- Başlangıç
- Büyük islam ilmihali
- ÇOCUKLAR İÇİN FİLMLER
- Dini Hikayeler
- GÖYNEM’CE ŞİVE VE DEYİMLERİMİZ
- İLAHİLER
- İSİMLER ve ANLAMI
- İslamda Örtünme (TESETTÜR)
- KALPLERİN KEŞFİ – İmam Gazali
- KUR`ANI KERİM MEALİ
- MARİFETNAME
- MEKTUBAT-I RABBANİ
- OSMANLI PADİŞAHLARI
- ÖNERİLERİNİZ – MESAJ BIRAKIN
- PEYGAMBERLER TARİHİ
- Resim -Fotograf
- SESLİ ve GÖRÜNTÜLÜ ( TAKİPLİ ) KUR`ANI KERİM HATİM SETİ
- ŞAFİ İLMİHALİ
- Şerife Şevval Kardelen Yazıları Fihristi
- Tefsir-i Kebir – Fahruddin Er – Razi
Yakup said
Harika resimler,belkide cogumuzun gørmedigi resimleride eklemissin,Allah razi olsun.Herkesin bu mukaddes yerleri gørmesini temenni ederim.
BeğenBeğen
BÜŞRA said
harika resimler var cok begendim cok sevdim harika yani tek kelemeyle olaganüstü
BeğenBeğen
güzel büşra said
ben cok begendim ellerinize saglık coooooooook güzel
BeğenBeğen
pretty girl {MERVE} said
BEN BURADAKİ RESİMLERİ GERÇEKTEN ÇOK BEĞENDİM. KİMİMİZİN BELKİ HAYATTA HİÇ GÖRMEDİĞİ EN GÜZEL RESİMLERİ KOYMUŞSUNUZ.İNŞALLAH BU YERLERİ SADECE İNTERNETTEN DEĞİL DE KENDİMİZ GİDEREK GÖRÜRÜZ. HEPİNİZDEN ALLAH RAZI OLSUN.
ÇOOOOOOOOOOOOK TEŞEKKÜR EDERİM.
BeğenBeğen
BÜŞRA Y. said
İNNANMIYORUM COK GÜZEL BİRŞEY ŞUAN O RESİMLERE BAKIP AGLIYORUM İNNANILMAZ BİR DUYGU ANLATAMAM HERKESTEN ALLAH RAZI OLSUN
BeğenBeğen
yukarikayalar said
Evet kardesler, Yukardaki resimler cok eski ve bir okadarda guzel,Bircogunda Ecdadimiz Osmanlinin hatiralari mevcut,ama simdi bu eserlerden ayakta kalan yok denecek kadar az maalesef,H.z Allah`tan dilegim Butun Din kardeslerimizin O Mubarek yerleri gørmeleridir.
BeğenBeğen
BÜŞRA Y. said
gercekten cok güzel yerler
BeğenBeğen
Muammer Ay said
Resimleri görünce tekrar oradaymisim gibi hissettim,Allah Razi olsun Sizlere . güzel Resimleri Görüyoruz.allah nasib ederse bu sene Tekrar Haci,ya gidecegim,Not,Kücük kizimida götürmüstüm 12 yasinda,Bütün Ana ve Babalara Tavsiyem,sizlerde oglan veya Kiz cocugu hangi yas olursa olsun sizlerde götürün inanin pisman olmayacaksiniz,Para diye hemen koyuvermeyin,cocugunuzu götürürseniz o zaman beni anlarsiniz o Atmosferi O mubarek yerleri görmek ibadet ve hac görevini yapmak.Degerli Müslümanlar Kabeyi oksamak Öpmek Haceri esvet tasini elleyip öpmek-
Allah Bütün Müslüman alemine nasib etsin,Peygamber efendimizin Havzasina varib Selam
vermek,Du lar etmek Bunu anlatmak degil kendiniz yasarsiniz Insallah….
Özür fazla yazdim galiba inanin Tkr.heyacanlandim..Essalamunaleykum
BeğenBeğen
harun said
çok güzel resimleri bulup koymuşsunuz emeğinize sağlık birde sorum olacak kabeyi hangi tarihte su bastığı yazarsanız sevinirim şimdiden sağolun
BeğenBeğen
yukarikayalar said
Selamlar Harun kardesim, Kabe 1941 ylinda bir carsamba gunu sular altinda kalmistir,
BeğenBeğen
yıldız said
resimler gerçekten güzel ellerinize sağlık resimdende olsa kabeyi görmek etkiliyor beni.İnşallah önce babamın gitmesini ve zamanı gelincede gitmeyi istiyorum.Herşeyin hayırlısı tabiki.Saygılar
BeğenBeğen
SEDAT said
çok güzel allah razı olsun şey canlı kabe resimleri varmık
BeğenBeğen
Gül K. said
Gercekten güzel resimler, aralarinda simdiye kadar hic görmediklerimde var. Acaba bu resimleri kendi bilgisayarima yükliyebilirmiyim yada nereden hangi sayfadan yükliyebilirim, resimler cok güzel hepsini cikartip bir kolaj seklinde evime asmak istiyorum, cok ilginc eski ve yeni resimler bir arada ve o su bastigi gün…eminim evime gelen misafirleriminde hosuna gider simdiye kadar pek görülmemis resimler.
Tessekkürler!
BeğenBeğen
Admin said
Gül K. Ben Resimleri degişik yerlerden toparladım. evet siz bu resimleri istediginiz gibi kullanabilirsiniz.Bu resimler gercekten nostalji nerdeyse başka terlerde bulmanız zor.
Allaha emanet olun.
BeğenBeğen
özlem said
gerçekten de çok güzel ve etkileyici resimler. allah bu resimleri hazırlayanlardan razı olsun
BeğenBeğen
Gül K. said
Acaba resimlerin altina Tarihlerini yazmaniz mümkünmü, cekildikleri tarihi tahmin etmek biraz zor oluyor, cok menun kaliriz, tessekürler
BeğenBeğen
merve said
bu resimler cok guzel yerler allah bızede nasıp eder oraları gormeyi amin
BeğenBeğen
MURATKÖK said
allah razı olsun elinize,kalbinize sağlık bu güzel mübarekk yerlerden yeni gelmiş biri olarak o hazzı tatmak bir harika helede o eski resimlere bakıpta o güzel günlerde oralarda olmak bozulmamış doğal yapısını o halleriyle dünya gözüyle görmek ve yaşamak isterdim allah gitmek isteyen bütün müslümanlara en kısa zaman da nasip etsin dileğiyle
BeğenBeğen
ebru said
gercekten cok guzel olmus ellerınıze saglık ben daha yenı gırdım ama keske onceden gırseymısım dıyorum sımdı ALLAH razı olsun ALLAH herkese orayı asıl bır sekılde gormeyı nasıp etsın
BeğenBeğen
ufuk said
o resimler cok eski ben dahayenisini gordum cok guzel oralar doyulmuyor. allah bu resimleri hazırlayanlardan razı olsun
BeğenBeğen
Site - Yönetici said
Ufuk bey, evet bu resimler cok eski, zaten eski oldugu icin biz yayinladik, yeni resimleri heryerde bulabilirsiniz,ama bu resimleri heryerde bulamazsiniz 🙂
ilginize tesekkur ediyor yine bekliyoruz. Allaha emanet olun.
BeğenBeğen
bilal arslan said
allah razı olsun yapanlardan allah herkese gıdıp ordakı ortamı atmosferı kutsal mekanımızı müslümanların asıl evini görmesini istiyorum tüm müslüman kardeşlerimin
saygılarımla; bilal arslan
BeğenBeğen
kemal said
allah sizden razı olsun
BeğenBeğen
okan said
hazırlıyan dan ALLAHRAZIOLSUN RESİMLER COK GÜZEL RABBİM TÜM MÜSLÜMAN ALEMİNİN GİTMESİNİ NASIP EGLESİN
BeğenBeğen
arzu özdemir said
çok şükür oraları gördüm inşallah isteyen herkez görür şimdi mubarek toprakların hayaliyle yaşıyorum allah razı olsun çok güzel resimlerbu duyguyu ancak yaşayan bilir
2008 hacısıyım 1973 dogumlu inşallah birdaha nasip olur amin
BeğenBeğen
esma said
allah razı olsun çok güzel resimler
BeğenBeğen
akif said
allah sizden razı olsun cümlemize oraya gitmeyi nasip etsin
BeğenBeğen
ESMA BİLEN said
ALLAH CÜMLEMİZE ORAYA GİTMEYİ NASİP ETSİN. 16 YAŞINDAYIM HAFIZLIĞI OKUYORUM İNŞ BİTİRİP ORAYA GİTMEK NASİP OLUR BANADA.ALLAH CÜMLEMİZE ORADA KUR AN KERİM OKUMAYI NAMAZ KILAYI İBADET ETMEYİ NASİP ETSİN.ÇOK İSTİYORUM GİTMEYİ GERÇEKTEN O RESİMLERİ GÖRÜNCE KENDİM SANKİ ORALARI GEZMİŞ GİBİYİM İMŞ GEZERİM DAHA DOĞRUSU İNŞ GEZERİZ.ALLAH HAZIRLAYANLARDAN RAZI OLSUN.ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN.AMİN
BeğenBeğen
Site - Yönetici said
Esma, Hafizlik kadar guzel ve kitmetli baska ne olabilir ki , Kur`ani kerimi kalbine naksediyorsun ki o kalbi Hz,Allah ateste yakmaz, Cok degerli hocamdan duymustum ” Hafizlar bulundugu beldenin koruyucusudur, Hafizlarin oldugu belde de afati ve arazi felaketler olmaz,Hz.Allah o beldeyi korur ” demisti. Allah sizlere zihin acikligi versin. insaallah Mekke , Medine ve o mubarek beldeleri de gørursunuz. bu resimlere yenilerini ekliyecegim, yeni derken eski resimleri ekliyecegim, cunku onlar daha orjinal geliyor bana.
Selam ve dua ile.
BeğenBeğen
ibrahim B. said
gerçekten çok güsel resimler koymuşunuz bu resimleri koyduğunus için çok teşekkür ederiz… Böyle güsel resimleri gerçekte gidib görmeyi ALLAH c.c göstermeyi nasib ve müesser eylesin cümlemize de göstersin teşekkürler…
BeğenBeğen
YusufKaya said
beytullahın geçmişini resimlerde gördük…geleceğinde resimlerini gördük..bugünkü halini biliyoruz…geçmişlerimize göre biz çok nasipliyiz biliyormusunuz…emeğinizin karşılığını mevlam versin inş
BeğenBeğen
suat said
bende beğen dim bular ödevim için çok uygun devamını bekliyeoroum
BeğenBeğen
Tuba said
Allahrazı olsun hepsi çok güzel.
BeğenBeğen
ESAT said
ALLAH RAZI OLSUN BU SİTEYI ACANDAN KABENİN BU GÜZEL BULMAK HEMEN HEMEN İMKANSIZ OLAN RESİMLERİ YAYINLAYANDAN YOLUNUZ AÇIK OLSUN ALLAHIN İZNİYLE
BeğenBeğen
fırat gezer said
ALLAH hepimize tez zamanda o kutsal yerleri görmeyi nasip etsin
BeğenBeğen
nevin said
hazırlayandan allah razı olsun rabbim bizlerede nasip eylesin o mübarek toprakları görmeyi
BeğenBeğen
ayfer said
en büyük hayalim
çocuklarımla birlikte gitmek oraları görmek allah razı olsun bu resimleri koyandan
BeğenBeğen
merve yılmaz said
tek kelimeyle harika
BeğenBeğen
Hasan ÜNAL said
imam-hatip ve işletme fak. mezunuyum. 1979-1992 diyanet hac dairesinde umre müdürlüğü yaptım. 1992 yılından beri A grubu seyahat acentaları ile hac, umre organizesi yapıyorum. Ankara’da Mavi Damla Turizm Seyahat Acentasıyız. Kendi hazırladığım “MEKKE MEDİNE ZİYARET REHBERİ” (Sıfır noktaya seyahat) isimli kitabımdan sizlere göndermek istiyorum.
İsim, adres, telefon bildirseniz memnun olurum. Kandiliniz mübarek olsun. 0536 / 587 52 38 (0312-418 99 78)
BeğenBeğen
bysidar said
cok güzel allah razı olsun
BeğenBeğen
zeynep said
bu resimleri koyandan allah razı olsun sanki hayal gibi inanımayacak birşey bunlar ama bazı kişiler var bunlardan nefret ediyo
allah inşallah gerçek göstertsin
BeğenBeğen
cihan durman said
RESİMLER ÇOK GÜZEL AMA ATLANILAN BİRYER VAR ARAFAT VE MERVE DAĞLARINADAN VE MEDİNEDENDE RESİMLER OLSAYDI DAHA BİR GÜZEL OLURDU
BeğenBeğen
cemil alay said
emeği geçen tüm kardeşlerimiz den mevlam razı olsun bu mubarek yerleri mevlamızın verdiği göz niğmeti ile doya doya bakabiliyoruz mevlam gayretinizi artırsın biz ümmeti muhammet s a v evladı olarak sunsuz şukurler olsun ya rabbi
BeğenBeğen
Ahmet İşsever said
Mekkede bulunduğumuz süre içinde edindiğim intiba şu ki , Kabe bizim gözle gördüğümüz bir varlık değil, evrenin her yanından yönelinen ve yüksekliği arşa kadar olan bir mana mahiyeti taşımakta. Bu sebeple de onu himalaya dağlarından alçakta, katmanduyu daha yüksek bir yerde telakkiye meyan yoktur..Esen kalın
BeğenBeğen
muhsin iyi said
Kıblenin (İstikbal-i Kıblenin), Kâbe’ye Yönelmenin Anlamı, Sırları, Faziletleri
Kâbe’ye yönelmek (istikbali kıble), namazın farzlarındandır. Allah’ın (c.c.) Kuran-ı Kerim’de açıkça emrettiklerine farz denir. Farzları yerine getirmek ibadettir. İbadet insana sevap ve Allah’ın (c.c.) rızasını kazandırır.
Hac, bizzat Kâbe’yi ziyaret etmeyi gerektirir.
Kâbe, hem namaz hem de hac ibadetlerini doğrudan ilgilendirmektedir.
Kâbe, Allah için yapılan ilk mescittir. Hadislerde Hz. Âdem Aleyhisselam tarafından yapıldığı ifade edilmektedir. Kuran-ı Kerim’de temellerinin Hz. İbrahim Aleyhisselam ve İsmail Aleyhisselam tarafından yükseltildiği belirtilmektedir. Buna göre, şu anlaşılmaktadır ki, Hz. Âdem Aleyhisselam tarafından yapılan ve sonradan yıkılan Kâbe’nin temelleri Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam tarafından bulunarak Kâbe yeniden inşa edilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.s) Mekke’de iken Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılıyordu. Ama buraya yönelirken Kâbe’yi de ortaya alıyordu. Yani o zamanlar hem Kâbe’yi hem de Mescid-i Aksa’yı kıble edinmiş oluyordu. Medine’ye hicret gerçekleşince Kâbe’yi araya almak imkânı kalmadı. O zaman direkt Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılındı. Bu durum peygamberimize (s.a.s) pek sevimli gelmiyordu. O kıblenin Kâbe olmasını arzuluyordu. Bunun için de dua ediyordu. Ümitliydi. Bu şekilde Medine’de on sekiz ay kadar namaz kılındıktan sonra kıblenin Kâbe’ye çevrilmesine dair ayetler nazil oldu: ‘ Yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık için rahat olsun. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz… (Bakara suresi, 144)’
Allah (c.c.) her yerdedir. Ona hususi bir yer ve yön tahsis edilemez. ‘… De ki doğu da batı da Allah’ındır. O kimi dilerse doğru yola çıkarır (Bakara suresi, 142).’ Çünkü Allah yaratılmamıştır. Yaratandır. Yer ve yön kavramları yaratılmışlar içindir. Allah (c.c.) bunlardan aşkındır, yücedir. Allah (c.c.) ne varlık âleminin içindedir ne de dışındadır. Allah (c.c.) yarattıklarına dair her şeyi bilir, görür, gözetler. Kuran-ı Kerim’de arşa istiva ettiğini (kapladığını) söylemesi oraya Zat’ı adına şeref verdiğini belirtmek içindir. O’nun hiçbir yere yöne ihtiyacı yoktur.
İnsan çok aciz yaratılmıştır. Bir yere sığınmaya mecburdur. Onun için kendisine ev yapar. Aynı zamanda manevi bir güvene muhtaçtır. Bir yönden manevi bir güven duygusu hissetmek ister. Daima o yere yönelme ihtiyacı duyar. İşte yüce Allah (c.c.) bunun için insanın manevi olarak sığınacağı, faydalanacağı bir yer ve yön yaratmıştır. Bu manevi yön ve yer Kâbe’dir. Onun için ayet-i kerime bu ihtiyacı karşılamak için sadece namaz sırasında değil ‘nerede olursanız’ olun diyor: ‘Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) çevir. Siz de ey müminler nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz…’
Kâbe hayat kaynağıdır (bk. Maide suresi, 97). Ayrıca insana güven duygusu verir. Oraya giren bela ve musibetlerden emin olur (bk. Ali İmran suresi, 97). Bunlar oraya ‘yönelen’ kişilerden mahrum edilmemiştir. Çünkü yüce Allah (c.c.) için mekân kavramının, uzaklığın önemi yoktur. Kâbe kendisine yönelene bir güven duygusu hissettirir. Çeşitli korku ve kaygılarla namaz kılmak için Kâbe’ye yönelenlerin ruhlarında hissettikleri güven duygusu budur. Bunu herkes deneyebilir. Anlayabilir, yaşayabilir. Onun için Allah (c.c.) ilgili ayet-i kerimelerde Kâbe’nin güven yurdu olduğunu söyleyerek onun bu özelliğine dikkat çekmiştir (bk. Bakara suresi, 125). Hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere kalpler Allah’ın elindedir. İstediği duyguyu onda oluşturabilir. Bunda Allah (c.c.) için bir sıkıntı yoktur.
Kâbe ilahi tecellinin de merkezidir. Allah (c.c.) manevi nimetleri buradan inananların gönüllerine ulaştırmaktadır. Müminler yüzlerini Kâbe’ye çevirmekle sosyal açıdan birlik ve beraberlik duygularını yaşamaktadırlar. Kâbe tüm inananları bir noktada birleştirmektedir. Ama Kâbe’nin işlevini sadece sosyal bir yararla tanımlamak ve sınırlandırmak eksik olur. Kâbe’nin aşkın bir anlamı vardır. Hadislerde ifade edildiği üzere Kâbe’nin duvarında yer alan ve hacıların tavaf sırasında selamladıkları Hacerü’l-Esved (Siyah Taş) cennetten getirilmiştir. Yani Kâbe’nin yapısında dünyayı aşan bir öğe yer almaktadır. Bu durum onun dünyevi faydasının ötesinde yani sosyal birlikteliği temin etmenin dışında başka bir boyuta daha sahip olduğuna işaret etmektedir: ilahi, metafizik.
Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de bu ilahi tecelliyi şu ayet-i kerimede ‘mübarek (mübaraken)’, ‘hidayet (hüdan)’ kelimeleri ile işaret etmiştir: ‘Doğrusu insanlar için kurulan ilk mabet, kesinlikle Mekke’deki o çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet olan Kâbe’dir.’
Tasavvuf literatüründe Kâbe’den gönüllere ulaşan bu ilahi tecelliye feyz denir. Feyz, nur gibi ruhun temel gıdasıdır. Kâbe’den gelebileceği gibi rabıta sırasında mürşitten de gelebilir. Tasavvufta mürşidin kalbi de tıpkı Kâbe gibi ilahi tecellinin yeri olarak kabul edilir. Feyz, erbabınca bilinir ki, göğse dışarıdan gelen hoş bir baskıdır. Bilindiği üzere letaifler, yani manevi organlar yüzde ve göğüs üzerinde çeşitli noktalarda bulunurlar. İşte gerek mürşitten gerekse Kâbe’den gelen bu feyz, letaifleri besler, güçlendirir. Bu sayede insanın manevi yükselmesi mümkün olur. Ruhun nurdan sonra gelen ikinci besini feyzdir. Ruh için nur ekmek ise feyz su gibidir.
Bir Müslüman Kâbe’yi sadece taşlardan, siyah örtüden, yani maddi şeylerden ibaret bir yapı olarak görüyorsa büyük bir yanılgı içerisindedir. O zaman böyle bir Kâbe’ye doğru secde etmek Allah’a (c.c.) şirk koşmaktır. Hâlbuki bu din, öncelikle putperestlere savaş açmıştır. Kendi içerisinde böyle bir çelişkiyi ve mantıksızlığı barındıramaz. Kâbe ilahi tecellinin yeridir. Kıble de bunun yönüdür. Bu inanış insanı ancak Allah’a (c.c.) ulaştırır. Böylece mümin Kâbe istikametine yönelip secde edince Allah’a (c.c.) secde etmiş olur. Şirkten kurtulur. Ayrıca bu inanışı sayesinde her zaman Kâbe tarafına yönelerek ilahi tecelliye müşteri olur. Kalbini, letaiflerini feyizle doldurur. Manevi ilerlemesini ve zenginliğini gerçekleştirerek insanlara yararlı olabilecek bir kıvama gelir.
Kıbleye karşı oturmak hem hadislerde hem ayet-i kerimelerde teşvik edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır: ‘Her şeyin en güzel ve en uygun bir şekli vardır. Oturma şeklinin en güzeli de kıbleye karşı oturmaktır.’ Ayet-i kerimede ise yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: ‘Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın… (Bakara suresi, 150)’
Kuşkusuz insan namaz kılarken, kurban keserken, Kuran-ı Kerim okurken, zikir çekerken, rabıta yaparken… kıbleye karşı oturarak oradan da ilahi feyzi almaktadır. Ama bu tür bir ibadet olmadan da insan sadece yüzünü kıbleye dönüp oturarak da ilahi feyze nail olabilir. Ayrıca ayet-i kerime ile farz olması nedeniyle insana büyük sevaplar ve Allah’ın rızasını da kazandırır.
Bir Müslüman öldüğünde mezara gömülürken sağ tarafına yanı üzerine yatırılır ve böylece yüzü, göğsü kıble istikametine konmuş olur. Yine Müslümanlar yataklarında da bu şekilde yatmaya gayret ederler. Çünkü ilahi feyiz letaiflerin bulunduğu yüz ve göğüs noktalarından algılanır. Bu ölünce de yatınca da devam edebilir. Buna her zaman müşteri olmak gerekir. Kabir hayatını keşfeden pek çok veliye göre Müslüman olarak yaşayıp ölemeyen kişiler, her ne kadar böyle gömülseler de bu tür bir pozisyon hemen azap melekleri tarafından bozulmaktadır. Bazı veliler bu çevrilmenin fiziki değil de manevi yüz ve bünye ile olduğunu ifade etmişlerdir. Allah (c.c.) bizleri bu tür şeylerden korusun. Âmin.
İnsan ömrünün büyük bir kısmı yatakta uyuyarak geçmektedir. Bu zamanı gerek abdestli yatmak, gerekse de yatarken elden geldiğince yüzü kıbleye dönmek suretiyle ibadete çevirmek gerekir.
Gün içerisinde gerek evimizde gerekse işyerinde vaktimizin çokça geçirildiği bazı yerler vardır. Bize ait veya bizim sıklıkla oturduğumuz bu yerlerde koltuk, masa ve sandalyeler bulunabilir. Bunlar kıble istikametine konursa oturduğumuz yerden bizlere Kâbe’den gelecek ilahi feyze vesile olurlar. İnsanın oturduğu yerde hem başka işlerini yapması hem de ilahi feyizden yararlanması çok akıllıca bir iştir. Kaçırılacak fırsatlar değildir. Çünkü hiç zahmet çekmeden, yorulmadan, oturduğu yerden sevaba ve ilahi feyze nail olunmaktadır. Bu açıdan yemek yediğimiz yerler bile böyle ayarlanmalıdır. Çünkü o az gibi görünen dakikalar bir ömürde toplandığı zaman yılları bulabilir. Ebedi kurtuluşumuza ve çok çeşitli ahret nimetlerine vesile olabilirler. Bunları küçük görmemek, azımsamamak gerekir. Tabii ilahi feyze ulaşabilmek için en azından otururken, kısa bir süre veya ara sıra da olsa, Kâbe’nin karşısında olduğumuzun bilincinde olmak gerekir. Çünkü ibadet bilinçle ve kalpten geçen bir niyetle yapılır. Bunun için karşımızdaki duvarda bir Kâbe resmi veya İslami bir yazı bize bu konuda hatırlatıcı görev yüklenebilir. Bir de evin veya işyerin inşasında Kâbe’nin açıları düşünülmediği için oturacağımız yerler, ortamın dekorasyonunda duvara da ters düşmemesi için bir miktar Kâbe yönünden sapabilir. Toplam 45 derecelik bir açı ile Kâbe’den sağa ve sola sapma normal bir durumdur. Bunları vesvese yapıp da şeytana bu konuda pabuç bırakmamak gerekir. Zira her hayırlı işte imtihanın sırrı gereği pek çok engel önümüze çıkabilir. Allah’ın emrini yerine getirmek, sevap kazanmak, Allah’ın rızasını elde etmek kolay şeyler değildir. Yani haliyle bunlar o kadar ucuz olamaz. Kâbe’nin feyzinden yararlanmak gibi büyük bir nimete kavuşmak için hareket ettiğinizde görürsünüz ki bunu engellemek için nefis ve şeytanlar verdikleri vesveseler ile bizleri ve çevrenizdeki insanları kullanmaya başlayacaklardır. Bazı kişiler, eşyaların yerlerinin değiştirilmesi meselesinde hiç yoktan büyük problemler çıkaracaklardır.
Kâbe’ye dönmek namazın bir şartıdır. Yani bir parçasıdır. Çoğu zaman parça bütünün yerine geçebilir. Niyet, amelin kendisi gibi sevap kazandırabilir. Yani Allah (c.c.) fazl u ikramıyla bir hayırlı işin bir kısmını yapana hepsini yapmış gibi sevap verebilir. Miraç hadisesinden biliyoruz ki, namaz başlangıçta elli vakitti. Elli vakit demek, insanın tüm zamanını namaza hasretmesidir. Peygamberimiz (s.a.s), gök katında bu konuda Hz. Musa Aleyhisselam’ın görüşünü aldı. O, ümmetin bunu yapamayacaklardır, onlara ağır gelecektir dedi. Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s) Rabb’in karşısına birkaç kez çıkma ile nihayet namaz beş vakte kadar indirildi. Elbette yüce Allah Hz. Musa Aleyhisselam’ın bildiği şeyi de, peygamberimizin (s.a.s) Allah’ın (c.c.) huzuruna tekrar be tekrar gelip namazın vakitlerinin indirimi için istekte bulunacağını da, O’nun da bu isteği kabul edeceğini de ezeli ilmi ile biliyordu. Peki öyle ise miraçtaki bu namaz vakitlerinin indirimi olayı niçin yaşatılmıştı? Çünkü Allah bununla kullarına rızasının daimi namaz halinde olduğunu vurgulamıştı. Elbette dünya işleri bizleri daimi namaz halinden alıkoymaktadır. Buna kimsenin de gücü yetmez. Ama dünya işlerini yaparken abdestli bulunma, kıbleye karşı dönme, Kuran-ı Kerim’den sureler okuma… gibi namazın rükünlerinden birisini ve bir kaçını daimi olarak ayakta tutabiliriz. Bu zor bir durum değildir. Bu sayede Allah’ın rızasının gizli olduğu daimi namaz hali de yakalanmış olabilir. Bu açıdan kıbleye dönme, namaz kılmak gibi büyük bir ibadetin parçası olması yanında insana sürekli namaz hali gibi büyük sevaplar da Allah’ın rızasını da kazandırabilir. Allah hepimize bu büyük nimeti nasip eylesin. Âmin.
Daima Kâbe’ye yönelen bir kişinin namazlarının da huşulu olacağı kesindir. Namazda huşu ise büyük bir devlettir. ‘Muhakkak ki namazlarında huşua eren müminler, kurtuluşa ermişlerdir. (Mü’minun suresi, ayet 1,2)’
Kâbe’yi ziyaret etme, İslam’ın beş şartından birisi olan haccın bir rüknüdür. Hadis-i şerifte kabul edilmiş bir haccın karşılığının cennet olduğu ifade edilmiştir. Hac gibi büyük bir ibadetin gerek insana nasip olması gerekse kabul edilen bir derecede gerçekleşmesi, büyük bir bahtlıktır. Devlettir. Hacca gitmeden önce her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelmenin bunların gerçekleşmesinde kalbi ve fiili dua hükmüne geçeceği muhakkaktır. Her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelme, haccını yerine getiren kişilerin de aziz hatıralarını canlandıran bir işlev görecektir. Bu da o kişiye manevi olarak haccını tazeleme imkânı vermiş olur. Peygamberimiz (s.a.s) güzel bir niyetin, amelini yapmış gibi kişiye sevap kazandıracağını pek çok hadis-i şerifle farklı ifadelerle dile getirmiştir.
Bir yere yönelmek, orayı manevi olarak ziyaret etmek demektir. İnsanın yapacağı en hayırlı manevi ziyaret ise Kâbe’dir. Daima abdestli halde bulunmak gibi oturacağımız yerlerin kıble istikametinde olması da insanın manevi açıdan böyle büyük hazinelere sahip olmasını sağlayıcıdır. Bunların kazandıracağı şeyler, şimdilik dünya imtihanı gereği gözlerden saklanmıştır. Ahrette bu nimete sahip olanları sevindirecek, hatta onların akıllarını başlarından alacak nice mükâfatları kazandıracağı muhakkaktır. Kaldı ki Allah (c.c.) ilgili ayet-i kerimede ‘yola çıktığımızda’ önce yüzümüzü Kâbe’nin olduğu tarafa dönmemizi, Kâbe’nin nerede olduğu bilincinden sonra yolumuzun tarafına dönüp gitmemizi istediği gibi ‘nerede olursak olalım’ Kâbe tarafından gelecek esintiyi dikkate almamızı da emir buyurmuşlardır. Dikkat edilirse ayet-i kerimelerde namaz ifadesi geçmediği gibi mekân kısıtlaması da yapılmamış, ayet-i kerimeler yürürken de otururken de Kâbe’ye yönelmeyi, onu dikkate almayı ihmal etmememizi açıkça istemiştir: ‘Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın… (Bakara suresi, 150)’ Bu ayet ve diğerleri bizim tavsiye ettiğimiz şeyleri adeta emretmektedir.
Tabii edep gereği büyük ve küçük tuvaletler yapılırken kıbleye yüzümüzü çevirmek doğru değildir. Hadis-i şerifler de bu hususta bizleri sakındırmaktadır. Elden geldiğince buna dikkat etmek gerekir.
Kâbe’ye yönelme nimetinden yararlanmamız için illa abdestli bulunma şartı yoktur.
Kâbe’ye yönelme ayetleri indiğinde peygamberimiz ve sahabeler çok sevinmişlerdi. O kadar ki Allahu Zülcelâl, ayet-i kerimede peygamberimizin (s.a.s) bu sevincini şöyle ifade etmişti: : ‘ Yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık için rahat olsun. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a (Kabe’ye) çevir. Siz de ey müminler nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz… (Bakara suresi, 144)’ Çünkü daha önce namazda Yahudilerle aynı kıbleyi, yani Kudüs’teki Mescid-i Aksa yönünü kullanıyorlardı. Bu durum Müslümanların biraz da olsa onurlarına dokunuyordu. Oysa Kâbe’nin önemi de biliniyordu. Peygamberimiz (s.a.s) ve büyük kısım Müslümanlar bir zaman sonra kıblenin yönünün değiştirilip Kâbe olacağını seziyorlardı. Ayet-i kerime onlara bu müjdeyi verdiğinde onlar sadece namazda değil tüm vakitlerinde elden geldiğince Kâbe tarafına yöneldiler. Bu işte çok ileri gittiler. Daha da ileri gidecekleri kesindi. Bu da bu dini pasif bir yapıya sahip kılabileceği gibi daha önemli bazı şeylerin de farkına varılmasını engelleyebilirdi. Onun için aşağıdaki ayet-i kerime bir dengeyi karşılamakta ve Müslümanları bazı konularda aktifliğe teşvik etmektedir. Bu din insanlara yararlı olmak için gelmiştir. Dinin de ruhu budur. İyilik başkalarına yönelmekle gerçekleşir. Kâbe kendisine yönelene feyz, sevap kazandırabilir ama iyilik ancak bir insana yapılınca olur. Kâbe’den elde edilecek feyzle manevi terakkisini sağlayan kişinin iyilikler yapmak için insanlara ve topluma yönelmesi gerekir. Batarya sadece şarj olmak için değil bir işlevi gerçekleştirmek için vardır. Bir de insanı iyiliğe (:bire yani hayra) yönlendiren iman esaslarına da dikkat edilmelidir. Kâbe’ye yönelme kadar bunlara da yönelmek gerekir. Ayette iman esasları da bu yüzden hatırlatılmıştır. Tabii bu ayet-i kerime kesinlikle kıbleye dönmekle elde edilecek faziletleri, nimetleri küçük göstermemekte, sadece Müslümanların bakışını başka mecralara da çekmekte, onların dini bir bütün olarak değerlendirmelerini sağlamaktadır. Kısacası taşları yerine oturtmaktadır: ‘Yüzlerinizi bir doğuya bir batıya çevirmeniz hayra ermek demek değildir… Hayra eren o kimsedir ki Allah’a, ahret gününe, meleklere, Kitab’a ve bütün peygamberlere iman edip akrabalara, öksüzlere, biçarelere, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirlere seve seve mal verenler, namazı kılanlar ve zekâtı verenlerdir… Bir de antlaştıkları vakit (ahitlerini) sözlerini yerine getirenler ile sıkıntı ve hastalık hallerinde ve savaşın şiddetli zamanlarında sabredenlerdir. İşte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan muttakiler!’
Bize yöneleceğimiz bir kıble verdiği için Allah’a (c.c.) kelimeleri adedince şükürler, hamd u senalar olsun. Allahu Zülcelâl, bizleri her zaman Kâbe-yi mükerremeye yöneltsin. Bizlere rızasını nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi
BeğenBeğen