Dârü’l-İslâm ve Darü’l-Harp
Yeryüzüne Hakim olmak
Hadis-i şerifte şöyle varid oldu:
-“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri benim için yeryüzünü bir araya getirdi. Yeryüzünün doğu ve batısını gördüm. Ve muhakkak ki benim ümmetimin mülkü (ve saltanatı) yeryüzünden benim için bir araya katlanan ve dürülen yerler kadar olacaktır.” (Sahih-i Müslim: 7207,)
Buyuruyor:
Allâhü Teâlâ hazretleri, mirâc gecesi, bütün yeryüzünü topladı ve dürüp katladı (bana gösterdi) demektir.
Veya bu vaktin (miracın) dışında yeryüzünün bütün âfâkını, doğusunu ve batısını gördüm, demektir.
Sonra Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, bunu ümmetine, elbette Allâhü Teâlâ hazretlerinin bütün yeryüzünü bir gün adalet, doğruluk (ve İslâm ile) dolduracağını vaad etti. Nasıl ki bundan (İslâm dini gelmeden önce yeryüzü tamamen) haksızlık ve zulüm ile dolu olduğu gibi…
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin mübarek nazarları (görmeleri) nereye iliştiyse, orası “Darü’l-İslâm” oldu. (Dârü’l-İslâm, İslâm memleketi. İslâm ahkâmının (kânunlarının) tatbik edildiği yer. )
Neresi, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin mübarek nazarından mahcûb (örtülü olup gizlendiyse) orası da “Darü’l-Küfür” (yani Dârül-Harp” oldu.( Darü’l-Harb: İslâm ahkâmının (kânunlarının) tatbik edilmediği yer. )
Halin hakikatini en iyi bilen Allâhü Teâlâ hazretleridir…
Kerem ve yücelere nail olmak Allâhü Teâlâ hazretlerindendir.
Dönüş ve sonuç Allâhü Teâlâ hazretlerinedir…
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 9/143-146.