Kutlu Doğum:
Merhabâ ey Rahmeten li’l-âlemîn
PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) ANNESİ HZ. ÂMİNE’DEN BEYİTLER
“Bâreke fikellâhü min ğulâmin,
Ye’bne’llezî min havmeti’l-hamâmi:
Necâ bi avni’l-Meliki’l-Allâmi,
Fe vüddiye ğadâte’d-darbi bi’s-sihâmi;
Bi mietin min ibilin sivâmin,
İn sahha mâ ebsartü fi’l-menâmi,
Fe ente meb’ûsün ile’l-enâmi,
Tüb’asü fi’l-hilli ve fi’l-harami.
Tüb’asü fi’t-tahkîki ve’l-İslâmi,
Dîni Ebîke’l-berri İbrâhîmi,
Fallâhü enhâke ani’l-esnâmi,
Ellâ tüvâlîhâ maa’l-akvâmi…” (1)
Teberrüken Arapça aslını da nakletmeye çalıştığımız bu beyitlerin meâli şöyle:
“Ey oklarla kur’a atıldığı sabah, dehşetli bir ölüm korkusu çekilirken, yüz deve yemin fidyesi karşılığında kurtulan Abdullah’ın oğlu! Büyük bir güvercin müjdesinin mahsûlü hayatı olan yavrum!
Eğer gördüğüm rüyâ tâbir ettiğim gibi çıkarsa; sen insanlara ve cinlere, helâl ve haramı beyan için peygamber olarak gönderileceksin.
Büyük baban Hz. İbrahim’in dini olan İslâm’ı tahkik ve tasdik için peygamber olacaksın.
Hz. Allah seni, kavimlerle birlikte devam edip gelen putlara tapmaktan nehyetti.”
Hz. Âmine vâlidemiz, bu beyitleri terennüm ettikten sonra şunları söyledi:
“Her canlı ölür, her yeni eskir, her çok azalır ve yaşlanan herkes yok olur. Şüphesiz ben de öleceğim. Fakat nâmım ebedî olarak anılacak. Zira temiz bir oğul dünyaya getirdim.” (2)
Bu güzel sözlerin ardından da mübârek rûhunu teslim etti.
***
PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) BABASI HZ. ABDULLAH
Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) babası Hz. Abdullah Kureyş‘in önde gelen delikanlılarındandı…
Güzel yüzlü, iki gözü arasında peygamberlik nurunu taşıyordu…
Mekke’nin bütün genç kızları onunla evlenmek için can atarlardı…
Babasına o kadar itaatliydi ki; onun sözünden çıkmaz, izinden hiç ayrılmazdı. Hatta bir defasında babası Abdulmuttalip Allâh Teâlâ’ya dua etmiş; “Allâh’ım, eğer bana on erkek evlat verirsen, onlardan birini senin için kurban edeceğim” demişti…
On erkek evladı olunca da, Allâh’a verdiği bu sözü tutmak için, oğlu Abdullah’ı kurban etmek istemiştir. Oğlu Abdullah ise babasına hiç itiraz etmemiş, isteğine aynen boyun eğmiştir.
Etraftan yapılan tenkitler/eleştiriler üzerine Cahiliye dönemi âdeti olarak oklarla kura çekilmiş ve neticede oğlunu kurban etmekten vazgeçmiş, onun yerine 100 adet deve kurban etmiştir… (Hadisenin teferruatı siyerlerde mevcuttur)
Hz. Abdullah Hz. Âmine ile evlendikten kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanıyla Mekke’ye dönerken yolda hastalandı! Medine’de dayısı Benî Adiy b. Neccâr’ın yanında bir ay hasta olarak kaldıktan sonra vefat etti!.. Hz. Abdullah vefat ettiğinde Peygamberimiz (s.a.v.) henüz anne karnında altı aylıktı…
***
O GECE MEYDANA GELEN HÂRİKULÂDELİKLER
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Fil vakasından 52 gün sonra, Rebiullevvel ayının on ikinci Pazartesi günü, tan yeri ağarırken, Mekke’de dünyaya geldi…
Doğduğunda fevkalâde hadiseler meydana geldi…
Bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz:
– Efendimiz (s.a.v.), anadan sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu…
– Doğum esnasında, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip, ellerini yere dayamış başını semaya kaldırmış vaziyetteydi…
– Velâdetinde bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece, Ahmed doğmuştur, dediler. Birçok Yahudi âlimi Tevrat’tan edindikleri bilgilerle Peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına-etraflarına bildirmişlerdir…
– Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) doğduğu gece, İran Kisrası’nın sarayından on dört şerefe birden yıkıldı…
– İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Ateşgedeleri (Mecusilerin/ateşe tapanların ibadet ettikleri mabetlerindeki ateşleri) sönüverdi… Save Gölü’nün mukaddes sayılan suyu çekildi, âdeta buharlaşıp kurudu… Semavi Vadisi sel suları altında kaldı… İran Şahı, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü ve telaşa kapıldı…
Topyekün insanlık âlemi, küfrün ve zulmün bu karanlık döneminde; kötülükleri iyiliğe, fitneyi-fesadı sulha-sükûna çevirecek, insanların ruhlarında filizlenen şer tohumlarını söküp atarak yerine iyilik-güzellik, fazilet ve Allah korkusu yerleştirecek bir kurtarıcıyı bekliyordu…
Nihayet beklenen gün geldi, o nûr indi yeryüzüne…
Bütün mahlukatın varlık sebebi O’ydu zaten…
Nebiler silsilesinin son halkasıydı…
Cismani ve ruhani âlemin, dünya ve ahiretin Efendisi… İns ve cinin Peygamberi… Enbiyânın İmâmı… Âlemlere rahmet Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz dünyamızı şereflendirdi. Onun bu teşrifiyle kâinattaki bütün varlıklar sevince-sürûra-feraha gark oldu… Ona arz-ı hürmette bulundu…
Bu durumu Süleyman Çelebi (r.aleyh), o sehl-i mümteni’ üslûbiyle kaleme aldığı meşhur eseri Mevlid’inde şu enfes mısralarla dile getirir:
Cümle zerrât-ı cihan idüp nidâ
Çağrişû ben dîdiler kim merhabâ
Merhabâ ey âl-i sultân merhabâ
Merhabâ ey kân-i irfân rnerhabâ
Merhabâ ey sırr-ı furkân merhabâ;
Merhabâ ey derde dermân merhabâ,
Merhabâ ey Rahmeten li’l-âlemîn,
Merhaba sensin şefîu’l-müznibîn…
***
ONUN DOĞMUYLA HER ŞEYİN AKIŞI-NAKIŞI DEĞİŞTİ >>>>> Yazının devamını oku »