Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Muhtaçları Doyurmak

Posted by Site - Yönetici Aralık 3, 2009

KONICA MINOLTA DIGITAL CAMERA

Muhtaçları Doyurmak

Evinden çıkıp ta rızık aramaktan âciz duruma gelen muhtaçları doyurmak, insanlara farzdır. Burada birkaç meseleye temas etmek istiyoruz:

Birincisi: Muhtaç dışarı çıkmaktan âciz kaldığı zaman, onun durumunu bilen kimse şayet muktedir ise, dışarı çıkacak ve ibadetlerini yapabilecek kadar onu doyurması farzdır. Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Bir kimse, kendisi tok, yanındaki komşusu aç olarak gecelerse, bana hakkıyla iman etmiş olmaz.” Aç olan kimse ölse, onun bu halini bilen hiç kimse onu doyurmasa, hepsi de günaha iştirak ederler. Yine bir hadiste şöyle buyurulu-yor: “Bir adam zengin bir topluluğun içerisinde açlıktan ölürse, onlardan Allah ve Rasûlünün teminatı berî olur.”. Aynı şekilde muhtacın bu durumunu bilenin yanında verecek bir şeyi olmazsa, ancak diğer insanlara gidip ona yardım etmeleri için haber vermeye muktedir olursa, ona da bu farz olur. Bu kimsenin de imkânı nisbetinde muhtaç durumda olana yardımcı olması gerekir. Çünkü emre imtisal, takat nisbetindedir. Diğer insanlar bundan kaçınsalar da, neticede bu adam ölse, günaha hepsi de iştirak ederler. Şayet onlardan bir kısmı bu vazifeyi yerine getirirse, diğerlerinden de sakıt olur.

Bu mesele, bir esiri fidye ile kurtarmanın bir benzeridir. Müslümanlardan birisi ehl-i harbin elinde esir olsa, onu da öldürmek isteseler, onun bu durumunu bilen her müslümana, şayet imkânı varsa, kendi malından fidye vermesi farzdır. Şayet yoksa, bu durumu imkânı olanlara haber vermesi gerekir. Bunu müslümanların bir kısmı yaptığı zaman, maksad hasıl olduğu için diğerlerinden düşer. Aslında mana bakımından bu iki mesele arasında bir fark yoktur. Hiç şüphesiz insan tabiatında bulunan açlık, tıpkı müşriklerden olan bir düşman gibi, nefsi helak etmesinden korkulan bir düşmandır.

Şayet muhtaç durumda olanın dışarı çıkmağa gücü yetiyor da, bir şeyler kazanmaya muktedir olamıyorsa, onun da çıkması gerekir. Onun durumunu bilen kimsenin üzerine düşen bir vazife varsa, onu yapsın. Çünkü bu kimsenin yeterli imkânı olup, onu verecek lâyık birini de bulduğu için, onu muhtaca vermekle kendisinden farzı düşürmesi gerekir. Çünkü muhtaç bu yardıma başkasından daha lâyıktır. Kendisine düşen farzı edâ etmiş olsa da, muhtaç

olan birine ihsan etmeğe davet olunuyor. Allahü teâlâ da şöyle buyuruyor: “Allah yolunda harcayın. Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın. İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever.”Allah’a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir. Ona cömertçe verilecek ecir de vardır.Rasûlullah (sas) e amellerin en faziletlilerinden sorulduğunda şöyle cevab verdiler: “İlmi yaymak, yemek yedirmek, insanlar uyurken gece namazı kılmak.

Kaynak: İmam Muhammed Şeybani – İslam İktisadında Helal Kazanç

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.