Hikâye (infak)
Hikâye olundu. Rebî’ felç olmuştu. Kapısına dilenci gelip bir şey istediğinde. Rebî dilenciye şeker vermelerini emrederdi. Çünkü kendisi şekeri çok seviyordu. Rebî1, Allâhü teâlâ’nın:
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, siz birre eremezsiniz. Maamâfîh her ne infâk eylerseniz, şüphesiz Allah onu da bilir.[1]
Âyet-i kerimesini böyle tevil edip düşünüyordu…
Rebfnin acısı ve hastalığı uzadı.
Canı tavuk eti çekti. Tam kırk gün nefsini tavuk etini yemekten menetti. Sonra hanımına:
-‘Tam kırk gündür, canım tavuk eti istiyor; fakat ben hep nefsimi dizginleyip tuttum. Onun isteğini kabul etmekten kaçındım!” dedi. Hanımı ona:
-“Subhânallâh! Sen nefsini hangi şeyden menediyorsun? Allâhü Teâlâ hazretleri, tavuk etini yemeği helal kıldı! Sen nefsini helal şeylerden alıkoyuyorsun!” dedi.
Hanımı pazara gönderip, bir dirhem iki dânik[2] ile bir tavuk aldı. Kadın tavuğu kesti. Onu kızarttı ve ona bir ekmek pişirdi. Onları güzel terbiye edip, yanında sosunu hazırladı. Sofrayı getirip, Rebî’in önüne koydu. Rebî” yemek yiyeceği sırada, bir dilenci kapıya gelip dikildi. Dilenci onlara:
-“Allah için bana tasadduk edin! Allah size mübarek etsin!” dedi. Rebi yemekten el çekti. Hanımına:
-“Bunu al, götür ona ver!” dedi. Hanımı:
-“Subhânallâh!” dedi. O:
-“Sana emrettiğimi yap!” dedi. Eşi:
-“Ona bundan daha hayırlısını veririm!” dedi. Rebî sordu:
-“Bundan daha hayırlısı nedir?”
-“Bunun değeri kadar ona para veririm! Sende canının çekmiş olduğu yemekleri ye!” dedi. Rebî: (2/63)
-“Gerçekten iyi yapmış olursun! Bunun parasını bana getir!” dedi. Eşi gidip onun parasını getirdi. Rebî:
-“Parayı da bunun üzerine koy! Hepsini topluca götürüp dilenciye ver!” dedi.
Hanımı denileni yaptı…
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/612-613.