Mü’minler kendi ailelerine şefaat sdeceklerdir:
İbn Ebi’d-Dünya… Übey b. Kâ’b’dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde ben peygamberlerin hatibi, imamı ve şefaat sahibi olacağım.”
İbn Ebi’d-Dünya… Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“(Kıyamet gününde) ben onların (mezardan) ilk çıkanı, geldiklerinde rehberleri, sustuklarında sözcüleri, alıkonulduklarında şefaatçileri, ümitsizliğe düştüklerinde müjdecileri olacağım. O gün anahtarlar elimde olacaktır. Livâül hamd (hamd sancağı) elimde olacaktır. Aziz ve Celil olan Allah katında insanların en kıymetisi benim. Etrafımda bin hizmetçi dolaşacaktır. Onlar Örtülü yumurta ve saçılmış inci gibidirler.“
İmam Ahmed b. Hanbel… Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Şefaatim, ümmetimin büyük günah işlemiş olanlarınadır.“
Müsned adlı eserinde Hafız Ebubekir el-Bezzâr, Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Şefaatim, ümmetimin büyük günah işlemiş olanınadır.”
İmam Ahmed b. Hanbel… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her peygamber bir dilekte bulundu” Ya da şöyle buyurmuştur: “Her peygamberin yaptığı bir duâ vardır ve bu duası kabul edilmiştir. Cenab-ı Allah benim duamı da, kıyamet gününde ümmetime şefaat etmekliğim şeklinde kabul buyurmuştur.”
İbn Ebi’d-Dünya… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü olduğunda bana şefaat hakkı verilir. Kalbinde zerre ağırlığınca imân bulunan kimselere şefaat ederim. Öyle ki kalbinde şu kadar iman bulunan bir kimse dahi (cehennemde) kalmaz.” Rasûlullah (s.a.v.) böyle buyururken baş parmağıyla işaret parmağını oynatmıştı.
İmam Ahmed b. Hanbel… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her peygamberin yaptığı ve kabul edilen bir duası vardır. Ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak gizledim.”
Müslim… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde müminler toplanır ve şefaati derinden derine düşünmeye başlarlar. Sonra da “Bizi şu bulunduğumuz yerden kurtarıp rahata erdirmesi için birini Rabbimiz şefaatçi gönderse” diyerek ve Hz. Âdem’in yanına gidip ona şöyle derler; “Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı. Ruhundan sana üfledi. Meleklere emredip onları sana secde ettirdi. Bizi şu bulunduğumuz yerden kurtarıp rahata erdirmesi için Rabbin katında bize şefaatçi ol.” Hz. Âdem: “Ben bunu size sağlayamam” der; işlemiş olduğu bir günahı hatırlatır; bu nedenle Rabbinden utanır.”
Ebû Avane’den nakledilen bir hadiste Peygamber (s.a.v.) şefaatin aşamalarını anlatırken şöyle buyurmuştur: “Sonra dördüncü kez Allah’ın huzuruna gidip şöyle derim: Ya Rab! Kur’ân’ın hapsettiklerinden başkası kalmadı.“
İmam Ahmed b. Hanbel… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde müminler (toplanma yerinde) bekletilirler. Bu işten kurtulmanın çaresini derinden derine düşünmeye başlarlar. “Bizi şu bulunduğumuz yerden kurtarıp rahata erdirmesi için Rabbimize birini şefaatçi olarak göndersek” derler. Âdem‘ (a.s.)’e gidip şöyle derler: “Sen babamızsm. Yüce Allah seni kendi eliyle yarattı. Meleklerini sana secde ettirdi. Her şeyin ismini sana öğretti. Rabbin katında bize şefaatçi ol.” Âdem (a.s.): “Ben bunu size sağlayamam” der. Yasaklanmış olduğu halde ağacın meyvesinden yediğini, böylece günah işlediğini söyleyerek Nuh (a.s.)’a gitmelerini salık verir. Onun allah tarafından yeryüzü halkına gönderilen (ulül-azm) peygamberlerin ilki olduğunu söyler. Bunun üzerine insanlar Hz. Nuh’a giderler. O da onlara: “Ben bunu size sağlayamam” der. Bilmediği bir konuda Rabbinden (kâfir oğlunu affedip kurtarması gibi) bir istekte bulunma günahını işlediğini hatırlatır ve Hz. İbrahim’e gitmelerini salık verir. Onlar da Hz. İbrahim’e giderler. Ancak Hz. İbrahim onlara: “Ben bunu size sağlayamam” der. Ve üç kez yalan söyleyerek günah işlemiş olduğunu beyan eder. Ve Allah’la konuşma şerefine dünyadayken ermiş ve kendisine Tevrat gönderilmiş olan Musa peygambere gitmelerini salık verir. Yanına gittiklerinde Hz. Musa onlara: “Ben bunu size sağlayamam” der. Adam öldürerek günah işlemiş olduğunu beyan eder ve: “İsa’ya gidin. O, Allah’ın kelimesi ve ruhu olan bir kuldur.” der. Hz. İsa’ya giderler. Hz. İsâ onlara: “Ben bunu size sağlayamam. Ama siz Muhammed’e gidin. O, önceki ve sonraki günahları Allah tarafından bağışlanmış bir kuldur.” der. Bana gelirler. Ben de konağına gitmek için Rab-bim’den izin isterim. Bu izin verilir. Gidip kendisini gördüğümde secdeye kapanırım. Rabblm beni dilediği kadar o halde bırakır. Sonra da: “Ya Muhammed! Başını secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir. Dile, dileğin gerçekleşecektir.” der. Başımı secdeden kaldırırım. Rabbimi, O’nun bana öğrettiği şekilde hamd edip överim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır konulur. (Günahkârları) cennete koyarım.” Hemmam dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu da işittim: “Onları cehennemden çıkarıp cennete koyarım. Yanına ikinci kez gitmek için Rabbimden izin isterim. Bana bu izin verilir. Onu görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar o halde bırakır. Sonra da: “Ya Muham-med başını kaldır. Konuş, dinleneceksin. Şefaat et; şefaatin kabul edilecektir. Dile; dileğin gerçekleşecektir.” der. Başımı secdeden kaldırırım. Rabbimi, O’nun bana öğrettiği şekilde hamdedip överim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır konulur. Günahkârları cehennemden çıkarıp cennete koyarım. Yanına üçüncü kez gitmek için Rabbimden izin isterim. Bana bu izin verilir. Yanma gidip O’nu görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar o halde bırakır. Sonra da, “Ya Muhammedi Başını secdeden kaldır. Konuş, dinleneceksin. Şefaat et; şefaatin kabul edilecektir. Dile; dileğin gerçekleşecektir.” der. Başımı secdeden kaldırırım. Rabbimi, O’nun bana öğrettiği şekilde hamd edip överim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır konulur. Günahkârları cehennemden çıkarıp cennete koyarım. Cehennemde sadece Kur’ân’ın hapsettikleri kalır.” Yani orada ebediyyen kalmaları vacib olanlar kalırlar. Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şu âyet-i kerimeyi okudu:
“Belki de Rabbin seni övülecek bir makam yükseltir.” (îsrâ, 17/79)
Bu âyette sözü edilen makam, yüce Allanın Peygamberi (s.a.v.)’e vermeyi vaadettiği Makam-ı Mahmud’dur.
Bezzâr… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Benden şefaat istenilmeye ve ben de şefaat etmeye devam ederim. Aziz ve Celil Rabbim de şefaatimi kabul buyurur. Nihayet ben derim ki: Ya Rab! Beni lâ ilahe illallah diyen kimselere şefaatçi kıl.“
İmam Ahmed b. Hanbel… Enes’ten rivayet etti ki; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ben ayakta durup ümmetimin sıratı geçmesini beklerken İsa bana gelip şöye der: “Ya Muhammed! Şu Peygamberler toplanıp sana gelmişler. Bütün ümmetler hakkında gerekli hükmü verip gidecekleri yere göndermesi ve onları içinde bulundukları şu durumdan kurtarması için Allaha dua etmeni senden istiyorlar. Bütün insanlar (maşherde) ağızlarına kadar tere batmışlardır. Mümin kimse, nezleye tutulmuş gibidir. Kâfiri ise ölüm bürür. Ben isa’ya: “Ben dönünceye kadar burada bekle” derim. Hemen gidip Arş’in altında dururum. Seçkin ve mürsel peygamberlerin karşılaşmadıkları bir ikramla karşılaşırım. Cenab-ı Allah, Cebrail’e şöyle vahyeder: “Muhammed’e git ve ona de ki: Başını secdeden kaldır. Dile, ne dilersen sana verilecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” Ümmetim için şefaat eder ve her doksan dokuz kişiden birin cehennemden çıkarırım. Şefaat için sürekli Rabbimin yanına giderim. Huzurunda her duruşumda mutlaka şefaat ederim. Nihayet Allah bana dilediğimi verir. Bu cümleden olmak üzere bana şöyle der: “Ey Muhammed! Ümmetinden bir gün dahi ihlaslı olarak Allah’tan başka ilah bulunmadığına şehadet eden ve bu şehadet üzere vefat eden herkesi cennete koy.”
İbn Ebi’d-Dünyâ… Nadr b. Enes’ten rivayet etti ki; Enes şöyle demiştir:
“Kulların başına gelenler gelmiş iken Cibril, Peygamber (s.a.v.)’in yanına gelir ve “Rabbinden izin iste; ümmetin için şefaatçi olmayı dile.” der. Ben de arşın yanına yaklaşır, orada dururum. Orada hiç bir peygamberin ve gözde meleğin karşılaşmadığı bir ikramla karşılaşırım. Yüce Allah: “Dile ne dilersen verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” der. Ben de: “Ümmetim” der.”
İbn Ebi’d-Dünya… Ebû Büreyde’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimden taşlar ve kerpiçler sayısınca insanlara şefaat edeceğimi umuyorum.”
İmam Ahmed b. Hanbel… Câbir b. Abdullah’tan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her peygamberin yaptığı bir duâ vardır. Ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak gizledim.”
Kaynak : ÖLÜM VE ÖTESİ – İBNİ KESİR