Göynem – Beyşehir

İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Gıybet nedir biliyor musunuz?..”

Posted by Site - Yönetici Mayıs 20, 2007

Gıybet nedir biliyor musunuz..

Gıybet nedir biliyor musunuz?..”

Allah Teâlâ Hz. Musa’ya (a.s) şöyle vahyetmiştir:
“Kim gıybetten tövbe ederek ölürse, o cennete en son giren kimse olur. Kim de gıybette ısrar ederek ölürse, o cehenneme ilk önce giren kimse olur.”
Avf demiştir ki: “İbn Sîrîn’in yanına gittim. Haccâc hakkında bir şeyler söylemeye çalıştım. İbn Sîrîn beni şöyle uyardı:
‘Şüphesiz Allah Teâlâ çok adaletli bir hakimdir. Halkın hakkını Haccâc’dan aldığı gibi, Haccâc’a haksızlık edenlerin hakkını da ona haksızlık edenlerden alır. Sen yarın aziz ve celil olan Allah’ın huzuruna çıktığın zaman, senin işlediğin en küçük günah, senin için Haccâc’ın yaptığı en büyük günahtan daha şiddetli olur.’”

Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Bir kısmınız diğerlerinin gıybetini yapmasın. Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz değil mi? Öyleyse Allah’tan korkun ve birbirinizi gıybet etmeyi (arkadan çekiştirmeyi) terkedin.” ( Hucurât 49/12. )

Hz. Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: Bir adam Hz. Peygamber’in (s.a.v) yanında oturuyordu; Peygamber Efendimiz (s.a.v) ayağa kalktı, fakat adam kalkmakta zorlandı. Orada bulunanlardan bazıları, “Falanca ne kadar âciz bir kimse, oturduğu yerden kalkamıyor” dediler. Bunu işiten Hz. Peygamber (s.a.v), “Kardeşinizin etini yediniz ve onu gıybet ettiniz” diye onları uyardı.( Ebû Ya‘lâ, Müsned, nr. 6151; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 6733; Heysemî, ez-Zevâid, 8/94; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 7/574. )

Anlatıldığına göre İbrahim b. Edhem (rah) bir yemeğe davet edildi, o da davete katıldı. Meclistekiler, orada bulunmayan bir adamın gıybetini yaptılar. Bunu işiten İbrahim b. Edhem, “Bunu bana, insanların gıybet edildiği bir yerde bulunarak nefsim yaptı” diyerek oradan çıkıp gitti ve nefsine ceza olarak üç gün bir şey yemedi.
Şöyle denilmiştir: İnsanların gıybetini yapan kimsenin misali; bir mancınık dikip onunla iyiliklerini doğuya batıya atan kimseye benzer. Bu kimse, bir Horasanlı’nın gıybetini yapar, bir Türk’ün gıybetini yapar, iyiliklerini sağa sola dağıtır; elinde hiçbir hayır kalmadan kalkar.
Şöyle anlatılmıştır: Kula kıyamet günü amel defteri verilir; içinde hiçbir hayır göremez. Bunun üzerine, “Benim namazım, oru*****, taatim nerede?” diye sorar; kendisine şöyle denilir: “Yaptığın ameller, gıybetini yaptığın kimselere verildi.”
Denilmiştir ki: Bir mümin gıybet edildiği zaman, Allah Teâlâ onun günahlarının yarısını affeder.

Süfyân b. Hüseyin der ki: “İyâs b. Muâviye’nin yanında oturuyordum. Birinin gıybetini ettim. İyâs bana,
‘Bu sene hiç düşmanla savaş ettin mi?’ diye sordu; ben,
‘Hayır etmedim’ dedim. İyâs,
‘Din düşmanları senden yakasını kurtardı, fakat müslümanlar dilinden kurtulamadı’ dedi.”

Denilmiştir ki: Âhirette bir kula amel defteri verilir; içinde hiç yapmadığı birçok iyilik görür; bunları yapmadığını söyleyince kendisine, “Bunlar, senin haberin yokken insanların senin hakkında yaptıkları gıybetin karşılığıdır” denilir.
Süfyân-ı Sevrî’ye, Hz. Peygamber’in (s.a.v),
“Şüphesiz Allah et düşkünü olan aileye gazap eder”( Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 5668. ) hadisi sorulduğunda, “Onlar, insanların gıybetini yaparak etlerini yiyenlerdir” demiştir.

Abdullah b. Mübârek’in yanında birinin gıybeti yapıldı. Bunun üzerine Abdullah b. Mübârek şöyle dedi: “Eğer birinin gıybetini edeceksem anne babamın gıybetini yaparım, çünkü onlar benim iyiliklerimi almaya daha çok hak sahibidirler.”

Yahya b. Muâz demiştir ki: “Bir mümin senin şu üç ahlâkından nasibini alsın: Ona bir fayda veremiyorsan zarar da verme. Onu sevindiremiyorsan üzüntüye de sokma. Kendisini övmüyorsan kimsenin yanında da kötüleme.”

Şöyle anlatılır:

Hasan-ı Basrî’ye (rah) biri gelerek, “Falan adam senin gıybetini yaptı” dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basrî, adama bir tabak tatlı göndererek ona, “Duyduğuma göre sen (gıybetimi yaparak) bana iyiliklerini hediye etmişsin; bu tatlıyı o hediyene karşılık olarak gönderiyorum” dedi.

Enes b. Mâlik (r.a), Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Üzerindeki hayâ perdesini atıp açıkça günah işleyenin kusurunu anlatmak gıybet değildir.”( Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 9664; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 10/355; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, nr. 426; Süyûtî, es-Sagîr, nr. 8525. )

Cüneyd-i Bağdâdî şu hadiseyi anlatır:
“Bağdat’ta Şûnîziyye Mescidi’nde oturuyordum. Bir cenaze namazı kılmak için bekliyordum. Bağdat halkı da derecelerine göre oturmuş cenazeyi bekliyorlardı. O sırada bir fakir gördüm, üzerinde ibadet ehlinin alâmeti vardı. İnsanlardan bir şeyler dileniyordu. İçimden kendi kendime,
‘Keşke şu adam kendisini dilenmekten kurtaracak bir iş yapsaydı onun için daha güzel olurdu’ diye düşündüm. İşim bitince evime döndüm. Gece namaz, ağlama ve başka şeylerden gecelik virdim vardı. Bütün virdlerim bana ağır geldi. Uykum kaçtı. Oturdum. Oturduğum yerde uyku bastı, uyumuşum. Rüyamda o fakir adamı gördüm. Onu bir tepsi içine uzatmışlar ve bana, ‘Onun etini ye, sen onun gıybetini yaptın’ denildi. Durumu anladım ve,
‘Ben dilimle onun gıybetini etmedim; sadece içimden geçirmiştim’ dedim. O zaman bana,
‘Sen, kalbinden geçirmek şeklinde de olsa, kendisinden bu tür bir işe razı olunmayacak kimselerdensin. Git adamdan helâllik iste’ denildi.
Sabah olunca adamı aramaya başladım. Onu, yıkama esnasında su içine düşen sebze yapraklarını toplarken gördüm. Kendisine selâm verdim. Bana künyemle hitap ederek,
‘Ey Ebü’l-Kasım, bir daha böyle bir şey yapar mısın?’ diye sordu. Ben, ‘Hayır, yapmam’ dedim. Bunun üzerine derviş,
‘Allah bizi ve seni affetsin’ dedi.”

Ebû Ca‘fer-i Belhî şöyle anlatmıştır: “Yanımızda Belh’ten bir genç vardı. Gayretli ve ibadet ehli biriydi, ancak sürekli insanları gıybet ediyordu. Falanca şöyle, filanca böyle deyip duruyordu. Bir gün onu muhannes (kadın huylu) çamaşırcıların yanında gördüm. Onların yanından çıkıp geldi. Ben kendisine,
‘Ey falanca, bu halin nedir?’ diye sordum, şöyle dedi:
‘Şu insanları gıybet etmem var ya, beni bu hale düşürdü; bu muhannes kimselerin içinde kalma musibetine uğradım. Ben bunlara şu gördüğün kimse için hizmet ediyorum. Bende gördüğün o eski hallerin hepsi gitti. Yüce Allah’a dua et de bana merhamet etsin.’”

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: “Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”
Ravi:Ebu Hüreyre

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim bir müslüman(ı gıybet ve şerefini payimal etmek) sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de müslüman bir kimse(ye yaptığı iftira, gıybet gibi bir) sebeple (mükafaat olarak) bir elbise giydirilse, Allah Teala Hazretleri mutlaka, onun bir mislini cehennemden ona giydirecektir. Kim de (malı, makamı olan büyüklerden) bir adam sebeiyle bir makam elde eder (orada salah ve takva sahibi bilinerek para ve makama konmak için riyakarlıklara girer)se Allah Teala Hazretleri Kıyamet günü onu mürdiler makamına oturtarak (rezil eder ve mürdilere münasib azabla azablandırır.)”

Kaynak: Ebu Davud, Edeb 40, (4876)

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Ne fasık ne de mücahir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücahir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur.” [Rezin ilavesidir. Buhari’de ikinci kısım mevcuttur. Edeb, 60]

Kaynak: Müslim, Zühd 52, (2990)

Resulullah (sav) buyurdular ki: “Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. “Ey Cebrail! Bunlar da kim?” diye sordum: “Bunlar,” dedi, “insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir.”

Kaynak: Ebu Davud, Edeb 40, (4878, 4879)

“Gıybet edecek olursam, anamdan başkasının gıybetini etmem. Zira böylece sevaplarım anama yazılmış olur” (Şeyh Şadi)

174, 1. Gıybetten sakının. Zira muhakkak ki gıybet, zinadan daha şiddetlidir. Adam zina eder ve tövbe eder de Allah onun tövbesini kabul eder. Gıybet sahibine gelince, gıybetini yaptığı kişi onu affetmedikçe, mağfiret olunmaz.

Ravi: Hz. Câbir ve Ebu Said (r.a.)

339, 14. Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir.

Ravi: Hz. Enes (r.a.)

407, 7. Bir kimsenin yanında din kardeşi gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona yardım etmezse, Allah o kimseyi dünya ve ahirette hor eder.

Ravi: Hz. Enes (r.a.)

418, 2. Bir kimse bir mü’mini onu gıybet eden münafıktan korursa, Allah kıyamet gününde onun etini Cehennem ateşinden koruyacak bir melek baas eder. Bir kimse de bir müslümanı kötülemek kasdiyle ona bir şey derse, Allah onu Cehennem köprüsü üzerinde söylediğinden kurtuluncaya kadar hapseder.

Ravi: Hz. Sehl İbni Muaz (r.a.)

66, 9. Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen o kimse için yardımcı ol. Ve cemaati de ondan men etmeye çalış veya oradan kalk, git.

Ravi: Hz. Enes (r.a.)

11 Yanıt to “Gıybet nedir biliyor musunuz?..””

  1. güller said

    ya abicim bu yerde gıybet ile ilgili başlık var ama gıybet içeren hiç bi yazı yokkk

    Beğen

  2. güller Kardesim, ” GIYBET DEDIKODU ” Basliginda konu hakkinda yazilar var,

    Beğen

  3. Asil said

    Evet, biliyoruz

    Maalesef kotulugunu, muslumalikta yeri olmadigini bildigimiz halde toplumumuzun birakamadigi asla da birakamiycagi en kotu huylarinin onde geleni.

    Beğen

  4. sena said

    ya gıybet hakkında hiç bir yazı yokki

    Beğen

  5. kemal said

    simdi daha iyi anlamak icin bagzi sorularim var.

    1cisi bir kimse hakkinda kötü sey degilde iyi seyler söylerse ozamanda giybet oliyormu yani günaha girmis oliyormuyuz ?

    2sici yanima cok iyi bir samimi arkadasim gelse bana sorsa – ya dostum , bu ahmet mehmet nasil birisi diye ,bende ahmet iyide mehmet ten uzak dur veya mehmet cok kötü biri söyle böyle yapar desem de günaha girmis oliyormuyum ?

    3cüsüde benim hatun bana herseyi anlatir ,misal bir arkadasinin kötü huyunu bana anlatir , bende hemen derim o kimseden uzak durmaya calis – buna benzer seyler acaba budami simdi giybet oliyor günah yani ? burda benim maksatim aslinda hatun bana anlatilirken o kimseyi kötülemek alay gecmek degil sadece ailemden uzak tutmak .
    saygilar.

    Beğen

  6. 1- Evet søyledigin sey o kimsede olsa bile giybet oluyor, sayet søyledigin sey o kimsede yoksa o zaman iftira olur ki bu daha da køtudur.

    2- Hayir , bu konuda arkadasinizin køtuluge dusmemesi ve o køtu insanlardan uzak durmasi icin uyarmis olursunuz .

    3-anliyorum,haniminizin anlattigi seyler giybete girer ama siz ailenizin køtu insanlardan uzak durmasi bakimindan uyararak dogrusunu yapiyorsunuz,

    Beğen

  7. kemal said

    hocam cevaplarin icin sonsuz tskür ettim.
    bu arada sayfanizdan bir takim yazilar yazdirdim dolabima göz önümde bulunmazi icin.hakkinizi helal edin. 🙂

    allaha emanet olun.

    Beğen

  8. Kemal bey kardesim, helal-i hos olsun 🙂

    Beğen

  9. havin said

    bilgiler için tşekkürler cok yardımcı oldu 🙂

    Beğen

  10. havin said

    ben bişiy sormak istiyorum : ben o kişinin sacının güzel olmadığını o kişinin yüzüne söyledim bana günah olur mu ???

    Beğen

  11. muhsin iyi said

    Gıybet, Gıybet Etme, Gıybet Nedir?
    Şeref, haysiyet ve namus gibi manevi kavramlar para ile satın alınamazlar. Bunlar Allah’ın (c.c.) Müslümanlara dünyada verdiği manevi armağanlardır. Bir Müslüman’ın manevi kişiliği bu kavramlardan oluştuğu için o muhteremdir. Her türlü saygıya değerdir. Hiçbir biçimde incitilmemelidir.

    İnsanın şeref, haysiyet ve namusunun en büyük düşmanları iftira ve dedikodudur. Dinimiz bu ikisini büyük günahlardan saymıştır. Dedikoduya gıybet de denir.

    Hiçbir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’ın arkasından hoşlanmayacağı şeyleri konuşması doğru değildir. Bu gıybettir. Gıybet büyük günahlardandır.

    Bazıları da gıybet ile iftirayı birbirine karıştırırlar. Ama derler, bu hoş olmayanlar şeyler o kişide var. Evet, var olduğu için gıybettir. Yok olsa idi, iftira olacaktı ki, bu daha büyük bir günahtır.

    Gıybet günahını işleyen kişi, genellikle kendisini savunmak amacıyla, ben bunları onun yüzüne karşı da söylerim, diyerek kendisine bir haklı gerekçe bulmaya çalışır. Ama yine de yaptığı şey, bir gıybettir, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle “Ölmüş kardeşinin cesedini dişlemek (Hucuret suresi, ayet 12)”ten ibarettir. Gıybetini yaptığı kişinin günahını yüklenmektedir. Kul hakkı olduğu için kişi tövbe etse de ahirette, oğlun babasından-annesinden kaçtığı, herkesin kendi derdine düştüğü, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği o sıkıntılı günde, gıybetini yaptığı kişiye sevaplarını verecek veya onun günahlarını üzerine alacaktır.

    Dünyada hiçbir yasa ve ahlak kuralı böyle güçlü bir yaptırımla insan şeref, haysiyet ve namusunu koruma altına almamıştır. Buna güç de yetiremeyecektir. Çünkü insanların çenesini ancak din gibi güçlü bir kurum etki ve baskı altına alabilir. Belki de İslam’ın şeref, haysiyet ve namusa gösterdiği bu özen ve titizlik tüm insanların gelecekte bu dine girmeleri için bir vesile olacaktır. Çünkü insanlar, devrimleri ve toplumsal değişimleri hep insan hak ve özgürlükleri lehine yapmıştır. Dünya tarihine baktığımızda bugüne değin pek çok büyük inkılâbın ve toplumsal değişimin gerçekleştirildiğini görürüz. İnsanlık bu konuda hep ileriye doğru gitmiştir. Çünkü her geçen yıl insanların, toplumların eğitim seviyeleri ileri derecelere doğru gitmektedir. Eğitim seviyesindeki bu gelişme kişilerin ve toplumsal sınıfların temel hak ve özgürlükleri konusunda daha çok aydınlanmasına ve arayışlarına neden olmaktadır. Örneğin Fransız İhtilali sonucu ilan edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’nde insanlar yasalar önünde eşitlik gibi büyük bir hakka kavuşmuşlardır. Dünyada köleliğin kaldırılması da böyle büyük adımlardan birisidir.

    Gıybet bu tür bir inkılâpla ve toplumsal değişimle ortadan kaldırılamayacak bir durumdadır. Çünkü insan doğasının (nefsinin) zafiyetinden kaynaklanmaktadır. Ceza yasalarının da bu konuyu çözemeyeceğini düşünüyorum. Tüm insanlar adeta İslam dininin gıybet hükmüne susamış gibidir.

    Müslüman’a şeref, haysiyet ve namus güvencesini veren dinidir. İslam dini emir ve yasakları ile kişiyi hem bu dünyada hem de ahirette yüceltir.

    Bir Müslüman şerefini, haysiyetini ve namusunu İslam’ın emir ve yasaklarından alır. Dinine sahip çıkan bu değerlere de kavuşur. Onun emir ve yasaklarını çiğneyen manevi kişiliğinde ilgili değerlere de zarar verir.

    İnsanın fikir özgürlüğü şahsiyetleri isim vermeden ve ima etmeden vardır. Kuşkusuz bir insanın olumsuzlukları dile getirilecekse bu o kişinin uygun bir ortamda yüzüne karşı yapılmalıdır. Böylelikle o kişiye de savunma hakkı verilir.

    Gıybetin artık meşru olduğu durumlar da vardır. Günahları açıkça işleyen kişilerin (fasıkların) gıybeti caizdir. Zira Müslümanların bu kişilere karşı önlem alması ve uyanık bulanması gerekir. Tabii bunun da bir ölçüsü bulunmaktadır. Müslüman diğer Müslümanlara karşı anlayışlı ve kusurlarını örtücü olmalıdır. Bu diğer Müslüman katagorisi içerisinde çeşitli günahların pençesinde bulunan ve ibadetlerini ihmal eden kardeşlerimiz de bulunabilir. Bunların çeşitli zaafları da olabilir. Bunlarla ilişkide zarar görebilecek kardeşlerimizi onlara karşı uyarmak, günahlarını ve zaaflarını söylemek gıybet değildir. Fakat durup dururken alay etmek ve küçük düşürmek için Müslüman kardeşlerin günahlarını ve zaaflarını dile getirmek büyük günahlardandır. Nasıl Allah bizlerin günahlarını El-Settâr güzel ismi ile örtüyorsa biz de aynı ahlak kuralı ile diğer Müslüman kardeşlerimize karşı böyle olmalıyız.

    Peygamberimizin bir hadis-i şeriflerinde dile getirdiği üzere bir Müslüman kardeşimizle alay ettiğimizde alay ettiğimiz husus başımıza gelmedikçe bu dünyadan göçmeyeceğimizi unutmamalı, buna göre nefsimize hâkim olmalıyız.

    Kalp kırmaya en büyük neden, insanları küçük görmektir. Gıybet de bu yüzden kaynaklanır. İnsan nefsi dışında kimseyi küçük görmemelidir.

    Gıybetle ilgili şu soruya çok maruz kalıyorum: ‘Tamam, gıybet günahtır. Allah onu ölü kardeşinin etini yemeye benzetmiştir. Ama gıybet edeceğim hususları o arkadaşın yüzüne söylersem ne olur?’ O zaman da kalp kırma riskine girersin. Niyetin o kişiyi incitmekse kalbini mutlaka kırarsın. Kaçışın yok. Merak etme. Şayet niyetin o kişiye samimi olarak Allah rızası için yardımsa yine kalp kırabilirsin. İhtimal var. Yani bu iş çok tehlikelidir. Doktorlar her hastayı ameliyata almıyorlar. Riskleri önce bir ölçüyorlar. Bu iş de böyle ihtimam ister. Kaş yapayım derken göz çıkarmak ağır bir mesuliyeti getirir. Kalp kırmadan yanlışı düzeltmek büyük bir ustalık ve beceri ister. Herkesin harcı değildir. En iyisi böyle durumlarda genel konuşmak daha doğrudur. Tabii imalı olmamak da gerekir. Yoksa yine kalp kırılabilir. Gıybette ölü kardeşin eti bir zehirdir. Maddi ve manevi dünyada neleri götürdüğünü Allah bilir. Kalp kırma ise zehri bizzat şırınga ile o kişiden vücudumuza zerk etme gibi daha tehlikelidir. Sakınmak gerekir. Bizlere büyük zararlar verir.

    Gıybet yapanları uyarmak da gerekir. Yoksa böyle bir ortamda bulunmaktan dolayı zarar görülebilir. Yapılanın gıybet olduğunu uyarma, böyle ortamları hemen tek etme biçimindeki tepkiler, en azından dinleyici konumundaki kişileri günaha iştirak olmaktan korur. Yoksa gıybet konuşmalarına hiç bir tepki göstermeme dinleyici konumunda olan kişileri de yapılan günaha ortak kılar.

    İslam’ın hedefi insanları Müslüman kimliği ile kardeş yapmaktır. Gıybet ise bu amacı baltalayan nefsanî bir zaaftır. Ayrıca şeytanların çok teşvik ettiği bir günahtır. Onun için yaptırımı ağırdır.

    Allah bizleri gıybetten korusun. Âmin.

    Muhsin İyi

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.