Nefs-i Emmâreleri Kalblerini İstilâ Edenler
Onlar (kâfir olarak ölenler), nefs-i emmâre heyetinin kalblerini istilâ etmesine ruhsat verenlerdir.
Nefs-i emmâre, kendilerini mekan edinip tamamen yerleşmiş; kalbleri kirlenip pas tutmuş! Şer ve sapıklığa daldılar. İnat ve azgınlıktan taşlık derecesinde ileri gidenlerdir.
Allâh-ü Teâlâ Hazretleri, onların hiçbirinden dünya dolusu altın veya herhangi değerli bir şeyi kabul etmez.
Zira Allâh-ü Teâlâ Hazretleri burada ancak, nurânî bakî olan şeyleri kabul eder.
Çünkü âhiret, nur ve beka âlemidir.
Âhirette fânî ve zulmânî işlerin hatıra gelmesi veya meydana gelmesi asla mümkün değildir.
Zaten kâfirlerin küfürlerine sebeb olan şey onların bu fânî engel ve geçitleri sevmeleri değil mi?
Onları küfre götüren fânî şeyler, onların kurtuluşuna delâlet edip, onların azâbdan kurtuluşlarına, onların Allah’a yaklaşmalarına ve kabul görmelerine nasıl vesile olsun?
Halbuki onların helaklarının, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmalarının, hüsran (ebedî zarara) uğramalarının ve rahmet, mağfiret ve cennetten mahrum edilmelerinin asıl sebebi, onların bu fânî şeyleri sevmeleriydi…
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/601-602.