Sahte şeyhlerin şerrinden ve fitnelerinden Allah’a sığınırız!
Müteşâyih’lerin İslâm dinine vermiş olduğu zararı hiçbir din düşmanı vermemiştir.
Din kisvesine bürünüp, saf Müslümalann tertemiz duygularını istismar eden insanların bu yolda kazanmış oldukları her türlü mal, para ve maddî çıkar, fahişelerin kazançları ile aynı katagoride değerlendirilir.
Çalgıcılar
Çalgı aletlerini alet ederek, dünyalık kazanan bir kişi, Kur’ân-ı Kerim’i vesile kılarak dünyalık menfaat elde etmeye çalışan kişilerden (kötü âlim ve sahte şeyhlerden) daha ehvendirler…
Sahte Şeyhler ve Zinâkâr Kadınlar
Şeyh es-Sâfî (k.s.)[1] hazretleri buyurdular:
Marifet iddia edip, irşâd makamına oturanlar; dünya menfaati için gösteriş yapan (sahte şeyh ve evliyalık taslayanlara) yapılacak azâb, bu zinâkâr kadınlara yapılan azabın yetmiş katı olacaktır
Merhum Ziya Paşa. fuhuş yapılarak kazanılan mal ile din alet edilerek kazanılan para ve mala şöyle lanet okumaktadır: “Lanet ola ol male kî, tahsiline anın Ya din ola, ya ırz-u namus ola alet” Müteşâyihlerin şerrinden ve fitnelerinden Allah’a sığınırız!
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/559-562.
[1] Şeyh es-Safî (k.s.)’nin kim olduğunu kesin olarak bilinmemekle beraber, Musannif hazretlerinin Celvetiyye tarikat-ı âliyyesinde olması, ve Celvetiyye tarikatının silsilesinde bulunan Şeyh Safiyyüddin Erdebili (k.s.) olmalıdır… Şeyh Safiyüddün-i Erdebilî, 650 (m. 1252) yılında Erdebil’de doğdu. Babasının Hoca Kemaleddin Arabşah’ın oğlu olduğu söylenir. Şeyh Safiyyüddin küçük yaşta babasını kaybetti. İyi bir eğitim gördü. Tasavvuf, marifet ve hikmeti, Zahid Rüknüddin İbrahim bin Ravşân Emîr bin Bâbil bin Şeyh Bündâr Kürdî Sencâri Geyiânî hazretlerinden tam yirmi beş yıl kadar ilim tahsil etti. Şeyhinin kızıyla evlendi. Hocasının halifesi olarak Erdebü’e yerleşti. Orada irşada başladı. Birçok talebe yetiştirdi. 735 (m. 1334) yılında Erdebü’de vefat etti. Şeyh Safiyyuddîn (k.s.)’dan sonra onun çocuk ve torunlarına “Safevî” şeyhleri denildi. Başta Osmanlı devleti olmak üzere bütün Türk devletlerinin onlara büyük bir saygısı vardı. Osmanlılar, her sene onlara “Çırağ Akçesi” adı altında hediyeler gönderirlerdi. Zamanla her tarafa şöhretleri yayıldı. Timurhân, Yıldırım Beyâzid’i mağlup edip, Anadoludan esir ettiği Türkmenleri, Safevî şeyhlerinin ricası üzerine serbest bıraktı ve Anadolu’ya gönderince oütün Anadolunun çoğu Safevîlere mürid oldu. Kendilerinde maneviyât kalmayan Safevî şeyhleri postu bırakıp tahta geçmeye karar vermediler. Babadan oğla geçen şeyhlikte maneviyat, cezbe ve aşk kalmamıştı. Tek istekleri dünyalık olmuştu. Bundan dolayı Şeyh Safiyyuddin’in torunlarından Cüneyd postan tahta geçmeye karar verdi. Sünnî olan Osmanlı ve diğer Türk devletlerinin alternatifi olmak için Şiîliğe kaydılar. Kendileri özbe öz Türk oldukları halde, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin soyundan geldiklerini yaydılar. Sahabelere dil uzattılar. Şah İsmail, Sünnî olan annesi Halime hanımı Tebriz’de şehir meydanında ibret-i âlem için idam etti. Sahabelere dil uzatmayan herkesi idam etti. Yavuz Sultan Seiim ile yapılan savaşta mağlub oldu. Anadoluda Safevîler adına ayaklanmalar oldu. Anadoludaki müridlerle Safevîlerin arasındaki bağ ve iletişim koptu. Bunun üzerine Anadoluda bulunan Safevîlerin müridleri, camilerden koptular. Safevîlerle de ilişkileri kesilince camiiden de oldular dergahtanda… İlim, marifet, hikmet, şeriat ve tarikattan uzak bir halde yaşadılar… Zamanla çok garip bir topluluk meydana geldi… Safevî devleti, 1150 (m. 1737) yılına kadar devam etti. Safevîler hadisemi, şeriat, ilim, amel. aşk, vecd ve maneviyattan uzaklaşan, tahrif edilen müteşâyihliğın ve babadan oğla geçen bir şeyhliğin neler getirdiğine en bariz bir