Cehennemin ve Cehennemliklerin evsafına dâir hadis-i Şerifler
Posted by Site - Yönetici Nisan 26, 2010
Cehennemin ve Cehennemliklerin evsafına dâir hadis-i Şerifler:
Ebü’l-Kasım et-Taberanî… Ebû Musa’dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cehennemlikler ateşe girmelerini Allah’ın dilemiş olduğu kıble ehlinden bazıları ile bir araya gelip toplandıkları kâfirler, müslümanlara şöyle sorarlar:
— Siz müslüman değil miydiniz?
— Evet müslümandık.
— Müslümanlık size yarar sağlamadı mı? Siz de bizimle beraber Cehennemdesiniz!
— Bizler günahkârdık. Günahlarımız nedeniyle sorumlu tutulup yakalandık.
Cenab’i Allah onların konuşmalarını duyar ve cehennemdeki ehl-i kıblenin çıkarılmalarını emreder; çıkarılırlar. Cehennemde kalan kâfirler bu durumu görünce “Keşke biz de müslüman olmuş olsaydık ta bunlar gibi buradan çıksaydık” derler.” Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şunu okudu: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bunlar Kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın âyetleridir. İnkâr edenler, daha önceden müslüman olmuş bulunmalarını nice kereler dileyecekleri günler göreceklerdir.“
Taberanî… Salih b. Ebi Tarifin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ebû Sa-îd el-Hudrî’ye şöyle bir soru yönelttim: “Sen Rasûlullah (s.a.v.)’in, “İnkâr edenler, daha Önceden müslüman olmuş bulunmalarını nice kereler dileyecekleri günler göreceklerdir.” âyet-i kerimesi hakkında bir şey söylediğini duydun mu?” cevaben şöyle dedi: Evet, onun şöyle dediğini duydum:
“Cenab-ı Allah, kendilerinden intikamını almadan (onlara azâb etmeden) bazı kimseleri cehennemden çıkaracaktır. Onları müşriklerle birlikte cehenneme koyduğunda müşrikler onlara: “Siz, kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Şu halde bizime beraber ateşte ne işiniz var?!” derler. Cenab-ı Allah onların böyle dediklerini duyunca o günahkâr (müslüman)lara şefaat edilmesine izin verir. Bunun üzerine Melekler, peygamberler ve müminler onlar için şefaatte bulunurlar. Nihayet Allah’ın izniyle cehennemden çıkarlar. Müşrikler bu durumu görünce “Keski biz de bunlar gibi olsaydık. Şefaate nail olur ve bunlarla birlikte cehennemden çıkardık.” derler. “İnkâr edenler, daha önceden müslüman olmuş bulunmalarını nice kereler dileyecekleri günler göreceklerdir.” âyetinin manâsı işte budur. Bunlar cennete girer ve orada (yanık lekesi olarak duran) yüzlerindeki siyahlık nedeniye cehennemlikler adını alırlar. “Ya Rab! Bu adı üzerimizden kaldır” derler. Cenab-ı Allah onlara emir verir; Cennet ırmağında yıkanırlar ve üzerlerindeki bu (leke, dolayısıyla o) ad yok olup gider.“
Taberanî… Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Lâilâhe illallah diyenlerden bir kısım kimseler günahları sebebiyle cehenneme girerler. Lâta ve Uzzâ’ya tapanlar, onlara: “Lailahe illallah demenizin size yararı olmadı. lakın, bizimle birlikte cehennemdesiniz!..” derler. Cenab-ı Allah onların bu sözüne kızar ve günahkâr müsümanları cehennemden çıkarır, hayat nehrine atar. (O nehirde yıkanınca) tutulmanın ardısıra açığa çıktığında ayın kara lekelerden arınışı gibi onlar da yanık izi ve lekelerinden arınıp iyileşirler. Sonra da Cennete girerler. Cennete onlara cehennemlikler denir.“
Adamın biri bu hadisi nakleden Enes’e dedi ki: “Ey Enes! Sen, Rasûlull-lah (s.a.v.)’in, “Her kim bana yalan isnad ederse ateşteki yerini hazırlasın” dediğini işitmişsindir. Şimdi nakletmiş olduğun sözleri sen RasÛullah (s.a.v.)’in kendisinden duydun mu?” Enes: “Ben bunu Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisinden duydum.” diye cevap verdi.”
Garip bir eser ve tuhaf bir ifade:
Ebubekir b. Ebi’d-Dünyâ… Şa’bî’den rivayet etti ki; Ebû Hüreyre şöyle demiştir:
«Kıyamet gününde cehennem, her birini yetmiş bin meleğin tuttuğu yetmiş bin yulara bağlı olarak huzur-u ilâhîye getirilir. Cehennem üzerlerine meyleder. Nihayet götürülüp Arş’ın sağ yanında durdurulur. O gün Cenab-ı Allah cehennemi zelil kılar ve ona: “Bu ne zillettir?” diye vahyeder. O da: “Ya Rab! Korkarım ki bu surette benden intikam alacaksın” der. Cenab-ı Allah ona: “Ben seni intikam aracı olarak yarattım. Senden alınacak intikamım yoktur” der. Sonra Cenab-ı Allah ona vahyeder. O da öyle bir kükrer ki gözlerde olan yaşların tümü akar. Sonra yine kükrer. Bu defa rahmet peygamberi olan peygamberinizden başka bütün gözde melekler ve mürsel peygamberler düşüp bayılırlar. Ancak peygamberiniz: “Ya Rab! Ümmetim, ümmetim.” der.»
En garip haber ve eserlerden biri daha:
Hafız Ebû Nuaym el-İsbahanî… Zadân’dan rivayet etti ki; Kâ’b’ül-Ah-bâr şöyle demiştir:
“Kıyamet günü olduğunda Cenab-ı Allah, evvelki ve sonraki ümmetleri aynı alanda toplar. Melekler inip sıra halinde dizilirler. “Ey Cibril! Cehennemi bana getir” denir. Cibril, yetmiş bin yulara bağlanmış olarak güdülen cehennemi getirir. Sonra yaratıkların üzerinden yüz yıl kadar bir zaman geçer. Cehennem bir daha kükrer; halkın (korkudan adeta) yüreği uçar. İkinci kez kükrer; gözde meleklerin ve mürsel peygamberlerin hepsi diz üstü çökerler. Üçüncü kez üfieyince yürekler ağızara gelir; akıllar baştan gider. O zaman herkes kendi ameli nedeniyle paniğe kapılır. Öyle ki İbrahim Halil (a.s.) bile; “Seninle olan dostluğum hatırına senden ancak nefsimin bağışlanmasını diliyorum ya Rab!” der. İsâ (a.s.)’da; “Beni üstün ve şerefli kılman hürmetine senden beni doğuran Meryem’in değil, sadece nefsimin bağışlanmasını diliyorum.” der. Muhammed (s.a.v-)’e gelince O, “Bu gün senden kendi nefsimin değil, ümmetimin bağışlanmasını diliyorum Ya Rab!” der. Yüce Allah ona şöyle cevap verir: “Ümmetinden olan dostlarıma korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de. Onur ve üstünlüğüme yemin ederim ki; ümmetin konusunda senin gözünü aydınlatacağım.”
Bundan sonra meleker, Aziz ve Celil olan Allah’ın huzurunda durur, kendilerine verilecek olan emirleri beklerler. Yüce ve Mukaddes Rab onlara der ki: “Ey zebaniler topluluğu! Muhammed (s.a.v.)’in ümmetinden olup büyük günah işlemekte ısrar edenleri alın, ateşe götürün! Dünyadayken emrimi Önemsememeleri, hakkımı hafife almaları ve saygınlığım hiçe saymaları nedeniyle onlara karşı gazabım şiddetlenmiştir. Kötülüklerini insanlardan gizliyorlar, ama bana açıklıyorlar. Oysa ben kendilerim diğer ümmetlerden üstün ve kıymetli kılmıştım. Benim lutfumu ve nimetimin büyüklüğünü takdir etmediler.“
O esnada Zebaniler erkeklerin sakalından, kadınlarında saç örgülerinden tutarak onları cehenneme götürürler. Bu ümmetten başka cehenneme götürülen her kulun yüzü mutlaka kara olacaktır. Götürülürlerken ayaklarına bukağı, boynuna da pranga vurulacaktır. Ama bu ümmetten cehenneme götürülenler kendi aslî renkleriyle götürüleceklerdir. Bunlar cehennem bekçisinin yanına götürüldüklerinde bekçi onlara der ki:
— Ey bahtsızlar topluluğu! Siz hangi ümmettensiniz? Şimdiye kadar yanıma sizden daha güzel yüzlü kimse gelmedi!
— Ey bekçi! Biz Kur’ân ümmetiyiz.
— Ey bahtsızlar topluuğu! Kur’ân, Muhammed (s.a.v.)’e inmedi mi?
Bundan sonra o bahtsızlar yüksek sesle feryâd edip ağlayarak “ey Muhammed! Ya Muhammed! Ümmetinden ateşe götürülmeleri emredilenler için şefaat et” derler. Cehennem nöbetçisine (Mâlik’e) şöyle seslenilir: “Ey Mâlik! O bahtsızları kınamanı, onları muhakeme etmeni, onları azâb içine sokmakta gecikmeni kim sana emretti? Ey Mâlik, onların yüzleri kararmayaçaktır. Çünkü onlar dâr-ı dünyadayken âlemlerin Rabbi Allah’a secde ederlerdi. Ey Mâlik! Onların vücutlarını prangalarla ağırlaştırma. Çünkü onlar cünüb olunca guslederlerdi. Ey Mâlik! Onların ayaklarını bukağı vurma. Çünkü onlar, saygın olan beytimi tavaf ederlerdi. Ey Mâlik! Onlara katrandan giysiler giydirme. Çünkü onlar ihrama girmek için elbiselerini çıkarıp soyunmuşlardı. Ey Mâlik! Ateşe de ki: Onları amellerine göre yakalasın. Ateş onları ve hakettikleri cezanın miktarını, annenin kendi evladını tanımasından daha iyi tanıyıp bilirler. Ateş onlardan kimini topuklarına, kimini dizlerine, kimini göbeğine, kimini göğsüne kadar yakalar. Cenab-ı Allah onların günahları, taşkınlıkları ve masiyet işlemekteki ısrarları nispetinde onları cezalandırdıktan sonra onlarla müşriklerin arasında bir kapı açar. Onlar, cehennemin üst tabakasında bulunup orada ne bir soğukluk ne de içecek tadarlar. Ağlayıp şöyle derler: “Ey Muhammed! Bahtsız ümmetine merhamet ve şefaat et. Çünkü ateş, onların kanlarını, etlerini ve kemiklerini yedi.” Bu defa bahtsızlar Rablerine seslenirler: “Ey Rabbimiz, ey efendimiz! Her ne kadar kötülük yapmış, günah işlemiş ve haddi aşmışsa da dâr-ı dünyada sana ortak koşmamış olanlara merhamet et.” O esnada müşrikler, onlara: “Allah’a ve Muhammed’e inanmanız size yarar sağlamadı.” derler. Müşriklerin bu sözüne Cenab-ı Allah gazaplanıp “Ey Cibril! Hadi bakalım; Muhammed (s.a.v.)’in ümmetinden cehennemde olanları çıkar” diye emreder. Cibril’de onları yanmış vaziyette cemaatler halinde cehennemden çıkarır ve cennetin kapısındaki bir nehire atar. O nehire hayat nehri denir. O nehirde kalırlar. Derken eskisinden daha parlak bir hale gelirler. Sonra yüce Allah, meleklere; Muhammed (s.a.v.)’in ümmetinden olan o bahtsızları Rahmanın azatlıları olarak cennete koymalarını emreder. Bunlar (vücutlarındaki yanık izleri nedeniyle) cennetlikler arasında tanınırlar. O izleri vücutlarından silmesi için Allah’a yalvarıp yakarırlar. Allah da o izleri siler. Artık cennetliklerden ayır-dedilemez hale gelirler.“
Bu eserleri teyid edici bazı hadisler vardır. Doğrusunu Allah bilir. Yüce Allah dilerse, şefaatle ilgili hadisler nakledildikten sonra, cehennemden çıkarılıp cennete konuacak kimselerle ilgili başka rivayetler de aktarılacaktır.
Kaynak: Ölüm ve Ötesi
..
cemil said
allah günahlarımızı affetsin..
BeğenBeğen