyen ve mezhep kabul etmeyen birisi, (Allah mabuddur, Allah`ın halifesi olmaz. Var diyen halifeye mabud demiş olur ve küfre düşer) diyor. Allah`ın halifesi olmaz mı?
CEVAP
Allahü teâlânın elbette halifeleri vardır. Bu husus, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Mesela iki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ey Davud, biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde adaletle hükmet.)
[Sad 26](Sizi yeryüzünde halifeler yapan Odur. İnkâr edenin zararı kendinedir.) [Fatır 39]

Bu konudaki hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdil sultan Allah�ın yeryüzündeki halifesidir.) [Beyheki]
(Neslimden gelecek olan Mehdi, Allah`ın halifesidir.) [Deylemi, Hakim]
(Emr-i maruf ve nehy-i münker yapan Allah`ın ve Resulünün halifesidir.) [Deylemi]

Peygamber efendimiz halifeyi şöyle açıklıyor:
(Allahü teâlâ halifelerime rahmet etsin. Sünnetimi ihya edip yayan halifemdir.) [İ. Asakir]

Davud aleyhisselamın adaletle hükmetmesi isteniyor. Demek ki peygamber, sultan birer halifedir. Sultan, âdil olursa, Allah�ın dinine hizmet eder. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Sultan yeryüzünde zıllullahtır. Ona ikram eden ikram görür, ihanet eden ihanete uğrar.) [Taberani]

Zıllullah demek, Allahü teâlânın emirlerini tatbik etme yetkisine sahip halife demektir. Ahir zamanda gelecek olan Hazret-i Mehdi de Allah`ın dinini yayacağı için ona da Allah`ın halifesi denmiştir. Emr-i maruf ve nehy-i münker yaparak Allah`ın dinine hizmet edenlere de Allah`ın halifesi denmiştir. Resulullahın da halifeleri vardır. Halifeleri hâşâ Resulullah gibi peygamber olmadığı gibi, Allah`ın halifeleri de hâşâ mabud değildir.

İmam-ı Rabbani hazretleri, faydalı ilimler hazinesi Mektubat`ta buyuruyor ki:
Bir şeyin sureti, onun halifesidir, vekilidir. Bir şey onun suretinde yaratılmazsa, onun halifesi olamaz. Halife olmaya yakışmayan, emanet yükünü taşıyamaz. Sultanın hediyelerini, ancak onun vasıtaları taşır. Ahzab suresinin
(Emaneti göklere ve yere ve dağlara bildirdik, yüklenmek istemediler. Ondan çekindiler. Onu insan yüklendi) mealindeki 72. âyetinde anlaşılıyor ki, insandaki kemaller, Vücub mertebesinin kemallerinin suretleri, görüntüleridir. İnsandaki kemallerin, Vücub mertebesindeki kemallere yalnız isimleri benzemektedir. Bunun içindir ki, hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, Âdem`i kendi suretinde yarattı) buyuruldu. Çünkü insanın nefsinde bulunan her şey, birer surettir, görüntüdür. Bu suretlerin hakikati, aslı, Vücub mertebesindedir. İnsanın halife olmasının inceliği buradan anlaşılmaktadır. Çünkü, bir şeyin sureti, o şeyin halifesidir, vekilidir. Zındıklar ve Allahü teâlâya madde diyen kâfirler, burada çok yanıldılar. Allah`ı insan suretinde sandılar. İnsanlarda olduğu gibi organları, duygu aletleri var dediler. Böylece, çok kimseleri de saptırdılar. Müteşabihat âyet-i kerimeler de böyledir. Âl-i İmran suresinin (Bu âyetlerin bildirdiklerini yalnız Allah bilir) mealindeki 7. âyet-i kerimesi gösteriyor ki, müteşabih olan âyet-i kerimeler, gösterdiklerinden başka şeyleri bildirmektedir. Ulema-i Rasihin denilen derin Ehl-i sünnet âlimlerine de, bu başka bilgiler ihsan olunmuştur. Bunun gibi, gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir. Peygamberlerin yükseklerine bu bilgisinden ihsan etmektedir. (1/312)

Posted in Allah, Diger Konular, Dini Konular, Güncel, Gündem, Genel, Soru Ve Cevaplar | Leave a Comment »

NEBÎLİK VE RASÛLLUK

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

NEBÎLİK VE RASÛLLUK

Şüpheziz, seni biz, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik”. (Fetih Sûresi, 8)

İlk vahiy’den sonra, kısa bir süre vahyin arkası kesildi.(57) Bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.) Hira’dan dönerken, bir ses işitti. Başını kaldırıp semâya bakınca, kendisine daha önce Hira’daki mağarada gelen meleği gördü. Korku ve heyecân içinde evine döndü.
“Hemen beni örtünüz, beni örtünüz.” dedi. Bu esnada Cebrâil, el-Müddessir Sûresinin ilk âyetlerini getirdi.
“Ey örtüsüne bürünen (peygamber). Kalk, (insanları) azâb ile korkut. Rabb’ının adını yücelt (Namaz’da tekbir getir.) Elbiseni temiz tut. Kötü şeyleri terket.” (el-Müddessir Sûresi, 1-5).

İlk vahiy ile Hz. Muhammed (s.a.s.) “Nebî” olmuş, henüz başkalarına “Hak Dini” tebliğ ile görevlendirilmemişti. Bu ikinci vahiy ile “Risâlet” verildi. Hak Dini tebliğ ile görevlendirildi. Ancak açık dâvet emredilmedi.

İSLÂMDA İLK İBÂDET

İslâmda Allah’a imândan sonra ilk farz kılınan ibâdet, namazdır. İkinci vahiy ile el-Müddessir Sûresinin ilk âyetlerinin indirilmesinden sonra, Mekke’nin üst yanında bir vâdide, Cibril (a.s.), Rasûlullah (s.a.s.)’e gösterip öğretmek için abdest almış, peşinden Cibril’den gördüğü şekilde Rasûlullah (s.a.s.) de abdest almıştır.

Sonra Cibril (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.s.)’e namaz kıldırmış ve namaz kılmayı öğretmiştir.Eve dönünce Rasûlullah (s.a.s.) abdest almayı ve namaz kılmayı eşi Hz. Hatice’ye öğretmiş, o da abdest almış ve ikisi birlikte cemâatle namaz kılmışlardır.

Posted in H.z Muhammed ( s.a.v ), Peygamberler | Leave a Comment »

HZ.MUHAMMED (S.A.S.)’İN PEYGAMBER OLUŞU

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2007

HZ.MUHAMMED (S.A.S.)’İN PEYGAMBER OLUŞU

1- HİRA’DA İNZİVÂ

Eskiden beri Mekke’deki hanîf ve zâhitler, recep ayında inzivâya çekilirlerdi. Her biri, Mekke’nin 3 mil (bir saat) kuzeyinde Hira (Nûr) dağında bir köşeye çekilir, tefekküre dalardı. 40 yaşlarına doğru Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kalbinde de bir yalnızlık sevgisi belirdi. O da Hira (Nûr) Dağında bir mağaraya çekilip, günlerce orada kalıyor, Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz kudret ve azametini düşünerek O’na ibâdet ediyordu. Giderken azığını da berâberinde götürüyor, bitince evine dönüyor, sonra tekrar gidiyordu. Böylece Cenâb-ı Hakk, O’nu büyük vazifesine hazırlıyordu. Zaman zaman “Sen Allah elçisisin…” diye kulağına sesler geliyor, fakat etrafta hiç bir şey göremiyordu.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ilâhi vahyin başlangıcı, sâdık rüyâlar şeklinde oldu. Gördüğü her rüya, olduğu gibi çıkıyordu. (51) Bu hâl, altı ay kadar devam etti.

2-İLK VAHY

610 yılı Ramazan ayının(52) Kadir Gecesinde,(53) ridâsına bürünüp Hira’daki mağarada düşünmeye dalmış olduğu bir sırada, bir sesin kendisini ismi ile çağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı; kimseyi göremedi. Bu sırada her tarafı ansızın bir nûr kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği Cebrâil’i gördü. Melek O’na:
-“Oku” Dedi. Hz. Muhammed (s.a.s.):
-“Ben okuma bilmem”, diye cevap verdi. Melek, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıkdı.
-“Oku” diye emrini tekrarladı. Hz. Muhammed (s.a.s.) yine:
-“Ben okuma bilmem…” cevâbını verdi. Melek emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Peygamber (s.a.s.)’i sıktıktan sonra “el-Alak” Sûresi’nin ilk beş âyetini okudu.

“Yaratan Rabb’ının adıyle oku. O, insanı alak’tan (aşılanmış yumurtadan) yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini belleten Rabb’ın sonsuz kerem sahibidir.” (El-Alak Sûresi, 1-5).
Meleğin arkasından Hz. Peygamber (s.a.s.)’de bu âyetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan çıkarak evine geldi. Yolda ilerlerken gök yüzünden bir sesin:

“Ya Muhammed. Sen Allah’ın elçisisin, Ben de Cibril’im” dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, Cebrâil’i gördü. Korku içinde evine vardı. Eşi Hz. Hatice’ye:

“Beni örtünüz, çabuk beni örtünüz” dedi. Bir müddet dinlenip heyecânı geçtikten sonra gördüklerini Hz. Hatice’ye anlattı, kendimden korkuyorum, dedi. Hz. Hatice, O’nu şu ölmez sözlerle teselli etti.

“Öyle deme. Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk hiç bir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen , akrabanı gözetirsin. İşini görmekten âciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misâfiri ağırlarsın. Hak yolunda zuhûr eden olaylarda halka yardım edersin…”

3- VARAKA’NIN SÖZERİ

Hatice daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s.)’i amcazâdesi Nevfel oğlu Varaka’ya götürdü. Varaka hanîflerdendi. Tevrât ve İncil’i okumuş, İbrânî dilini ve eski dinleri bilen bir ihtiyardı. Varaka Peygamberimiz (s.a.s.)i dinledikten sonra:

-“Müjde sana yâ Muhammed, Allah’a yemin ederim ki sen Hz. İsâ’nın haber verdiği son Peygambersin. Gördüğün melek, senden önce Cenâb-ı Hakk’ın Musâ’ya göndermiş olduğu Cibril’dir. Keşki genç olsaydım da, kavmin seni yurdundan çıkaracağı günlerde sana yardımcı olabilseydim… Hiç bir Peygamber yoktur ki, kavmi tarafından düşmanlığa uğramasın, eziyet görmesin…” (56) dedi. Aradan çok geçmeden Varaka öldü.

Posted in H.z Muhammed ( s.a.v ), Peygamberler | 2 Comments »